๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 31 Mayıs 2011, 14:34:21



Konu Başlığı: Taif'ten Dönünce Rasulullah'ın Mekke'ye Girişi
Gönderen: Hadice üzerinde 31 Mayıs 2011, 14:34:21
Taif'ten Dönünce Rasulullah'ın Mekke'ye Girişi


292) Rasulullah (s.a.v.) Taiften dönünce, el-Ahnes İbn Şerik'e şu haberi gönderdi:

- "Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, beni himayene alır mısın?" El-Ahnes şöyle dedi:

-Halif, Sarih'i himayeye alamaz. [106] Rasulullah (s.a.v.) elçilik yapan kişiye:

- Süheyl ibn Amr'a git ve ona: Muhammed: "Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevini tebliğ edip yerine getirinceye kadar, beni hima­yene alır mısın diyor, de."

Elçi Süheyl'e gidip Rasulullah'm söylediği şeyi aktardı. (Süheyl şöyle dedi):

- Amir İbn Lueyy oğulları, Ka'b oğullarını himaye edemezler. Elçi geri geldi ve bunu Rasulullah'a söyledi. Rasulullah:

- "El-Mut'ım ibn Adiyy'e git ve ona şöyle söyle: "Muhammed sana: Rabbimin bana verdiği peygamberlik görevini tebliğ edip yerine geti­rinceye  kadar,  beni himayene  alır mısın?"  diyor de,  buyurdu.  El-Mut'ım:

- Evet, himayeme girsin, dedi.

Elçi geri geldi ve Peygamber'e haber verdi.

El-Mut'ım îbn Adiyy sabahleyin, kendisi ve oğulları silahlarını kuşanmış olarak Mescid'e girdiler. Ebu Cehil, el-Mut'ım'i görünce:

- Himayeci misin? Yoksa tâbi misin? dedi. El-Mut'ım:

- Himayeciyim, dedi. Ebu Cehil:

- Senin himayene aldığını biz de himayemize aldık, dedi.

Peygamber (s.a.v.) de girdi. Hacer-i esved'e vardı. Ona istilamda bulundu, iki rekat namaz kılıp evine gitti. Bu sırada el-Mut'ım'le ço­cukları onun etrafında dolaşıyorlardı. [107]

293) Muhammed İbn Cübeyr İbn Mut'ım'in babası şöyle dedi: Ra­sulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"El-Mut'ım İbn Adiyy sağ olsaydı da, şu kokmuşlar hakkında (yani Bedir esirleri hakkında), benimle konuşsaydı, onlan, onun hatırı için (fidye almadan) bağışlar, serbest bırakırdım." [108]

 

Rasulullahınmevsimlerde (Hac, Panayır v.s. Gibi Toplantılarda) Kendisini Kabilelere Arzetmesi
 

294) Rasulullah (s.a.v.) herhangi bir mevsimde kabilelerin yanına gider:

- "Ey falanoğulları! Ben, Allah tarafından size gönderilmiş elçiyim. O, sike kendisine tapmanızı ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı em­rediyor" derdi. [109]

Ebu Leheb de onun peşinden gelir:

- Onu dinlemeyin, ona itaat etmeyin, derdi.

, Rasulullah (s.a.v.) Kinde kabilesinin konaklama yerlerine gitti. Onun teklifini kabul etmediler.

Yine Rasulullah Beni Hanife kabilesinin konaklama yerlerine git­ti. Ancak onlar, Rasulullah'ı (s.a.v.) çok çirkin bir şekilde reddettiler.

Rasulullah (s.a.v.) davette bulunduğu, kendisinde olanı (İslam'ı) arz ve teklif etmediği, adı ve sanı olan hiçbir Arab'ı bırakmamıştı.

295) Cabir İbn Abdillah anlattı:

Rasulullah (s.a.v.) Hacc mevsimlerinde, halkın, Ukaz ve Mecenne panayırlarındaki konaklama yerlerine varıp: Beni kim barındırır? Bana kim yardım eder, diyerek Mekke'de on yıl kaldı. [110]

296) Cabir İbn Abdillah anlattı:

Peygamber (s.a.v.) hac mevsiminde kendisini arzediyor ve şöyle diyordu:

-  "Beni kavmine götürecek birisi yok mu? Çünkü Kureyş beni, Rabbimin kelamım tebliğ etmekten engellemek istemişlerdi." [111]

Bir.dinsizin veya imam az birisinin aklına gelip şöyle diyebilir: Peygamberin bir kafirin himayesine girmeye ve mevsimlerde: Beni kim barındırır? demeye ihtiyaç duymasının sebebi nedir?

Davası haksa, onu peygamber olarak gönderen kendisine yardım ederdi.

Ona şöyle denilir; Sabit olmuştur ki, herşeye kadir olan ilah, birşeyi ancak bir hikmetten dolayı yapar.

Eğer yaptığının hikmeti bizden saklı kalıyorsa, bizim, ona teslim olmamız gerekir.

Rasul'ün başından geçenler ancak külliyyat kanunlarını düzenle­yen, hiç aksama olmayan, sağlam bir tedbirle felekleri döndüren, suları akıtan, rüzgarları estiren Hakim'den sadır olmuştur.

Onun Rasulünün açlıktan beline taş bağladığını, kendisinin küçük görüldüğünü ve ona eziyet edildiğini görünce anlarız ki, bunun altında bazı hikmetler vardır. Onlardan bazılarına işaret edersek bela (musi­bet) perdelerinin arasından iki hikmet ortaya çıkar.

1- Belaya uğrayanın, kalbinin belaya razı olmaya kanaat getirme­sidir ki kalp bundan üzerine düşeni yerine getirir.

2- Şüpheleri giderme konusunda gayret gösteren kimseye sevap verilmesi için delillere dayanarak şüpheyi dağıtmak. [112]


[106] Halıf: Abduddar, Cumah, Mahzun, Adiyy, Ka'b ve Sehm oğullarından olana de­nir. Hz. İsmail'in (a.s.) halis ve saf soyundan gelen oğullarına Sarih denir. (Mütercimin notu).

[107] Tarıhu't-Taberi, 2/361, Bakınız: Beyhakî, Delaılu'n-Nubuvve, 2/455.

[108] Ebu Davud, Sünen, kitabu'l-cihad, 129; Beyhakî, Sünenul-Kubra, 6/319; 9/67; Humeydi, Musned, 558; Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 2/119; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 1/ 359; Bağavî, Şerhu's-Sunne, 9/82.

Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 190-191.

[109] İmam Ahmed, Musned, 3/492; Taberani, Mu'cemu'l Kebir, 5/58; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 3/138; Tarihu't-Taberi, 2/348; Heysemî, Mecmaü'z-Zevaid, 4/35.

[110] Kaynağı daha önce belirtildi.

[111] Tirmizî, Sünen, 2925; Ebu Davud, Sünen 4734; ibn Mace, Sünen, 201; Beyhakî, el-Esmave's-Sıfat, 187; Şuabu'l İman 168.

[112] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 191-192.