๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 31 Mayıs 2011, 14:38:52



Konu Başlığı: Rasulullahın Miracı
Gönderen: Hadice üzerinde 31 Mayıs 2011, 14:38:52
Rasulullahın Miracı (Göğe Çıkması)

299) El-Vakidî, adamlarından rivayet etti:

Isra (miraç) nübüvetin onikincî yılı, hicretten onsekiz ay önce, Ra-mazan'm onyedisinde, cumartesi günü meydana gelmiştir.

300) Yine el-Vakidî şeyhlerinden şunu rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v.) hicretten bir yıl önce, Rabiü'l-evvel ayının on-yedinci gecesinde geceleyin götürüldü.

Bu, ibn Abbas'la Aişe'nin görüşüdür.

301) Şeyhimiz Ebu'1-Fadl ibn Nasr'm şöyle dediğini duydum:

Bazıları: tsra, hicretten bir yıl önce olmuştur, dediler. Bazıları da: Hicretten altı ay önce oldu, dediler.

Bir sene önce oldu diyenlere göre, Rabiu'l-evvel ayındadır. Sekiz ay önce oldu diyenlere göre, Recep ayındadır. Altı ay Önce oldu diyenlere göre, Ramazan ayındadır.

Bana göre de: Recep ayının yirmiyedînci gecesindedir. [116]

302) Enes îbn Malik'e, Malik İbn Sa'sa'a şunu anlattı:

Rasulullah (s.a.v.) kendisinin götürüldüğü geceyi (İsra ve Miracı) onlara şöyle anlattı:

"Ben hatim'de -Katade Hicr'de diye rivayet etmiştir- yatıyordum. O sırada bana gelen (Cebrail) geldi. Arkadaşına şöyle demeğe başladı: Üçün arasında, en ortada olan." Şöyle de demiştir.

"Bana geldi ve (göğsümü) yardı.

(Katade'nin şöyle dediğini duydum: "Şuradan buraya kadar yardı."

Katade şöyle dedi: Yanmadayken Carud'a: Bununla neyi kasdedi-yor? dedim.

O da: Boğaz çukurundan kıl bittiği yere kadar, yani ön mahallidir, dedi.

Yine onun şöyle dediğini duydum: Göğüs başında kıl biten yere kadar olan mahaldır.)

"Kalbimi çıkardı.  Sonra içi iman ve hikmet dolu bir tas getirildi. Daha sonra katırdan küçük, merkepten büyük beyaz bir hayvan getirildi.

(Carud:

- Ebu Hamze! O, Burak mıdır? dedi. O da:

- Evet. O, adımını gözünün erişebildiği yerin son noktasına atardı, demiştir.)

"Ben onun üzerine bindirildim. Cebrail de benimle birlikte gitti. Nihayet dünya semasına vardı. Cebrail gök kapısını çaldı.

- Kim o? denildi. Cebrail:

- Ben Cebrail'im, dedi.

-Yanındaki kimdir? diye soruldu. Cebrail: r Muhammed- diye cevap verdi.

- Ona (göğe çıkmak için) vahiy ve miraç daveti gönderildi mi? diye soruldu.

-Evet, gönderildi, dedi.

-Merhaba gelen zata! Bu gelen kişi ne güzel yolcu, denildi. Hemen gök kapısı açıldı. Ben birinci semaya varınca, orada, Adem'le karşılaş­tım. Cebrail bana:

-Bu, baban Adem'dir. Ona selam ver, dedi. Ben de selam verdim. Adem selamı aldı. Sonra:

- Merhaba iyi, hayırlı oğul ve salih peygambere, dedi.

Sonra yükselip ikinci semaya geldi. Yine gök kapısının açılmasını istedi.

-Kim o? denildi. Cebrail:

- Ben Cebrail'im, dedi. -Yanındaki kimdir? denildi. Cebrail: -Muhammed diye cevap verdi.

-Ona (göğe çıkmak için), vahiy ve miraç daveti gönderildi mi? -Evet diye cevap verdi.

-Merhaba gelen zata! Bu gelen kişi ne güzel yolcu, denildi ve hemen gök kapısı açıldı.

Ben ikinci semaya varınca orada Yahya ve İsa ile karşılaştım. Yahya ile İsa teyze oğullarıdır. Cebrail:

- Bunlar, Yahya ile İsa'dır.  Onlara selam ver.  Onlara selam ver­dim. Selamımı aldılar. Sonra:

-Merhaba hayırlı kardeş, salih peygamber! dediler.

Sonra Cebrail yükseldi.  Üçüncü semaya geldi.   Gök kapısının a-çılmasını istedi.

-Kim O? denildi. Cebrail;

- Cebrail'im, dedi.

-Peki, yanındaki kimdir? denildi. -Mühammed diye cevap verdi.

