๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 19 Mayıs 2011, 21:14:32



Konu Başlığı: Rasulullahın Bazı Rüyaları
Gönderen: Hadice üzerinde 19 Mayıs 2011, 21:14:32
Rasulullah'ın Bazı Rüyaları

1286) Semura İbn Cundeb şunu anlattı:

"Rasulullah (s.a.v.) sabah namazını kılınca, yüzünü bize çevirir ve:

- "Sizden biriniz bu gece rüya gördü mü? diye sorardı. Rüya gören birisi varsa, ona rüyasını anlatır, o da, rüya hakkında, Allah'ın dilediği şeyi söylerdi.

Yine bir gün bize:

- "Sizden biriniz, bu gece rüya gördü mü?" diye sordu. Biz:

- Hayır, dedik. Bunun üzerine kendisi:

-  "Fakat ben bu gece şöyle bir rüya gördüm: iki kişi bana gelip elimden tutup beni bir boşluğa veya düz bir araziye çıkardılar. Beni bir adamın yanından geçirdiler. Bir başkası, elinde demirden mahmuzla o, adamın tepesinde dikiliyordu. Mahmuzu avurduna sokuyor, ensesine varıncaya kadar avurdunu parçalıyordu. Sonra mahmuzu çıkarıyor, di­ğer avurduna sokuyor. O, avurt düzeliyordu. Devamlı böyle yapıyordu. Ben:

-Bu nedir? dedim. Beni götüren adamlar:

-Yürü dediler. Onlarla birlikte yürüdüm. Karşımıza, sırt üstü ya­tan birisi çıktı. Elinde taş veya kaya olan bir adam da onun tepesinde dikiliyordu. O taşı, başına vurup, parçalıyor, taş da yuvarlanıyordu. Onu almak için gittiğimde, başı eski haline dönüyordu. Aynı hareketi tekrar yapıyordu. Ben:

-Bu nedir? dedim. Bana: -Yürü, dediler.

Onlarla birlikte yürüdüm. Fırın şeklinde yapılmış, üstü dar, altı geniş, bir eve geldik onun altında ateş yakılıyordu, içerde çıplak erkekler vardı. Ateş .yakılınca onlar yukarı çıktılar. Tam çıkmak üzereydiler ki ateş sönünce tekrar içeriye döndüler. Ben:

-Bu nedir? dedim. Onlar:

-Yürü, dediler. Yürüdüm. Kan akan bir nehre geldik. İçinde bir adam vardı. Nehrin kenarında, önünde taşlar bulunan bir adam daha vardı. Nehrin içindeki adam geliyor, tam çıkmak üzereyken, kıyıdaki adam, nehre bir taş atıyordu ve nehirdeki adam yerine dönüyordu. De­vamlı böyle yapıyordu.

-Bu nedir? dedim. Adamlar:

-Yürü, dediler. Yürüdüm. îçînde büyük bir ağacın bulunduğu yeşil bir bahçeye geldik. Ağacın dibinde yaşlı bir adam, etrafında da çocuklar vardı. İhtiyarın yanında başka bir adam etrafında da ateşi artırmaya çalışan ve etrafında koşan bir adam vardı. Adamlar beni ağaca çıkarıp bir eve soktular. Sonra, daha güzel ve daha üstün bir eve soktular. Ora­da da bazı yaşlılar ve gençler vardı.

Onlara:

-Beni, bu gece dolaştırıp durdunuz gördüklerimi bana anlatın, de­dim. Onlar da:

-Olur, anlatalım dediler: İlk gördüğün kişi, yalan söyleyen kişidir. Afaka ulaşıncaya kadar yalan ona yüklenir. Kıyamet gününe kadar, ona gördüğün şeyler yapılır. Sonra Allah ona dilediğini yapar.

Sırt üstü yatana gelince, Allah Tealanm kendisine Kur'anı verip de geceleyin onu okumayıp uyuyan, gündüz de Kur'anm içindekilerle amel etmeyen kişidir. Kıyamet gününe kadar, ona, gördüklerin yapıla­caktır.

Fırında gördüklerine gelince, onlar, zina yapan erkek ve kadınlardır. Nehirde gördüğün de, riba (faiz) yiyen kimsedir.

