๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 28 Mayıs 2011, 15:19:35



Konu Başlığı: Rasulüllahın Diğer Peygamberlere Üstünlüğü
Gönderen: Hadice üzerinde 28 Mayıs 2011, 15:19:35
BEŞİNCİ BÖLÜM
RASULÜLLAH'A HAS BAZI ÖZELLİKLER

Rasulüllahın Diğer Peygamberlere Üstünlüğü

Şunu bil ki, Allah Teala ruhları farklı farklı yaratmıştır. Bazıları en iyi ruhlardandır. Bazıları da bulanıktır. Her rütbede birtakım dere­celer vardır.

Peygamberler son noktadırlar. Bedenleri kusursuz yaratılmıştır. Bedenleri kamil (mükemmel) ruhların hululüne (yerleşmesine) uygun ve elverişlidir. Daha sonra onlar farklı hale gelirler.

Peygamberimiz (s.a.v.) peygamberlerin mizacı en sağlam, bedeni en mükemmel ve ruhu en temiz olanıydı.

Onun saydığımız, huy ve Özelliklerini öğrenmekle bunlar ortaya çıkar.

işte bunlardan dolayı Aziz ve Celil Allah onu herkesten üstün kıl­mıştır.

Bundan dolayıdır ki, onun ruhunun yaratılması öbürlerininkinin yaratılmasından öncedir.

524) Ebu Hureyre anlattı: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ben, yaratılış yönünden peygamberlerin ilkiyim. Ba's (diriltilme) yönünden de onların sonuncusuyum." [1]

Kitabın başında onun nasıl yaratıldığını belirtmiştik. [2] Allah'ın onun için peygamberlerden söz alması bunlardan birisidir.

Yüce Allah şöyle buyurdu: "Hani Allah, peygamberlerden, size, kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden bir pey­gamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz dîye söz al­mıştı."[3]

Allah Teala peygamberleri ona uymuş gibi yarattı. Onlara mkıyad etmeyi (boyun eğip uymayı) ilham etti. Eğer peygamberler ona yetişse-lerdi, onların Rasulullah'a uymaları gerekirdi.

525) Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Musa sağ olsaydı, bana uymaktan başka çaresi olmazdı." [4]

Allah Teala onun adım diğer peygamberlerden önce zikretmiştir. Şöyle buyurur: "Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiği-miz gibi sana da vahyettik." [5]

Allah, her peygambere adıyla hitabetmiştir: "Ey Adem! Sen ve eşin beraberce cennete yerleşin." [6] "Ey Nuh! İn!" [7] "Ey İbrahim! Bundan vazgeç!" [8]. "Ey Musa! Ben seni insanların başına seçtim." "Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık." [9] "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla." [10] "Ey Zekeriyya!' Biz sana bir oğul müjdeleriz." [11] "Ey Yahya: Kitab'a (Tevrat'a) kuv­vetle sarıl." [12]

Yüce Allah, peygamberimize tazim için adıyla hitabetmemiş, şöyle demiştir: "Ey Nebi" [13] "Ey Rasül." [14]

Allah Teala tarif etmek için onun adını zikredince risaleti de (peygamberliği) hemen onunla birlikte zikreder. Allah şöyle buyurmuş.tur: "Muhammed ancak, bir peygamberdir. Ondan önce de peygamber­ler gelip geçmiştir." [15] "Muhammed Allah'ın Rasulüdür." [16] "Muhammed'e indirilene inananlar..." [17]

Onu, Halil'le birlikte zikredince, Halil'i kendi adıyla, onu da la­kapla birlikte zikretti. Şöyle buyurdu: "İnsanların İbrahim'e en yakın olanı ona uyanlar, şu peygamber ve ona iman edenlerdir." [18].

Yüce Allah, milletlerin peygamberlerine adlarıyla hitabetti ki erini haber vermiştir: Mesala, şu ayetlerde olduğu gibi: "Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin." [19] "Ey Salih! Sen bundan önce, içimizde ümit beslenen birisiydin." [20] "Ey Musa! Onlara ait tanrılar gibi bizim için de bir tanrı yap, dediler." [21] "Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten, donatılmış bir sofra indirebilir mi?" [22]

Allah Teala, şu sözüyle Rasulullah'm ümmetini, ona adıyla hi-tab etmelerini yasaklamıştır: "Peygamberi kendi aranızda birbirinizi çağı­rır gibi çağırmayın." [23]

526) İbn Abbas: "Peygamber'i kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın" [24] ayeti hakkında şöyle demiştir:

Ey Muhammed! demeyin, Ya Rasulellah! deyin.

Diğer peygamberler kendileri hakkında milletleriyle münakaşa ediyorlardı.

Nuh'un kavmi: "Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz" [25] dedi. Nuh da kendini müdafa etmek üzere: "Bende herhangi bir sapıklık yok" [26] demişti.

Hud'un kavmi: "Biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz" [27] dedi. Hud da: "Bende beyinsizlik yoktur" [28] diye cevap verdi. Firavun Musa'ya: "Ey Musa! Senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum" [29] dedi.

Musa ise şöyle cevap verdi: "Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum." [30]

Allah Teala, Peygamberi (s.a.v.) namına mücadeleyi kendi üze­rine almıştır.

Rasulullah'a şair dediklerinde, Allah Teala: "Biz O'na şiir öğret­medik" diye buyurmuştur. [31]

Rasulullah'a kahin dediklerinde, Allah Teala: "O bir kahin sözü değildir." [32]

O'na sapık dediklerinde, Allah Teala: "Arkadaşınız sapmadı" diye cevap vermiştir. [33].

O'na mecnun (deli) dediklerinde de Allah Teala; "Sen, Rabbinin nimeti sayesinde mecnun değilsin" demiştir.

- Hak Teala, onun hayatına yemin etmiştir. Yemin ancak tazim e-dilene olur.

527) İbn Abbas şunu anlattı:

Allah Teala Muhammed'den (s.a.v.) daha üstün ve değerli bir nefis (ruh) yaratmamıştır.

