๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 30 Mayıs 2011, 13:51:30



Konu Başlığı: Rasulullahın Gördüğü İşkencelerle, Bunlar Karşısındaki Sabrı
Gönderen: Hadice üzerinde 30 Mayıs 2011, 13:51:30
Rasulullahın Kafirlerden Gördüğü Eziyet Ve İşkencelerle, Bunlar Karşısındaki Sabır Ve Tahammülü


256) İbn Abbas'tan rivayet edilmiştir:

Kureyşli topluluk Hıcr'da toplanıp Lât, Uzza ve Menat'a yemin e-derek üçüncü defa şöyle sözleştiler:

Eğer Muhammed'i görürsek, ona bir tek adam gibi hareket edece­ğiz ve öldürmeden onun yanından ayrılmayacağız.

Fatıma ağlayarak geldi ve babasının yanma girdi:

- Hıcr'da Kureyşli bir topluluk, seni görünce yanma gelip öldürmek üzere sözleştiler.   Seni öldürmeye hepsi katılacak, dedi. Rasulullah

-  "Kızım! Sen bana abdest suyunu göster" dedi.   Abdest aldıktan sonra mescide onların yanma girdi. Kureyşliler onu görünce:

-İşte bu, o! İşte bu o, dediler.

Gözlerini indirip oturdukları yerde çakılıp kaldılar. Gözlerini kal­dırıp ona bakamadılar. Hiçbiri kalkamadı. Rasulullah (s.a.v.) gelip te­pelerinde dikildi. Bir avuç toprak aldı ve:

- "Yüzleri çirkin olsun" diyerek üzerlerine saçtı.

Onların arasında, Rasulullah'm saçtığı toprağın isabet edip de Bedir savaşında kafir olarak öldürülmeyenini görmedim. [64]

257) İbn Abbas'tan rivayet edilmiştir. Ebu Cehil:

- Muhammed'i Ka'be'nin yanında namaz kılarken görürsem, boy­nuna basıp ayağımın altına almak için on ,. yanma gideceğim, dedi. Rasulullah (s.a.v.):

- "Eğer o, bunu yapmış olsaydı, Melekler onu açık açık kaparlardı" buyurdu. [65]

258) Abdullah İbn Amr İbni'l As'tan rivayet edildi:

Abdullah İbn Amr'a: Kureyş'in Rasulullah'a gösterdiği düşmanlık yaptığı ve kötülükler arasında gördüklerinin en fazlası hangisiydi? diye sorulunca şöyle cevap verdi:

Bir gün Hicr'da toplanan Kureyş eşrafının yanma geldim. Rasu­lullah hakkında konuşmağa başladılar.

- Bu adama sabrettiğimiz kadar hiçbir şeye sabrettiğimizi görme­dik. O, akıllarımızı akılsızlık saydı. Atalarımıza sövdü. Dinimizi kötü-ledi.  Topluluğumuzu darmadağın etti.  ilahlarımıza hakaret etti.  Biz onun bu yaptıklarına büyük sabır gösterdik.

Tam su sırada, Rasulullah göründü. Yürüyerek geldi. Hacer-i es-ved'i istilam ettikten sonra, Kâ'be'yi tavaf ederken, yanlarından geçti. Yanlarından geçerken daha önceki bazı sözlerini söyleyerek ona sataş­tılar.

Rasulullah'm (s.a.v.) kızdığını yüzünden anladım. Rasulullah (s.a.v.) Kabe'yi tavafa devam etti. Üçüncü defa onların yanından geçti. Yine aynı şekilde ona sataştılar. Bunun üzerine Rasulullah:

- "Ey Kureş topluluğu! Dinliyor musunuz?  Muhammed'in canı e-linde olan Allah'a yemin ederim ki, size helak olacağınız (boğazlanaca­ğınız) haberini getirdim" dedi. [66]

Hepsi tutulup kaldı. Başlarına kuş konmuş gibi yerlerinde çakılıp kaldılar. Hatta daha önce ona en katı davrananı bile, bulabildiği en güzel, en yumuşak sözleri kullanarak.

-Ebu'l Kasım! Geç git! Doğru yolda olarak git. Vallahi sen, cahil bir kimse değilsin, dedi.