Ağacın dibinde gördüğün ihtiyar da, ibrahim Halil'dir (a.s.). Etra­fında gördüğün çocuklar da, insanların çocuklarıdır.

Ateş yakıp da onu artırmaya çalışan kimse de, cehennemin bekçisi Malik'tir. Ateş de cehennemdir.

îlkin girdiğin ev, müminlerin avamının evidir. Diğer ev de, şehit­lerin evidir. Ben Cebrail'im. Bu da Mikail'dir.

Sonra bana şöyle dediler.

-Başım kaldır.

Bir de baktım, o, bulutun şekli gibiydi.

-îşte bu, senin evindir, dediler.

-Beni bırakın da evime gireyim, dedim.

-Senin, tamamlamadığın bir işin kaldı onu da tamamlarsan, e-vine girersin, dediler. [17]

1287) Salimin babası rivayet etti: Rasulullah (s.a.v.) şunu anlattı:

"Uykudayken bana bir bardak süt getirdiler. Kana kana süt içtim, sanki (şu anda) tırnaklarımdan süt sızıyor zannediyorum. İçtikten sonra artığımı, Ömer'e verdim"

-Ya Rasulallah! Bunu neye yordun? dediler, -"îlme" cevabını verdi.[18]

1288) Ebu Saîd el- Hudri şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-"Uyurken halkın bana arzolunduğunu gördüm. Üstlerinde göm­lekler vardı. Bu gömleklerin bir kısmı memelere varıyor, bazıları da daha kısaydı. Ömer İbnü'l-Hattab da bana arzolundu. Üstünde (etekle­rini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı.

-Bunu, neye yorumladın? dediler. Rasulullah da (s.a.v.): -"Dine" cevabını verdi.[19]

1289) Abdullah şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Bir defasında, rüyamda halkı bir meydanda toplu olarak gördüm. O sırada Ebu Bekir ilerledi. Halkı sulamak için, kuyudan bir veya iki kova su çekti. Fakat Ebu Bekir'in çekişinde bir zayıflık ve güçlük vardı. Allah, Ebu Bekir'i bağışlasın. Sonra kovaya dönüştü. Ben, halk içinde Ömer'in yaptığını yapabilecek güçte, güçlü ve olgun bir kişi göremedim. En sonunda halk, o meydanı develerin sulama yeri ve yatağı yaptılar."[20]

1290) Ebu Hureyre şöyle dedi: Peygamber (s.a.v.) şunu anlattı:

"Ben bir defasında, rüyamda, kendimi cennette gördüm. O sırada bir kadın, bir köşkün yanında abdest almaktaydı.

-Bu köşk kime aittir? dedim.

-Ömer'e aittir, dediler. Ömer'in kıskançlığını hatırladım da hemen geri döndüm"

Bunun üzerine Ömer ağladı ve:

-Ya Resulallah! Sana karşı mı kıskançlık edeceğim, dedi.[21]

1291- Ebu Hureyre şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Rüyamda, siyah bir koyun sürüsüyle beyaz bir koyun sürüsünün birbirine karışarak bana geldiği bir yere gittiğimi gördüm. Bu arada Ebu Bekir gelip bir kova veya iki kova çekti. Fakat onun çekişinde bir zayıflık vardı. Allah, Ebu Bekir'e mağfiret etsin. Ömer geldi. Kovayı aldı ve o kova büyük bir kovaya dönüştü. İnsanları suya kandırdı. Koyunlar da doya doya su içtiler. Ömer'in yaptığını yapabilecek güçte, güçlü ve olgun bir kişi görmedim.

Siyah sürüyü Araplara, beyaz sürüyü de onların kardeşleri olan şu Arap olmayanlara yorulmadım"[22].

