> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > Peygamberimizin Hayatı > Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş  (Okunma Sayısı 2334 defa)
11 Ocak 2011, 13:20:27
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 11 Ocak 2011, 13:20:27 »



Taif'e Gidişleri Ve Mekke'ye Geri Dönüşleri
 
RESÛL-İ EKREM EFENDİMİZİN TAİFE GİDİŞİ


Müşrikler, Ebû Tâlib ile Hz. Hatice'nin vefatlarını fırsat bildiler. Âdeta bu zamanı bekliyorlarmış gibi, Peygamber Efendimize reva gördükleri eza ve cefaları birden kat kat artırdılar. Öyle ki, Efendimiz, onların zulüm, hakaret ve işkencelerinden dolayı dini neşretme vazifesini yapamaz hâle gelmişti.

Müşriklerin bu insafsız ve merhametsiz tutumu, Resûl-i Kibriya Efendimizi fazlasıyla müteessir ediyordu. Bu sebeple Taife gitmeye karar verdi. Maksadı, Kureyş müşriklerine karşı, Taif te oturan Sakif Kabilesinden kendisini korumalarını ve İslâm dâvasını kabul etmelerin istemekti!

Taif, Arabistan'ın mühim yerlerinden biriydi. Bağ ve bahçeleriyle şöhret bulmuştu. Ayrıca, Resûlullah'ın süt annesi Hali-me'nin mensup olduğu Benî Sa'd Kabilesi de buraya yakın oturuyordu. Dolayısıyla, Efendimiz, bu belde sakinlerinin îs-lâm'a alâka duyup îmanla şereflenebilecekleri ümidini besliyordu. Bu ümidi tahakkuk ettiği takdirde, Kureyş müşriklerine karşı büyük bir güç de elde etmiş olacaktı!

Tarih, bi'setin 10. yılı Şevval ayının 27'sini gösteriyordu.i

Resûl-i Kibriya Efendimiz, Hz Zeyd b. Harise'yle birlikte gizlice Mekke'den ayrılarak Taife vardı. Orada Sakif Kabîlesi ileri gelenleriyle görüşmeye başladı. Onları İslâm dinine davet etti. Kavminden muhalefet edenlere, kendisiyle birlikte karşı koymalarını talep etmek için geldiğini anlattı. Ancak, kaldığı 10 gün zarfında hiçbir müsbet netice elde edemedi; üstelik, hakaret ve istihza ile mukabele gördü, türlü türlü ithamlara mâruz kaldı.

Reislerinden biri, "Allah, peygamber göndermek için, senden başka kimse bulamadı mı?" diyecek kadar küstahlıkta ileri gidip mübarek kalblerini teessüre boğdu. Bir başkası, "Vallahi," dedi, "ben hiçbir zaman seninle konuşmayacağım! Çünkü, sen, şayet dediğin gibi Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber isen, senin sözünü reddetmekle kendimi büyük tehlikeye atmak istemem! Eğer, sen 'Allah'ın Peygamberiyim.'diye Allah adına hilâf-ı hakikat konuşuyorsan, o takdirde de ben seninle konuşmaya lüzum görmem!"343

Resûl-i Ekrem Efendimiz, bu davranışları ve sözleri üzerine Sakiflilerden hayır gelmeyeceğini anladı ve bundan müteessir oldu.

Müşriklerin bu durumu haber alıp cür'etlerini artırmalarından endişe duyduğu için de, yanlarından ayrılacağı sırada onlara, "Bari, konuştuklarımız aramızda kalsın; başka kimse duymasın." dedi.

Ne var ki, şirk inancının kuvvetle yaşandığı ikinci bir belde olan Taif sakinleri, Resûl-i Zîşan'ın bu arzusunu da kabul etmediler. Gençlerinin islâmiyete alâka duymalarından korkarak, İki Cihan Güneşi Efendimize, "Memleketimizden çık da, nereye gidersen git! Kavmin ve hemşehrilerin söylediklerini kabul etmeyince, çıkıp bize geldin! Vallahi biz de senden elimizden geldiğince uzak duracağız, isteklerini kabul etmeyeceğiz!"344 dediler.

Lat ve Uzza'ya tapmakta Mekkeli müşriklerle yarışıp duran Sakifliler, bu çirkin sözlerle de yetinmediler; beldelerinde misafir olarak bulunan Cihan Peygamberine, ayak takımını, sokak gençlerini ve köleleri kışkırtarak saldırttılar.

Gözü dönmüş, kendini bilmez küstahlar, yolun iki tarafında sıralanarak Kâinatın Efendisini ve Hz. Zeyd'i taşa tuttular.

