๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 25 Mayıs 2011, 08:42:42



Konu Başlığı: Rasulullah'ın Yiyecek Ve İçeceği
Gönderen: Hadice üzerinde 25 Mayıs 2011, 08:42:42
Rasulullah'ın Yiyecek Ve İçeceği

867) Zeyd îbn Selâm'dan rivayet edilmiştir:

Bana Abdullah el-Hevazinî yani Ebu Amir şunu anlattı: Rasulullah'm (s.a.v.) müezzini Bilal'le karşılaştım ve:

-Bilal! Bana Rasulullah'm (s.a.v.) yiyecek ve içeceğinin neler oldu­ğunu anlatır mısın? dedim. Bilal:

-O'nun azıcık bir malı vardı ki, Aziz ve Celil olan Allah O'nu pey­gamber olarak gönderdiğinden beri, şu gününe kadar, o malın idare­cisi bendim.

Müslüman birisi O'na gelip de, O'nu çıplak olarak görünce, bana borç para bulmamı emreder, ben de bir burde satın alır, onu o fakire giydirir, ayrıca onu doyururdum.

Bir defasında müşriklerden birisiyle karşılaştım. O:

-Bilal! Benim maddi gücüm yerinde. Ancak benden borç alabilirsin, dedi ve ondan borç para aldım.

Bir gün, abdest alıp ezan okumağa kalkınca, bir grup tüccarın a-rasındaki o müşrik beni görüp:

-Ey Habeşli! dedi. Ben de:

-Buyur, dedim. Asık bir suratla karşıma çıkıp kaba bir şekilde: -Ne kadar süren kaldığını biliyor musun? dedi. Ben de: -Kısa bir zaman var, dedim. O:

-Sadece dört gecen var. Sendeki paramı alacağım. Çünkü ben sana verdiğimi, senin ve arkadaşının üstünlüğünden dolayı vermedim. Fakat sana, benim kölem olman ve bundan önceki gibi sürüyü otlatman için verdim, dedi.

Başka insanlar gibi benimde canım sıkıldı. Namaz için ezan o-kudum. Yatsıyı kıldığımda, Peygamber (s.a.v.) ailesinin yanma döndü. Yanına girmek için izin istedim. Girmeme izin verdi. Şöyle dedim:

-Ya Rasulellah! Babam ve annem sana feda olsun! Sana, kendi­sinden borç aldığımı söylediğim müşrik şöyle şöyle dedi. Sende benim namıma ödeyeceğin birşey yok. Bu, yüz kızartıcı birşey. Benim, müslü-man olan bazı mahallelere gitmeme izin ver. Belki, Allah, Rasulü'ne be­nim namıma ödeyeceği bir şeyi lütfeder.

Çıktım ve evime geldim. Kılıcımı, mızrağımı ve ayakkabımı başı­mın yanma koydum. Yüzümü ufka yönelttim. Devamlı uyuyup uyanı­yordum. (Geceleyin borçlu olduğumu düşününce uyanıyordum.) Nihayet sabahın ilk aydınlığı belirdi. Kalkıp gitmek istedim. Koşan bir insan:

-Bilal! Rasulullah'a (s.a.v.) icabet et diye sesleniyordu.

Yola koyuldum ve O'na geldim. Bir de ne göreyim! Üzerinde yük-leriyle birlikte dört deve. Bana:

-  "Müjde! Allah sana ödeyeceğin borcu gönderdi" dedi. Allah Ta'âla'ya hamdettim.

- "Çöktürülmüş dört deveye rastlamadın mı?" dedi. Ben: -Rastladım, dedim.

- "Develerin hem kendileri hem üzerindekiler senindir. Develerin üzerindekiler Fedek büyüğünün hediye ettiği giyecek ve yiyeceklerdir. Kalk, borcunu öde" dedi.

Dediğini yaptım. Develerin üzerindeki yüklerin bir kısmını indir­dim. Daha sonra onları bağlayıp sabah ezanını okumağa gittim. Rasu-lullah (s.a.v.) namazı kılıdınnca, Baki'a gittim. Parmağımı kulağıma koyup: Rasulullah'tan (s.a.v.) borç isteyen varsa gelsin, diye seslendim.

Devamlı satıyor ve ödüyordum. Nihayet, Rasulullah'm yeryüzünde hiç borcu kalmadı. Yanımda iki veya bir buçuk okıyye arttı.

Gündüzün çoğu geçtikten sonra mescide gittim. Bir de baktım ki, Rasulullah mescidde tek başına oturuyor. Ona selam verdim. Bana:

- "Yanındakiler ne oldu?" dedi. Ben:

-Aziz ve Celil olan Allah, Rasulullah'm (s.a.v.) borcu olan herşeyi ödedi. Geriye hiçbirşey kalmadı, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

- "Biraz arttı mı?" dedi. Ben:

-Evet, iki dinar arttı, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

-  "Beni o iki dinardan kurtarmaya bak. Sen, beni o iki dinardan kurtarmadıkça, ailemden hiçbirinin yanına girmeyeceğim" dedi.

Bizim yanımıza hiç kimse gelmedi. O, sabah oluncaya kadar mes-cidde kaldı, ikinci günde devamlı mescidde kaldı. Günün sonuna doğru, iki yolcu geldi. Onları götürüp üzerlerine elbise giydirdim ve karınlarını doyurdum. Yatsıyı kıldıktan sonra bana:

- "Yanındaki ne oldu?" diye seslendi. Ben de:

-Allah seni ondan kurtardı, dedim. Bunun üzerine tekbir getirip kendisinin ölmesinden korktuğu için -ki bu onda devamlı vardı- Allah'a hamdetti. Daha sonra onu takip ettim. Hanımlarına geldi, tek tek onlara selam verdi. Sonunda geceyi geçireceği odaya girdi.

İşte senin bana sorduğun şey budur. [8]


[8] ibn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, Vl/55; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 1/350.