Allah'ın ondan başka hiç kimsenin hayatına yemin ettiğini duy­madım. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Hayatın hakkı için onlar, sar­hoşluklar içinde bocalıyorlardı. [34]

İbn Akıl şöyle demiştir:

Allah'ın Musa'ya söylediği: "Seni, kendim için seçtim" [35] sö­zünden daha büyüğü: "Şüphesiz sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler" [36] sözüyle: "Hayır! Bu beldeye (Mekke'ye) senin bu beldeye girişine yemin ederim" sözüdür. [37]

Son ayetlerin manası şöyledir: Yemin ediyorum beldeye değil, eğer beldeye (Mekke'ye) yemin edersem, bu, sen orada olduğun içindir.

Ey Musa! Nalınlarını hemen çıkar. Sadece yürüyerek gel. Ey Muhammed! Burak'a bin. Ancak binmiş olarak gel.

Allah Teala, peygamberlerin durumlarına işaret ettikten sonra onların tövbelerini kabul ettiğini söyledi.

Yüce Allah: "Adem Rabbine asi olup şaşırdı. Sonra Rabbi onu seç­kin kıldı. Tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti" buyurdu. [38]

Musa hakkında da: "Ben onlardan birini öldürmüştüm" [39] de­yip sonra da: "Rabbim! Beni bağışla" buyurdu. Onu bağışladı.

Davud hakkında da: "Senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler" [40] deyip sonra: "Böylece onu bağışladık" buyurmuştur. [41]

Yüce Allah: "Biz Süleyman'ı imtihan ettik" dedi. [42] Ve sonra: "O, yine eski haline döndü" buyurdu.

Yüce Allah, hiçbir günahını zikretmeden Peygamberimizin (s.a.v.) günahının bağışlandığını bildirmiştir: "Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahım bağışlar." [43]

- Şunlar da O'nun diğer peygamberlerden üstün oduğunu açıkla­yan şeylerdir. Daha önce zikrettiğimiz üzere, Adem, Rabbinden, Mu-hammed'in hürmetine kendisinin tövbesini kabul etmesini istemişti.

Nuh, kavmine beddua etmiş, bizim peygamberimiz ise şöyle de­mişti: "Allah'ım! Kavmimi bağışla! Çünkü onlar bilmiyorlar." [44]

Daha sonra Allah, ibrahim'i edindiği gibi, onu Halil (dost) edindi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Fakat sahibiniz (arkadaşınız) Allah'ın halilidir (dostudur)." [45]

528) İbn Abbas şunu anlattı: Rasûlullah'm (s.a.v.) şöyle dediğini duydum:

"Arkadaşınız, Allah'ın halilidir (dostudur)." (496). Rasûlullah (s.a.v.) bu sözüyle kendisim kasdediyordu.

Daha sonra onu habib (sevgili) yapmıştır. Bu, sadece ona ait bir durumdur.

529) Ebu Hureyre anlattı: Rabbi Rasûlullah'a şöyle buyurdu:

"Seni halil (dost) edindim. Bu Tevrat'ta şöyle yazılıdır: Muhamnıed Allah'ın sevgilisidir." [46]

530) Ebu Hureyre şöyle anlattı: Rasûlullah (s.a.v.):

"Allah, ibrahim'i halil, Musa'yı Neciyy (konuşulan kimse, sırdaş) edindi. Beni de Habib (sevgili) edindi." Sonra şöyle buyurdu: "İzzetime yemin olsun! Habibimi, Halil ve Neciyyime tercih edeceğim" buyurdu. [47]

Musannif (Allah ona rahmet etsin) şöyle der:

İbrahim (a.s.) putları kırmıştı. Peygamberimiz (s.a.v.) Hubel'i Kabe'nin tepesinden atmıştır. Sonra Fetih günü üçyüz altmış puta işaret etmiş ve hepsi yıkılmıştır. Hud'a (a.s.) kavmine karşı batı rüzgarıyla yardım edilmişse, peygamberimize de sabâ rüzgarıyla yardım edilmiştir. Saba rüzgarı Hendek günü düşmanlarını darmadağın etmiştir.

Eğer Salih'in (a.s.) devesi varsa, develer bizim peygamberimiz'e secde etmiştir.

Eğer Yusuf (a.s.) güzel yüzlüyse bizim Peygamberimiz de ayın ondordündeki dolunay gibiydi.

Musa için taştan su fışkırdıysa, bizim peygamberimizin parmak­larının arasından su fışkırmıştır. Bu daha şaşırtıcıdır, çünkü su daima taştan çıkar.

Hurma kütüğünün, böğürmesi ve peygamberimize olan hasret ve sevgisinden ağlaması Musa'nın asasının hallerinden daha şaşırtıcıdır. Peygamberimiz ağacı çağırmış, oda yeri yara yara onun yanına gelmiş­tir.

Dağlar, Davud'la birlikte Allah'ı teşbih etmişlerse, bizim" Peygam-ber'İmizin elindeki çakıllar Allah'ı teşbih etmişlerdir.

Demir, Davud için yumuşaksa, kaya da Peygamber'imize yumu­şamıştır.

531) Ebu Nuaym el-Isbehani şunu anlattı:

Rasûlullah (s.a.v.) mağaraya girince, kendini düşmanlardan giz­lemek için başım dağa doğru eğdi. Bunun üzerine Allah dağı yumuşattı ve başını onun içine soktu. Dağdaki sert bir taşa yaslanmak istedi. Taş onun için yumuşadı. Öyle ki ona kol ve bileğinin izi geçti.

Bu, meşhurdur. Hacılar gittiklerinde onu görürler. Beytulmakdis-teki kaya hamur gibi oldu. Rasûlullah hayvanını ona bağladı. İnsanlar günümüze kadar o yeri aramış durmuşlardır.

Yazar (Allah rahmet etsin) şöyle demiştir: Süleyman'a (a.s.) dünya mülkü verilmişse, bizim Peygamber'imize yeryüzünün hazinelerinin a-nahtarları verilmiştir. Ama takvasından dolayı onları kabul etmemiş­tir.

