๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 30 Mayıs 2011, 13:39:28



Konu Başlığı: Peygamber Gönderildiğinde Şeytanların Üzerine Alev Atılması
Gönderen: Hadice üzerinde 30 Mayıs 2011, 13:39:28
Peygamber Gönderildiğinde Şeytanların Üzerine Alev Atılması Ve Putların Devrilmesi
 
226) İbn Abbas anlatmaktadır:

Rasûlullah (s.a.v.), bazı sahabileriyle birlikte Ukaz panayırına git­mek üzere yola çıktı. Şeytanların gökten haber almaları engellendi. On­ların üzerine alevler gönderildi. Şeytanlar kavimlerine dönünce onlara:

Neyiniz var? diye sordular.

Onlar: Biz, gökten haber almaktan engellendik ve üzerimize alev gönderildi, dediler.

Diğerleri: Sizin gökten haber almanıza ancak yeni meydana gelen bir olay engel olabilir. Bütün yeryüzünü gezin, dolaşın ve bu yeni mey­dana gelen olayın ne olduğunu görün, dediler.,

Öbürleri yola çıkıp kendilerinin gökten haber almalarına engel olan bu olayın ne olduğunu görmek üzere bütün yeryüzünü dolaştılar. Tihame tarafına gidenler, Ukaz panayırına gitmekte olan Peygamber'in. (s.a.v.) Nahle denilen yerde ashabına sabah namazı kıldırırken yanına vardılar. Okunmakta olan Kur'an'ı dinledikten sonra: Bizim gökten ha­ber almamıza engel olan işte budur, dediler. Arkasından kavimlerine dönüp: Ey kavmimiz! "Biz, gerçekten, doğru yola ileten harikulade güzel bir Kur1 an dinledik. Biz de ona îman ettik. Artık kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız." [37]

Allah Teâlâ, Peygamberine şunu indirdi: "De ki, cinlerden, bir topluluğun (benim okuduğum Kur'an'ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur." [38]

227) Yine îbn Abbas anlatmaktadır:

Muhammed (s.a.v.) Peygamber olarak gönderilinee, cinler kovuldu ve onların üzerine yıldızlar atıldı. Bundan önce onlar gökten haber din­lerlerdi. Her bir cin topluluğunun, dinleme yeri vardı. Bundan dolayı ilk korkan Taif halkı oldu. Putlarına kurban kesmeye başladılar. Deve veya koyunu olanlar her gün kurban kesiyordu. Nihayet, malları bitmeye yaklaştı. Daha sonra birbirlerini bundan menedip aralarında şöyle konuştular: Gökteki yıldızların nasıl olduğunu görmüyor musunuz? Onların hiçbiri gitmedi! İblis de şöyle dedi: Bu, yeryüzünde, yeni mey­dana gelen birşeydir. Bana, yeryüzünün her tarafından toprak getirin. İblis'e toprak getiriliyor, o da toprağı koklayıp atıyordu. Nihayet, Tiha-nıe toprağı getirildi ve onu koklaymca: İşte yeni olay buradadır, dedi. [39]

228) Ya'kub Îbnu'l-Ahnes şunu rivayet etti:

Yıldızların atılmasından dolayı korku ve telâşa kapılan ilk Arap kabilesi Sakif tir. Sakifliler, Amr îbn Umeyye'ye gelip: Sen ne olduğunu görmedin mi? Bu ne demektir? dediler.

Amr: Bakın, eğer onlar, kendileriyle yol bulunan ve yaz ve kışın durumu bilinen yıldızlarsa, onların düşmesi dünyanın yok olması ve bu dünyadaki yaratıkların gitmesi demektir. Eğer bunlar o yıldızlar değil­se, o zaman bu Allah'ın yaratıklarına dilediği bir olay ve Araplar içinde gönderilecek bir Peygamberdir. Böylece anlattı.

229) Ubeyy îbn Ka'b şunu anlattı:

İsa îbn Meryem'in göğe kaldırılmasından Rasûlullah'm Peygam­ber olmasına kadar, hiç yıldız atılmadı. Rasûlullah (s.a.v.) Peygamber olunca, yıldızlar atıldı. Kureyş böylece görmediğini görmüş oldu. Bunua üzerine, artık bunun dünyanın sonu olduğunu zannederek hayvanlarını salıvermeğe, kölelerini serbest bırakmağa başladılar.

Onların bu hareketini duyan Taif liler de aynısını yaptılar. Sakif in yaptığı şeyi duyan Abduyaleyl îbn Amr onlara: Niye böyle yaptınız? diye sordu.

