> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hayatını Anlatan Eserler > Peygamberimizin Hayatı > Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması  (Okunma Sayısı 767 defa)
12 Ocak 2011, 17:37:35
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 12 Ocak 2011, 17:37:35 »



HZ. EBÛ BEKİR'İN İŞKENCEYE MÂRUZ KALIŞI

Resûlullah Efendimiz, bir gün Dârû'lErkam'da ilk Müslümanlardan birçoğuyla oturuyordu. Başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere hepsinin gönlünde, "tevhid dâvasını müşriklere karşı açıklamak" arzusu, bir iştiyak hâlini almıştı. Bunu gerçekleştirmesi için Resûli Kibriya Efendimizden ricada bulundular. Fakat, Hz. Resûlullah, tedbiri elden bırakmak istemiyordu. Henüz böyle bir hareket için zamana ihtiyaç vardı. "Biz henüz azız, bu işe yetmeyiz!" diye konuştu.

Fakat, îmanın taptaze heyecan ve şevkini tertemiz gönüllerinde taşıyan bu yeni Müslümanlar, yerlerinde âdeta duramaz hâle gelmişlerdi. Bunu hisseden Fahri Âlem Efendimiz, sonunda kendileriyle birlikte Mescidi Haram'a gitti. Bir tarafa oturdular. Müşriklerden bir topluluk da oradaydı.

Allah ve Resulüne îman aşkıyla yanıp tutuşan Hz. Ebû Bekir, kalbinin derinliklerinden kopup gelen gerçekleri insanlara duyurmak arzusunun önüne geçemedi ve orada müşriklere dönerek, Allah'a îmanın ulviyet ve kutsiyetini, buna karşılık puta tapmanın pespayeliğini ve onlara hürmet etmenin sefaletini haykırdı.

Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık ile dolu olan müşrikler, Hz. Sıddık'a saldırdılar, her tarafını kan revan içinde bıraktılar. Ellerinden, ancak kabilesi Teym Oğullarından birkaçının araya girmesiyle kurtulabildi.

Demirli ayakkabıların darbelerine mâruz kalan Hz. Ebû Bekir, kendinden geçmişti. Baygın bir hâlde evine götürdüler. Gün boyu baygın kaldı ve ancak akşamüzeri kendine gelebildi.

Sanki, onca darbelere mâruz kalan kendisi değilmiş, sanki yüzü gözü kan revan içinde bırakılan bir başkasıymış gibi, dudaklarından dökülen ilk cümleler şunlar oldu:

"Resûlullah ne yapıyor, ne hâldedir? Ona dil uzatmışlardı, hakaret etmişlerdi!"

Hz. Ebû Bekir, bu sözleriyle, Hz. Resûlullah'a olan sadâkatinin şaheser bir örneğini veriyordu. Kan revan içindeki hâline bakmadan, yara berelerinin acısına sızısına aldırmadan, Nebîyyi Zîşan'ın durumunu öğrenmek istiyordu; hem de o Nebîyyi Muhterem'e şiddetle muhalefet edenler arasında...

Kendisine yemek teklifinde bulundular; "Aç kaldın, susuz kaldın! Bir şeyler yiyip içmez misin?" dediler.

O ise hep, "Resûlullah ne hâldedir, ne yapıyor?" diye soruyordu.

Annesinin, Resûli Ekrem'in dâvasından haberi yoktu. Henüz îman etmeyenler arasında bulunuyordu. Nasıl olursa olsun, Allah Resulünün durumunu öğrenmeliydi. Annesine, "Git," dedi, "Hattab'ın kızı Ümmü Cemil'e sor. Resûlullah hakkında bana haber getir!"

Ümmü Cemil, îman etmiş bahtiyar bir kadındı. Fakat, Resûli Ekrem'den aldığı dersle tedbirli ve ihtiyatlı davranıyordu.

Ebû Bekir'in annesi Ümmü Hayr, ona, "Ebû Bekir, senden, Abdullah'ın oğlu Muharnmed'i soruyor." deyince; "Ben, onun hakkında bir şey bilmiyorum. Ama istersen, beraber oğlunun yanına gidelim." diye cevap verdi.

Ashnda, Ümmü Cemil'in Resûlullah'tan haberi vardı. Ancak, bir tertip ve tuzakla karşı karşıya bulunma ihtimalini göz önünde bulundurarak böyle cevap vermişti.

Hz. Ebû Bekir'i yüzü gözü yarılmış bir vaziyette gören Ümmü Cemil'in içi burkuldu ve kendisini zabtedemeyerek, "Sana bunları reva gören bir kavim, şüphesiz azgın ve sapkındır! Allah'tan dileğim, onlardan intikamını almasıdır!" diye haykırdı.

Ümmü Cemil'den Resûli Ekrem'in selâmette olduğunu öğrenmesine rağmen Hz Ebû Bekir'in içi, yine de rahat etmiyordu. Annesine, "Vallahi, gidip Resûlullah'ı görmedikçe ne yer, ne de içerim!" dedi.