Gidişi bir ay, gelişi bir ay süren rüzgar Süleyman'ın emrine veril­mişse, bizim Peygamber'imiz bir aylık mesafede bulunan Beytulmak-dis'e gecenin az bir kısmında gitmiştir.

Korku (düşmanın kalbine verilen korku) bir aylık mesafeye gidip etki yapmıştır.

O (Rasulullah) elli bin senelik mesafedeki Arş'a yükseltilmiştir.

Süleyman kuşların konuşmasını anlanıışsa, Peygamberimiz deve­lerin, kurtların, ağaçların ve taşların konuşmasını anlamıştır.

Cinler Süleyman'ın emrine verilmişse, kendisine iman eden bazı cinler Peygamber'imize gelmişlerdir.

Süleyman kendisine isyan eden cinleri zincire vurmuşsa, ifrit Peygamberimize (s.a.v.) hücum edince (onu yakalayıp) esir etmiştir.

Cinler, Süleyman'a (a.s.) hizmet eden yardımcılarsa, bizim Pey­gamberimizin yardımcıları meleklerdir. Onlar, Rasûlullah'm (s.a.v.) ö-nünde dövüşürler ve düşmanlarını defederlerdi.

Daha önce de anlattık, Ebu Cehil, namaz kılarken boynuna bas­mak için Rasûlullah'm yanma geldiğinde hemen gerisin geriye dönmüş ve: "Benimle onun arasında ateşten bir hendek, korkunç birşey ve bazı kanatlar vardı" demişti.

Hz. İsa gaybten haber vernıişse, bizim Peygamberimiz de aynı şeyi yapmıştır.

Allah Teala, itaat ve isyandan söz ederken kendi adiyle, Peygam­berimizin adını yanyana getirmiştir. Mesela: Allah Teala şunları bu­yurmuştur: "Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine (idarecilere) de itaat edin." [48]

"Onlar Allah ve Rasulü'ne itaat ederler." [49]

"Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Rasul'e götürün." [50]

"Ganimet olarak aldığınız herhangi birşeyin beşte biri Allah'a ve Rasulü'ne aittir." [51]

"Sırf Allah ve Rasulü kendi lutuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar." [52]

"Allah ve Rasulü'nü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır." [53]

"Halâ bilmediler mi ki: Kim Allah ve Rasulu'ne karşı koyarsa, el­bette onun için içinde ebedi kalacağı cehennem ateşi vardır." [54]

"...Allah ve Rasulünün haram kıldığını haram saymayan..." [55]

Allah Teala'mn peygamberimize: "Benim her anılışımda sen de benimle birlikte anılırsın" dediğini belirtmiştik.

Gelelim, Rasulullah'm diğer peygamberlerden üstün olduğuna dair nakledilen hadislere:

532) Cabir îbn Abdillah anlattı: Peygamber şöyle buyurdu:

"Bana, benden önceki peygamberlerden hiçbirine verilmeyen beş şey verildi: Bir aylık yoldan (düşmanımın kalbine) korku vererek mu­zaffer oldum. Benim için yer mescid ve temiz kılındı. Ümmetimden biri, nerede namaz vakti gelirse orada namaz kılsın. Ganimetler bana helal kılında. Halbuki benden önce hiç kimseye helal kılınmamıştı. Bana şe­faat verildi. Diğer peygamberler özellikle kendi kavmine gönderiliyordu. Ben ise bütün insanlara gönderildim. [56]

533) Ebu Hureyre şunu anlattı: Peygamber   (s.a.v.):

"Ben cevami-i kelimle gönderildim. (Düşmanlarıma) korku ver­mekle muzaffer oldum. Bir defasında ben uyurken, yer hazinelerinin a-nahtarları getirilerek önüme konuldu" buyurdu. [57]

Cevami-i kelim: Az sözle çok mâna ifade etmektir.

534) Ebu Zerr şunu anlattı: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bana benden önce hiç kimseye verilmeyen beş şey (özellik) verildi.

1- Kırmızı ve siyaha (herkese) gönderildim.

2- Yer, benim için temiz ve mescit kılındı.

3- Ganimetler bana helal kılındı. Halbuki benden önce hiç kimseye helal kılınmamıştı.

4- (Düşmanlarıma) korku vermek suretiyle muzaffer kılındım. Düşmanla aramda bir aylık mesafe olduğu halde korkar.

5- Bana: iste, istediğin şey sana verilecektir, denildi. Duamı, şefaat etmek için, kıyamet gününde ümmetime sakladım. İnşaallah Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayan şefaatime nail olacaktır." [58]

535) Ebu Musa şöyle anlattı: Rasûlullah (s.a.v.): "Bana beş şey verildi:

1- Kırmızıya ve siyaha gönderildim.

2- Yer, benim için mescit ve temiz kılındı.   

3- Ganimetler bana helal kılındı. Halbuki benden Öncekilere helal kılınmamıştı.

4- Bir ay mesafeden düşmanıma korku vermekle muzaffer oldum.

5- Bana şefaat verildi. Hiçbir peygamber yoktur ki şefaati isten­mesin. Ben şefaatimi sakladım. Sonra onu, ümmetimden, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayana ayırdım" buyurdu. [59]

536) Ebu Umame şunu anlattı: Rasûlullah (s.a.v.):

"Dört şeyle üstün kılındım: Yer, ümmetim için mescit ve temiz kı­lındı. Bana ganimetler helal kılındı..." [60]

537) İbnu'l-Hanefıyye, Ali Ibn Talib'i şöyle derken duyduğunu an­lattı: Rasûlullah   (s.a.v.):

- "Bana peygamberlerden hiçbirine verilmeyen şeyler verildi" dedi. Biz de:

-Ya Rasulallah! Nedir bunlar? dedik. Rasûlullah (s.a.v.):

-  "Korku vermek suretiyle ben muzaffer oldum.   Bana, yerin a-nahtarları verildi. Ahmed diye adlandırıldım. Toprak benim için temiz kılındı. Ümmetim, en hayırlı ümmet kılındı" diye cevap verdi. [61]

538) Amr îbn Şuayb babası vasıtasıyla dedesinden şunu anlattı:

Rasûlullah (s.a.v.), Tebuk savaşında, gece namazını kılmak için kalktı. Onu beklemek üzere ashabından bazıları onun gerisinde toplandılar. Rasûlullah (s.a.v.) namazı kılıp onların yanına geldi ve:

"Bana geceleyin, benden Önce hiç kimseye verilmeyen beş şey ve­rildi.