1292- Enes şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle anlattı:

"Bir gece rüyamda, kendimi, Ukbe İbn Rafı'in evinde gördüm. Bana, îbn Tabn[23] hurmasından getirildi. Ben bunu, yükselmenin dünyada bizim için, ahiretle akıbetin de bize ait olduğuna ve dinimizin tamamlandığına yordum."[24]

1293- Cabir Ibn Abdillah şunu anlattı: RasuluHah (s.a.v.) şöyle bu-*yurdu:

- "Bana bir çok hurma getirildi. Onlardan birini yumuşak mı sert mi diye kontrol etmek için ağzıma aldım. Onun içinde, beni rahatsız eden bir çekirdek buldum ve ağzımdan çıkardım. Bir başkasını daha al­dım. Ağzıma götürdüm. Onun içinde de bir çekirdek buldum ve onu da çıkarıp attım." Ebu Bekir

-  Müsaade  edin de  onu ben yorumlayayım,  dedi.  RasuluHah (s.a.v.):

- "Yorumla" dedi. Ebu Bekir:

- O, senin gönderdiğin ordudur ki, kendileri zarar görmeden gani­met alacaklar. Birisiyle-karşılaşacaklar, o, askerlere senin verdiğin sözü hatırlatacaklar, bunun üzerine onlar o adamı serbest bırakacaklar. Yine birisiyle karşılaşacaklar o da, askerlerine senin verdiğin sözü hatırlata­cak böylece onu da berbest bırakacaklar. Daha sonra birisiyle daha karşılaşacaklar, o da senin verdiğin sözü hatırlatacak, onu da serbest bırakacaklar, dedi.

Rasulullah (s.a.v.) şu cevabı verdi:

- "Melek de böyle dedi."[25].

1294- îbn Mes'ud şunu anlattı:

Bir gece, uzun bir süre Rasulullah'ın yanında konuştuk ve sabah­leyin tekrar yanma gittik. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Bu gece rüyamda, peygamberler bana ümmetleriyle birlikte arze-dildi. Bir peygamber üç kişiyle birlikte yanımdan geçmeye, bir başka peygamber bir kişiyle birlikte, başka bir peygamber de beraberinde hiç kimse bulunmaksızın yanımdan geçmeye başladı. Nihayet İmran'm oğlu Musa, beraberinde kalabalık bir topluluk bulunduğu halde benim ya­nımdan geçti. Onlar benim hoşuma gittiler. Ben:

-Bunlar kim? dedim.

-Kardeşim Musa ve yanındaki İsrail oğulları, dedi.

-Benim Ümmetim nerede dedim. Bana:

-Sağma bak, denildi. Baktım bir de ne göreyim karşımda insan yüzleriyle kapanmış bir tepe vardı.

-Memnun oldun mu? denildi. -Rabbinı! memnun oldum, dedim.

-Bunlarla birlikte yetmişbin kişi hesapsız olarak cennete girecek, denildi.

Peygamber (s.a.v.):

- "Babam, annem size feda olsun! Eğer yetmiş bin kişiden olabiliyorsanız, olun gücünüz yetmiyorsa, tepeyi dolduranlardan olun. Ona da gücünüz yetmiyorsa ufuktakilerden olun. Ben, insanların karışıp bir­birlerine girdiklerini gördüm.

Ukkaşe İbn Mıhsan şöyle dedi:

-Ya Rasulallah! Allah'a beni yetmiş bin kişiden biri yapması için dua et, dedi. Rasulullah (s.a.v.) onun için dua etti.

Daha sonra konuştuk. Rasulullah (s.a.v.):

- "Bu yetmişbinin kimler olduğunu biliyor musunuz? diye sordu.

-Müslüman olarak doğan, ölünceye kadar Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayan kimseler, (dedik).

Bunu duyan Rasulullah (s.a.v.):

- "Onlar, vücutlarını dağlatmayan, büyü yapmayan ve tatayyurda bulunmayanlar (uğursuzluğa yormayanlar)dır. Onlar ancak rablerine tevekkül ederler (tedbirini aldıktan sonra gerisini Allah'a bırakırlar)."[26]

1295- Ebu Hureyre şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Rüyamda bana, yerde gömülü hazineler getirildi. Avucuma iki altın bilezik konuldu. Bunlar bana ağır geldi ve beni üzüntüye şevketti. Bana, o bileziklere üflemem vahyolundu. Ben de onlara üfledim ve uçup gittiler. Ben bu iki bileziği iki yalancıya (peygambere) yorumladım ki, i-kisi arasında bulunduğum Sana'lı (Esved-i Ansi) ile Yemame'li (Musey-lime) dir."[27].

