๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberler Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Ocak 2010, 16:00:38



Konu Başlığı: Kur´ân-ı Kerimin Âd Kavmi Hakkındaki Açıklaması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Ocak 2010, 16:00:38
Kur´ân-ı Kerimin Âd Kavmi Hakkındaki Açıklaması:



Hûd Aleyhisselâmın, Âd kavmına gönderilişi ve onların, tutum ve davranışları ve akıbetleri Kur´ân-ı Kerimde şöyle açıklanır:

"Âd (kavmine)da, kardeşleri Hûd´u (gönderdik)

O, (kavmına):

"Ey kavmim! Allah´a, ibadet ediniz!

Sizin, O´ndan başka hiç bir ilâhınız, yoktur. [28]

(hâlâ, Allah´dan) korkmayacak mısınız? [29]

Siz, (Allah´a karşı) yalan düzenlerden başka (kimseler) değilsiniz!" dedi. [30]

Kavminin ileri gelenlerinden kâfir bir cemâat ise:

"Biz, seni, muhakkak, bir beyinsizlik içinde görüyoruz!

Seni, muhakkak, yalancılardan sanıyoruz!" dediler.

(Hûd):

"Ey kavmim! Bende hiç bir beyinsizlik yoktur.

Fakat, ben, âlemlerin Rabb´ı tarafından gönderilmiş bir Peygamberim!

Size, Rabb´ımın Vahy ettiklerini tebliğ ediyorum.

Ben, sizin Emin bir hayrhâhınızım.

Size, o korkunç akıbeti haber vermek için, içinizden bir adam (vâsıtasile) Rabb´-ınızdan, size bir ihtar gelmesi tuhafınıza mı gidiyor?

Düşününüz ki: O (Rabb´ınız), sizi, Nuh kavmından sonra, Hükümdarlar yaptı. Size, yaratılışta, onlardan (Nuh kavmından) ziyâde boy bos (ve kuvvet) verdi.

O halde, Allah´ın nimetlerini (unutmayıp) hatırlayınız ki: kurtuluşa erebilesiniz!" dedi.

"Sen, bize, yalnız Allah´a ibadet etmemiz. Atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin?!

O halde, doğruculardan isen, bizi, tehdid etmekte olduğun şeyi (azabı) getir bi ze!" dediler.

Hûd:

"Rabb´ınızdan, üzerinize bir azab, bir gazab hakk oldu muhakkak!

Kendinizin ve Atalarınızın takdığınız (düzme) bir takım adlar (putlar) hakkında, Allah, onlara bir Hüccet indirmemişken, benimle mücâdele mi ediyorsunuz?

Artık, bekleyiniz!

Şüphesiz ki, ben de, sizinle birlikte onu, bekleyenlerdenim[31]

Ey kavmim! Ben, buna (bu tebliğime) karşılık, sizden hiç bir ücret istemiyorum.

Benim mükâfatım, ben´i Yaratan´dan başkasına âid değildir.

Hâlâ, akıllanmayacak mısınız?!

Ey kavmim! Rabb´ınızdan yarlıganmak dileyiniz.

Sonra, yine, Ona tevbe ve rücu ediniz ki, üstünüze bol bol (feyzini) göndersin. Kuvvetinize, daha fazla kuvvet katsın!

Günahkârlar olarak yüz çevirmeyiniz!" dedi.

"Ey Hûd! Sen, bize açık bir Mucize getirmedin!

Biz de, senin sözünle, İlahlarımızı bırakıcı değiliz!

Sana, inanıcılar da, değiliz! [32]

Sen, bize, İlâhlarımız(a tapmak)tan, bizi döndürmek için mi geldin?!

Öyle ise, bizi tehdid etmekte olduğun şeyi -eğer (iddianda) doğru söyleyenlerden isen- getir bize!" dediler.

Hûd:

"(Bunun) İlmi, ancak, Allah katındadır.

Ben, size, gönderildiğim şeyi, tebliğ ediyorum.

Fakat, ben, sizi, bilmezler güruhu olarak görmekteyim [33]

Allâh´dan korkunuz ve bana, itaat ediniz! [34]

Ben, cidden, üstünüze (gelecek) büyük bir günün azabından korkuyorum!" dedi. [35]

Onlar:

"Va´z etsen de veya va´z edicilerden olmasan da, bize göre, birdir.