1- Benden önce, her peygamber, sadece kendi kavmine gönderilir­ken, ben bntün insanlara gönderildim.

2- Ben, bir aylık uzak yerdeki düşmanlarımın kalplerine korku vererek yardım gördüm.

3- Bana bütün ganimetler helal kılındı. Benden öncekiler onları yemeyi büyük bir şey kabul edip yakıyorlardı.

4- Yer bana mescid ve temiz kılındı. Namaz vakti bana   nerede gelirse, teyemmüm eder, namazımı orada kılarım. Benden öncekiler bundan çekinip namazlarını ancak kilise ve havralarında kılıyorlardı

Beşincisi de: Çok önemlidir. Bana: iste, çünkü her peygamber bir-şey istemiştir, denildi. Ben isteğimi kıyamet gününe bıraktım, istediğim şey size ve Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet edenleredir" buyur­du.[62]

539) Cabir îbn Abdillah şunu anlattı:

Ömer İbnu'l-Hattab (r.a.), Ehl-i kitap olan birisinden aldığı bir ki­tabı Peygamber'e   (s.a.v.)   getirdi. Onu Rasûlullah'a   (s.a.v.)   okudu. Rasûlullah (s.a.v.) kızarak:

"Yazıklar olsun sana! îbnu'l Hattab! Canım elimde olan Allah'a yemin ederim ki! Ben size bu dini tertemiz olarak getirdim. Onlara bir-şey sormayın. Eğer size doğru olanı haber verirlerse, onu yalanlamayın. Batıl olanı haber verirlerse onu da tasdik etmeyin. Canım elinde olana yemin ederim ki! Musa (a.s.) sağ olsaydı, bana uymaktan başka çaresi kalmazdı" buyurdu. [63]

540) Cabir Ibn Abdillah şunu söyledi: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle bu­yurdu:

"Musa, size, (Peygamber olarak) gelseydi, ona uyar, beni terke-derdiniz. Mutlaka doğru ve düzgün olan yoldan sapardınız. Musa sağ olsaydı da sonra benim peygamberliğime erişseydi, mutlaka bana u-yardı.[64]

541) Huzeyfe anlattı: Rasûlullah (s.a.v.): "Biz diğer insanlara üç şeyle üstün kılındık:

1- Saflarımız, meleklerin safları gibi yapıldı.

2- Yeryüzünün her tarafı bizim içim mescit yapıldı.

3- Yerin toprağı su bulamadığımızda bize temizleyici bir vasıta kılındı" dedi. [65]

542) Ebu Hureyre şunu anlattı: Rasûlullah  (s.a.v.): "Diğer peygamberlere altı şeyle üstün kılındık.

1- Bana cevami-i kelim verildi.

2- Bana düşmanların kalplerin korku salmakla yardım edildi.

3- Bize genimetler helal kılındı.

4- Yeryüzü bana temizlik aracı ve mescit kılındı.

5- Ben bütün insanlara peygamber olarak gönderildim.

6- Peygamberler benle sona erdirildi" buyurdu. [66]

543) Ubeyy îbn Ka'b şunu anlattı:

Mesciddeydim. Birisi namaz kılmak için içeri girdi. Bilmediğim bir kıraatle okudu. Sonra başka biri girdi. O da arkadaşının okuduğundan, başka bir kıraatle okudu.

Namazı bitirdiğimizde hep birlikte Rasûlullah'in (s.a.v.) yanına girdik. Ben:

-Bu benim bilmediğim bir kıraatle okudu. Sonra öbürü girdi. O da arkadaşının okuduğundan başka bir kıraatla okudu" dedim.

Rasûlullah her ikisine okuttu. Onlar okudular ve Rasûlullah (s.a.v.) onların okuyuşlarını beğendi. Rasûlullah'ı (s.a.v.) yalanlamayı düşündüm. Halbuki cahiliye devrinde bile bunu düşünmemiştim.

Rasûlullah (s.a.v.) beni saran bu hali görünce göğsüme vurdu. Benden bir ter boşandı. Sanki korkudan yüce Allah'ı görüyor gibiydim. Rasûlullah  (s.a.v.):

-  "Ubeyy! Bana, Kur'an-ı bir harf üzere oku diye (Cebrail) gönde­rildi. Ona: Ümmetime hafiflet diye müracaat ettim.

O da bana ikincide: Onu iki harf üzere oku diye cevap verdi. Ben tekrar: Ümmetime hafiflet diye müracat ettim.

Üçüncüde bana: Onu yedi harf üzere oku! Hem sana verdiğim her cevapla birlikte benden isteyeceğin bir isteğin de verilecektir, dedi. Bu­nun üzerine ben:

-  "Allah'ım! Ümmetimi bağışla! Allah'ım! Ümmetimi bağışla, de­dim. Üçüncü isteğimi de bütün yaratıkların hatta İbrahim'in (salavatullahi aleyh) beni isteyecekleri güne bıraktım."[67]

544)  Ebu Umame Rasûlullah'm şöyle buyurduğunu anlattı:

"Allah beni diğer peygamberlere üstün kıldı. Ümmetimi de diğer ümmetlere üstün kıldı. Beni bütün insanlara (peygamber olarak) gön­derdi. Bana uzaktaki düşmanlarımın kalplerine attığı, korku ile yardım olundu. Bütün yer bana, mescit (namazgah) ve temizleyici kılındı. Kul, namaz vaktine nerede erişirse, orası onun mescidi ve temizleyicisidir. (Teyemmüm yapabilir). Ganimetler bana helal kılındı." [68]

545) îbn Abbas şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Bana, benden önceki peygamberlerden hiçbirine verilmeyen beş şey verildi.

1- Yer, benim için, mescid ve temizlik vasıtası kılındı. Yani mih­rabına varmadan hiçbir peygamber namaz kılanuyordu.

