๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 29 Mayıs 2011, 14:11:44



Konu Başlığı: Rasulullah'a Kötülük Yapmak İsteyenlerin Engellenmesi
Gönderen: Hadice üzerinde 29 Mayıs 2011, 14:11:44
Rasulullah'a Kötülük Yapmak İsteyen İnsanların Engellenmesi

478) Cabir İbn Abdillah şunu anlattı:

Rasulullah'la birlikte Necid tarafına savaşa gittik. Rasûlullah (s.a.v.) dönünce ben de onlarla birlikte döndüm. Ot ve ağaçları bol bir vadide Rasûlullah'm (s.a.v.) uykusu geldi. Rasulullah'ın ashabı ağaçla­rın altına indiler. Rasûlullah da bir muğaylan ağacının altına indi. A-ğaca kılıcını astı.

Biraz uyuduk. Sonra ansızın Rasulullah bizi çağırdı. Ona geldik. Yanında bir bedevinin oturduğunu gördük. Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi.

"Bu, ben uyurken kılıcımı aldı. Elinde kılıç parlarken uyandım. Bana:

- Seni benden kim korur? dedi. Ben de:

- Allah, dedim. İşte o şimdi oturmaktadır." Rasulullah (s.a.v.) onu cezalandırmadı. [120]

479) Cabir İbn Abdillah şöyle anlattı:

Rasulullah (s.a.v.) Benî Muharib'lerle savaştan dönünce oria, Gavres Îbnu'l-Haris adlı bir adanı geldi. Rasulullah'ın tepesine dikilip:

- Seni benden kim korur? dedi. Rasulullah da:

- "Allah" diye cevap verdi. Kılıç elinden düştü. Rasulullah alıp:

- "Peki seni benden kim korur? Sen en iyi alıcı ol" dedi ve ilave etti: "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eder misin?" Adam:

-Hayır! Ama, seninle savaşmamak ve seninle savaşanlarla beraber olmamak üzere sana söz veriyorum, dedi. Rasulullah (s.a.v.) onu serbest bıraktı." [121]

480) Ebu Hüreyre şunu anlattı: Ebu Cehil:

-  Muhammed, sizin aranızda halâ yüzünü toprağa sürtüyor mu? dedi.

-Evet, diye cevap verildi. Ebu Cehil:

-Lat ve Uzza'ya yemin olsun! Onu, böyle yaparken görürsem, mutlaka boynuna basar ve yüzünü toprağa sürterim, dedi.

Namaz kılmakta olan Rasulullah'ın yanına geldi. Boynuna bas­mağa niyet etti. Fakat hemen, geri dönerek ve elleriyle korunarak ora­dakilerin yanına geldi.

-Neyin var? Ne oldu? diye sordular. Ebu Cehil:

-  Benimle onun arasında ateşten bir hendek, korkunç birşey ve bazı kanatlar vardı, dedi. Rasulullah (s.a.v.):

-  "Eğer bana yaklaşsaydı, melekler onun organlarını birer birer koparırlardı" dedi. [122]

481) El-Vakıdî şeyhlerinden şunu anlattı:

Fetih günü öğle olunca, Rasûlullah (s.a.v.) Bilal'e Ka'be'nin da­mında öğle ezanı okumasını emretti. Kureyş dağlara çıkmış ileri gelen­leri de ortadan kaybolmuşlardı.

Bilal, "Eşhedu enne Muhammeden Rasûlullah" deyince Ebu Ce-hÜ'in kızı Cuveyriye:

-Hayatıma yemin ederim ki! Senin adın, sanın yükseldi. Namazı kılarız amma, vallahi, sevdiklerimizi öldürenleri sevmeyiz, dedi.

482) Halid İbn Esid de şöyle dedi:

-Allah'a hamdolsun! Babam Esid'i öldürdü de ona, bu günde şu sesi işittirmemek lutfunda bulundu.

483) El-Haris îbn Hişam da şöyle demiştir:

-Vay benim başıma gelenlere! Keşke ben, daha önce ölseydim de, Ka'be'nin üzerinde, Bilal'in anırdığım işitme şeydim.

484) EI-Hakem bin Ebi'l-As ise:

-Lat'a yemin olsun! Bu, büyük bir hadisedir. Cumah oğullarının kö­lesi çıksın da Ebu Talhaîara ait Beytullah üzerinde anırsm! demiştir.