Bu, öncekilerin âdetinden başka (bir şey) değildir.

Biz, azaba uğrayacaklar da, değiliz!" dediler. [36]

Onun (Hûd´un) kavminden -kendi/erine dünya hayatında refah verdiğim/z hal de, küfr (ve inkâr) eden- bir güruh da:

"Bu, sizin gibi bir beşerden başkası değildir.

Sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden, içiyor!

Eğer, kendiniz gibi bir insana boyun eğerseniz, and olsun ki: o takdirde, mutla ka, hüsrana düşenlersinizdir.

Öldüğünüz ve bir toprak, bir kemik olduğunuz vakit, sizin herhalde (diri olarak kabirlerinizden) çıkarılmış olacağınızı mı va´d (ve tehdid) ediyor o?

Tehdid olunageldiğiniz o şey, ne kadar uzak! Ne kadar uzak!

O (hayat), bizim (şu) dünya hayatımızdan başkası değildir.

Yaşarız, ölürüz.

Fakat, biz (tekrar) dirilecekler değiliz!

O (Hûd), Allâha karşı, yalan düzen bir adamdan başkası değildir.

Biz, onu, tasdik edici değiliz!" dediler.

(Hud):

"Rabb´ım! Beni, yalanlamalarına karşı, Sen, bana yardım et!" dedi.

(Allah) Buyurdu ki:

Az bir (zamanda) her halde, onlar, pişman olacaklardır!

İşte, onları, o müthiş (azab) Sayha(sı), Allah´ın bir adâletfi) olmak üzre, hemen yakalayıverdi de, onları, bir çörçöp haline getirdik!

Artık, uzak olsun o zâlimler güruhu! [37]

Onlar, onu, (azabı), vadilerine yönelerek gelen bir bulut haline görmüşlerdi de;

"Bu, bize yağmur verici bir buluttur!" demişlerdi.

Hayır! Bu, çarçabuk gelmesini istediğiniz şeydir! Kasırgadır ki, onda, elem veri ci bir azab vardır.

O, Rabb´ının emriyle, her şeyi helak edecektir!

İşte, onlar, o hale geldiler ki, meskenlerinden başka bir şey görünmez oldu!

Biz, işte, günahkârlar güruhunu, böyle cezalandırırız! [38]

.....Alay ede geldikleri şey, kendilerini, çepçevre kuşatıverdi. [39]

.....Her uğradığı şeyi (yerinde) bırakmıyor, mutlaka, onu, kül gibi savuruyordu. [40]

Çünki, biz (haklarında) uğursuz (ve uğursuzluğu) sürekli bir günde, onların üs tüne, çok gürültülü bir kasırga saldık.

(Öyle bir kasırga ki) insanları, sanki, onlar, köklerinden sökülmüş hurma kütük leri imiş gibi, tâ temelinden koparfıp helake uğratıyordu. [41] (Allah) onu, yedi gece, sekiz gün ardı ardınca, üzerlerine musallat etti.

Öyle ki (eğer, sen de, hâzır olsaydın) o kavmin (bu müddet) içinde (nasıl) ölüp yıkıldığını görürdün!

Sanki, onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler! Şimdi, onlardan bir kalan görebiliyor musun? [42]

(Hûd´un) kendisini de, onunla birlikte olan (Müslümanları da, katımızdan bir Rah met ile kurtardık.

Âyetlerimizi yalan sayıp iman etmemiş olanların ise, kökünü kestik!´[43]



[28] Ârâf: 65, Hûd: 50.

[29] Ârâf: 65, Şuarâ: 124.

[30] Hûd: 50.

[31] Ârâf: 66-71

[32] Hûd: 51-53.

[33] Ahkaf: 22-23.

[34] Şuarâ: 131.

[35] Şuarâ: 135, Ahkaf: 21.

[36] Şuarâ: 135-138.

[37] Mü´minun: 33-41.

[38] Ahkaf: 24-25.

[39] Ahkaf: 26.

[40] Zâriyat: 42.

[41] Kamer: 19-20.

[42] 40) Elhakka: 7-8.

[43] Ârâf: 72.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/119-122.