2- Bana bir aylık mesafeden düşmanıma korku vermek suretiyle yardım olundu. Yani benimle düşman arasında bir ayda alınabilecek bir mesafe vardır. Ama Allah onların kaplerine korku verir.

3- Diğer peygamberler sadece kendi kavimlerine gönderiliyordu. Ben ise bütün cinlere ve insanlara gönderildim.

4- Öbür peygamberler humus'u (ganimetlerin beşte birini) bir ta­rafa ayırıyorlardı. Ateş gelip onu yiyordu. Bana, onu ümmetim içinde taksim etmem emredildi.

5- Hiçbir peygamber yoktur ki, istediği verilmiş olmasın. Ben şe­faati ümmetime bıraktım."[69]

Birisi şöyle dese: Hz. Süleyman'ın cariyeleri vardı. Bilinmektedir ki, köle ve cariyeler ganimetin eseridir. Peki Rasûlullah'm (s.a.v.): "Bana ganimetler helal kılındı" sözünün vechi nedir?

Buna şöyle cevap verilir: Peygamberler savaşıp bazı eşya, yiyecek ve mallardan ibaret olan ganimetlerle karşılaştıklarında bir ateş iner, onların hepsini yani o peygamberin payı olan humusu (beşte biri) ve milletin payına düşenleri yerdi. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde yer alan, Ebu Hureyre tarafından rivayet edilen şu hadis buna delalet eder. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Peygamberlerden birisi savaşa çıktı. Aldıkları ganimetleri topladılar. Aldıkları ganimetleri yemek için ateş geldi. Fakat onları ye­mekten çekindi. Peygamber: Sizin içinizde ganimete hıyanet var. inek başı kadarını çıkardılar ve onu malın içine koydular. Arkasından ateş gelerek o malı yedi.

-îşte ganimetler bizden önce hiç kimseye helal olmamıştır. Çünkü Allah Teala, bizim zaafımızı ve aczimizi bildi de onu bize tertemiz helal kıldı. [70]

Köleler, cariyeler ve hayvanlar, peygamberler hariç ganimet alan­ların mülkü olurlar. Bunlardan birşey almak peygamberlere, ganimet yoluyla caiz değildir. Satın almak, hediye ve bunlara benzer yollarla caiz olur. Hz. Süleyman'ın cariye edinmesi de bu yollardan olmuştur.

Bizim peygamberimiz için ganimet almak caizdi. O, humus ve fey'i (harbedilmeden alınan ganimet, haraç) alıyor ve onu kullanıyordu. Bu ikisi onun diğer peygamberlere verilmeyen özelliklerindendi.

Şöyle denilse: Köle ve cariyeler de mi ganimettir?

Biz de: Evet, ama bu, özellikle diğer peygamberlere haram kılın­mış, bizim Peygamberimize helal kılınmıştır. O, diğer peygamberlerden bu özelliğiyle farklıdır, deriz.

546) Ebu Hureyre şunu anlattı: Rasulullah şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet gününde insanların efendisi benim. Bu niye biliyor mu­sunuz? Allah gelmiş geçmiş bütün insanları düz bir yerde topla- yacak. Güneş yaklaşacak. İnsanların gam ve kederi dayanamayacakları dere­ceyi bulacak. însanlar birbirlerine: Başınıza geleni görmüyor musunuz? Aziz ve Celil olan Rabbinizin huzurunda kendinize şefaat edecek bir zat arasanıza, diyecekler. Adem'e gelirler" [71]

Şefaat hadisini ve insanlara şefaat edecek olanın kendisi olduğunu anlattı:

Bu hadis inşallah şefaat bölümünde gelecek, oradaki hadislerde bütün insanların ona muhtaç olduğu ve onun bütün insanlardan üstün olduğu anlatılacak.

547) Enes İbn Malik şunu anlattı: Rasulullah şöyle buyurdu:

"insanlar mahşere kaldırıldıkları vakit kabrinden ilk çıkan ben o-lacağım. İnsanların, Allah'a vardıkları zaman hatipleri ben olacağım. Yine onlar ümitlerini kestikleri zaman müjdecileri ben olacağım. Adem oğlunun Allah katında en değerlisi benim. Bunda övünme yok."

Enes'in Peygamber'den (s.a.v.) başka rivayetinde de şöyledir: "Ben gelmiş geçmiş bütün insanların Allah katında en değerlisiyim, bunda övünme yok." [72]

548) Enes anlattı: Rasûhıllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"İnsanlar, mahşere kaldırıldıklarında kabrinden ilk çıkacak olan benim. Allah'a vardıklarında ilk varan ben olacağım. Sustuklarında konuşmacıları (hatipleri) ben olacağım. Hapsedildiklerinde şefaatçılan ben olacağım. Ümitlerini kestiklerinde müjdecileri ben olacağım. O gün, anahtarlar benim elimdedir. Rabbimin katında Adem oğlunun en de-ğerlisiyim. Sanki örtülü yumurta veya dağılmış inci gibi olan bin hiz­metçi benim etrafımda dolaşırlar." [73]

549) îbn Abbas şunu anlattı:

Peygamberin (s.a.v.) ashabından bazıları kendisini beklemek ü-zere oturmuşlardı. Rasulullah çıktı ve onlara yaklaşınca aralarında bazı şeyleri konuştuklarını duydu. Birisi:

-Allah'ın kendi yaratıklarından bir dost edinmesi şaşılacak şey doğrusu. îbrahim'i dost edinmiş, dedi. Bir başkası:

-Allah'ın Musa ile konuşmasından daha hayret verici ne var? dedi. Başka biri de:

-Isa da Allah'ın kelimesi ve ruhu! dedi. Bir diğeri de:

- Allah, Adem'i seçmiş, dedi.

Rasulullah (s.a.v.) onların yanma geldi» selam verdikten sonra:

"Konuşmalarınızı ve hayretlerinizi duydum. İbrahim, Allah'ın dostudur ve bu bir gerçektir. Musa, Allah'ın sırdaşıdır (konuştuğu kim­se) ve bu bir gerçektir, îsa, Allah'ın ruhu ve kelimesidir ve bu bir ger­çektir. Haberiniz olsun! Ben Allah'ın habibiyim (sevgilisiyim), övünmeye gerek yok! Kıyamet gününde Hamd sancağının taşıyıcısı benim. Övün­meye gerek yok. Cennet kapısının halkasını ilk harekete geçirecek be­nim -övünmeye gerek yok- ki Allah bana cennet kapısını açacak ve beraberimde müminlerin fakirleri olduğu halde beni cennete sokacaktır. Ben, gelmiş geçmiş, bütün insanların Allah katında en değerli olanıyım. Övünmeye gerek yok."[74]

550) Îbn Abbas şöyle demiştir:

"Allah, Muhammed'den daha çok sevdiği başka bir mahluk yarat­mamıştır."

551) Huzeyfe şunu anlattı: Rasulullah'ın ashabı:

-Ya Rasulallah! İbrahim, Allah'ın dostudur. Musa ile de konuş­muştur. İsa da Allah'ın kelimesi ve ruhudur. Peki sana ne verildi? de­diler. Rasulullah   (s.a.v.):

- "Adem oğullarının hepsi benim sancağımın altındadır. Ben ken­disine cennet kapısının ilk açılacağı kimseyim" dedi. [75]

552) Enes şunu anlattı: Rasulullah şöyle buyurdu:

"Ben şöyle dedim. Rabbim! Hiçbir peygamber yok ki kendisine ik­ramda bulunmayasm. İbrahim'i dost yaptın. Musa ile konuştun. Dağları Davud'un emrine, rüzgar ve şeytanları Süleyman'ın emrine verdin. İsa için ölüleri dirittin. Bana ne verdin?"

Allah Teala şöyle buyurdu:

"Sana, bütün bunlardan daha üstününü vermedim mi? Ben her a-nıldığımda, sen de benimle birlikte anılıyorsun. Ümmetinin göğüslerini Kur'an'ı açıktan okuyan, mushafîar haline getirdim. Bunları hiç bir ümmete vermedim."[76]

553) Ebu Said şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Miraca çıktığımda: Rabbim! İbrahim'i dost edindin. Musa ile ko­nuştun. İdris'i yüksek bir yere çıkardın. Davud'a Zebur'u verdin. Süley­man'a bir mülk verdin ki ondan sonra hiç kimseye uygun düşmez. Bana ne var? Rabbim! dedim.

Yüce Allah şöyle buyurdu:

"Muhammed! İbrahim'i dost edindiğim gibi seni de dost edindim. Musa ile konuştuğum gibi seninle de konuştum. Sana, Fatihatu'l-Kitab'ı ve Bakara suresinin Havatimini verdim. Onları senden önce hiç bir peygambere vermemiştim. Seni, yeryüzündekilerin siyahına ve kırmı­zısına insanlarına ve cinlerine gönderdim. Senden öncekilerin tamamı­na peygamber göndermemiştim. Yeri, senin ve ümmetin için mescit ve temizleme vasıtası kıldım. Ümmetine ganimeti yedirdim. Onu senden önce hiçbir ümmete helal kılmamıştım. Sana, korku ile yardım ettim ki düşmanın senden korkar, sana, kitapların efendisini indirdim. -Arapça bir Kur'an demiştir- Senin adını, sanını yücelttim ki ne zaman zikredilsenı sen de benimle zikrediliyorsun." [77]

554) Cabir İbn Abdillah şunu söyledi: Rasûlullah (s.a.v,):

"Allah nebiler ve mürseller (peygamberler) alemlerine beni tercih etti" buyurdu. [78]

555) Cabir İbn Abdillah rivayet etti: Rasûlullah şöyle buyurdu: "Allah beni bütün nebiler ve mürseller alemine tercih etti." [79]

556) Cabir tbn Abdillah anlattı: Rasûlullah şöyle buyurdu:

"Allah Musa'ya konuşmayı verdi, bana da görmeyi, makam-ı mahmud ve havz-ı mevrud'la beni üstün kıldı." [80]

557) İbn Ömer şunu anlattı: Rasûlullah (s.a.v.):

"Ben Adem'e iki özellikle üstün tutuldum: Benim şeytanım kafirdi. Allah, ona karşı bana yardım etti ve o müslüman oldu. Hanımlarım be­nim yardımcılarımdı. Adem'in şeytanı kafirdi. Hanımı ise, onun hata yapması için ona yardımcıydı" buyurdu. [81]

Birisi şöyle dese: O, nasıl "Ben, bütün insanlara gönderildim, de­miştir. Halbuki, bilinmektedir ki, Musa, İsrail oğullarına gönderildi­ğinde, Allah'tan getirdiklerini tebliğ etmesini, istemek üzere başka milletler ona gelseydi, onun bunu gizlemesi caiz olur muydu yoksa onun bunu onlara açıklaması mı gerekirdi?

Ayrıca, Nuh zamanında insanlar helak olmuştu. Bu, ancak onun risaletinin umumi oluşundan mıydı?

Buna tbn Akîl şöyle cevap vermiştir. "Peygamberimizin şeriatı, kendinden önceki bütün şeriatleri neshetmek üzere gelmişti. Aynı asır­da herbirinin kendine has bir şeriate davet ettiği iki üç peygamber bi-rarada bulunuyordu. Başka peygamberler o şeriate davette bulunmuyor ve onu neshetmiyorlardı.

Ama bizim Peygamberimiz hepsine davet etmiş ve neshetmiştir. Şöyle buyurmuştur: "Musa sağ olsaydı, bana uymaktan başka çaresi ol­mazdı." [82] Hz. İsa'nın Musa hakkında bunu söylemesi mümkün de­ğildi.

Hz. Nuh'a gelince, zaten onun zamanda, dinine davet edecek başka peygamber yoktu.[83]


[1] Ebu Nuaym, Delaılu'n-Nubuvve, 1 /6; İbn Adiyy, el-Kamil, 3/1209; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 2/307, 321; Kari. Esraru'l-Merfua, 272: Fetteni, Tezkiratu'l-Mevzuat, 86; Suyuîî, Dureru'l-Muntesira, 335; Eibani, Zaife, 661: Sehavi, Mekasİdu'l-Hasene, 837; Aclunî, Keşfu'l-Hafa, 2007; Suyutî, Camiu'l-Kebir, 1/630; Camiu's-Sağir, 6406

[2] Bakınız: 8 ve 9 nolu metin.