Onu, Resûli Ekrem'e götürmekten başka çâre yoktu. Fakat bu haliyle nasıl gidebilirdi? Dârû'lErkam'a kadar nasıl yürüyebilirdi?

Etraf tenhalaşınca, annesi ve Ümmü Cemil'e yaslanarak sendeleye sendeleye Resülullah'ın huzuruna vardı. Senelerden beri birbirlerini görmemiş candan dostlar gibi kucaklaştılar. Resûli Ekrem'in durumunu gözleriyle gördükten sonra, "Annem babam sana feda olsun Yâ Resûlallah!.. O azgın, sapkın adamın (Utbe b. Rabia) yüzümü yerlere sürtüp bilinmez hâle getirmesinden başka herhangi bir üzüntüm yok!"258 diye konuştu.

O anda bile Hz. Ebû Bekir'in gönlü îman ve İslâm'a hizmet aşkıyla alev alev yanıyordu.

Peygamber Efendimize annesini göstererek, "Bu, annem Selma'dır." dedi, "Onun hakkında Allah'a duada bulunmanızı arzu ediyorum. Umulur ki Allah, onu Cehennem ateşinden hatırın için kurtarır!"259

Bu samimî arzu, samimî duayla birleşti ve o anda orada Ümmü'1Hayr Selma Hâtûn, "bahtiyar mü'mineler" safına katıldı.

BÜTÜN BUNLAR İMTİHANDI!

İlk Müslümanların mâruz kaldıkları bu işkence, eziyet ve hakaretler, karşı karşıya bulundukları güçlükler ve mâniler, Allah tarafından aynı zamanda birer imtihandı. Mesele sâdece "îman ettim." demekle bitmiyordu; îmandaki sadâkat, samimîyet ve sabırlarının da ölçülmesi gerekiyordu!

Öylesine güçlükler, işkence ve eziyetler olacak ki, gerçekten îman etme arzusunu ruhunda taşıyanlar, bütün bunlara aldırmadan îman edecekler; bu arzuyu ciddî olarak gönüllerinde taşımayanlar ise, hâlis mü'minlerden ayrılacaklardı.

Nitekim, şu âyeti kerîme de bu hususa işaret eder:

"Doğrusu Biz, onlardan evvelkileri de (çeşitli musibetlerle) denedik. Allah (imtihan suretiyle îmanında) sâdık olanları da muhakkak bilecek, yalancı olanları da elbette bilecek."260

Demek ki, îmanında samimîyetin en mühim bir ölçüsü, karşılaştığı güçlükler, işkence, eziyet ve ızdıraplar karşısında boyun eğmemektir.

Dayanılmaz işkenceler, hakaretler, eziyet ve zulümler, Allah'a îmanın ve Resulüne tâbi olmanın gerçek şuuruna eren hakikî Müslümanların cesaretini kıramıyordu. Onların hidâyet dairesinde sebat etmelerine ve başkalarının da o daireye koşmasına mâni olamıyordu. İşkenceler, eziyet ve hakaretler, âdeta İslâm ateşinin daha gür yanması, daha kuvvetli parlaması için birer odun mesabesine geçiyordu. Onlar eziyet ve işkencelerine devam ettikçe, İslâm dâvası da bir başka hızla gelişiyor,yayılıyor, ruh ve gönüller üzerindeki nurdan saltanatını devam ettiriyordu.

Şurası muhakkaktır ki, zor ve tahakküm hiçbir zaman, hiçbir devirde devamlı olarak hak ve hakikati yenememiş, boğamamış ve kendine esir edememiştir; aksine, hak ve hakikat, çoğu kere zoru da, tahakkümü de, zulüm ve zulmeti de yenmiş, yok olmaya mahkûm etmiştir.

Asrı Saadet Müslümanlarının dayanılmaz işkence ve zulümler karşısında gösterdikleri eşsiz cesaret, engin sabır ve hârika metanet, cidden insaf ve basîret sahiplerinin gözlerini yaşartacak bir ulvîyete sahiptir ve günümüz Müslümanları için de birçok ibreti hâvidir.

Öyle ki, İtalyan Muharrir Tarihçi Leone Kaitano gibi azılı bir İslâm düşmanı bile, şu itirafı yapmaktan kendini alamamıştır:

"Hayret, hayrettir ki, aralarında bir tane bile dönek yoktur!"

Asıl hayret edilecek husus ise, böyle bir itirafta bulunan muharririn, İslâm'a gönlünü ve kalemini teslim edeceği yerde, düşmanlıkta devam etmesi, âdeta gündüzün ortasında güneşi görmemek için gözünü kapamasıdır!


258 Halebî, Insanû'lUyûn, c. 1. s. 275.

259 Halebî, İnsanû'lUyûn, c. 1. s. 276.

260 Sebe, 3.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:41:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması rüya tabiri,Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması mekke canlı, Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması kabe canlı yayın, Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması Üç boyutlu kuran oku Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması kuran ı kerim, Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması peygamber kıssaları,Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalması ilitam ders soruları, Hz. Ebu Bekir'in işkenceye maruz kalmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes