Konu Başlığı: Rasulullahın Ensar'la İkinci Akabede Buluşması Gönderen: Hadice üzerinde 31 Mayıs 2011, 14:41:31 Peygamberliğinin (Nübüvvetin) Onüçüncü Yılında Rasulullahın Ensar'la İkinci Akabe'de Buluşması 307) Ka'b İbn Malik anlattı: Biz, kavmimizin hacılanyla birlikte yola çıktık ve Mekke'ye geldik. Rasulullah'la (s.a.v.) teşrik günlerinin ortasında, Akabe'de buluşmak üzere sözleştik. Ebu Cabir Abdullah İbn Amr İbn Haram yanımızdaydı. Halbuki, kavmimizin yanımızda bulunan ye müşrik olan kimselerinden işimizi gizli tutuyorduk. Fakat Abdullah İbn Amr İbn Haramla konuştuk. Ona: -Ebu Cabir! Sen bizim efendilerimizden ve eşrafımızdan birisin. Biz seni, içinde bulunduğun şey (şirk) yüzünden, yarın cehennemin o-dunu olmaktan kurtarmak istiyoruz, dedik. Daha sonra onu, İslam'a davet ettik. Buluşmak üzere Rasulullah'la sözleştiğimizi de bildirdik. Müslüman oldu ve bizimle birlikte A-kabe'de bulundu. Nakib (temsilci) de oldu. O gece, kavmimizle birlikte yüklerimizin yanında yattık. Gecenin üçte biri geçince Rasulullah'la buluşmak için, bağırtlak kuşunun sıyrıldığı gibi yüklerimizin yanından gizlice sıyrıldık. Akabe'nin yanındaki vadide toplandık. Biz yetmiş üç erkektik. Yanımızda iki kadın vardı. Birisi Ummu Umara Nuseybe Bint Kab, diğeri de Esma Bint Amr İbn Adiyy'di. Rasulullah'ı beklemek üzere vadide toplandık. Yanında amcası el-Abbaş olduğu halde, Rasulullah bizim yanımıza geldi. O sıra da amcası kavminin dinindeydi. Ancak, yeğeninin işinde hazır bulunmayı ve onun işini sağlama bağlamayı istiyordu. Oturulunca, el-Abbas: -Ey Hazrec topluluğu! dedi, (Araplar Ensar kabilelerine Hazrec derlerdi.) Siz de bilirsiniz ki, Muhammmed, bizdendir. Kendisinde gördüğümüz şu mükemmeliyetten dolayı o, kavmi arasında şerefli bir yere sahip ve onlar arasında korunmaktadır. Fakat o, buradan ayrılmak, size katılmak arzusundadır. Eğer, siz, kendisine vaadederek davette bulunduğunuz yardım ve ona karşı çıkanlardan koruma gibi şeyleri yerine getirebileceğiniz görüşündeyseniz ve bunları kaldırabilecekteniz ne âlâ. Eğer yanınıza vardıktan sonra yardımsız bırakıp ona karşı çıkanlara teslim edecekseniz, şimdiden bırakın, o kendi kavminin içinde ve kendi beldesinde şerefiyle yaşamağa ve korunmağa devam etsin. Biz de: -Senin söylediğini dinledik. Sen konuş, ey Allah'ın Rasulü! Bizden, kendin için dilediğin teminatı al. Rabbin için de istediğin şartı koş, dedik. Rasulullah (s.a.v.) Kur'an okuyup İslam'a davet etti. Sonra: - "Kadınlarınızı ve çocuklarınızı, savunup koruduğunuz şeylerden, beni de savunup koruyacağınız hakkında sizinle beyat yapayını" dedi. [122] El-Bera îbn Ma'rur Rasuîullah'm elinden tutup: - Seni hak dinle peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, çoluk çocuklarımızı savunup koruduğumuz şeylerden seni de koruyacağız. Bizimle beyatleş ya Rasulellah! Biz savaşçı ve silahı iyi kullanmasını bilen kimseleriz. Bu bize ecdadımızdan miras kalmıştır, dedi. Ebu'l Heysem İbnu't-Teyyihan araya girip: - Ey Allah'ın Rasulü! Bizlerle o adamlar (yahudiler) arasında sözleşmeler var. Biz onları, sana yapacağımız bu beyatla, kesip atıyoruz. Biz bunları yaptıktan, seni de Allah galip getirdikten sonra bizi bırakıp kavminin yanma dönme umudunda mısın? dedi. Rasulullah (s.a.v.) gülümseyerek: - "Hayır! Benim kanım, sizin kanınızdır. Benim zararım sizin za-rarımzdır. Ben sizdenim, siz de bendensiniz. Sizin savaştığınız kimselerle ben de savaşırım. Sizin barıştığınız kimselerle ben de barışırım" dedi. Daha sonra şöyle devam etti: "Aranızdan bana on