[3] Al-i İmran Suresi, 81

[4] İmam Ahmed, Musned, 3/338; Kari, Esraru'l-Merfua, 83, 292; Suyutî, Durru'l-Mensur, 2/48; 5/147; Tefsiru'l-Kurtubi, 8/355

[5] Nisa Suresi, 163. ayette geçen "(ileyke) sana" tabiri, "Nuh ve ondan sonraki peygamberler" tabirinden öncedir. Tabir, mealde bunu görmek mümkün olmamaktadır. (Mü­tercimin notu).

[6] Bakara Suresi, 35

[7] Hud Suresi, 48

[8] Hud Suresi, 76

[9] Sad Suresi, 26

[10] Maide Suresi, 110

[11] Meryem Suresi, 7

[12] Meryem Suresi, 12

[13] Ahzab Suresi, 1

[14] Maide Suresi, 67

[15] Al-i İmran Suresi, 144

[16] Feth Suresi, 29

[17] Muhammed Suresi, 2

[18] Al-i İmran Suresi, 68

[19] Hud Suresi, 53

[20] Hud Suresi, 62

[21] A'raf Suresi, 138

[22] Maide Suresi, 112

[23] Nur Suresi, 63

[24] Nur Suresi, 63

[25] A'raf Suresi, 60

[26] A'raf Suresi, 61

[27] A'raf Suresi, 66

[28] A'raf Suresi, 67

[29] İsra Suresi, 101

[30] İsra Suresi, 102

[31] Yasin Suresi, 69

[32] Hakka Suresi, 42

[33] Necm Suresi, 2

[34] Hıcr Suresi, 72

[35] Taha Suresi, 41

[36] Feth Suresi, 10

[37] Beled Suresi, 1-2

[38] Taha Suresi, 121, 122

[39] Kasas Suresi, 33

[40] Sâd Suresi, 24 (491 )Sâd Suresi, 25

[41] Sâd Suresi, 34

[42] Feth Suresi, 2

[43] İmam Ahmed, Musned, 1/441; Beyhakî, Delaılu'n-Nubuvve, 3/215; Taberanı, Mu'cemu'l-Kebir, 6/146, 201; Kadi lyad, eş-Şifa, 1/22; Iraki, Tahricu'l-İhya, 1/313; 3/68, 283; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 6/117

[44] Müslim, Sahih, kİtabu'İ-fedaıl, 7; İbn Mace, Sünen, 93; İmam Ahmed, Musned, 1/377, 389, 395, 409, 410, 433; 4/212; Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 10/175, 277; Ibnu's-Sinni, Amelu'l-yevmi ve'l-leyle, 407, 436

[45] Müslim, Sahih, kİtabu'İ-fedaıl, 7; İbn Mace, Sünen, 93; İmam Ahmed, Musned, 1/377, 389, 395, 409, 410, 433; 4/212; Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 10/175, 277; Ibnu's-Sinni, Amelu'l-yevmi ve'l-leyle, 407, 436

[46] Müslim, Sahih, kİtabu'İ-fedaıl, 7; İbn Mace, Sünen, 93; İmam Ahmed, Musned, 1/377, 389, 395, 409, 410, 433; 4/212; Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 10/175, 277; Ibnu's-Sinni, Amelu'l-yevmi ve'l-leyle, 407, 436

[47] Müslim, Sahih, kİtabu'İ-fedaıl, 7; İbn Mace, Sünen, 93; İmam Ahmed, Musned, 1/377, 389, 395, 409, 410, 433; 4/212; Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, 10/175, 277; Ibnu's-Sinni, Amelu'l-yevmi ve'l-leyle, 407, 436

[48] Nisa Suresi, 59

[49] Tevbe Suresi, 71

[50] Nisa Suresi, 59

[51] Enfal Suresi, 41

[52] Tevbe Suresi, 74

[53] Ahzab Suresi, 57.

[54] Tevbe Suresi, 63.

[55] Tevbe Suresi, 29

[56] Buharî, Sahih, 1/119; Müslim, Sahih, kitabu'l-mesacid, 3; Neasi, Sünen, kita-bu'n-nuhl, bab: 46;   İmam Ahmed, Musned, 3/304, 5/148; Darımı, Sünen, 2/224; Beyhakî, Sunenu'l-Kubra, 1/212, 2/329, 433, 6/291, 9/4; Ebu Nuaym, Hılyetu'l-Evlıya, 8/316; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 11/433; Humeydi, Musned, 945; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 6/291

[57] Müslim, Sahih, kitabu'l-mesacid, 6; Nesaî, Sünen, 6/3, 4; İmam Ahmed, Mus­ned, 2/264, 455; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 12/391,401; 13/247; Iraki, Tahricu'l-lhya, 2/365; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 4/102; 6/48

[58] Müslim, Sahih, kitabu'l-mesacid, 6; Nesaî, Sünen, 6/3, 4; İmam Ahmed, Mus­ned, 2/264, 455; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 12/391,401; 13/247; Iraki, Tahricu'l-lhya, 2/365; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 4/102; 6/48

[59] İmam Ahmed, Musned, 4/416; Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 8/258.

[60] İmam Ahmed, Musned, 5/416; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 8/259; Suyuîî, Durru'l-Mensur, 1/212, 434; el-Hindî. Kenzu'l-Ummal, 3934, 31946, 32077. Musannif (yazar) hadisi eksik bırakmıştır. Tamamı şöyledir "Ben, bütün insanlara gönderildim. Bir aylık mesa­fede bulunan düşmanıma korku vermek suretiyle muzaffer oldum. Ganimetler ümmetime helal kılındı."

