๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 30 Mayıs 2011, 13:20:53



Konu Başlığı: Görülmeyen Kimselerin Çıkardıkları Sesler
Gönderen: Hadice üzerinde 30 Mayıs 2011, 13:20:53
İKİNCİ BÖLÜM
RASULULLAH’IN PEYGAMBER OLUŞU
 
Görülmeyen Kimselerin Çıkardıkları Sesler

174) En-Nadr İbn Sufyan el-Huzelî babasının şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

Şam'a gitmek üzere yola çıktık. Geceleyin Ez-Zerka'yla Maân a-rasında, mola verdiğimiz esnada, ansızın (gökle yer arasındaki) bir sü­vari: Ey uyuyanlar! Acele edin. Şimdi uyuma vakti değil, Ahmed çıktı. Cinleri tamamen kovdu, dedi.

Biz, bir arkadaş grubu olarak, korktuk. Hepsi de bunu duymuştu. Bizler ailelerimizin yanma döndük. Onlar da bize Mekke'de Kureyş'le, adı Ahmed olan, Abdulmuttalib oğullarından çıkan bir peygamber ara­sında çıkan anlaşmazlıktan bahsediyordu.

175) Muhammed İbn Ka'b el-Kurazî şunu anlattı:

Ömer Ibnu'l-Hattab, mescidde otururken, birisi onun yanından mescidin gerisine gitti. Bir adam:

- Müminlerin emiri! Geçeni tanıyor musun? dedi. Ömer:

- Kim o? dedi. (O adam şöyle dedi:)

- (Bu), Sevad îbn Kârib'tir. Şeref ve mevkisi olan Yemenli birisidir. Peygamberin ortaya çıkışım haber vermek üzere kendisine cin gelen kimsedir. Ömer:

- Onu bana getir, dedi. Onu çağırdı ve: Sen Sevad îbn Kârib misin? dedi.

- Evet diye cevap verdi. Ömer:

- Sen, cinin sana, Rasûlüllah'm ortaya çıkacağı haberini getirdiği kimse misin? dedi. Sevad:

- Evet, dedi. Ömer:

- Sen, hâlâ kahin misin? dedi. Sevad çok kızdı ve:

- Müminlerin emiri! Müslüman olduğumdan beri hiç kimse beni kahin olarak görmedi, dedi. Ömer:

- Subhanellah! Vallahi, bizim daha önce şirk üzerinde olmamız se­nin daha Önce kahin olmandan daha büyüktür. Sen bana cinin Peygam-ber'in (s.a.v.) zuhur edeceği haberini getirip getirmediğini söyle, dedi. Sevad:

- Müminlerin emîri! Cin bana o haberi getirdi. Bir gece uyurken, ansızın birisi bana gelip ayağıyla vurdu ve şöyle dedi:

Kalk! Sevad îbn Kârib! Düşün ve anla! Eğer düşünüyorsan! Luey îbn Galib'in soyundan Allah'a ve ona ibadet etmeğe davet eden bir pey­gamber gönderilmiştir. Sonra şu şiiri söylemeğe başladı:

Cinlerin haber araştırmalarına ve develere palan vurmalarına şaştım.

Onlar doğruyu aramak üzere hızlı Mekke'ye giderler. Cinlerin i-yileri kötüleri gibi değildir.

Sen Haşim (oğullarının) iyisine git gözlerinle başına kadar yük­sel.

Onun söylediklerine aldırmayıp: Bırak da uyuyayım. Akşama ka­dar uykusuz bir halde dolaştım.

ikinci gün yine gelip ayağıyla bana vurduktan sonra: Ey Sevad îbn Kârib! Ben sana, kalk! Düşün ve anla! Eğer düşünüyorsan! Luey îbn Galib'in soyundan Allah'a ve ona ibadete çağıran bir peygamber gönde­rilmiştir, dedi. Sonra cin şu şiiri söylemeğe başladı:

Cinlerin araştırıcılıklarına ve develere palan vurmalarına şaştım. Onlar doğruyu aramak üzere hızla Mekke'ye giderler. Cinlerin doğru o-lanları yalancıları gibi değildir. Sen, Haşim oğullarının hayırlısına git. Onların öncekileri sonrakileri gibi değildir.

Söylediklerine hiç aldırmadan: Bırak da uyuyayım, gündüz, akşa­ma kadar uykusuz bir halde dolaştım.

Üçüncü gece, yine gelip ayağıyla bana vurduktan sonra: Ey Sevad îbn Kârib! Ben sana demedim mi? Kalk, düşün ve anla! Eğer düşünü-vorsan! Luev İbn Galib'in soyundan, Allah'a ve ona ibadete çağıran bir peygamber gönderildi, dedi ve cin şu şiiri söylemeğe başladı:

Cinlerin haberlerine ve develere palan vurmalarına şaştım.

Onlar, doğruyu aramak üzere hızla Mekke'ye giderler. Cinlerin i-nananları kâfirleri gibi değildir.

Hâşim oğullarının, tepeleriyle taşları arasında olan hayırlı kişiye git:

Kalbime İslâmm sevgisi düştü ve onu arzu ettim. Sabah olunca yolculuk için hazırlık yaptım ve Mekke'ye gitmek üzere yola düştüm.

Daha yoldayken, bana Peygamber'in (s.a.v.) Medine'ye hicret ettiği haber verildi.

Medine'ye geldim. Peygamber'in nerede olduğunu sordum. Bana, mescidde olduğunu söylediler. Mescide vardım. Devemi bağladım. Rasûlüllah'ın (s.a.v.) etrafının cemaatla sarılmış olduğunu gördüm ve: Sen, benim söyleyeceklerimi dinler misin? ey Allah'ın elçisi! dedim. Ebu Bekr'e:

- "Onu yaklaştır, yaklaştır" dedi. Tam önüne gelip:

- Konuşmamı dinle, ya Rasûlellah! dedim. O:

- Gel. Sana cin gelme meselesini bana da anlat, dedi. Ben de şu şiiri söyledim:

- Bana, biraz yatıp uyuduktan sonra bir cin geldi. Başımdan geçenleri anlatırken yalan söylemiyordum.

Üç gece, hep o konuşup durdu. Sana Luey İbn Galib (soyundan) bir elçi geldi.

Paçaları sıvayıp hemen işe giriştim. Güçlü deve, beni çöllerde do­laştırdı.

Allah'tan başka Rab olmadığına ve senin her gaib hakkında güve­nilen birisi olduğuna şehadet ederim.

Yine senin gönderilenler arasında Allah'a yakın vasıta olduğuna şehadet ederim. Ey en kerîmlerin ve en iyilerin oğlu!

Ey en hayırlı Peygamber! Sana geleni bize emret. Gelenler saçların beyazlığından bahsetse bile. Sevad İbn Karib'e senden başka, fayda ve­recek şefaatçinin bulunmadığı günde bana şefaatçi ol.

Rasûlüllah (s.a.v.) ve ashabı benim müslüman oluşuma çok sevin­diler. Onların sevinçleri yüzlerinden okunuyordu.

Ömer atlayıp yanıma geldi ve:

-  Ben senden bunu dinlemek istiyordum. (Senin cinin, bugün de gelecek mi?) dedi. O:

- Kur'an okuduğumdan beri hiç gelmedi, Çin'in yerine Allah'ın ki­tabı ne iyi bedeldir, dedi. (135),

176) Oabir şöyle anlattı:

Medine'ye gelen ilk haber şudur; Bir kadının kuş suretinde cinden bir tabisi vardı, O, duvarın üzerine düştü, Kadın: Niçin gelmedin? Sen bize haber veriyordun, biz de aana haber veriyorduk, dedi. Cin; Bize şimdiki yaptıklarımızı meneden ve zinayı haram kılan kimse çıkmış, dedi,

177) Ali îbn Huseyn anlattı;

Neccar oğullan kabilesinden, Fatıma Bintu'n-Nu'man adlı bir ka-dmm, cinden bir tabii vardı.

Cin daha önce o kadına gelirdi. Peygamber (s.a.v.) hicret ettiğinde, duvarın üzerine düştü, Kadın: Ne oldu? Daha önceki gibi niye gelmedin? dedi.

Cin; Zina ve şarabı yasak eden geldi, diye cevap verdi.

178) Ebu Hureyre şunu rivayet etti;

Hureym tbn Fatik, Ömer Îbnu'l-Hattab'a: Nasıl müslüman oldu­ğumu sana anlatayım mı? dedi.

Ben, bazı develerimi ararken, ansızın buluttan gök gürlemesi sesi duyulması ve şimşek çakmasıyla birlikte gecenin karanlığına burun­dum. Avazımın çıktığı kadar şöyle bağırdım;

- Bu vadinin sefihlerinden, azizine sığınıyorum. Birden bire, görünmeyen birisi bana şöyle seslendi:

- Ey genç! Celal, şeref, iyilik ve lütuf sahibi olan Allah'a sığın! En-fal'dan bazı ayetleri oku. Bir Allah'a inan, övünme. Ben de şöyle söyle­dim;

- Ey seslenen! Söylediğin şey, sana göre, doğru olan yoksa saptırıcı birşey midir? Bize, Senin gittiğin yolun hangisi olduğunu açıkla.