485) Süheyl tbn Amr:

-Eğer Allah, buna gazaplanırsa, mutlaka onu değiştirir, eledi.

486) Ebu Sufyan tbn Harb:

-Ben birşey söylemeyeceğim. Eğer birşey söyleyecek olursam, şu çakıllar söylediğim şeyi Muhammed'e haber verirler, dedi.

Cebrail, Peygamber'e (s.a.v.) gelip onların söylediklerini birer biı :r haber verdi. Rasûlullah onların yanma varıp tepelerine dikildi ve:

- "Ey falanca! Sen şöyle söyledin! Ey falanca! Sen şöyle söyledin. Ey falanca! Sen de şöyle şöyle söyledin" dedi. Ebu Sufyan:

-Ya Rasulellah! Ben hiçbir şey söylemedim, dedi. Rasûlullah (s.a.v.) güldü. [123]

487) îkrime rivayet etti:- Şeybe îbn Osman şunu anlattı:

Peygamber (s.a.v.) Huneyn'de savaştığında, babamla amcamı Ali'yle Hamza'mn öldürdüklerini hatırladım. Kendi kendime: Bugün, Muhammed'deı öcümü alacağım" dedim.

Ona, ark£- ^rafından geldim ve yaklaştım. O kadar yaklaştım ki, kılıçla sadece bir sıçrayışlık mesafe kalmıştı. Şimşek gibi bir ateş alevi karşıma dikildi. Geri geri çekildim. Peygamber (s.a.v.) bana dönüp:

- "Gel Şeybe! dedi. Elini göğsüme koydu ve Allah, Şeytan'ı kal­bimden çıkardı. Gözümü ona diktim. Artık o, bana, kulağımdan ve gö­zümden daha sevimliydi. [124]

488) El-Mu'temire İbn Süleyman'ın babası anlattı:

Manzum oğullarından birisi, Rasulullah'a atmak üzere elinde ta­şıdığı bir taşla secde yaparken Rasulullah'ın yanma geldi. Taşı, Rasulullah'a (s.a.v.) atmak için elini kaldırdı ama eli kurudu. Arka­daşlarının yanma döndü. Onlar:

-Adamdan korktun?! dediler. O da:

-Hayır! Ama elimdeki taşı atamıyordum. Buna şaşırdılar ve par­maklarının taşın üzerinde kurumuş olduğunu gördüler. Parmaklarını kurtarıncaya kadar uğraştılar ve: Bu, maksatlı (tesadüfi olmayan) bir-şey, dediler.

489)  El-Hakem'in söyledikleri hakkında, Ebu Bekr tbn Ebi'd-Dünya şunu rivayet etti. El-Hakem'e:

-Rasulullah'ın meselesinde senden daha acizini görmedik, dediler. El-Hakem:

-Ona kötülük yapmak için sözleşmiştik. Yanma yaklaştık. Arka­mızda bir ses duyduk. Zannettik ki Tihame'de yerle bir edilmedik dağ kalmadı. Daha sonra başka bir gece sözleştik. Bu defa da Safa ile Mer-ve'nin birleşip bizimle onun arasına girdiğini gördüm, dedi. [125]


[120] Buharı, Sahih, kitabu'l-cihad, 84, 87; kitabu'l-meğazi, 31, 32; Müslim, Sahih, ki-tabu'l-musafirin, 311; imam Ahmed, Musned, 3/311, 364, 5/42; Hakim, Müstedrek, 3913; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 3/168, 169, 376; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 7/426; Bağavî, Şe-rhu's-Sunne, 4/287; Tebrizi, Mişkatu'l-Mesabih, 5305

[121] Yukardaki dipnota bakınız.

[122] Müslim, Sahih, kitabu sıfati'l-munafikin, 38; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 2/189; Tefsiru't-Taberı, 30/65; Tefsiru İbn Kesir, 8/461; el-Bidaye ve'n-Nihaye, 3/44.

Bakınız: Fethu'l-Bari, 8/724; Durru'l-Mensur, 6/370

[123] Vakidi, Meğazi, 1/198

[124] Taberanı, Mu'cemu'l-Kebır, 7/357, Heysemî, Mecmau'z-Zevaıd, 6/184 (daha uzun olarak.) Heysem? bunu, Taberanı'ye nisbet etmiştir. Senedinde Ebu Bekir el-Huzeli vardır. O, zayıftır.

[125] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 287-290.