Resûlullah'ın mübarek ayaklan kana bulandı. Öyle ki, isabet eden taşların açtığı yaraların acısı yürümeye engel olur hâle geldi. Resûl-i Ekrem, zaman zaman oturmak zorunda kaldı. Ama bu vicdansızlar, her seferinde onu zorla ayağa kaldırarak, yeniden yaralı ayaklarını taş yağmuruna tutuyorlardı. Ayak takımı, Peygamber Efendimizi ızdırap içinde bırakırken, taşlarıyla beraber kahkahalar da savuruyorlardı.

Hz. Zeyd, hayatını hiçe sayarcasına vücudunu Resûl-i Kibriya'ya siper etmişti. Şirk ehlinin elinden çıkan taşların ona ulaşmasına mâni olmaya çalışıyordu. Ama nafile idi. O da kan revan içinde kaldı.

Resûl-i Ekrem, bu âdice saldırıdan ancak kendini bir bağa atmakla kurtarabildi. Bağın sahipleri, kendilerine uzaktan akraba sayılan Utbe ve Şeybe b. Rabia adında iki kardeşti.

Resûl-i Ekrem, bitkin bir vaziyette kendisini bir asmanın altına attı. İnsanlığı utandıracak bu âdice saldırının tesirinden biraz olsun kurtulduktan sonra şu hazin münâcâtta bulundu:

"Allah'ım!.. Kuvvetsiz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hakir görüldüğümü ancak Sana arzeder, Sana şikâyet ederim.

"Ey merhametlilerin merhametlisi olan Allah!.. Herkesin hakir görüp de dalına bindiği, çaresizlerin Rabbi ancak Sensin. Benim Rabbim de ancak Sensin. Sen, beni kötü huylu, yüzsüz bir düşman eline düşürmeyecek kadar merhamet sahibisin.

"Allah'ım!.. Yeter ki, Senin gazabına uğramayayım. Ne çekersem ona katlanırım. Fakat, Senin af ve mağfiretin, bunları bana yaptırmayacak kadar geniştir.

"Allah'ım!.. Senin gazabına uğramaktan, İlâhî rızandan uzak kalmaktan, Senin o zulmetleri aydınlatan ve âhiret işlerini yoluna koyan İlâhî nuruna sığınırım!

"Allah'ım!.. Sen razı oluncaya kadar affını dilerim!

"Allah'ım!.. Her kuvvet, her kudret ancak Seninle kâimdir!"345

KÖLE ADDAS

Bağ sahipleri, Resûl-i Kibriya Efendimizin mâruz kaldığı şen'î ve menfur saldırıyı uzaktan seyretmişler ve acıma duyguları harekete gelmişti. Köleleri Addas'la Efendimize biraz ü-züm göndererek ikramda bulundular.

Addas, tabak içindeki üzümü alıp Efendimize getirdi. Resûl-i Ekrem, üzümü "Bismillah." diyerek alıp yemeye başlayınca Addas'ın dikkatini çekti. Kendi kendine, "Vallahi," dedi, "bu sözü, bu beldenin halkı bilmezler ve söylemezler!"

Fahr-i Âlem Efendimiz, "Ey Addas!.. Sen hangi belde halkındansın ve hangi dindensin?" diye sordu.

Addas, "Ninovalıyım ve Hıristiyanım." diye cevap verdi.

"Demek, sen, o sâlih kişi Yunus İbn-i Metta'nın hemşehrisi-sin."

"Sen, Yunus İbn-i Metta'yı nereden biliyorsun?"

"O, benim kardeşimdir, O bir peygamberdi. Ben de peygamberim."

Bunun üzerine, Addas kendisini tutamadı ve Resûlullah Efendimizin başını, ellerini ve ayaklarını öptü!

Manzarayı uzaktan seyreden bağ sahiplerinden biri, diğerine, "Senin adamın," dedi, "gözünün önünde kölenin itikadını bozdu!"

Addas yanlarına dönünce de, ikisi birden, "Yazıklar olsun sana Addas!.. Sen bu adamın başını, ellerini ve ayaklarını nasıl öptün?" diyerek onu azarladılar.

Addas'ın efendilerine cevabı ise şu oldu:"Yeryüzünde, bu zâttan daha hayırlı bir kimse yok! Bana bir şey bildirdi ki, onu ancak bir peygamber bilebilir!"346

PEYGAMBERİMİZİN ŞEFKAT VE MERHAMETİ

Resûl-i Ekrem Efendimiz, bağdan ayrılıp düşünceli düşünceli ve Sakif Kabîlesiyle Taiflilerden maksadına muvafık bir netice alamamanın teessürü içinde yoluna devam etti. Mekke'ye iki konaklık bir mesafe kalmıştı ki, zâtını bir bulutun gölgelemekte olduğunu gördü. Dikkatlice bakınca, bulutun içinde Hz. Cebrail'i farketti.