[61] İmam Ahmed, Musned, 1/98; Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 1/213; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 11/434; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 1/260; Tefsiru İbn Kesir, 2/78; Suyutî, Dur­ru'l-Mensur, 6/214

[62] imam Ahmed, Musned, 2/222; Tefsiru İbn Kesir, 3/489; Munzırî, Terğıb, 4/432; Heysemı, Mecmau'z-Zevaıd, 10/367.

[63] Daha önce kaynaklan belirtildi.

[64] Daha önce kaynakları belirtildi.

[65] Müslim, Sahih, kitabıTİ-mesacid, 4; Beyhakî,  Sünenu'l-Kubra, 1/213, 223; ibn Ebi Şeybe, Musannef, 11/435; İbn Huzeyme, Sahih, 264; Ebu Avane, Musned, 1/303; ibn Kesir, Tefsir, 1/506; 2/279, 282; 7/3, 39; İbnu'l-Cevzi, Zadu'l-Mesir, 7/93; Tefsiru'l-Kurtubi, 5/ 231

[66] Muslirn, Sahih, kitabu'l-mesacid, 5; Tİrmİzî, Sünen, 1553; imam Ahmed, Mus­ned, 2/412; Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 2/432, 9/5; Delailu'n-Nubuvve, 5/472; Bağavî, Şe-rhu's-Sunne, 13/198; Ebu Avane, Musned, 1/395; Tefsiru İbn Kesir, 6/424.

[67] Müslim, Sahih, kitabu salaîı'l-musafirin, 273. Bakınız: Fethu'l-Bari, 2/24; Mişka-tu'l-Mesabıh, 2213; Tefsiru't-Taberı, 1/12; Tefsıru'l-Kurtubı, 1/48.

[68] Tırmizî, Sünen, 1553

[69] Bu hadisin kaynakları daha önce geçti.

[70] Buharî, Sahih, 4/27; Müslim, Sahih, kitabu'l-cihad, 32; İmam Ahmed, Musned, 2/318; Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 6/290; Abdurrezzak, Musannef, 9392; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 9/223; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 6/319; Tebrizi, Mişkatu'l-Mesabih, 4033

[71] Buharî, Sahih, 4/163; 6/605; Müslim, Sahih, kitabu'l-iman, 327; Tirmizî, Sünen, 2434; İmam Ahmed, Musned, 2/435, 436; 3/144; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 5/477; Hakim, Müstedrek, 4/573; 6/30; Münzirî, Terğib, 4/442; İbn Ebi Şeybe, Musannef 11/444.

[72] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 5/484; Tirmizi, Sünen, 3610; İbn Kesir, Tefsir, 7/12; Iraki, Tahricu'l-İhya, 4/512; Zebîdî, İthaf, 10/496; Suyutî, Menahılu'z-Za'f, 82.

[73] Ebu Nuaym, Delaılu'n-Nubuvve, 1/13; Bağavi, Mesabıhu's-Sunne, 4/178; Da-rimî, Sünen, 1/26.

[74] Tırmızî, Sünen, 3616; Darimî, Sünen, 1/26; Zebîdî, İthaf, 10/496; Tefsiru Îbn Kesir, 2/357; el-Bıdaye ve'n-Nıhaye, 1/169,170

[75] Munziri, Terğib, 3/349; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 8/162; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 10/436

[76] Bakınız: Suyutî, Durru'l-Mensur, 6/364

[77] Yazar (İbnu'i-Cevzi) "EI-lle!u'l-Mutenahiye (1/178) adlı kitabında zikretmiş ve şöyle demiştir: Bu, sahih olmayan bir hadistir. Senedinde Umare İbn Cuveyn Ebu Harun vardır. HammadİbnZeyd: Yalancıydı, demiştir. Şube de şöyle demiştir. "Çok cüretkar olduğu için boynumun vurulması, ondan hadis rivayet etmemden daha iyidir. Ahmed: "Leyse bişey=birşey değildir" demiştir, ibn Hıbban: O, Ebu Said'den ona ait olmayan hadisleri rivayet ediyordu, Onun hadisini ancak taaccüp için yazmak helaldir, demiştir. er-Rabi ibn Bedr'e gelince: Ebu Hatim er-Razi: Onunla uğraşılmaz, çünkü o zahibu'l-hadistir (hadisi alınmayan­dır) demiştir. Neseî, O, metrukü'l-hadistir (hadisi terkedilen), demiştir. Ravh İbn Musafir'e gelince, Yahya, onun hakkında, leyse bişey demiştir. İbn Hıbban da: Sebt (güvenilir, sağlam) raviler adına uydurulanları rivayet ediyor, ondan rivayet etmek helal değildir. Abdullah İbn Salih hakkında Ahmed: Leyse bişey, demiştir. Nesaî de: Sika (güvenilir) değil demiştir.

[78] Bakınız: Mecmau'z-Zevaid, 10/16; Tefsiru'l-Kurtubi, 13/305; Tarihu Bağdad, 3/ 162; Mizanu'l-l'tidal, 4383; eş-Şifa, 2/119; Kenzu'l-Ummal, 36708.

[79] Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 7/134; ibn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, 1/2; Suyutî, Camiu'l-Kebir, 4924.

[80] İbnu'l-Cevzi, Mevzuat, 1/290; İbn Arrak, Tenzihu'ş-Şeria, 1/325; Suyutî, Ca-miu'l-Kebİr, 4638.

[81] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 5/488;    Tarihul-Hatib, 3/331, İbnu'l-Cevzi, el-jlelu'l-Mutenahiye; 1/181; Iraki, Tahricu'l-İhya, 2/32; Suyutî, Durru'l-Mensur, 1/54; Zebîdî, İthaf, 5/313; Zehebî, Mizanu'l-ltİdal, 4/59, (Ibnu'l-Cevzi, el-1 le I u'l-M üten ah iye (1/169) de bu hadisi rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: "Bu, Rasulullah'tan gelen, sahih bir hadis değildir. İbn Adiyy: Muhammed İbnu'l-Velid hadis uydurur ve onu naklederdi. Senet ve metinleri alır, karıştırırdı. Huseyn İbn Ebi Ma'şerln: O, yalancıdır, dediğini duydum, demiştir).

[82] Kaynakları daha önce belirtilmişti.

[83] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 311-327.