Onlar: Yıldızlar atıldı. Biz onların gökyüzünden düştüklerini gör­dük, dediler.

O da: Gittikten sonra mal kazanmak zordur. Acele etmeyin. Bakın. Eğer onlar, bilinen yıldızlarsa, işte bu, insanların yok olduğu sırada oîur.

Eğer bilinmeyen yıldızlarsa, bu da yeni ortaya çıkan bir olay sırasında olur.

Baktılar, Onların bilinmeyen yıldızlar olduğunu gördüler. Bunu ona haber verdiler. O da: Buna daha vakit var. Bu bir Peygamberin zu­huru anında olur.

Kısa bir süre sonra, Ebu Sufyan İbn Harb mallarını Taife götürdü. Abduyaleyl geldi. Yıldızların durumunu tartıştılar. Ebu Sufyan: Mu-hammed ibn Abdülah zuhur etti. Kendisinin Peygamber olarak gönde­rildiğini iddia ediyor, dedi.

Abduyaleyl de: İşte o sırada yıldızlar atıldı diye cevap verdi.

230) İbn Abbas şunu anlattı:

Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasındaki dönemde göğün bekçileri yoktu. Cinlerin gökte, haber dinleme yerleri vardı.

Allah Teâlâ Muhammed'i gönderince, gök sıkı bir şekilde beklen­meye başladı. Şeytanlar taşlandı. Şeytanlar bunu yadırgayıp şöyle de­diler: "Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murad edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi." [40]

İblis de şöyle dedi: Yeryüzünde yeni bir olay oldu. Cinler onun ya­nında toplandılar. İblis: yeryüzüne dağılın ve bana, gökte yeni ortaya çıkan şeyin ne olduğunu haber verin, dedi.

İlk kafile Nusaybin'den gönderilenlerdi. Bunlar cinlerin eşrafıydı­lar. İblis onları Tihame'ye gönderdi. Onlar hemen fırlayıp Nahle vadisi­ne vardılar. Allah'ın Peygamberini Batn-ı Nahle'de sabah namazını kılarken buldular. Onun Kur'an okuduğunu işitince: Susun dinleyelim, dediler. [41]

231) Vehb İbn Munebbih şunu rivayet elti:

İblîs, bütün göklere çıkar, oralarda dilediği gibi haraket ederdi. Hz. Adem'in cennetten çıkarılmasından Hz. İsa'nın göğe çekilmesine kadar bunlardan menedilmemişti. Hz. İsa göğe çekildikten sonra dört semadan menedildi. Öyle olunca üç semada gidip gelir oldu. Peygamber'imiz (s.a.v.) gönderilince, o üç semadan da menedildi. Bu defa da İblis ve as­kerleri kulak hırsızlığı yapıyorlar ve kendilerine de yıldızlar atılıyordu.

232) Ebu Hureyre anlatmıştır:

Rasûlullah (s.a.v.) Peygamber olarak gönderildiğinde bütün putlar başaşağı devrildi. Şeytanlar îblîs'e gelip: Yeryüzünde hiçbir put yok ki devrilmiş olmasın, dediler. İblîs: Bu, gönderilmiş bir Peygamberdir. Onu, kırsal kesimin köylerinde arayın, dedi. onu aradıktan sonra: Bu­lamadık, dediler. İblîs: Onu ben arayacağım, dedi.

İblîs onu aramağa başladı. Ona:

Merkez ve ana durumunda olan Mekke'den ayrılma, diye seslenil­di. İblîs onu aradı ve Karnu's-Sealib'in yanında buldu. Şeytanların ya­nma gidip: Onu, Cebrail'le birlikteyken buldum. Sizin neyiniz var? diye sordu.

Onlar: Şehvetleri (aşırı istekleri) onun ashabının gözlerine süslü gösteriyoruz ve o şehvetleri ashabına sevdiriyoruz, dediler.

İblîs: Öyleyse üzülmüyorum, dedi. [42]


[37] Cin Suresi, 1-2.

[38] Cin Suresi, 1. Haberin kaynağı: Buharı, Sahîh, kitabu't-tefsir, tefsiru suretı'l-cin; Müslim, Sahîh, kitabu's-salâh, 149; Beyhakî, Delâilu'n-Nubuvve, II/225-227.

[39] Beyhakî, Delâilu'n-Nubuvve, s. 240, 241.

[40] Cin Suresi, 10.

[41] Beyhakî, Delâilu'n-Nubuvve, 11/241, 242; İbn Kesir, e!-Bidaye ve'n-Nihaye, İV/ 19, 20; İbn Hİşam, Sîretu'n-Nebeviyye, 11/31.

[42] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 148-151.