๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 14 Ocak 2011, 14:25:46



Konu Başlığı: Hz.Bilal'in işkenceye uğraması
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 14 Ocak 2011, 14:25:46
HZ. BİLÂLİ HABEŞÎ'NİN İŞKENCEYE UĞRAMASI

Gizli davet devresinde İslâm'la şereflenen ve bundan dolayı müşriklerin şiddetli işkencelerine mâruz kalan ilklerden biri de, "Bilâli Habeşî" diye bilinen, Bilâl b. Rebah Hazretleridir.

Hz. Bilâl, Müslümanların amansız düşmanı Ümeyye b. Halefin kölesi iken, Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla İslâm'la şereflenmiştir.208

Bir anda gönlünü çepeçevre saran îman nuru, Hz. Bilâl için hadsiz bir cesaret kaynağı oluvermişti. Öyle ki, bir köle iken, efendisini ve müşriklerin her türlü baskı, işkence ve eziyetlerini hiçe sayarak Müslümanlığını açıkça ilân etmekten çekinmedi.

îmanın girmediği kalb taştan daha katı, Allah korkusunun bulunmadığı vicdan kayalardan daha hissizdir. Böyle bir kalbe ve vicdana sahip bir insanda acıma, şefkat ve merhamet aramak abestir. O insan, artık bu haliyle manen canavarlaşmıştır; hattâ, tahribatı cihetiyle canavarları bile geride bırakmıştır.

İşte, İslâm'ın diğer bütün amansız düşmanları gibi Ümeyye b. Halef de böyle bir kalbin ve vicdanın sahibiydi. Ve Hz. Bilâl, merhamet ve şefkat yoksunu bu kalb sahibinin kölesi idi.

Bu merhamet yoksunu adamın nazarında, Hz. Bilâl'in kendisini yaratan tek Allah'a îman etmesi ve O'nun Peygamberi Hz. Muhammed'e sadâkat elini uzatması büyük suçtu!

İşkence

Bunun için de o, en amansız işkencelere tâbi tutuluyordu. Bâzan 24 saat aç susuz bırakılıyor, bâzan boynuna ip takılarak Mekke'nin ücretle tutulan çocukları tarafından sokak sokak dolaştırılıyordu.

Ümeyye b. Halefin bütün bu gayretleri boşunaydı. Hz. Bilâl bir kere îman etmişti ve Allah'a teslim olmuştu. Gönlü Resûlullah'ın muhabbetiyle gülsen olmuştu. Onun için, bu eziyet ve işkenceler altında inim inim inlerken bile dâvasını müşriklerin yüzlerine yüzlerine haykırmaktan geri durmuyordu: "Ehad! Ehad! [Allah birdir! Allah birdir!]"

İnandığı İslâm dâvasından her türlü eziyete rağmen zerre kadar tâviz vermeyen Hz. Bilâl'i, bu sefer efendisi Ümeyye b. Halef, kavurucu sıcaklar altında, sırtını, güneşin sıcaklığından ateş parçası hâline gelmiş kızgın taş ve kumlara sürttürüp yaktırır, ağzına güneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra, göğsüne kocaman bir kaya parçası koydurur ve şöyle derdi:

"Andolsun ki, sen ölmedikçe yahut Muhammed'i ve onun dinini inkâr ve reddederek Lafa, Uzza'ya tapmadıkça, bu azabı üzerinden eksik etmeyeceğim!"

Fakat, vücudunun bütün zerreleriyle âdeta bir îman âbidesi kesilmiş olan Hz. Bilâl, ölümü göze alarak şöyle haykırırdı:

"Ben, Lat ve Uzza'yı kabul etmem. Allah birdir! Allah birdir."209

Bu sözleri duyan Ümeyye b. Halef, bütün bütün çileden çıkar, Hz. Bilâl'ın işkencesini, bayılıp kendinden geçinceye kadar artırırdı; sonra da çekip giderdi. Hz. Bilâl, nice zaman sonra kendine gelirdi.

Hz. BilâPin bütün bu dayanılmaz eziyetlere, bu çekilmez işkenceye karşı tek dayanak noktası, o haşmetli ve azametli îmaniydi. îman, evet, kâinatı kabzai tasarrufunda tutan Cenâbı Hakk'a îman, O'nun sonsuz kudretine itimat, insan için sarsılmaz, yıkılmaz bir istinad noktasıdır. O, bu kahramanca tavrıyla âdeta, "îman hem nurdur, hem kuvvettir. Hakikî îmanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir." hakikatini bütün dünyaya ilân ediyordu.

