๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberler Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Ocak 2010, 22:59:40



Konu Başlığı: Kuranı Kerimin Karun Hakkındaki Açıklaması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Ocak 2010, 22:59:40
Kur´ân-ı Kerimin Karun Hakkındaki Açıklaması:



Kur´ân-ı Kerim´de, Karun´un durumu ve akıbeti şöyle açıklanır: "Aslında, Karun, Musa´nın kavmindendi. Fakat, o, onlara karşı serkeşlik etti.

Biz, ona, öyle hazîneler verdik ki, anahtarlarını taşımak bile) güçlü kuvvetli bü yük bir cemaata ağır geliyordu.

O vakit, kavmi(nden Mü´min olanlar) ona; şöyle demişti:

Şımarma! Çünkü, Allah, şımarıkları, sevmez.

Allâh(ın), sana verdiği (maldan harcayıp) Âhiret yurdunu ara!

Dünyadan, nasibini de, unutma!

Allah´ın, sana ihsan ettiği gibi, sen de, (insanlara sadaka vererek) ihsanda bulun.

Yer (yüzünde) de, fesad arama.

Çünkü, Allah, fesadcıları, sevmez.

(Karun) dedi ki:

Bu (servet), bana, ancak, bende olan ilimle (ilim sayesinde) verilmiştir.

(O, madem ki, âlimdi) kendisinden önceki nesillerden, kuvvetçe ondan daha üs tün, cemiyetçe, daha kesretli kimseleri, Allah´ın, hakîkaten helak etmiş olduğunu bilmedi mi?

Mücrimlerden, günahları, sorulmaz. (Allah, sormadan, her şeyi bilir) Derken, zîneti (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler:

Ne olurdu Karun´a verilen (şu servet) gibi, bizim de, (malımız) olsaydı, o, hakî-katan, büyük bir nasib sahibidir, dediler.

Kendilerine ilim verilenler de, şöyle dedi:

Yazıklar olsun size! Allah´ın sevabı; iman ve iyi amel (ve hareket) eden kimseler için, daha hayırlıdır.

Buna da, sabır (ve sebat) edenlerden başkası kavuşturulmaz.

Nihayet, biz, onu da, onun sarayını da, yere geçiriverdik!

Artık, onun, Allah´a karşı, kendisine yardım edecek hiç bir cemâati da, yoktu.

O, bizzat kendisini müdafaa edebileceklerden de, değildi!

Dün, onun mevkiini temenni edenler, sabahleyin, şöyle diyorlardı:

Hayret! Demek ki, Allah, kullarından, kimi dilerse, onun rızkını, yayıyor (genişleti yor, yahud) daraltıyor.

Allah, bize lutfetmeseydi, bizi de, muhakkak (yere) batırırdı!

Hayret! Demek gerçek şu ki kahirler felah bulmak!

İşte, Âhiret yurdu!

Biz, onu, yer (yüzün)de, ne tegallüb, ne fesad arsuzuna düşmeyeceklere veririz.

(iyi) Sonuç, (Allah´ın /kabından) sakınanlarındır.

Kim, iyi (hal) ile gelirse, onun, için, bundan daha hayırlısı vardır.

Kim de, kötü (hal) ile gelirse, o kötülükleri işleyenler, yapmış olduklarından başka sı ile cezalandırılmaz(lar [527]

Karun´u, Firavun´u ve Hâmân´ı da, (helak ettik)

And olsun ki: Mûsâ (daha önce) kendilerine apaçık burhanlar getirmişti de, onlar, yer (yüzün)de büyüklük taslamışlardı.

Halbuki, (azabın) önüne geçebilecek değillerdi. [528]




[527] Kasas: 76-84.

[528] Ankebût: 39.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/89-90.