Böylece Rasulullah, onların yanından ayrıldı. Ertesi gün, Kureyşliler yine Hıcr'da toplandılar. Ben de onların arasındaydım. Birbirleri­ne:

-Sizin, ona, ne dediğinizi, onun da size ne söylediğini hatırladınız mı? Size hoşlanmadığınız şekilde karşılık verdiği halde, onu serbest bı­raktınız, dediler!

Onlar böyle konuşurlarken yine Rasulullah çıkageldi. Bir tek adam gibi, hep birden onun üzerine atladılar ve etrafını sardılar. İlahları ve dinleri aleyhinde söylediği sözleri tekrarlayarak:

- Sen böyle böyle mi söylüyorsun? dediler. Rasulullah (s.a.v.) da:

- "Evet, öyle söyleyen benim" diyordu

Onlardan birisinin, Rasulullah'm yakasına geçtiğini gördüm. Ebu Bekr hemen kalkıp ağlayarak Rasulullah'm önüne geçti:

- Rabbım Allah'tır dediği için birisini mi öldüreceksiniz? dedi. Daha sonra, onun yanından ayrıldılar.

işte bu, Kureyş'in ona yaptıkları arasında benim gördüğüm en şiddetlisiydi.

259) Anar, Osman İbn Affan'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Osman'a, Kureyş'in Rasulullah'a yaptığı hakaretlerin en ağırı hangisiydi? diye soruldu.

Amr şöyle der: Bunu hatırlayınca Osman'ın gözlerinden yaşlar bo­şandığım gördüm.

Osman (r.a.) olayı şöyle anlattı:

Rasulullah (s.a.v.) eli Ebu Bekr'in elinde olduğu halde Kabe'yi ta­vaf ediyordu. Hıcr'da da üç kişi oturuyordu. Bunlar; Ukbe Ibn Muayt, Ebu Cehil tbn Hişam ve Umeyye îbn Halefti.

Rasulullah (s.a.v.) geçti. Onların hizasına gelince, ona hoşuna gitmeyecek bazı sözler söylediler. Bunu, Peygamber'in (s.a.v.) yüzünden anladım. O'na yaklaştım. Benimle Ebu Bekr'in arasındayken parmak­larını parmaklanma geçirdim ve hep birlikte tavaf ettik.

Onların hizasına gelince, Ebu Cehil:

- Vallahi, sen bizi atalarımızın taptığına tapmaktan menederken, denizin bir kıl parçasını ıslatacak kadar suyu bulundukça seninle ba­rışmayız, dedi. Rasulullah (s.a.v.):

-  "Ben de öyle" dedi ve onların yanından ayrıldı. Üçüncü şavtta (Kabe'nin etrafındaki her bir dönüşün adı şavttır) ona, aynısını yaptı­lar.

Dördüncü şavtta, ona saldırıya geçtiler. Ebu Cehil, yakasından tutmak isteyerek üstüne atladı. Ben onu göğsüne vurarak ittim ve ma-kadının üstüne düştü. Ebu Bekr, Umeyye Ibn Halefi itti. Rasulullah da Ukbe İbn Muayt'ı itti. Sonra onlar ayakta durmakta olan Rasulul-lah'm yanından çekildiler. Rasulullah (s.a.v.) onlara:

- "Eğer Vallahi, vazgeçmezseniz, hemen onun cezası gelecek" dedi.

Vallahi, onlardan kurkuya kapılmamış ve titremeğe başlamamış kimse kalmamıştı. Rasulullah (s.a.v.) şöyle diyordu:

- "Siz, peygamberinize karşı ne kötü kavimsiniz."

Rasulullah (s.a.v.) evine gitti. Biz de evinin kapısına varıncaya kadar onu takip ettik. Kapıda durdu, sonra bize doğru geldi ve:

- "Size müjdeler olsun! Yüce Allah, dinini üstün kılacak, kelimesini tamamlayacak ve peygamberine yardım edecektir. Sizin bu gördükleri­niz Allah'ın hemen sizin ellerinizle boğazlayacağı (helak edeceği) şey­lerdendir."

Sonra evlerimize gittik.

Vallahi, Allah'ın onları bizim ellerimizle helak ettiğini gördüm! [67]

260) Esma Bint Ebi Bekr anlattı: Ez-Zubeyr îbnu'l Avvam bana şöyle dedi: Bugün garip bir şey gördüm.

Başkanları Ebu Cehil İbn Hişam olmak üzere Ka'be'nin etrafında bazı müşrikler gördüm. Onlar, Rasulullah'a (s.a.v.) bir komplo hazır­larken o çıkageldi ve tepelerine dikikip:

- Size ve arkadaşınıza lanet olsun" dedi.