1296) Salim'in babası şunu anlattı: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Rüyamda, siyah ve saçı dağınık bir kadın Medine'den çıkarak ta Mehye'a'ya varıp orada karar kıldı. Ben bu rüyayı Medine Vebasının Mehye'a'ya (Cuhfe'ye) geçeceğine yordum"[28].

1297) Ebu Hureyre anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Rüyamda bana, dünya hazinelerinin anahtarları verilip avucuma konuldu"[29]

1298) Enes şöyle dedi:

Rasulullah (s.a.v.) (süt teyzesi olan) Ummu Haranı Bint Milhan'ın yanma gelirdi. Ummu Haram da ona yemek yedirirdi. Ummu Haram, Ubadeîbn es-Samit'in nikâhı altındaydı. Bir gün Rasulullah (s.a.v.) yine onun ziyaretine geldi. O da Rasulullah'a (s.a.v.) yemek yedirdi. Sonra Rasulullah'm (s.a.v.) başını taradı. Rasulullah (s.a.v.) bir süre uyudu. Daha sonra gülerek uyandı.

[Ummu Haram anlatmaktadır.]

-Ya Rasulailah! Seni güldüren nedir? diye sordum. Rasulullah (s.a.v.):

- "Rüyamda bana, ümmetimden bazı mücahitlerin şu deniz ortasın­da, padişahların tahtlarına kuruldukları gibi, gemilere binerek Allah yo­lunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum, dedi. Ben de:

-Ya Rasulailah! Beni de o deniz gazilerinden yapması için Allah a dua etseniz, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

- "Sen de onlardansın" dedi.

Daha sonra başını koyup uyudu ve yine gülerek uyandı. Ben: -Ya Rasulailah! Seni güldüren nedir? dedim. Önce dediği gibi:

- Ümmetimden bazı mücahitlerin, Allah yolunda gazaya gittikleri gösterildi, dedi. Ben de:

-Ya Rasulailah! Beni onlardan yapması için Allah'a dua etseniz dedim. Rasulullah (s.a.v.):

- "Sen, Öncekilerdensin" dedi.

Ummu Haram, Muaviye zamanında, denizden karaya çıkıldığında (Kıbrıs'ta) bindiği hayvandan düşerek öldü.[30]

1299)  Abdurrahman İbn Semura şunu anlattı:

Bir gün, biz, Medine mescidindeyken yanımıza Rasulullah (s.a.v.) geldi ve şöyle dedi:

- Bu gece, tuhaf bir rüya gördüm.

- Ne gördün? Ya Rasulailah! dediler. Rasulullah şunu anlattı:

- "Ümmetimden birini şeytanların sarıp aralarına aldığını ve Al­lah'ın zikrinin gelip onu şeytanların arasından kurtardığını gördüm.

Ümmetimden birinin etrafını azap meleklerinin sardığını ve na­mazının gelip o kişiyi onların ellerinden kurtardığını gördüm.

Ümmetimden, susuzluktan nefes nefese kalmış birinin havuza her geldiğinde su içmesine engel olunduğunu ve Ramazan orucunun gelip ona, kana kana su içirdiğini gördüm.

Ümmetimden birinin, halkalar halinde oturan Peygamberlerin yanma her yaklaştığında geri çevrildiğini, ama cünüplükten dolayı al­dığı gusul abdestinin ona gelip elinden tuttuğunu ve benim yanıma o-turttuğunu gördüm.

Ümmetimden, önünde, arkasında, sağında solunda, üstünde ve altında karanlık bulunan ve o karanlıkta yolunu şaşırmış birine, hac ve umresinin gelip onu karanlıktan kurtardığını ve aydınlığa soktuklarım gördüm.

Ümmetimden birinin müminlerle konuştuğunu, ama müminlerin onunla konuşmadıklarını, sıla-i rahim'in (akrabaya gösterilen ilginin) gelip: Ey müminler topluluğu! Onunla konuşun, çünkü o, akrabaya ilgi gösterirdi, dediğini, bunun üzerine müminlerin onunla konuştuklarını ve elini sıktıklarını gördüm.

Ümmetimden birinin ateşin hararetinden ve zararından eliyle yü­zünü koruduğunu, sadakasının gelip başına örtü ve yüzüne gölge oldu­ğunu gördüm.

Ümmetimden birinin zebanilerin her tarafından yakaladığım, emr-i bil marufunun (iyiliği emretmesinin) ve nehy-i ani'l munkerinin (kötülüğü yasaklamasının) gelip onu zebanilerin ellerinden kurtardığı­nı, rahmet meleklerinin arasına soktuklarını ve onun onların yanında olduğunu gördüm.

Ümmetimden birinin, Allah'la kendisi arasında bir perde olduğu halde, iki dizinin üzerine çöktüğünü, güzel ahlakının gelip elinden tutup onu, Allah'ın huzuruna soktuğunu gördüm.

Ümmetimden birisinin, sayfasının sol tarafından indiğini, Al­lah'tan korkusunun gelip o sayfayı sağma koyduğunu gördüm.

Ümmetimden birinin mizanının (terazisinin) hafif geldiğini, küçük çocukların gelip mizanı, ağırlaştırdıklarını gördüm.

Ümmetimden birinin cehennemin uçurumunda olduğunu, Allah korkusunun gelip onu bu durumdan kurtardığını gördüm.

Ümmetimden birinin, sıratın üzerinde fırtınalı havada küçük ço­cuğun korktuğu gibi korkarak ve titreyerek durduğunu, Allah hakkın­daki hüsnü zannının gelip korkusunu yatıştırdığını ve sıratın üzerinden geçtiğini gördüm.

Ümmetimden birinin, bazen emeklediğini bazan da tutunduğunu, bana getirdiği salât'mın gelip elinden tuttuğunu, onu sıratın üzerinde ayakta durdurduğunu ve onun da geçip gittiğini gördüm.

Ümmetim den birisinin cennet kapılarına vardığını, kapıların onun önünde kapandığım, "Allahtan başka ilâh yoktur" diye şehadet getirme­sinin gelip kapıları açtığını ve onu cennete soktuğunu gördüm.[31]



[17] Buharı, Sahih, IX/56; Müslim, Sahih, kitabuta'biri'r-rüya, 23; Ebu Davud, Sü­nen, kitabu'l-edeb, bab: 95; Tirmizî, Sünen, kitabu'l-edeb, bab: 95; Tırmızî, Sünen, 229^; İmam Ahmed, Musned, 111/135; V/8, 14; Beyhakî, Sünenü'l-Kübra, İl/188; V/275; Hakim, Müstedrek, III/XI; İV/390, 397; İbn Huzeyme, Sahih, 942; Taberanı, Mucemu'l-Kebir, VII/286, 292; İbn Ebi Şeybe, Musannef, XI/63; Bağavî, Şerhu's-Sunne, VIH/50; TarıhıTl-Hatib, İV/9.

[18] Buharı, Sahih, 1/31, IX/45, 51, 52; Müslim, Sahih, kıtabu fedaıli's-sahabe, 16; Darimî, Sünen, 11/128; İbn Ebi Asım, Sunne, II/582; Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, VIL/49.

[19] Buharı, Sahih, 1/12; V/15; IX/45,46; Müslim, Sahih, kitabufedaılı's-sahabe, 15; Nesaî, Sünen, kitabu'l-iman, bab: 18; İmam Ahmed, Musned, IH/86; V/374. Bakınız: Fet-hu'l-Bari, VII/43, Xll/396.

[20] Buharı, Sahih, İV/250; XI/49; Müslim, Sahih, kitabu fedailı's-sahabe, hadis: 17, 19; Tirmizî, Sünen, 2289; Ahmed, Musned, N/89, 104; Beyhakî, Sunenj'l-Kubra, VİÜ/654; Taberanı, Mu'cemu'l-Kebir, XI!/299; İmam Ahmed, Musned, H/28, 39, 104, 107, 319, 368, 450; V/455.

[21] Buharı, Sahih, İV/142; V/12; Vll/47; IX/50; ibn Mace, Sünen, 107; Bağavi, Şerhu's-Sunne, Xll/234; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, VII/40; Xll/415, 417.

[22] Ebu Nuaym, Ahbaru İsbehan, I/8, 9; Ahmed, Musned, V/455; Beyhakî, Deiai-lu'n-Nubuvve, VI/345.