O ses, şöyle dedi;

- Bu, hayırlar sahibi Allah'ın Rasûlü'dür. O, cennetlere ve kurtu­luşa davet ediyor. O, oruç ve namazı emrediyor ve insanları kötü şey­lerden çekip çıkarıyor.

179) Abdullah el-Umanî şöyle anlatmıştır;

Aramızda Mazin tbnu'l-Gadûbe adlı bir adam vardı, (Uman'ın se­maya adlı köyünde) bir puta hizmet ediyordu. Bazı kabileler de ona saygı gösteriyorlardı. Bir gün putun yanında, kurban olarak bir koyun kestik, Arkasından puttan bir ses duydum. Şöyle diyordu:

Mazin! Dinle de sevmesin. Hayır ortaya çıktı, Şer de gizlendi. Mu-dar'dan bir peygamber (Allah'ın en büyük diniyle) gönderildi. Taştan yontulan şeyi bırak ki, cehennemin ateşinden kurtulasm.

Bundan çok korktum. Birkaç gün sonra bir koyun daha kestik. Bu defa da puttan gelen şu sözleri işittim. Bana gel, bana gel de, bilmediğin şeyleri duy, Bu, bir peygamberdir. İndirilen hakkı getirmiştir. Yakıtı taşlar olan yakıcı ateşin sıcaklığından kurtulman için ona inan.

Kendi kendime; Bu, çok tuhaf ve benim için bir iyilik kastediliyor, dedim. Yanımıza Hicazh birisi geldi. Ona:

- Oralarda ne var ne yok? dedim. O:

- Muhammed adlı birisi çıktı. Yanma gelene: "Allah'a davet eden kimseye icabet edin" diyor, dedi. Ben:

- İşte bu duyduğum şeyin haberi, dedim.

Puta koşup kırdım. Hayvanıma bindim, Nihayet Rasûlüllah'a (s.a.v.) geldim. Bana İslâm'ı açıkladı ve ben de müslüman oldum. [1]

180) Has'amh birisi anlattı: Araplar putları aralarında hakem ya­parlardı. Biz, bir gece bir putun yanmdaydık. Aramızda anlaşamadığı­mız bir mesele hakkında o puta başvurmuştuk. Ansızın birisi şöyle seslendi:

Ey beden sahibi insanlar! Hüküm vermesi için putlara baş vuranlar! Hayallerinizi darmadağın edenle aranız nasıl? Bu, yaratıkların efendisi olan peygamberdir. O, hüküm vermede hakimlerden daha adildir. O, nurdan ve islâm'dan bahseder. İnsanları günahlardan çekip çıkarır. O, haram olan beldede ortaya çıkar.

Ondan korkup yanından ayrıldık. Bu şiir söz haline geldi. Nihayet, bize Peygamber'in (s.a.v.) Mekke'den çıkıp Medine'ye geldiği haberi u-laştı. Bunun üzerine ben de gelip müslüman oldum.

181) Temim ed-Darî anlatmaktadır:

Rasûlüllah (s.a.v.) gönderildiğinde, ben Şam'daydım. Bir ihtiyacı­mı teinin etmek için yola çıktım. Yolda gece oldu. Kendi kendime: gece­leyin, bu vadide büyük bir himayedeyim, dedim.

Yatağıma girer girmez, kendisini görmediğim birisi bana şöyle seslendi: Allah'a sığın! Cinler, Allah'ın himayesinde olan birisim himaye edemez. Allah'ın Rasûlü Emin elçi çıkmıştır. Biz Hacun'da onun arka­sında namaz kıldık, müslüman olduk ve ona tabi olduk. Artık cinlerin tuzak ve hileljeri gitti. Onlara yakıcı taşlar atıldı. Sen, alemlerin Rabbi-nin elçisi Muhammed'e git ve müslüman ol.

Sabah olunca, Eyyub manastırına gittim. Bir rahibi sordum: Ona başımdan geçenleri anlattım. Rahip: Onlar seni tasdik ettiler. O, Ha-rem'den çıkacak ve peygamberlerin en hayırlısıdır. Onun önüne kimse geçemez, dedi.

Yolda bir takım zorluklara katlanarak Rasûlüllah'a (s.a.v.) geldim. [2]

182) Huveylid ed-Damrî'den şöyle rivayet edilmiştir:

Bir putun yanında oturuyorduk. Ansızın putun içinde birinin şöyle haykırdığını duyduk: Vahye kulak hırsızlığı yapmak kalktı. Mekke'nin peygamber'i sebebiyle ateşten taşlar atılmıştır. O peygamber'in adı Ah-med'dir. Hicret edeceği yer Yesrib'tir. O, namazı, orucu, iyiliği ve akra­balara ilgi göstermeyi emreder.

