๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberimizin Hayatı => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 01 Haziran 2011, 08:38:37



Konu Başlığı: Abdullah'ın Amine Bint Vehble Evlenmesi
Gönderen: Hadice üzerinde 01 Haziran 2011, 08:38:37
Abdullah'ın Amine Bint Vehble Evlenmesi

80) Abdullah'ın yerine develer kesilince, Abdullah babasıyla bir­likte giderken Varaka'nın kız kardeşi olan Unımu Kattal bint Nevfel ibn Esed ibn Abdiluzza'ya rastladı, Ummu Kattal:

- Abdullah! Nereye gidiyorsun? dedi. Abdullah:

- Babama gidiyorum, dedi. Ummu Kattal:

- Gel, şimdi benimle münasebette bulun. Senin yerine boğazlanan develer kadar sana deve var, dedi. Abdullah:

- Ben babamla birlikteyim. Ondan ayrılamam, dedi.

Abdulmuttalib onu Vehb İbn Abdimenaf İbn Zuhre'ye götürdü. Ona Amine'yi istedi. Abdullah onunla gerdeğe girdi ve bulunduğu yerde münasebette bulundu. Böylece Amine, Rasulullah'a (s.a.v.) hamile kaldı.

Abdullah Amine'nin yanından çıkıp kendisini ona teklif eden ka­dına geldi. Ona:

- Dün bana teklif ettiğini, bugün niye bana teklif etmiyorsun? dedi. Kadın ona:

- Dün sende olan nur, senden ayrıldı. Bugün sana ihtiyacım yok, diye cevap verdi.

Kadın bunu hıristiyan dininde olan ve kitapları okuyan kardeşi Varaka ibn Nevfel'den duymuştu. Varaka, bu ümmet içinde İsmail'in soyundan bir peygamber çıkacağını bilenlerdendi. [90]

81) İbn Abbas şunu anlattı: Abdulmuttalib evlendirmek için Ab­dullah'ı götürdüğünde, Tubalelilerden Fatıma Bint Murr isimli bir ka­hin kadının yanından geçirmişti. O kadın kitapları okumuştu. Abdullah'ın yüzünde bir nur görmüş ve şöyle demişti:

- Delikanlı! Sana yüz deve vereyim, benimle cinsi münasebet yapar mısın? Abdullah da ona:

- Ölmek haramı işlemekten daha kolaydır. Helal da, helal olmayan da açıktır.

Senin istediğin şey nasıl yerine getirilebilir? diyerek çekip gitmişti. [91]               

82) Ebu'l-Feyyaz da şunu anlatmıştır:

Abdullah, Has'amlı Fatıma Bint Murr isimli bir kadının yanından geçti Fatıma, en güzel ve en namuslu kadınlardandı. Kitapları okumuş­tu. O, kureyş gençlerinin dilindeydi. Abdullah'ın yüzünde peygamberlik nurunu görünce:

- Delikanlı! Sen kimsin? diye sordu. Abdullah ona kim olduğunu anlattı. Fatıma:

-  Yüz deve karşılığında benimle münasebette bulunur musun? dedi. Abdullah:

- Ölmek haramı işlemekten daha kolaydır. Helal de helal olmayan da açıktır.

Senin istediğin şey nasıl yerine getirilebilir? dedi ve hanımı Amine bint Vehb'in yanına gitti. Çünkü o, Amine'nin evinde kalıyordu. Daha sonra Has'amlı kadını, onun güzelliğini ve kendisine teklif ettiği şeyi hatırladı. Onun yanına gitti. İkinci gelişinde, ondan birinci defada gör­düğü iltifatı görmedi. Abdullah:

- Söylediğin şeyi yine istiyor musun? dedi. Kadın:

- Bu, ilk defaydı. Şimdi değil, diye cevap verdi. Böylece o kadın darb-ı mesel oldu. Kadın:

- Benden sonra ne yaptın? dedi. Abdullah:

- Hanımım Amine Bint Vehb'le yattım, dedi. Kadın:

* Vallahi, ben töhmetli birisi değilim. Fakat senin yüzünde pey­gamberlik nurunu gördüm. Bunun bende olmasını istedim. Şu var ki Allah, onu vermek istediği yere verdi, dedi.

Kureyş gençleri, Fatıma'nm, Abdullah İbn Abdilmuttalib'e teklif ettiği şeyi ve Abdullah'ın da ondan uzak durmasını duyunca bunu Fatı-ma'ya hatırlattılar. Fatıma şu şiiri söylemeğe başladı:

"Ben onun yüzünde hayrın parıldadığını gördüm.

Onun ziyasıyla, parlamasıyla, yağmur yağdıran siyah bulutlar parladı.

Ben, göz ucuyle ona baktığım zaman

Bu nurun, onu ve çevresindekileri dolunayın dünyayı aydınlattığı gibi, aydınlatmakta olduğunu gördüm.

Ben, onu elde etmekle, her zaman, Övünebileceğim bir şeref ka­zanmak istemiştim.

Fakat, her çakmak taşım çakan, kıvılcım çıkaramaz ki.

Umeyne'nin Haşim oğullarından nuru ve aydınlığı çekip alması, Fitillerin, kandilin yağım çekmesine benzer!

Gencin elde ettiği her kıymetli şey bir azm mahsulü olmadığı gibi, Her kaybettiği de bir za'f eseri değildir. Sen birşey talep ettiğin zaman, usulünce, güzelce hareket et.

Seni, ya uyuşup buruşmuş olan el, ya da, parmak uçlarıyla birlikte açılmış olan el, ona kavuşturur.

Umeyne ondan nuru çekip alınca, gözüm onu görmez oldu ve dili­min gücü kalmadı. [92]


[90] Bu haberler uydurmadır. Asılları yoktur. Sahih hadislere aykırıdır. Bu haberler siyer kitaplarında nakledilmelerine rağmen biz şüphelendirme esası üzere nakledil­dikleri görüşündeyiz. Taberİ: Siyecılerın bunları şüphelendirme esası üzere naklettiklerini söylemiştir. Taberİ, tarihinde bunu rivayet ederken (11/243) "iddia ettiklerine göre" demiştir. Bu haberleri ne mantık ne de akıl teyit eder. Hz. Peygamberin soyu, bu yalan ve asılsız ha­berlerden uzaktır. Bu haberin bütün rivayetlerinin çelişkili ve karışık olduğu, metninin muzta-rib, karışık ve senetsiz olduğu görüşündeyiz. Senedi ne merfudi"- ne de muttasıldır. Bu da onun batıl bir haber olduğunu göstermektedir. Haberin kaynağı için bakınız: Beyhakİ, Delaı-lu'n-Nubuvve, 1/102; Ebu Nuaym, Delaılu'n-Nubuvve, S. 90.

[91] Bir önceki dipnota bakınız.

[92] Bir önceki dipnota bakınız.