๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberler Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Ocak 2010, 00:11:23



Konu Başlığı: Elçi Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Ocak 2010, 00:11:23
Elçi Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu:


Yüce Allah; Lût kavmini helak etmek üzere gönderdiği Meleklere:

"Lût, onlar aleyhinde dört defa şehâdette bulunursa, onları, helak etmenize izin verdim![73]

Lût, onlar aleyhinde dört[74] kerre şehâdette bulunmadıkça, onları, helak etme yiniz!" buyurmuştu.[75]

Elçi Melekler; İbrahim Aleyhisselâmın yanından ayrılarak Lût Aleyhisselâmın kariyesine doğru gittiler. Gündüzün ortasında oraya vardılar.

Sedum ırmağına ulaştıkları zaman, Lût Aleyhisselâmın, Ev halkı için, su dol duran kızı ile karşılaştılar: Ona:

"Ey genç kız! Konuk olunacak yer var mı?" diye sordular. Genç kız:

"Evet! Konuklanacağınız, şurasıdır.

Fakat, ben, gidip yanınıza gelinceye kadar, içeri girmeyiniz!" dedi. Gidip Babasına:

"Babacığım! Şehrin kapısı önündeki yiğitler, Senin yanına gelmek istiyorlar. Ben, onların yüzlerinden daha güzel yüzlüsünü görmüş değilim. Sakın, Senin kavmin, onları, yakalayıp kendilerine bir rezillik yapmasınlar!" dedi. Lût kavmi, erkek konuk kabul etmekten, Lût Aleyhisselâmı, men etmişler, ona: "Sen, aramızdan çekil! Erkekleri, biz konuklayacağız!" demişlerdi.[76]

Lût Aleyhisselâm; genç konukları, içeriye gizlice almış, onlardan, hiç kimsenin haberi olmamıştı.

Fakat, Lût Aleyhisselâmın karısı, gidip bunu, kavmine haber verdi ve:

"Lût´un evinde, öyle genç erkekler var ki, ben, şimdiye kadar, ne onlar gibisi ni, ne de, onların yüzlerindeki güzelliğin bir benzerini[77] ve kendilerinden yayı lan güzel kokudan daha güzelini´[78] görmüş değilim!" dedi.

Elçi Melekler, Lût Aleyhisselâma:

"Biz, bu gece, sana, konuk olmak istiyoruz![79]

Biz, bu gece, sana, konuk´uz!" dediler.[80]

Lût (Aleyhisselâm):

"Her halde, siz, yabancı, tanınmamış bir cemâatsiniz?" dedi.[81]

".....O, bunlar yüzünden, kaygıya düştü. Bunlar yüzünden, göksü daraldı ve (ken di kendine): bu, çetin bir gündür! dedi.´[82]

Lût Aleyhisselâm, onlara:

"Siz, bu kariye halkının, ne yaptığını, biliyor musunuz?[83]

Siz, onların işini, işittiniz mi?" dedi.

Elçi Melekler:

"Ne imiş onların işi?[84] Ne yapıyormuş onlar?" diye sordular.[85]

Lût Aleyhisselâm:

"İnsanlar içinde, onlardan daha kötü bir kimse yoktur![86]

Ben, yer yüzünde, kötü iş işlenen yer olarak onların kariyesinden daha kötüsü bulunmadığına şehâdet ederim![87]

Vallahi, ben, yer yüzünde, onlardan daha habîs insanlar bulunabileceğini bil miyorum!" dedi ve bu sözünü, dört [88] kere tekrarladı ve kavmi aleyhinde şeha-dette bulunmuş oldu.

Melekler, Lût Aleyhisselâmla birlikte eve girdiler.[89]


[73] Taberî-Tarih c.1.s. 154.

[74] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523).

[75] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523, Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.120.

[76] Taberi-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais s.104, ibn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 179-180.

[77] Taberî-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais s.104 İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 179-180.

[78] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.

[79] Taberî-Tarih c.1,s. 154.

[80] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.

[81] Hıcr: 62.

[82] Hûd: 77.

[83] ibn.EEbî Şeybe-Musannef c.11,s.524, Taberî-Tarih c.1,s,154, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.

[84] Taberî-Tarih c.1,s.154, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.

[85] ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.11.S.524.

[86] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.

[87] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104.

[88] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524)

[89] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/252-254.