iki nakib çıkarınız ki onlar kavimlerinin vekili, temsilcisi olsunlar." Bunun üzerine Medineliler, dokuzu Hazrec'ten, üçü de Evs'ten olmak üzere oniki nakib çıkardılar. İbn İshak şöyle demiştir: "Ma'bed babası Ka'b'tan rivayet ettiği hadisinde bana şunu anlattı: Rasuîullah'm (s.a.v.) eline ilk dokunan el-Bera îbn Ma'rur'du. Öbürleri onu takip ettiler. Biz Rasulullah'a (s.a.v.) beyat ettiğimizde Şeytan Akabe'nin ü-zerine çıkıp, o güne kadar duyduğum en uzun bir sesle şöyle bağırdı: -Ey konaklama yerlerindekilerî Müzemmem'le yanında bulunan dinlerini değiştirmiş olanların, sizinle savaşmak üzere toplandıklarından haberiniz yok mu? Rasulullah (s.a.v.): - "Bu, Akabe'nin şeytanı -Allah'ın düşmanıdır.- Vallahi, senin de işini bitireceğim" dedi. Daha sonra Rasulullah (s.a.v.): "Yüklerinizin yanma dönün" dedi. El-Abbas îbn Ubade ona: -Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki, sen istersen, yarın Mina halkını kılıçtan geçiririz, dedi. Rasulullah (s.a.v.): - "Bize bu emredilmedi" dedi. Dönüp sabaha kadar uyuduk. Sabah olunca, bazı Kureyşliler bizim konak yerlerine gelerek: -Ey Hazrec topululuğu: Duyduğumuza göre siz bizim adamımıza gelip onu aramızdan çıkarıp yanınıza götürmek istiyor muşsunuz. Bizimle savaşmak üzere ona beyat etmişsiniz. Vallahi, Araplardan , aramızda savaşacağımız ve size olduğu kadar kin bağlayacağımız hiçbir kabile yoktur, dediler. Oradaki Medineli müşrikler! Hemen Allah'a yemin ederek: -Böyle bir şey olmadı, biz böyle birşey bilmiyoruz diyerek atıldılar. Onlar doğru söylemişlerdi. Çünkü onların olup bitenlerden haberleri yoktu. Biz müslümanlar ise biribirimize bakıştık. 308) Cabir anlatmıştır: Rasulullah (s.a.v.) hac mevsiminde şöyle diyordu: "Beni kim barındırır?" Nihayet Allah, Yesrib'ten bizi gönderdi de onu barındırdık va ona iman ettik. Sonra şöyle dedik: - Rasulullah'ı, daha ne zamana kadar, Mekke dağlarında, kovulur, korkutulur ve korkar bir halde bırakacağız?! Bunun üzerine, hac mevsiminde, bizden yetmiş kişi onun yanma gitti. Akabe vadisinde buluşmak üzere sözleştik. Onun yanında toplandığımızda: -Ey Allah'ın Rasulü! Sana ne üzerine ve nasıl beyat edelim, dedik. Rasulullah (s.a.v.): - "İsteklilikte ve isteksizlikte dinlemek ve itaat etmek, darlıkta ve varlıkta geçimlik sağlamak üzere, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Allah hakkında, hiçbir kmayıcmm kınamasından çekinmeksizin konuşmak üzere, bana yardım etmek, yanınıza geldiğimde, kendinizi, kadınlarınızı ve çocuklarınızı koruduğunuz şeylerden beni de korumak üzere, bana beyat edin. Size, cennet var" dedi. Hemen kalkıp ona beyat ettik. En küçüklerinden olan Es'ad İbn Zurare, onun elinden tutup: -Yavaş olun Yesribliler! Biz ancak onun Allah'ın elçisi olduğunu bilerek buraya geldik. Bugün onu alıp Medine'ye götürmek, bütün A-raplardan ayrılmak, sizin iyilerinizin öldürülmesi ve kılıçlarla biçüme-niz demektir. Siz buna dayanabilecek bir kavinıseniz, ecriniz Al-lah'a aittir. Eğer siz canınızdan korkan korkak bir kavimseniz açıkça belirtin. Böyle yapmanız, Allah katında sizin için daha mazurdur, dedi. Medineliler: -Es'ad Aradan çekil! Vallahi, biz bu beyati asla terk ve ibtal etmeyeceğiz, dediler. Kalkıp ona beyat ettik. Bize cennet verileceğine dair taahhütte bulundu. [123] [122] İmam Ahmed, Musned, 3/461; Taberanî, Mucemu'l-Kebîr, 19/89; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 1/66; 7/221; Hindi, Kenzu'l-Ummal, 21722; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 6/44 [123] İmam Ahmed, Musned, 3/322, 339 |