๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberler Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Ocak 2010, 23:08:05



Konu Başlığı: İsa a.s ın Şekil Ve Şemaili
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Ocak 2010, 23:08:05
İsâ Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili Ve Zâhidâne Yaşantısı:



İsâ Aleyhisselâm:

Orta boylu,

Hamamdan çıkmış gibi, kırmızıya çalar beyaz benizli [287],

Dağınık[288], düz saçlı idi.[289]

Saçını, uzatır, omuzları arasına salardı.[290]

Saçına, hiç yağ sürmezdi.[291]

Geniş göğüslü[292],

Küçük yüzlü[293],

Çok ben´li idi. [294]

Sırtına, kıl [295], yün elbise [296],

Ayağına, ağaç kabuğundan yapılmış, tasması hurma lifinden sandal giyerdi. [297]

Çoğu zaman, yalın ayak yürürdü. [298]

Kendisinin, ne geceleri varıp içinde barınacağı [299] bir evi [300],

Ne bir ev eşyası,

Ne zevcesi,

Ne de, ölmeyecek kadar bir günlük yiyecekten başka bir şeyi vardı. [301]

Hiç bir şeyi, yarın için, biriktirmez, saklamazdı. [302]

İsâ Aleyhisselâm, göğe kaldırıldığı zaman, yün bir kaftan, bir çift çoban mesti, bir de, deri dağarcıktan başka bir şey bırakmamıştı. [303]

Ona ve gönderilen bütün peygamberlere selâm olsun!

İsâ Aleyhisselâm; dünyadan yüz çevirip Âhireti, özler, Allâha, ibâdete koyulurdu.

Yer yüzünde dolaşır, nerede, güneş batarsa, orada, iki ayağının üzerinde na maza durur, sabahlardı. [304]

Bütün geceleri namazla, gündüzleri de, oruçla geçirirdi. [305]

Arpa ekmeği, yerdi. [306]

Havârîlerine:

"Ey Havârîler topluluğu! Mescidleri, meskenler edininiz!

Evlerinizi de, yolcu menzilleri gibi edininiz [307] ki, dünyadan, selâmetle kurtu-lasınız!" derdi. [308]

İsâ Aleyhisselâma:

"Sen, su üzerinde nasıl yürüyebiliyorsun?" diye sorulmuştu.

İsâ Aleynisselâm:

´Yakîn ile!" dedi. [309]

"Biz de, yakîn sahibiyiz!?" denilince:

"Sizin yanınızda, taş, çamur ve altun, eşid ve bir midir?" diye sordu.

"Hayır!" dediler.

İsâ Aleyhisselâm:

"Bunlar, benim yanımda, eşid ve birdirler!" dedi.

Havariler, bir gün; İsâ Aleyhisselâmı, aramağa gittiler, Kendisini, su üzerinde yürür bir halde, buldular.

Onlardan birisi:

"Ey Allanın Peygamberi! Biz de, senin yanına yürüyüp varalım mı?" dedi.

İsâ Aleyhisselâm:

"Olur!" dedi.

Havari, ayağını, basınca suyun içine, batıverdi.

İsâ Aleyhisselâm:

"Getir ver elini ey güdük imanlı!

Eğer, Âdem oğlunun, zerre kadar yakîni olsaydı, suyun üzerinde yürürdü!" dedi.[310]

İsâ Aleyhisselâm, bir adamın hırsızlık ettiğini görmüş, ona:

"Sen, çaldın ha!?" demişti.

Adam:

"Kendisinden başka İlâh bulunmayan ALLAH´a and olsun ki; hayır!" deyince, İsâ Aleyhisselâm:

"Allâha iman ettim, kendi gözümü ise yalanladım!" demiştir.[311]

İsâ Aleyhisselâma bir adam gelip:

"Ey iyilik öğreticisi! Sen, bana bir şey öğret ki, o, beni, yararlandırsın, seni, zararlandırmasın!" demişti.

İsâ Aleyhisselâm:

"Nedir o?" diye sordu.

Adam:

"Kul, Yüce ALLAH´a karşı, hakkıyle takvâlı nasıl olur?" dedi.

İsâ Aleyhisselâm:

"Bu, kolay bir iştir:

ALLAH´ı, kalbinden, hakkıyle seversin,

Onun için, gücün yettiği kadar amelde bulunursun,

Benî nev´ine de, kendine acır gibi, acırsın!" dedi.

Adam:

"Ey iyilik öğreticisi! Benim, Benî nev´im, kimlerdir?" diye sordu.

İsâ Aleyhisselâm:

"Bütün Âdem oğullarıdır.

Sana gelmesini, istemediğin şeyi, sen, senden başkasına da, getirme!

O zaman, sen, ALLAH´a karşı, hakkıyle ittikalı olursun!" dedi. [312]

İsâ Aleyhisselâmın bildirdiğine göre:

"Zamanın sonunda;

Dünyadan, el çekmeğe özenen ve fakat, dünyadan, el çekmeyen,

Âhireti, özler görünen ve fakat, âhireti, özlemeyen,

Başkalarını, Valilere, gitmekten, men eden ve fakat, kendileri giden,

Zenginlere, yaklaşan ve fakat, fakirlerden, uzaklaşan,

Ellerini, ileri gelenlere, açan ve fakat, ellerini, fakirlere yuman bilginler gele cektir ki, işte, bunlar, şeytanların kardeşleri, Rahman´ın ise düşmanlarıdır!"[313]





[288] Sâlebî-Arais s.387.

[289] İbn.İshak, İbn.Hişam-Sîre c.2,s.41, Buharî-Sahih c.4,s.14O, Müslim-Sahih c.1,s.152.

[290] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.97

[291] Sâlebî-Arais s.387.

[292] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.97.

[293] Sâlebî-Arais s.387.

[294] İbn.ishak, ibn.Hişam-Sîre c.2,s.41.

[295] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.192.

[296] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.193, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.355.

[297] Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.355.

[298] Sâlebî-Arais s.387.

[299] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.82.

[300] Sâlebî-Arais s.387, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.82.

[301] Sâlebî-Arais s.387.

[302] Hâkim-Müstedrek c.2,s.596.

[303] Abdurrezzak-Musannef c.11 ,s.3O9.

[304] Sâlebî-Arais s.387.

[305] Hâkim-Müstedrek c.2,s.596

[306] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.193.

[307] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.197.

[308] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13.s.193.

[309] Yakîn : Lügatta: bir şeyi, seksiz, şüphesiz olarak, gerçekten bilmek demektir. (Fîrûzâbâdî-Kamûsulmuhît c.3,s.28O, Seyyid-Tarifat s. 175)

Yâkîn : İlm´in, Marifet, Dirayet ve benzerlerine üstün sıfatlarından olup İlmülyakîn, Aynülyakin, Hakkulyakîn diye üç derecesi ve bunların da aralarında bir takım farkları vardır. (Râkıb-Müfredâtülkur´an s.552) Din Teriminde Yakın : Bir şeye, bu, böyledir! diye itikad etmekle birlikte, bunun, vakıa uygun ve zevali im kânsız olarak ancak böyle olabileceğine itikad etmek, kanâat getirmek demektir. (Seyyid-Târifât s.175).

[310] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.77, 74.

[311] Buharî-Sahih c.4,s.142, Müslim-Sahih c.4.s.1838, İbn.Mâce-Sünen c.1,s.679, Nesaî-Sünen c.8,s.249.

[312] Ahmed b.Hanbel-Ezziihd s.77

[313] ibn.Abd.Rabbih-Ikdülferîd c.2,s.227.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/334-337.