[23] İbn Tabn: Medine'li bir zattır.

[24] Müslim, Sahih, kitabu'r-ruya, bab: 4; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, VI/337; imam Ahmed, Musned, 111/213; Ebu Davud, Sünen, no: 5025.

[25] İmam Ahmed, Musned, IH/399; Darımî, Sünen, kitabu'r-ruya, bab: 13.

[26] İmam Ahmed, Musned, 1/401, 420; Hakim, Mustedrek, İV/577; Abdurrezzak, Mu-sannef, 19519;Taberani, Mu'cemu'l-Kebir, X/6; Zebidİ, İthafu's-Sadeti'i-Muttakin, IX/387.

[27] Buharî, Sahih, kitabu ta'birir-ruya, bab: 38; menakıb, bab: 25; mağazi, bab: 70,71; Müslim, kitabu'r-ruya, hadis, 21; Tirmizî, Sünen, kitabu'r-ruya, bab: 10; Ibn Mace, Sünen, kitabu'r-ruya, bab: 10; İmam Ahmed, Musned, I/263; H/319, 338, 344; 111/86.

[28] Buharî, Sahih, kıtabu't-ta'bir, bab: 41, 43; Tirmizî, Sünen, kitabu'r-ru'ya, bab: 10; Ibo Mace, Sünen, kitabu'r-ru'ya, bab: 10; İmam Ahmed, Musned, 11/107,117, 137

[29] Buharî, Sahih, IX/113.

[30] Buharı, Sahih, kitabu'l-cihad, bab; 3; istizan, bab: 41; ta'bir, bab: 12; Müslim, Sahih, kitabu'l-imare, hadis, 160, 161, 162; Tirmizî, Sünen, kitabu fedaili'l-cihad, bab: 15; Nesaî, Sünen, kitabu'l-cihad, bab: 40; Malik, Muvatta, kitabu'l-cihad, hadis: 39; İmam Ah-med, Musned,IH/240.

[31] Ebu Nuaym, Ahbaru isbahan, H/332; Suyutî, Camıu's-Sağir, 1/104. Suyutî bunu, Taberani ve Hakimu't-Tirmİzi'ye nisbet etmiştir.

Musannif (Ebu'l-Ferec İbnu'l-Cevzi) el-ilelu'l-Mutenahıye'de (hadis: 1165 ve 1166) şöyle demiştir: "Bu, sahih olmayan bir hadistir, birinci tarikte Hilal Ebu Cebele vardır ki o meçhuldür. Yine el-Ferec İbn Fudale vardır. İbn Hıbban şöyle demiştir. O, İsnadları îaklib eder, zayıf metinleri sahih isnadiara yapıştırdı. Onunla ihticac helal değildir. İkinci tarike gelince; onda da Ali İbn Zeyd vardır. Ahmed ve Yahya o "Leyse bişey"dir, demişlerdir. Ebu Zur'a şöyle demiştir: Onda vehim vardır, hata yapar. Terkedilmesi gereklidir. Onda Mahled ibn Abdulvahid vardır. İbn Hıbban şöyle demiştir: Gerçekten "rnunkeru'l-hadis"tir. Sikaların hadislerine benzemeyen münkerlerle infirad etmiştir (tek başına kalmıştır). İbnu'l-Kayyim, el-Vebilu's-Sayyibi'de (s. 711) bu hadisi getirerek şöyle demiştir: "Ebu Musa el-Medeni bunu, "Terğib" isimli kitapta rivayet edilmiştir. Kitabını bu hadis üzerine bina etmiş ve onu şerli ha­line getirmiştir. O şöyle demiştir: Bu gerçekten güzel bir hadistir. Bunu Said İbnu'l-Museyyib'ten Amr ibn Ezr, Ali İbn Zeyd, İbn Cüdan ve Hilal Ebu Cebele rivayet etmiştir. Şeyhülislam İbn Teymiye (kaddesallahu ruhahu) bu hadise çok önem verirdi. Bana onun şöyle dediği ulaştı: Bu hadisin sahih olduğuna dair şahitler (şevahİt) vardır. Daha sonra onun şahitlerini zikretti.

Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 513-520.