Konu Başlığı: Ynt: Elçi Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu
Gönderen: Ramazan. üzerinde 28 Şubat 2015, 14:54:46
Es Selamün Aleyküm . Bende bu konu hakkında bir bilgi paylaşmak isterim :

 Melekler geldiğinde Hazreti Lût çok sıkıldı. “Bu çetin bir gündür” (Hûd 11/77) dedi. Sıkılma sebebi, melekleri insan zannetmesi idi. Çünkü melekler genç ve yakışıklı erkekler suretinde gelmişlerdi. Hz. Lût, kavminin yaptığı ahlâksız hareketleri ve kötü huylarını biliyordu. Korkusu bundandı. Misafirlerin geldiğini duyan “şehir halkı sevinerek geldiler” (el-Hicr, 15/67).
“Lût’un konukları olan melekleri elde etmeye (onlara tecavüz etmeye) kalkıştılar” (el-Kamer, 54/37). “Hz. Lût onlara: “Bunlar benim konuklarımdır; onlara karşı beni rüsvay etmeyin. Allah’tan korkun, beni utandırmayın” dedi” (el-Hicr, 15/68-69). Misafirlere dokunulmaması için. Ey milletim işte bunlar benim kızlarım, onlar sizin için daha temizdir (size nikahlayabilirim). Konuklarımın önünde beni rezil etmeyin. İçinizde aklı başında kimse yok mudur? dedi” (Hûd, 11/78). Sedom halkı sapıklıktan başka bir şey düşünmüyordu. “Andolsun ki senin kızlarınla bir işimiz olmadığını biliyorsun: Doğrusu ne istediğimizin farkındasın” (Hûd, 11/79) diyerek bunu reddettiler. Hz. Lût, bu defa: “Keşki size yetecek bir kuvvetim olsa ve ya sağlam bir yere sığınsam” dedi (Hud, 11/80). Hz. Lût iyice sıkılmıştı. Bunun üzerine melekler; “Ey Lût! Biz rabbinin elçileriyiz, onlar sana ilişemeyecekler” (Hûd, 11/81) diyerek kimliklerini açıkladılar ve onu teselli ettiler.
Artık Allah Teâlâ’nın Lût kavmine takdir ettiği azabın vakti gelmişti. Melekler, Hazreti Lûta: “Geceleyin bir ara, ailenle beraber yola çık. Karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelenler onun baçına da gelecektir. Vadeleri gün doğana kadardır. Gün doğması yakın değil mi?” (Hîd, 11/81). “Bu kasaba halkının yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten elbette bir azap indireceğiz” (el-Ankebût, 29/34). Sabahleyin Sedom müthiş bir zelzele ile sarsıldı. Halkın üzerine kime isabet edeceği yazılı taşlar yağdırıldı. Böylece ahlâksızlıklarının cezasını görmüş oldular (Abdulfettah Tabbara, Ma’al Enbiya’ Fil-Kur’an, s, 142-146; Muhammed Ahmed Cad, Kısasu’l-Kur’ân, 68-76).
Bundan sonrası da Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır:
“Buyurduğumuz gelince oraların altını üstüne getirdik; üzerine de Rabbinin katından işaretli olarak yığın yığın sert taş yağdırdık. Bunlar zalimlerden hiç bir zaman uzak olmayacaktır” (Hûd, 11/82-83).
“Tanyeri ağarırken çığlık onları yakalayıverdi. Memleketlerini alt üst ettik; üzerlerine sert taş yağdırdık. Bunda, görebilen insanlar için ibretler vardır. O şehrin kalıntıları işlek yollar üzerinde hâlâ durmaktadır. Bunda inananlar için ibret vardır” (el-Hicr, 15/73-77).
“Bunun üzerine onu (Lût’u) ve ailesini kurtardık. Yalnız karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk. Geride kalanların üzerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılan, fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi” (en-Neml, 27/57-59).
“Andolsun ki, sabah erken, önü alınmaz bir azab başlarına geldi. Âzabımı ve uyarılarımı dinlememenin sonucunu tadın” dedik (el-Kamer, 54/38-39).


Konu Başlığı: Ynt: Elçi Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu
Gönderen: ❣ Muhammed ❣ üzerinde 28 Şubat 2015, 20:13:49
Ve Aleykümselam Ve Rahmetullah...Bu konuyla ilgili peygamberlerimzin çektiği sıkıntıları paylaşmak isterim:
Değerli kardeşimiz;

Kâinatta en büyük belâ ve musibete hep peygamberler dûçâr olmuşlardır. Fakat bütün bu belâ ve musibetlere karşı en büyük sabrı da yine onlar göstermişlerdir. Hz. Nûh'un, Hz. Lût'un, Hz. Musa'nn, Hz. İsa'nın, Hz. Yahya'nın ve Kâinatın Efendisi'nin (s.a.s.) başına gelenler, az çok bütün mü'minlerin malûmudur. Fakat bütün bu belâ ve musibetler onları dâvâlarını anlatmaktan alıkoyamamış, aksine onlar sabır ve sebatla Allah'ı ve O'nun emirlerini tebliğde berdevam olmuşlardır.