Sanki onlar dilsiz gibi, ne konuşabildiler ne de yerlerinden kımıl­dayabildiler.

Onların, en pis olanının özür dilemek için peşinden koştuğunu ve:

- Bizden vazgeç, biz de senden vazgeçelim, dediğini gördüm. Rasu-Iullah (s.a.v.) da şöyle diyordu:

-  "Allah'a iman etmedikçe veya seni öldürmedikçe senden vazgeç­mem." O da:

- Sen beni öldürebilir misin, diyordu. Peygamber (s.a.v.):      '

- "Seni ve bunları Allah öldürür" diyordu.

Ebu Cehille diğerleri perişan bir vaziyete oradan ayrıldılar. [68]

261) Urve Ibnü'z-Zubeyr anlattı:

Abdullah tbn Amr îbn El-As'a: Bana, müşriklerin Rasulullah'a (s.a.v.) yaptığı en ağır şeyi anlatabilir misin? dedim.

Rasulullah (s.a.v.) Ka'be'nin avlusundayken Ukbe tbn Ebi Muayt çıkageldi. Rasulullah'ın (s.a.v.) omuzundan tutup elbisesini boynuna sardı ve sıkıca boğazını boğdu. Hemen Ebu Bekr geldi, Ukbe'nin o-muzundan tutup Rasulullah'tan (s.a.v.) uzaklaştırdı. Ebu Bekr şöyle dedi:

-  Bir adamı, Rabbim Allah'tır dediği için mi öldüreceksiniz? Hal­buki o size Rabbinizden deliller getirmiştir.

262) Abdullah şöyle demiştir:

Rasulullah'm Kureyş'e sadece bir gün beddua ettiğini gördüm.

Rasulullah (s.a.v.) namaz kılarken, bir grup Kureyşli de etrafında oturuyordu. Biraz ilerisinde de kesilmiş bir devenin döl yatağı vardı: Kureyşliler:

-Kim bu döl yatağını alıp onun sırtına atabilir? dediler. Ukbe îbn Ebi Muayt:

- Ben, dedi.

Ukbe onu alıp Rasulullah'ın (s.a.v.) sırtına koydu.

Rasulullah (s.a.v,) secdeden ayrılmadı. Sonunda Fatıma gelip de­venin döl yatağını sırdından alıp attı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

- "Allah'ım! Kureyş'ten bu cemaat, sana havale! Allah'ım Ukbe, sana havale! Allah'ım! Şeybe, sana havale! Allah'ım! Ebu Cehil îbni Hi-şam, sana havale! Allah'ım! Ukbe İbn Ebi Muayt, sana havale! Allah'ım Ubey İbn Halef (veya Umeyye İbn Halef) sana havale" dedi. [69]

Abdullah şunu ilave etti:

Bunların hepsinin Bedir savaşında Öldürülüp kuyuya sürüklen­diklerini gördüm. Yalnız Ubeyy yahut Umeyye iri bir adamdı. O kesi­lerek parçalandı.

263) İbni îshak'tan rivayet edilmiştir:

Müşrikler, Rasuhıllah'a karşı çıkma konusunda ittifak edince, amcası Ebu Talib onu korudu. Kureyş eşrafından Ukbe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bir grup Ebu Talib'e gitti veşöyle dedi:

- Yeğenin, ilahlarımıza dil uzattı.   Dinimizi yerdi.   Akıllarımızı, hafif akıllılık ve akılsızlık saydı.  Atalarımızın sapıklık içinde ölüp git­tiklerini ileri sürdü.  Ya sen onu bizimle uğraşmaktan alakoyarsm, ya da aramızdan çekilirsin. Zaten sen de bizim gibi ona karşısın. Biz onun hakkından geliriz.

Ebu Talib onları, güzellikle, yumuşak ve tatlı sözlerle savuşturdu. Onlar da çekip gittiler.

Rasulullaîı (s.a.v.) eskisi gibi işine devam etti. Onunla müşrikler arasında iş büyüdü. Birbirlerini onunla Savaşmağa kışkırttılar. Daha sonra tekrar Ebu Talib'in yanına gelip:

- Artık buna dayanamayacağız, dediler.                         » Ebu Talib, Rasulullah'a (s.a.v.):

-Yeğenim! Kavmin bana geldi ve şöyle şöyle söyledi. Güç yetire-meyeceğim bir işi bana yükleme, dedi.