- Ona (göğe çıkmak için), vahiy ve miraç daveti gönderildi mi? de­nildi.

-Evet, dedi.

-Merhaba gelen zata! Bu gelen kişi ne güzel yolcu! denildi. Hemen gök kapısı açıldı.

Vardığımda Yusuf la karşılaştım. Cebrail:

-Bu, Yusuf tur O'na selam ver, dedi. Yusuf a selam verdim.   Sela­mımı aldı. Sonra:

-Merhaba hayırlı kardeş, salih peygamber! dedi.

Cebrail yükseldi ve dördüncü semaya geldi.   Gök kapısının açıl­masını istedi.

-Kim o? denildi.

-Ben, Cebrail'im, dedi.

-Yanındaki kimdir? denildi.

-Muhammed diye cevap verdi.                                        '

-Ona (göğe çıkmak için vahiy ve miraç daveti) gönderildi mi? de­nildi. Cebrail:

-Evet, dedi.

-Merhaba gelen zata! Bu gelen kişi ne güzel yolcu! denildi. Hemen gök kapısı açıldı.

Oraya vardığımda İdris'le (a.s.) karşılaştım. Cebrail:

-Bu, îdris'tir. Ona selam ver, dedi. İdris'e selam verdim. Selamımı aldıktan sonra:

-Merhaba salih kardeş, salih peygamber! dedi.

Sonra Cebrail  yükseldi. Beşinci  semaya geldi.  Gök kapısının a-çılmasını istedi.

-Kim O? denildi. Cebrail: -Ben Cebrail'im, dedi. -Yanındaki kimdir? denildi. -Muhammed diye cevap verdi.

-Ona (göğe çıkmak için vahiy ve miraç daveti) gönderildi mi? denil­di.

-Evet diye cevap verdi.

-Merhaba ona! Bu gelen zat ne güzel yolcu! denildi. Hemen gök kapısı açıldı. Oraya vardığımda, Harun'la karşılaştım. Cebrail:

-Bu, Harun'dur. Ona selam ver, dedi. Ben de Harun'a selam ver­dim. O, selamımı alıp:

-Merhaba salih peygamber, iyi kardeş! dedi.

Sonra Cebrail yükseldi ve altıncı semaya geldi. Gök kapısının a-çılmasım istedi.

- Kim O? denildi.

- Ben Cebrail'im, dedi.

- Yanındaki kim? denildi.

- Muhammed diye cevap verdi.

- Ona (göğe çıkmak için vahiy ve miraç daveti) gönderildi mi? de­nildi.

-Evet, dedi.

-Merhaba ona! Bu gelen zat ne güzel yolcu! denildi.

Oraya vardığımda Musa ile (a.s.) karşılaştım.

-Bu, Musa'dır. Ona selam ver, dedi. Musa'ya selam verdim. O, selamımı alıp:

-Merhaba salih peygamber, salih kardeş! dedi.                  ı

Ben Musa'yı bırakıp geçince, ağlamağa başladı. Musa'ya: -Niye ağlıyorsun? denildi. O da:

-Benden sonra bir genç peygamber olarak gönderildi. Onun üm­metinden cennete girenler benim ümmetimden girenlerden çoktur da ona ağlıyorum, dedi.

Sonra Cebrail yükseldi ve yedinci semaya geldi. Gök kapısını çal­dı.

-Kim O? denildi. Cebrail: -Ben, Cebrail'im, dedi. -Yanında kim var? denildi.           '

-Muhammed, dedi.

-Ona (göğe çıkmak için vahiy ve miraç daveti) gönderildi mi? de­nildi.

-Evet diye cevap verdi.

-Merhaba ona! Bu gelen zat ne güzel yolcu! denildi. Hemen gök kapısı açıldı.

Yedinci gökte, ibrahim'le (a.s.) karşılaştım. Cebrail:

-Bu, İbrahim'dir. Ona selam ver, dedi. Ona selam verdim. Sela­mımı aldıktan sonra:

-Merhaba hayırlı oğul ve salih peygamber! dedi.

Daha sonra Sidretulmunteha'ya götürüldüm. Sidr ağacının mey­veleri (Yemen'in) Hecer (kasabası) testilerine benzemekteydi. (Onlar kadar büyüktü). Yaprakları da fillerin kulakları gibidir. Cebrail:

-îşte, bu Sidretuhnunteha'dır, dedi.

Bu ağacın aslından dört nehir kaynıyordu. îki nehir zahir, iki ne­hir batındı. Ben:

- Cebaril! Bu ikisi nedir? dedim. O da şu cevabı verdi:

-Batınî nehirler, cennette iki nehirdir, zahiri olan nehirler Nil'le Fırat nehirleridir, dedi.

Daha sonra, bana Beyt-i Mamur gösterildi.