Hemen putun yanından kalktık. Sorduk, soruşturduk. Bize: Adı Ahmed olan Mekke'deki peygamber çıktı diye cevap verdiler.

183) Cubeyr İbn Mut'im'den rivayet edilmiştir:

Rasûlüllah (s.a.v.) Peygamber olarak gönderilmeden bir ay önce Buvane'de bir putun yanında oturuyorduk. Bir deve kestik. Birden bire, putun içinden birisi şöyle haykırmağa başladı: Şu garip şeyleri dinleyin: Vahye kulak hırsızlığı yapmak gitti. Adı Ahmed olan Mekke'deki bir peygamber için ateşten taşlar atıldı. O, peygamber Yesrib'e hicret ede­cek. Biz merakla bekledik. Nihayet Rasûlüllah (s.a.v.) çıktı.

184) El-Abbas ibn Mirdas anlattı:

Babam ölüm döşeğindeyken bana "Damar" adlı bir putu saklama­mı vasiyet etti. Onu bir eve getirip koydum. Her gün bir defa ona gelip ziyaret/e diyordum.

Peygamber (s.a.v.) çıkınca, gece yarısı beni korkutan bir ses duy­dum. Yardım dilemek üzere "Damar"a koştum. Birden bire onun içinden birisinin şöyle seslendiğini duydum:

Suleym kabilesinin tamamına söyle: İnsanlar helak oldu. Camide-kiler sağ kaldı.

Damarda helak oldu. Bir zamanlar Peygamber Muhammed'e kitap gelmeden önce ona ibadet ediliyordu.

Meryem'in oğlundan sonra, peygamberlik ve hidayet kendisine geçen kişi hidayettedir.

Bunu halktan sakladım. İnsanlar Ahzab'tan (Hendek savaşından) dönünce rüyamda şunları söyleyen bir ses duydum: Salı günü düşen nur, kulağı yarık devenin sahibiyle birliktedir.

Bunun üzerine Rasûlüllah'a (s.a.v.) gittim ve müslüman oldum. [3]

185) Raşid İbn Abdi Rabbih'ten rivayet edilmiştir:

Suva' denilen put Muallat'taydı. Huzeyl'lilerle, Suleym kabilesine bağlı Zufer oğullan ona taparlardı.

Zufer oğulları, Raşid îbn Abdi Rabbih'i Suleymlilerin hediyesini götürmesi için Suva'a gönderdiler.

Raşid anlatır: Onu getirip sabahleyin Suva'dan önce bir putun ö-nüne attım. Ansızın putun içinden birisi şöyle haykırdı: Abdulmutta-lib'in soyundan bir peygamber çıkmasına büyük hayret! O, zinayı, ribayı (faizi) ve putlara kurban kesmeyi haram ediyor. Sema beklenip korun­maya başladı. Bize ateşler atıldı.

Daha sonra başka bir putun içinden şu sesler geldi: Önceleri ken­disine tapılan Damar putu terkedildi. Artık peygamber Muhammed çıktı. O, namaz kılan, zekâtı, orucu, iyilik etmeyi ve akrabaları gözet­meyi emreden bir peygamberdir.

Daha başka bir putun içinden şu sözler geldi:

Meryem'in oğlundan sonra:

Peygamberlik ve hidayet kendisine geçen Kureyşli hidayettedir.

O, geçmiştekiler! ve yarın olacakları haber veren peygamberdir.

Sabahleyin, Suva1 putunun çevresindeki şeyleri yalayan ve hediye edilenleri yiyen ve sonra işemek üzere putun üzerine çıkan iki tilki gör­düm. Bunun üzerine şu şiiri söyledim:

Tepesine tilkilerin işediği şey Rab olur mu?

Tilkilerin üzerine işediği kimse zelil ve aşağılıktır.

İşte o sıralarda Rasûlüllah (s.a.v.) peygamberliğini ilân etmişti. [4]


[1] Ebu Nuaym, Delailu'n-Nubuvve; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, H/255, 256. Bun­dan daha uzundur.

[2] Temim ed-Darî'nin musluman olması başka bir rivayetle şöyledir: Beyhakî, Delâilu'n-Nubuvve, V/416-417. Yine Müslim, Sahih, İV/2265.

[3] İbn Hişam, Sîretu'n-Nebeviyye.

[4] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 127-133.