๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 13 Ocak 2011, 15:32:25



Konu Başlığı: Habbab b. Eret'in müslüman olması
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Ocak 2011, 15:32:25
HABBAB B. ER ETİN MÜSLÜMAN OLMASI

Habbab b. Eret, Ümrnü Anmar adında İslâm düşmanı bir kadının âzadlı kölesiydi. Demirci idi, kılıç yapardı. Peygamber Efendimizle öteden beri görüşür ve konuşurdu.

Resûli Kibriya Efendimiz henüz Dârû'lErkam'a yerleşmediği bir sırada gelip Müslüman oldu.

O günlerde Müslüman olmak ve hele Müslümanlığını ilân etmek demek, malından ve canından olmayı göze almak demekti. Buna rağmen, Hz. Habbab, zerre kadar korku eseri göstermeden İslâm'la şereflendiğini kahramanca ilân ve izhar etti.

İşkence

Kureyşli müşrikler, Müslüman olduğunu duyunca, onu da eziyet ve işkencelere tâbi tuttular. Ümmü Anmar, hiddetinden çıldıracak gibiydi. Onu bağlattı, ateşte kızdırttığı demirle başını dağlattı. Hz. Habbab, geçim vasıtası olan mesleğiyle şimdi işkenceye uğruyordu! Ama nafileydi! Onun gönlü îman ateşiyle çoktan tutuşmuştu.

Bir gün çıkıp Resûlullah'ın huzuruna geldi. Ümmü Anmar'dan ve başının ızdırabından şikâyet etti. Peygamber Efendimiz, "Yâ Rab!.. Habbab'a yardım et!" diye dua etti.

Bu duanın hemen akabinde Ümmü Anmar, şiddetli bir baş ağrısına mübtelâ oldu. Ağrının ızdırabından inler, dururdu. Sonunda kendisine, başını ateşle dağlaması tavsiye edildi. Hz. Habbab da bir müddet onun başını dağladı.

Hz. Habbab, Ateş Alevi İçinde

Merhametten mahrum müşrikler, bir gün Hz. Habbab'ın gözleri önünde kocaman bir ateş yaktılar. Onu ateşin üzerine yatırıp, ayaklarıyla göğsüne bastılar. Bir müddet öyle bıraktılar.235

Seneler sonraydı. Hz. Ömer, İslâm'ın halifesi idi. Yanında Hz. Habbab bulunduğu bir sırada, İslâm uğruna çektikleri eza ve cefayı kastederek, "Yeryüzünde şu meclise bundan daha lâyık ve müstahak olan, sâdece bir tek adam vardır." diye konuştu.

Hz. Habbab merak edip, "Yâ Emîre'lMü'minîn!.. Kimdir o?.." diye sordu.

Hz. Ömer, "BilâFdir." diye cevap verdi.

Hz. Habbab, "Yâ Emîre'lMü'minîn!.. O benim kadar işkence çekmemişti! Çünkü, müşriklerin eziyetlerinden Bilâl'i koruyan vardı. Benim ise, koruyucu hiçbir kimsem yoktu ve olmadı da..." dedikten sonra müşrikler tarafından ateş içine yatırılmasını da şöyle anlatmıştı:

"Bir gün müşrikler beni tuttular. Ateş yaktılar. Ateşin içine beni sırtüstü yatırdılar. Sonra adamın biri göğsümün üzerine bastı. Yer soğuyuncaya kadar da beni bırakmadı!"

Bu sözlerinden sonra da Hz. Habbab, sırtını açtı. Ateş yanıklarından, sırtı alaca olmuştu!

Peygamberimize Başvurması

Her türlü eziyet ve işkenceye rağmen Hz. Habbab, îman ve İslâmiyetinden zerre kadar tâviz vermiyor, Allah'a ve Resulüne sonsuz muhabbetini izhar etmekten çekinmiyordu.

O, bir köle idi. Müşriklerle başa çıkacak durumda değildi. Mâruz kaldığı eza ve cefalardan dolayı Resûlullah'a başvurmaktan başka elinden hiçbir şey gelmiyordu. Bir gün öyle yaptı. Efendimizin huzuruna çıkarak, "Yâ Resûlallah!.. Çektiğimiz şu işkencelerden kurtulmamız için Allah'a dua etmez misin?" dedi.

Resûli Kibriya Efendimiz, hem ibret, hem de müjde dolu şu cevabı verdi:

"Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler vardı ki, demir tarakla bütün derileri, etleri soyulup kazınırdı da bu işkence yine onu dininden döndüremezdi. Testereyle tepesinden ikiye bölünürlerdi de, yine bu işkenceler onları dinlerinden geri çeviremezdi. Allah, elbette bu işi (İslâmiyeti) tamamlayacaktır ve bütün dinlerden üstün kılacaktır. Öyle ki, hayvanına binip San'a'dan HadraMut'e kadar tek başına giden bir kimse, Allah'tan başkasından korkmayacak, koyunları hakkında da kurt saldırmasından başka hiçbir endişe duymayacaktır. Fakat, siz acele ediyorsunuz."236

As b. Vail 'e Verdiği Cevap

Hz. Habbab'ın, azılı müşriklerden Âs b. Vail'den mühimce bir alacağı vardı. Bir gün gidip alacağını istedi. Bu azılı müşrik, "Muhammed'i inkâr etmedikçe, sana olan borcumu ödemeyeceğim!" dedi.

Hz. Habbab, "Ben her şeyimden vazgeçerim, yine de ölünceye kadar ve öldükten sonra dirilinceye kadar onu red ve inkâr etmem!" diye cevap verdi.

Bunun üzerine As b. Vail, "Ben, öldükten sonra dirilecek miyim? Eğer böyle bir şey olacaksa, sabret! Diriltilip malıma ve evlâdıma tekrar kavuştuğum o gün, sana olan borcumu öderim!"237 diye küstahça konuştu.

Âs b. Vail'in bu sözleri üzerine, Cenâbı Hakk, indirdiği âyeti kerîmelerde şöyle buyurdu:

"Şimdi şu âyetlerimizi ve 'Elbette bana mal ve evlâd verilecektir!' diyen adamı gördün mü? O, gayba muttali mi olmuş? Yoksa Rahmân'ın huzurunda bir söz mü almış? Hayır, öyle değil. Biz, onun dediğini yazacağız ve azabını da çoğalttıkça çoğaltacağız! Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da, o bize tek başına gelecektir!"238

Hz. Habbab, her türlü tehlikeyi göze alarak Müslümanlığını ilân ettiği gibi, çekinmeden yeni Müslümanlara Kur'âni Kerîm'i okutmak ve öğretmekle de meşgul olurdu.

Hz. Ömer, elinde yalın kılıç, eniştesi ve kız kardeşinin evine hışımla girdiği zaman da, yine bu fedakâr sahabî, onlara yeni inen âyetleri okuyor ve öğretiyordu. Meryem, 77 - 80.


235 İbni Sa'd, Tabakat, c. 3, s. 165.

Buharı, Sahih, c. 4, s. 238239. 237 ibni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 1 (54165.