İşte peygamberlere ait bu umumî gaye ve vazife Kur'ân'da şöyle dile getirilir:
"Onlar öyle seçkin kimselerdir ki, Allah'ın buyruklarını tebliğ ederler, O'nu sayıp, O'ndan çekinir ve O'ndan başka kimseden çekinmezler. Hesaba çeken olarak Allah yeter." (Ahzab, 33/39)
Allah Resûlü'nün, bu ulvî vazifeyi yüklendikten sonraki bütün hayatı dini tebliğle geçti. O kapı kapı dolaşıyor ve mesajını kendilerine tebliğde bulunabileceği âşina sima ve gönüller arıyordu.

Karşı cephenin infiâli, evvelâ ilgisizlik ve boykot şeklinde oldu. Daha sonra istihza ve alayla devam etti. Son sahada ise işkencenin her çeşidiyle sürüp gitti. Geçeceği yollara dikenler serpiliyor, namaz kılarken başına işkembe konuyor ve kendisine her türlü hakaret reva görülüyordu. Ne var ki, Allah Resûlü bunların hiçbiriyle yılmadı ve usanmadı. Çünkü O'nun dünyaya geliş gayesi buydu. Can alıcı hasımları dahil herkese defaetle uğradı. Ve ilâhî mesajı sundu. Evet, Ebû Cehil ve Ebû Leheb gibi din ve iman düşmanlarına bile kim bilir kaç defa gitti, hak ve hakikati anlattı!.. O panayırları dolaşıyor, bir kişinin hidâyetine vesile olabilmek için çadır çadır geziyor; gittiği her kapı yüzüne kapanıyor; fakat O bir başka sefer yine aynı kapıya varıyor, aynı şeyleri tekrar ediyordu...

O, Mekke daha fazla ümit vermeyince Taif'e gitti... Taif mesîrelik bir yerdir. Rahat ve rehavetin şımarttığı Taifliler, Mekkelilerden daha baskın çıktı. Bütün sefîh ve ayak takımı toplanıp Resûl-i Ekrem'i; evet O, meleklerin dahi yüzüne bakmaya kıyamadığı güneşler güneşini taşlayarak Taif'ten kovdular. Allah Resûlü'nün yanında, evlâdım deyip bağrına bastığı Zeyd b. Hârise vardı. Zeyd, gelen taşlara vücudunu siper ederek, Efendiler Efendisini korumaya çalıştı ama, yine de mübarek vücuduna isabet eden taşlar her yanını kanlar içinde bıraktı.

Bu müsamahasız atmosferden sıyrılıp bir ağacın altına iltica etmişlerdi ki, birdenbire Cibrîl-i Emin beliriverdi. Ve eğer izin verilirse, çevredeki bir dağı, bu azgın insanların başına geçirebileceğini teklif etti. Allah Resûlü çok rencide olduğu bu dakikalarda bile, böyle bir teklife "hayır” diyordu. Evet O, çok ileride bile olsa, eğer bunlardan bazıları imana uyanacaksa, onlara gelebilecek belâlara karşı "hayır!" diyordu...

Ve, sonra ellerini açıp Rabb'ine niyazda bulundu:
"Allah'ım, güçsüzlüğümü, za'fımı ve insanlar nazarında hakir görülmemi Sana şikâyet ediyorum. Ya Erhamerrahimîn! Sen hor ve hakir görülen biçarelerin Rabbisin. Benim de Rabbimsin... Beni kime bırakıyorsun? Kötü sözlü, kötü yüzlü uzak kimselere mi, yoksa işime müdahil düşmana mı? Eğer bana karşı gazabın yoksa, çektiğim mihnetlere, belâlara hiç aldırmam. Ancak afiyetin arzu edilecek şekilde daha ferah-feza, daha geniştir. İlâhî, gazabına giriftâr yahut hoşnutsuzluğuna düçâr olmaktan, Senin o zulmetleri parıl parıl parlatan dünya ve âhiret işlerinin medâr-ı salâhı Nûr-u Vechine sığınırım. İlâhî, Sen razı olasıya kadar Senin affını muntazırım! İlâhî, bütün havl ve kuvvet sadece Senin elindedir."

Bütün peygaberlerimizin kavimlerinin hep iyiliğini istemişlerdir ama halk peygamberlerin onlar için yaptığı bu fedakarlılara karşı onları kötülüyorlardı.Bu paylaştıklarım sadece yarısıydı onların çekitiklerini anlatamayız bile yanlızca peygamberberimize hayırlı ümet olabiliriz.Oda ahirette bize şefatçi olur İnşaAllah...


Konu Başlığı: Ynt: Elçi Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Şubat 2015, 20:20:40
Ve aleykumusselam. Peygamberleri hayatlarını okuyunca bizim başımıza gelen sıkıntıların ne kadar basit ve kolay olduğunu anlıyoruz. Rabbim sevdiği kullarını hayırlı işlerle sınıyor. Paylaşım için Rabbim razı olsun.