Yine bir gün, Ümeyye b. Halefin onu işkenceden işkenceye uğrattığı bir sırada, oradan geçen Hz. Ebû Bekir, bu durumu gördü. Ümeyye'ye, "Sen hiç Allah'tan korkmaz mısın? Bu zavallıya daha ne zamana kadar işkence edeceksin?" dedi.

"Onun itikadını sen bozdun!" diye cevap verdi Ümeyye, "Kurtulmasını istiyorsan, onu satın al da kurtar!"

Hz. Ebû Bekir, "Ey Ümeyye!.." dedi, "Benim, senin dininden siyah bir kölem var. Bundan daha güçlü, daha kuvvetlidir. Onu BilâFe karşılık sana vereyim, kabul eder misin?" dedi.

Ümeyye, "Kabul ettim!" dedi; sonra da gülerek, "Vallahi, kölenin karısını da vermedikçe olmaz!" diye konuştu.

Hz. Ebû Bekir, "Olur." dedi.

Ümeyye yine sinsî sinsî güldü ve, "Vallahi, bana kölenin karısıyla birlikte kızını da vermedikçe olmaz!" dedi.

Hz. Ebû Bekir, bu teklife de, "Olur." diye cevap verdi.

Fakat, azılı müşrik Ümeyye, âdeta işi yokuşa sürmek istiyormuşçasına davranıyordu. Bu sefer haince gülüşler arasında şu istekte bulundu:

"Vallahi, bana onlarla birlikte 200 dinar da üste vermedikçe olmaz!"

Onun bu durumuna sinirlenen Hz. Ebû Bekir, hiddetle, "Sen," dedi, "ne utanmaz adamsın! Boyuna yalan söyleyip duruyorsun!"

Ümeyye bu sefer, "Hayır!.." dedi. "Lat'a, Uzza'ya andolsun ki, artık bunları bana verirsen, dediğimi yapacağım!"

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, "Onların hepsi senin olsun!" dedi ve Hz. Bilâl'i bu zâlim adamın elinden kurtardı.

Hz. Bilâl'i alan Ebû Bekir'e (r.a.), Peygamber Efendimiz, "Yâ Ebâ Bekir!.." dedi, "Onun üzerinde bir hakkın olacak mı?"

Hz. Ebû Bekir, "Hayır, yâ ResûlallâhL" dedi, "Onu âzad ettim!"210

Hz. Bilâl'i, Ümeyye b. Halef gibi azılı bir müşrikin elinden kurtarıp hürriyetine kavuşturan Hz. Ebû Bekir, bir müddet sonra onun gibi köle olan annesi Hamame'yi de satın alıp âzad etti.211

Hz. Bilâli Habeşî, Resûlullah Efendimizin has müezzini idi. Bir an olsun onun yanından ayrılmak istemezdi. Fahri Kâinat'in dârı bekaya irtihâlleri üzerine, zâtına ve yüksek ahlâkına olan muhabbetinden dolayı Medinei Münevvere'de kalmaya tahammül edemedi ve oradan ayrılmaya mecbur kaldı. Bu esnada halife olan Hz. Ebû Bekir, yanında kalması için ısrar edince, "Yâ Ebâ Bekir!.." dedi, "Beni, kendin için satın aldınsa yanında tut; yok eğer Allah rızası için satın aldınsa, serbest bırak da Allah yolunda cihada katılayım!"

Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, kendisine müsaade etti. O da Şam'a gitti. Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti sırasında orada vuku bulan gazalara iştirak etti.212


208 Ibni Sa'd, Tabakat, c. 3, s. 232.

209 Ibni Hişam, Sîre, c. 1, s. 340; İbni Sa'd, Tabakat, c. 3, s. 232.

210 ibni Hişam, Sîre, c. 1, s. 340; ibni Sa'd, Tabakat, c. 3. s. 238; Halebî,İnsanû'lUyun, c. 1, s. 299.

211 ibni Hişam, Sîre, c. 1, s. 340; İbni Sa'd, Tabakat, c. 3. s. 238; Halebî,İnsanû'lUyun, c. 1, s. 299.

212 ibni Sa'd, Tabakat, c. 3, s. 238; İbni Hacer, ellsabe, c. 1, s. 169.