(Katade şöyle demiştir: El-Hasen bize, Ebu Hureyre'den şunu ri­vayet etti: Rasulullah Beyt-i Ma'mur'a her gün yetmişbin melek girdiği­ni ve çıktıktan sonra bir daha oraya dönmediklerini görmüştür.)

Enes'in hadisine dönüp şöyle dedi:

"Bana biri şarap, diğeri süt dolu iki kap getirdiler. Ben süt dolu olanı aldım. Bunun üzerine Cebrail:

-Bu fıtrattır. Sen ve ümmetin o fıtrat üzeresiniz, dedi.     *

Sonra benim (le ümmetim) üzerine her gün elli vakit namaz farz kılındı. Dönüp Musa'ya uğradığımda:

-Sana ne emredildi? diye sordu. Ben:

-Hergün elli vakit namaz kılmakla emrolundum diye cevap verdim. Musa:

-Her gün, elli vakit namaza ümmetinin gücü yetmez. Ben insanları senden önce denedim. İsrail oğullarıyla çok uğraştım. Sen Rabbine dön, ümmetin için bunu indirmesini iste. Rabbime döndüm. Benden on vakit namaz indirildi. Musa'ya tekrar döndüm. Musa:

-Sana ne emredildi? dedi. Ben:

-Hergün kırk vakit namaz emredildi, dedim. Musa:.

- Ümmetinin her gün kırk vakit namaza gücü yetmez. Ben senden önce insanları denedim, israil oğullarıyla çok uğraştım. Rabbine dön, Ümmetinden indirmesini iste, dedi.

Ben döndüm. Benden bir on daha kaldırdı. Musa'ya geldim.

-Sana ne emredildi? diye sordu. Ben:

-Her gün otuz vakit namaz emredildi, dedim. Musa:

-Senin ümmetin, her gün otuz vakit namaza tahammül edemez. Ben, senden önce insanları denedim. İsrail oğullarıyla çok uğraştım. Rabbine dön, ümmetin için indirmesini iste, dedi.

Döndüm. Benden bir on daha indirildi. Musa'ya tekrar geldim. Musa:

-Sana ne emredildi? dedi. Ben:

-Bana her gün yirmi vakit namaz emredildi, dedim. Musa:

-Senin ümmetin, her gün yirmi vakit namaza güç yetiremez. Ben, senden önce insanları denedim. îsrail oğullarıyla çok uğraştım. Rabbine dön, Ondan indirmesini iste, dedi.

Döndüm. Bana her gün on vakit namaz emredildi. Musa:

-Senin ümmetin, her gün on vakit namaza güç yetiremez. Ben senden önce insanları denedim. îsrail oğullarıyla çok uğraştım. Rabbine dön. Ondan, ümmetin için indirmesini iste, dedi.

Döndüm. Bana her gün beş vakit namaz emredildi. Musa'ya dön­düm. Musa:

-Sana, ne emredildi? diye sordu. Ben:

-Bana, her gün, beş vakit namaz emredildi, dedim. Musa:

-Ümmetin, her gün, beş vakit namaza güç yetiremez. Ben senden önce, insanları denedim. İsrail oğullarıyla çok uğraştım. Rabbine dön, O'ndan ümmetin için indirmesini iste, dedi. Ben:

-Rabbimden (çok) istedim? Öyleki artık utanır oldum. Böylece ona razı olup kabul edeceğim, dedim.

Ben Musa'nın yanından geçince, birisi şöyle seslendi:

-Ben farizamı tamamladım ve kullarımdan (fazlasını) indirdim. [117]

303) Cabir anlattı: Rasulullah şöyle buyurdu:

"Mirac'a çıktığım zaman Kureyş beni yalanlayınca (Hıcr'da ayağa kalktım. Allah bana Beytulmakdis'i tecelli ettirdi (gösterdi). Bunun ü-zerine ona bakarak onlara (Kureyşlilere) alametlerini haber vermeğe başladım." [118]

304- İbn Abbas anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Geceleyin Mirac'a çıkarıldıktan sonra, sabahleyin Mekke'de du­rumumu önemli görüp halkın beni yalanlayacağım anladım. Üzgün bir şekilde bir köşeye çekilip oturdum."

Ebu Cehil ona uğradı. Yanma gelip oturdu. Alaylı bir tavırla:

- Birşey var mı? dedi. Rasulullah (s.a.v.): -"Evet" dedi. Ebu Cehil:

- Neymiş o? dedi. Rasulullah (s.a.v.):

- "Geceleyin götürüldüm" dedi. Ebu Cehil:

- Nereye? diye sordu. Rasulullah (s.a.v.):

- "Beytülmakdis'e" diye cevap verdi. Ebu Cehil:

-   "Sonra da aramızda sabahladın Öyle mi?  dedi.  Rasulullah

(s.a.v.)

- "Evet" dedi.