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

- "Amca! Vallahi, bu işi bırakmam için, güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar, Allah onu izhar etmedikçe bırakmam. Yada o1 yolda ölür giderim" dedi. [70]

Rasulullah (s.a.v.) ağlayarak ayağa kalktı. Gitmek için geri dö­nünce, Ebu Talib ona:

-Yanıma gel yeğenim! diye seslendi, O da amcasının yanma geldi. Ebu Talib:

-  Git, istediğini söyle. Vallahi, seni hiçbir zaman teslim etmem, dedi.

Böylece kavga başladı.  Her kabile, işkence etmek ve dinlerinden döndürmek üzere, aralarında bulunan müslümanlarm üzerine atıldılar. Ebu Talib Haşimoğulları ve Abdülmüttalip oğullan arasında kalkıp onları Rasulullah'ı koruyup himaye etmeğe çağırdı.

Müslümanlar namaz kılacakları zaman Mekke vadilerine gider, namaz kıldıklarını kavimlerinden gizlemek isterlerdi. Onlar müslü-manların yaptıkları ibadetlerini ayıplamağa kalkışınca aralarında kav­ga çıktı. O sırada, Sa'd İbn Ebi Vakkas, yerde bulduğu bir deve çene kemiğiyle müşriklerden birinin başını yardı.

Bu, İslamda akıtılan ilk kan oldu.

264) İbn Abbas anlatmıştır:

Ebu Talib hastalandı. Rasulullah (s.a.v.) onu ziyarete geldi. Başı­nın yakınında birisinin oturağı vardı. Ebu Cehil kalkıp oraya oturdu.

-Yeğenin ilahlarımıza dil uzatıyor, dediler. Ebu Talib:

- Kavmin neden senden şikayet ediyor? dedi. Rasulullah:

- "Amca! Onların bir tek kelime söylemelerini istedim ki, o kelime sayesinde Araplar  onlara boyun eğsinler.  Arap olmayanlar da onlara cizye versinler" dedi. Ebu Talib:

- Nedir o kelime? dedi. Rasulullah (s.a.v.):

- "Lâ ilahe illallah^Allah'tan başka ilah yok" dedi. [71] Onlar:

- O, bütün ilahları, bir tek ilah mı yapmış? dediler.           

Bunun üzerine: Sa'd: O şanlı Kur'an'a yemin ederim ki "İndi ve doğrusu bu tuhaf bir şeydir" ayetine kadar okudu. [72]


[64] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/277; Hakim, Müstedrek, 1/163; İbn Hıbban, Sa­hih, 1691;€bu Nuaym, Delailu'n-Nubuvve, 1/61;Tefsiru İbn Kesir, 3/586.

[65] Buharı, Sahih, kıtabu't-tefsir, tefsiru suretil alak; İmam Ahmed, Müsned, 1/248; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/192; Tirmizî, Sünen, 3348; Tefsirü't-Taberi, 3/43, 44; Hey-semî, Mecmau'z-Zevaid, 6/314; Suyutî, Durrul-Mensur, 6/369

[66] İmam Ahmed, Müsned, 2/218

[67] Suyutî, Camiü'l-Kebir, 2/16; Ibn Hacer, Fethü'l-Bari, 7/168

[68] Heysemî, Mecmaü'z-Zevaid, 8/228, 229. Heysemi şöyle demiştir. "Bunu, Bez-zar, şeyhi Ali İbn Şebib ten rivayet etti. Ben onu tanımıyorum. Onun diğer ravileri sika (güve­nilir) dırlar."

Bezzar, Müsned, 2405 (Keşfü'l-Estar).

[69] Buharî, Sahih, 4/127; 5/57; Müslim, Sahih, kitabu'l-cihad, 108; İmam Ahmed, Musned 1/417; İbn Huzeyme, Sahih, 785; Beyhakî, Delaılu'n-Nubuvve, 2/278; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 1/349; 6/282, 283

[70] Taberani, Mucemu's-Sağır, 2/104; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nıhaye, 3/48; Hey-semî, Mecmau'z-Zevaid

[71] İmam Ahmed, Musned, 1/227: Beyhakî, Sünenu'l- Kubra, 9/188; Tefsırut-Taberi, 23/79.

[72] Sad Suresi, 1-5.