๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 14 Ocak 2011, 14:54:10



Konu Başlığı: Vahyin bir ara kesilmesi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 14 Ocak 2011, 14:54:10
VAHYİN BİR ARA KESİLMESİ

Resûlullah Efendimiz, aradan çok zaman geçmeden, bir hâdiseyle karşı karşıya geldi: "İnkıtaı Vahy" hâdisesi, yâni "vahyin kesilmesi..." Sebebi (şöyle veya böyle) izah edilmiş olmakla beraber, beşerî aklımızla hikmetini tam kavrayamadığımız bu hâdise karşısında Peygamber Efendimizin tekrar büyük bir sıkıntı ve üzüntü duyduğu farkediliyordu. Öyle ki, âdeta dünya kendisine dar gelmekteydi ve bu dar dünyadan kurtulmak istemekteydi. Bu esnada Cebrail veya İsrafil (a.s.), teselli için, birkaç sefer kendilerine görünmüşlerdir.193

Allah Resulü, tam 40 gün bu üzüntüyle karşı karşıya kaldı.

Dünya "Dârû'lHikmet" olması sebebiyle, onda her şey— şüphesiz—hikmetle cereyan etmektedir. Aklımızın küçücük terazisiyle biz, bâzan bu gibi hâdiselerin sebep ve hikmetlerini yakalarız, bâzan da yakalamamız mümkün olmaz. Ama, sebep ve hikmetini bilmeyişimiz, elbette hâdiselerin hikmetsiz cereyan ettiklerine hiçbir zaman delil olmaz. Hele, peygamberlik gibi her şeyi hikmet kalemiyle programlanmış bir vazifenin içine elbette hikmetsizliğin girmesine imkân ve ihtimal yoktur.

Buna binâen, inkıtaı vahy, yâni vahyin bir ara kesilmesi hâdisesi, şüphesiz birçok sebep ve hikmete binâen cereyan etmiştir. Fakat, biz hikmetlerin künhüne vâkıf değiliz. Bununla birlikte meseleye çeşitli izah tarzı getirenler de vardır. Bu görüşleri şöylece hülâsa etmek mümkündür:

Allah Resulü, ilk vahiy karşısında fazla telâş duymuş ve ruhu âdeta vahyin ağırlığıyla sarsılmıştır. Bu durumda ruhunun ve şâir latifelerinin biraz sükûn bulması ve daha sonra gelecek vahye hazırlanması için bu hâdise vuku bulmuştur.

Ruhı Ahmed'in (s.a.v.), ızdırap ve elemlere dayanmaya şimdiden alıştırılması.Vahye, daha fazla iştiyak duymasını temin.194


193 Tecrid Tercemesi, c. 1, s. 13.

194 Abdûllâtif esSübkî, elVahyü İlâ'rResûl Muhammed (s.a.v.), s. 89.