Ebu Cehil, Rasulullah'm (s.a.v.) söylediği sözü, inkar eder korku­suyla, kavmini yanma çağırmak istedi ve onu yalanladığını belli etme­yerek:

-Bana söylediğin sözü, onlara da söylemen için kavmini, yanma çağırmamı uygun görür müsün? dedi. Rasulullah (s.a.v.):

- Evet, dedi. Ebu Cehil:

- Ey Ka'b îbn Luey oğulları! diye bağırdı.

Toplantı yerlerindekiler ona doğru hareket ettiler. Gelip Rasulul-lah'la (s.a.v.) Ebu Cehil'in yanma oturdular. Ebu Cehil:

-  Haydi, bana söydediğîni kavmine de söyle, dedi. Rasulullah

(s.a.v.):

- "Ben, geceleyin götürüldüm" dedi.

- Nereye? dediler. Rasulullah (s.a.v.):

- "Beytülmaktis'e" dedi.

-Sonra da bizim aramızda sabahladın. Öyle mi? dediler. Rasulul­lah (s.a.v.):

- "Evet" dedi.

Rasulullah'ın (s.a.v.) sözünü yalanlamak için, hayret ve inkarla­rından, kimisi ellerini çırptılar, kimisi de ellerini başlarına koydular. Daha sonra:

-Sen, Beytulmakdis mescidini bize tarif edebilir misin? Buradaki­lerin arasında o beldeye gidenler ve Mescid'i görenler var, dediler.

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Ben devamlı tarif ediyordum. Hatta bazılarım karıştırıp tereddüt ettim. Hemen mescid gözümün önüne getirildi. Öyleki Ukayl (veya Ikal'in) evinin önüne konuldu. Ona bakarak tarifini yaptım." [119] Kureyşliler:

- Vallahi, doğru tarif etti, dediler.

305)  Miraç ve îsra hadisini Rasulullah'tan birçok kişi rivayet et­miştir. Rivayet edenlerden bazıları şunlardır: İbn Mes'ud, Ali, Ebu Zerr, Ubeyy, Huzeyfe, Ebu Said, Cabir, Ebu Hureyre, İbn Abbas ve Ummu Hani. [120]

Şerîk'in ondan rivayet ettiği Enes İbn Malik hadisinde, Hammad İbn Seleme'nin Sabit'ten onun da Enes'ten rivayetinde Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Rabbime döndüm. Benden beş vakit indirdi. Rabbimle Musa arasında devamlı gidip geliyor, o da benden beşer beşer indiriyordu."

Bu Müslim'in fert hadislerindendir. Birincisi daha sahihtir. Çün­kü Buhari'yle Müslim, Enes îbn Malik'in hadisinde ve Enes'in kendi hadisinden, on vakit indirdiğinde ittifak etmişlerdir. "Beşer, beşer in­dirdi" tabirinin bulunduğu bu rivayet, ravinin hatasıdır.

306) Enes şöyle dedi: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Miraca çıktığım gece, Cebrail, bana Burak'ı eğerli ve gemlenmiş olarak getirdi. Ona binmeğe gittim. Bana zorluk çıkardı. Bunun üzerine Cebrail: Bunu Muhammed'e mi yapıyorsun? Vallahi, sana, Allah'a on­dan daha değerli bir peygamber binmemiştir, dedi. Burak ter dökmeye başladı." [121]


[116] İsra'nın ay ve gününün belirlenmesinde İhtilaf vardır. Hicretten Önce olduğunda ittifak vardır.

[117] Buharî, Sahih, kitabu menakibi'l-ensar, babu'l-mirac 3887; kıtabu bed'i'l-halk, babu zİkrı'l-melaıke; Müslim, Sahih, kıtabıTl-İman, 265; Beyhakî, Delaılu'n-Nubuvve, 2/373-377

[118] Buhari, Sahih, 5/66; Müslim, Sahih, kitabu'l-iman, 279; Tirmizî, Sünen, 3133; İman Ahmed, Musned, 3/377; Beyhakı, Delailu'n-Nubuvve, 2/359,360; Ebu Avane, Müsned, 1/1 'c>, 131; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 3/115; İbn Hacer, Fethu'1-Barı, 8/391; Bağavi, Şerhu's-Sunne,'8/353; el-Hindî, Kenzu'l-Ummal, 31844

[119] İmam Ahmed, Musned, 1/309; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/363; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 8/392.

[120] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve. 2/354-408

[121] Tİrmizî, Sünen, tefsiru suretı'l-isra. Tİrmizî: "Bu hadis, hasen garibtir." Onu yalnız Abdurrezzak'ın rivayetinden bilmekteyiz. Yine Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/362, 363

Tirmizi'de: "Allah'a ondan daha değerli bir kimse binmemiştir" şeklinde geçmektedir. (Mütercimin notu).