Cebrail (a.s.) seslendi: "Şüphesiz, Allah, kavminin sana neler söylediğini işitti; sana, şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin hakkında dilediğini yapmak üzere ona emredebilirsin!"

O anda görünen dağlar meleği de, emrine amade olduğunu ve istediği takdirde Ebû Kubeys ile Kuaykıan Dağlarını müşriklerin üzerine kapanırcasına birbirine kavuşturabileceğini söyledi.

Fakat, şefkat ve merhamet kaynağı Resûl-i Ekrem'in arzusu başka idi. Dağlar meleğine şu cevabı verdi:

"Hayır, ben böyle bir şey istemem. İstediğim tek şey, Hak Teâlâ'nın bu müşriklerin sulbünden, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet edecek bir nesil ortaya çıkarmasıdır."347

Evet, Peygamber Efendimizin maksat ve gayesi, insanları beddualarla yok etmek, belâ ve musibetlere uğratıp perişan etmek değildi; aksine, insanların îmana kavuşması, hidâyete ulaşması ve ebedî saadete ermesi idi. Her adımını bu gayenin tahakkuku için atıyor, her hareketini bu ulvî maksat için yapıyor, her teşebbüsünde bu eşsiz hedef bulunuyordu. Bu sebeple,her dakikası bir nevi ibâdetle geçiyor ve her ânı nurlu bir manzara olarak maziye akıp gidiyordu.

CİNLERİN, PEYGAMBERİMİZİ DİNLEMESİ

Peygamber Efendimiz, Mekke'ye varmadan Nahle adlı mevkide bir müddet istirahat etti. Namaza durduğu bir sırada Nusaybin cinlerinden bazıları oradan geçerken, Efendimizin okuduğu Kur'ân'ı duyunca, durarak dinlediler ve orada Müslüman oldular. Sonra da kavimlerine dönerek onları îmana davet ettiler.348

Kur'ân-ı Kerîm, bu hâdiseden bize haber verir: "Hani; cinlerden birtakımını Kur'ân dinlemek üzere sana sevketmiştik; bu suretle vakta ki ona hazır oldular: 'Susun, dinleyin.' dediler. Sonra bitirildiği vakit de döndüler. İnzar etmek üzere kavimlerine gittiler. 'Ey kavminiz!..' dediler, 'Haberiniz olsun: Bizler bir kitap dinledik. Musa'dan sonra indirilmiş önündekini tasdik ediyor, hakka ve bir doğru yola hidâyet ediyor! Ey kavmimiz!.. Allah'ın dâvetçisine icabet edin ve ona îman getirin ki bazı günahlarınıza mağfiret buyursun ve sizi elim bir azabtan korusun!'"349

MEKKE'YE GİRİŞ

Peygamber Efendimiz, Batn-ı Nahle'de bir müddet ikamet ettikten sonra Mekke'ye yöneldi. Kureyş'in kendisini kolay kolay Mekke'ye sokmayacağını biliyordu. Bunun için o zamanın âdetine göre birinin himâyesi altına girmesi gerekiyordu.

Bu sebeple, Hira'ya varınca, birini göndererek, müşrik Mut'im b. Adiyy'in himay...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş
« Posted on: 16 Nisan 2024, 19:10:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş rüya tabiri,Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş mekke canlı, Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş kabe canlı yayın, Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş Üç boyutlu kuran oku Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş kuran ı kerim, Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş peygamber kıssaları,Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüş ilitam ders soruları, Taif'e gidiş ve Mekke'ye dönüşönlisans arapça,
Logged
03 Nisan 2016, 12:32:54
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #1 : 03 Nisan 2016, 12:32:54 »

Efendimizin hayatimin en zor gunuydu dedigi o aci hatirasi.huzunlendirdi bizi de okurken:'(kendisine zalimce bu aciyi reva gorenlere hic bir kotu niyet beslemksizin sadec ehayir duada bulunmasi muthis bir ahlak gercekten.
Allah raiz olsunpaylsmicin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Nisan 2016, 13:05:40
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 03 Nisan 2016, 13:05:40 »

Aleykumselam.Islamiyetin ortaya cikmasi ile mekkeli musrikler peygamber efendimize eziyetler etmistir.Peygamber efendimizde ilk hicretini Taife gerçekleştirmiştir.Rabbim razi olsun bilgilerden kardesim....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes