> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tefsir Eserleri > Ömer Nasuhi Bilmen > En´am Suresi
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: En´am Suresi  (Okunma Sayısı 2768 defa)
02 Kasım 2009, 20:46:36
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #5 : 02 Kasım 2009, 20:46:36 »







101.  O semâlan ve yeri yoktan var edendir. Onun için nasıl çocuk olabilir?. Ve onun için bir eş de yoktur ve herşeyi o yaratmıştır ve o h erseyi t amam iyi e bilendir.

101.   (O) eş ve benzerden uzak olan Allah Teâlâ (semâlan ve yeri yoktan var edendir.) onları birer örneği geçmemiş olduğu halde üstün kudreti ile yoktan meydana getirmiştir. Artık (Onun için) öyle bir Yüce Yaratıcı için (nasıl çocuk olabilir?.) o bütün kâinatın yaratıcısı iken, bütün mahlukatından beri iken onun yaratmasıyla bilahara meydana gelen herhangi bir fert onun çocuğu olabilir mi?. Bunların hepsi de onun birer mahlûku değilmidir?. (Ve) Maamafih (onun için bir eş de yoktur.) ki, o zannedilen çocuk ondan doğmuş olabilsin, (ve herşeyi o) eşsiz yaratıcı, yoktan (yaratmıştır) öyle yaratılmak özelliği taşıyan herşeyi o hikmet sahibi yaratıcı, yaratıp vücude         getirmiştir. Onun evlâdı diye sandığınız şeyler de onun birer mahlûkudur. Cenab'ı Hak, kendi mahlûku ile aynı cins olmaktan uzaktır. Evlât ise aynı cins kimseler arasında düşünülebilir. Maamafih yaratılma itibariyle bütün kâinat müşterek değil midir?. O halde bu mahlûklardan bir kısmına nasıl olur da böyle evlâtlık ayrıcalığı verilebilir?, (ve, o) celâl sahibi yaratıcı (herşeyi tamamiyle bilendir.) ona hiçbir şey gizli kalamaz, o herkesin maksadını, inancını da bilir. Artık o müşrikler düşünmeli değil midir ki, bu yanlış inançlarından dolayı Allah katında sorumlu olacaklardır. O ezelî yaratıcı, cisim ve sonradan olmaktan insanî özelliklerden tamamen uzaktır. Bütün kâinat onun birer mahlûkudur. Çocuk ve çocuğa ihtiyaçtan uzak ve beridir. Binaenaleyh onun herhangi bir mahlûku onun evlâdı olmak selâhiyetine asla sahip olamaz.

 

 

 

 

 

 

102.  İşte Rab'biniz Allah Teâlâ'dır. Ondan başka mabut yoktur. Herşeyi yaratan o'dur. Artık ona ibâdet ediniz. Ve o herşey üzerine vekildir.

102. Bu mübarek âyetler de Hanlığına, birliğine, yaratıcılığına ait deliller zikredilen Allah'ın zatından başka gerçek mabudun bulunmadığını bildirmektedir. Ve Cenab'ı Hak,    bütün mahlûklarının hal ve tavırlarını tamamiyle bildiği halde onun kutsal varlığını' hiçbir kimsenin tam bir anlayışla idrâk edemeyeceğini beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey mahlûklara mâbutluk isnat eden müşrikler!. (İşte Rab'biniz) yaratıcınız, mabudunuz (o) vasıfları yukardaki âyetlerde beyan olunan (Allah Teâlâ'dır.) Yaratıcılık ve mâbutluk ona mahsustur. (Ondan başka mâbud yoktur.) Onun hiçbir ortak ve benzeri mevcut değildir. (Herşeyi yaratan) yoktan meydana getiren ancak (o'dur) onun yaratıcılığında hiçbir ortağı bulunamaz (Artık ona) Yüce Allah'a (ibâdet ediniz.) o'ndan başkası ibâdete lâyık değildir. (Ve o) Yüce Allah (herşey üzerine vekildir.) bütün mahlûkâtının yaradılışını yaşayışını üzerine alan, onları gözeten, rızıklandıran ancak o Kerem Sahibi Yaratıcıdır. O halde o'ndan başkasına nasıl yaratıcılık isnat edilebilir?. Ondan başkası mâbutluğa nasıl lâyık görülebilir?..

 

 

 

 

 

103. Gözler onu- görüp- idrâk edemez. O ise bütün gözleri idrâk eder. Ve eşyayı pek iyi bilen, herşeyden haberdardır.

103.Bütün kâinatın ezelî yaratıcısı olan Allah Teâlâ öyle bir yüce mabuddur ki: (Gözler) Yani: Göz sahipleri (onu görüp idrâk edemez.) Mahlûklarının fanî gözleri o Yüce Yaratıcıya erişemez, onu tam bir idrakle görmez. Bu, insanlığın güç ve kabiliyetinin dışındadır. (O) İlim ve hikmet sahibi yaratıcı (ise bütün gözleri) bütün mahlûkâtını tamamiyle görür, ilmen kuşatır, çünki o'na hiç birşey gizli kalamaz, (ve o) Yüce Mâbud, (lâtiftir) cisim olmaktan uzaktır, pek kutsî bir nurdur. Artık o'nu gözler nasıl tam anlamıyle görüp idrâk edebilir?. Fakat o, (habirdir.) bütün mahlûkâtının varlıklarından, gizli ve açık hal ve tavırlarından haberdardır. Bunların hepsini de tam manâsiyle görür, bilir.

§ Lâtif, lügatte rakik, yani ince yumuşak manasınadır. Zıt anlamlısı: Kesiftir, (kaba, yoğun) Bu mânâ, Allah hakkında, mümkün değildir. Cenâb-ı Hak'kın lâtif ismine sahip bulunması, çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Şöyle ki: Hak Teâlâ'nın bütün yaptığı işler lâtiftir. Nitekim insanları ve diğer birçok hayat sahibi mahluklar! ufak, ince zerrelerden, cüzlerden meydana gelen harika bir halde yaratmıştır, kendilerinde büyük bir zerâf et tecelli etmiştir. Ve Hak Teâlâ mahlûkatına acıma, merhamet etme, lütfetme ve nîmet verme hususunda lâtiftir, gayet letafet sahibidir. Ve yine Cenâb-ı Hak, kulları hakkında lâtiftir, lütuf sahibidir, onları itaatlarından dolayı sevaba nail buyurur, onların âsilerine de tövbe etmelerini emrederek haklarında ilâhî merhametini gösterir. Ve yine o kerem sahibi yaratıcı, kullarına güçlerinin üstünde birşey emretmez, ve onlara hak ettiklerinin üstünde lütuf ve ihsanda bulunur, İşte kâinatı yaratanın lâtif olması, bu gibi yüce lütuflarından dolayıdır.

§ İdrâk lâfzı da herşeyin mahiyetini, hakikatini kavramak tamamiyle bilmek demektir. Binaenaleyh bu âyeti kerimede nefy'edilen idrakten maksat, Cenâb-ı Hak'kın tek olan varlığını tam bir idrakle görüp tamamen anlamaktır ki, bu hiçbir mahlûk için mümkün değildir. Bütün kâinatın Yüce yaratıcısını o kadar azamet ve kudretiyle beraber tamamiyle görüp anlayabilmeğe kimin gücü kâfi gelebilir?. Fakat tek olan varlığını bu dünyada bir tecelli neticesi olarak bir hadde kadar görmek, insanlık için mümkündür. Bundan dolayıdır ki, Hz. Musa böyle bir rû'yeti (görmeyi) temenni etmişti. Cenâb-ı Hak da bu rû'yeti haddizatında mümkün olan bir hadisenin meydana      gelmesine bağlamıştı ki, o da dağın yerinde sebat edip kalabilmesi idi. Maamafih bu rû'yeti dünyada kimseye nasip olmamıştır. Yalnız Rasûlü Ekrem

Efendimiz      Mi'rac gecesi böyle bir rû'yete nail olmuştu. Nitekim:

Andolsun onu, Sidretü'l-müntehânı yanında       önceden bir defa daha görmüştü. (Necm, 53/13 - 14) âyeti kerimesi bunu ifâde etmektedir. Kıyamet gününde ve cennette ise mü'minler, Cenâb-ı Hak'ki mekândan    münezzeh olarak göreceklerdir. Bu hususa dâir birçok hadis vardı

= Şu ayı nasıl hepiniz üst üste yığılmadan rahatça görebiliyorsanız, Rabbinizi de şüphesiz o şekilde göreceksiniz.) hadisi şerifi bu cümledendir. Bu rü'yet hakkında   ümmetin icmai da meydana gelmiştir. Şu kadar var ki, bu rü'yet, Allah'ın hakikatine ait, tam bir kavrayışla bir idrâk mahiyetinde bulunmayacağından:  âyeti  kerimesindeki  olumsuzluğa muhalif değildir. Artık Haricîlerin,  Mutezilenin, ve  Mürcielerden  bazılarının  bu  âyeti  kerimeye

dayanarak Allah'ı görmenin tamamen imkânsız olduğuna hükmetmeleri doğru değildir. Bununla beraber deniliyor ki: bu âyeti kerime de Cenâb-ı Hak'ki gözlerin göremiyeceği beyan olunuyor, binaenaleyh başka yüce bir kuvvetin yaradılmasıyle bu rü'yetin vâki olacağı mümkündür, düşünülebilir.

Şu da deniliyor ki: Bu âyeti kerimedeki görememeden maksat, bütün gözlerin göremez olduğudur. Binaenaleyh bu rû'yete bazı gözler muvaffak olabilir. Nitekim: Hz. Peygamber'e bütün insanlar imân etmedi denilse insanların bazısı imân etti denilmiş olur. Gerçeği Allah bilir.

 

 

 

 

 

104. Muhakkak size Rab'biniz tarafından basiretler gelmiştir. Artık kim görürse kendi lehinedir, kim de görmezse kendi aleyhinedir. Ve ben sizin üzerinize bir bekçi değilim.

104.    Bu mübarek âyetler, kendilerine Allah'ın yüceliğini zikreden, ilâhî dinin kutsiyetini açıklayan âyetler tebliğ edilmiş bir kavme hareket tarzlarını göstermektedir. Ve insanlığa karşı kesin ve açık delillerin ileri sürülmesindeki hikmetlere işaret etmektedir. Rasülü Ekrem'in ne ile vazifeli olduğunu da açıklamaktadır. Şöyle ki: Ey mükellef insanlar!. (Muhakkak size Rab'biniz tarafından basîrciler) Deliller, sizi aydınlatacak, sizi hakikatlerden haberdar eyleyecek parlak parlak hüccetler, (gelmiştir.) bunları size ilâhî vahye mazhar olan Yüce Peygamber tebliğ etmiştir. (Artık kini görürse) Bu deliller sayesinde hak ve hakikati kim görür anlarsa (kendi lehinedir) bu görüş kendisinin menfaatine, kendisinin kurtuluş ve selâmetine aittir. Bilâkis bu delilleri, kanıtları (kini de görmezse) böyle açık hakikatları görmek istemiyerek kör kesilirse bu da (kendi aleyhinedir.) bunun günahı; mes'uliyeti kötü neticesi kendi zararınadır, kendisinin felâketine sebebtir. Resulüm!. Onlara de ki: (Ve ben sizin üzerinize bir muhafız değilim) ben sizin fiil ve hareketlerinizi gözetleyici değilim, benim vazifem tebliğdir, ben sizi ilâhî azap ile uyarıcı bir Peygamberim. Bütün amellerinizi, maksatlarınızı tesbit eden, ona göre sizlere karşılık verecek olan, ancak Allah T e âlâ'd ir.

 

 

 

 

105. Ve işte biz âyetleri böyle türlü türlü beyan ederiz. Tâki onlar: Sen ders almışsın, desinler. Ve biz onu bilen bir kavim için açıkça beyan edelim.

105. (Ve işte biz âyetleri) Bir nice hakikatları ortaya koymak ve açıklamak Allah'ın birliğini, yüceliğini beyan etmek ve vuzuha kavuşturmakla ilgili delilleri (böyle) Kur'an-ı Kerim'de tekrar tekrar ve muhtelif şekillerle (türlü türlü) Uslüb ile birer hikmetli tarz ile (beyan ederiz.) inşaların dikkat nazarlarına, ilâhî bir lütuf olarak defalarca sunarız. (Tâki onlar) O hakikatları kabulden kaçınan inkarcılar. Ya Muhammedi, (sen ders almışsın desinler) Bu bize tebliğ ettiğin şeyler, birer ilâhî vahy değildir, belki eski, uydurma masallardan ibarettir, sen bunları başkalarından ders alarak öğrenmişsin diyerek daha fazla azabı haketmiş olsunlar. (Ve) Maamafih biz o delilleri öyle tekrar tekrar sana vahy ettik, tâki (biz) bu vesîle ile (onu) o delillerin gösterdiği Allah'ın birliği inancını ve...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: En´am Suresi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 05:04:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: En´am Suresi rüya tabiri,En´am Suresi mekke canlı, En´am Suresi kabe canlı yayın, En´am Suresi Üç boyutlu kuran oku En´am Suresi kuran ı kerim, En´am Suresi peygamber kıssaları,En´am Suresi ilitam ders soruları, En´am Suresiönlisans arapça,
Logged
02 Kasım 2009, 21:02:30
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #6 : 02 Kasım 2009, 21:02:30 »





141.     Ve o, o zattır ki, yeryüzüne döşenmiş ve döşenmemiş bostanları ve yiyilmesi muhtelif hurmaları ve ekinleri ve birbirine benzer ve benzemez bir halde zeytin ve nar ağaçlarını yaratmıştır. Onlardan herbirinin meyvelendiği zaman meyvesinden yiyiniz, biçildiği gün de hakkını veriniz ve israfta bulunmayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ israf edenleri sevmez.

141. (Ve o) Kerem sahibi Yaratıcı (o zattır ki) öyle muazzam yüce bir mabuddur ki, kendisinin hiçbir eş ve benzeri olmaksızın bütün bu eşsiz eserleri, nimetleri vücude getirmiştir. Kısacası (yeryüzüne döşenmiş) yukarıya yükselmeyip yer sahasını süslemiş (ve) yeryüzüne (döşenmemi; bostanları) yaratmıştır. Yukarıya yükselmeyen ekinleri, karpuzları, kavunları, hıyarları vesâir bir nice sebzeleri yarattığı gibi yukarıya yükselen elma, armut, hurma, nar gibi fâideli, hoş manzaralı nice ağaçları da vücude getirmiştir, (yiyilmesi muhtelif) Lezzetleri, fâideli çeşitli (hurmaları ve ekinleri) de o var etmiştir, (ve birbirine benzer ve benzemez) Görünüşleri, mahiyetleri, renkleri, lezzetleri, farklı (bir halde zeytin ve nar ağaçlarını) da (yaratmıştır.) bunlar ne kadar büyük nimetler!. Bunların kıymetini biliniz, bunların yaratıcısına şükrediniz ve (Onlardan herbirinin meyvelendiği zaman meyvesinden yiyiniz) bunlardan böyle istifâde edebilirsiniz. Maamafih (biçildiği gün de) meyveler, ekinler yetişip toplanmaya başlanıldığı zaman da bunların (hakkını) lâyık olanlara (verin) bunlardan münasip miktarda fakirlere, zayıflara tesaddukta bulunun (ve israfda bulunmayınız.) bunları lüzumsuz yere hare a-m ayın iz, kıymetlerini biliniz. Ve bunları tamamen tesaddukta bulunup da kendinizi muhtaç bir halde bırakmayınız. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ israf edenleri sevmez.) Onların israfına razı olmaz. Her işte orta yoldan, menfaata göre hareketten ayrılmayınız. Sonra bu nimetlerin değerini bilmemiş, nimete karşı nankörlük etmiş olursunuz.

§ Bu âyeti kerime. Zekâtın farziyetinden evvel Mekke'i Mükerreme'de nazil olduğundan bundaki (hak) dan maksat, birçok müfessirlere göre miktarı belirsiz bir tesadduktan ibarettir. Bu gibi nimetlerden fakirleri de mümkün mertebe yararlandırmak bir insaniyet vazifesidir, İslâm'ın bir merhamet eseridir. Veyahut bundan maksat, ürünlerin usulü dairesinde onda birini veya yirmide birini selâhiyet sahibi makama vermektir.

§ Rivayete göre Sabit bini Kays adındaki bir zat, beşyüz hurma ağacındaki hurmalarını toplayıp hepsini de fakirlere dağıtmış, kendi evine bunlardan birşey girdirmemişti. Bu hadiseyi müteakip bu âyeti kerime nazil olmuştur. Vakia böyle cömertlik büyük bir meziyettir. Fakat bir insanın kendisini, aile fertlerini mahrum bırakması da uygun değildir. Böyle israf sayılacak bir hareket ise münasip olmadığından men edilmiştir.

 

 

 

 

 

 

142. Ve hayvanlardan yük taşıyanlar! ve serilecek olanları -da o yaratmıştır- Allah Teâlâ'nın size rızık olarak verdiği şeylerden yiyin ve şeytanın izlerine uymayın. Şüphe yok ki, o sizin için apaçık bir düşmandır.

142.   Bu mübarek âyetler, bir takım hayvanların ne gibi hizmetler, faydalar için yaratılmış olduklarına işaret ediyor, ve dört çeşide ayrılan ehli hayvanlardan hiçbirinin etinin öyle müşriklerin iddia ettikleri gibi haram olmadığını bildiriyor, bunun aksini kabul edenlerin zâlim, cahâlete mâruz, hidayetten mahrum kimseler olduğunu kınama gayesi ile hatırlatıyor. Şöyle ki: Ey insanlar!. Cenab'ı Hak bağlan, bahçeleri, çeşitli ağaçları, bitkileri sizin menfaatiniz için yaratmış olduğu gibi daha nice şeyleri (Ve) özellikle (hayvanlardan yük taşıyanlar) deve, at, katır gibi üzerlerine ağırca yükler yüklenilenleri (ve serilecek olanları) tüyleri, kılları, derileri veya kesilmeler itibariyle yerlere döşenilecekleri (-de o-) Kerem sahibi Yaratıcı (-yaratmıştır-.) Bunlar ne kadar faydalı nimetlerdir. Binaenaleyh (Allah Teâlâ'nın size rızık kıldığı) sizin için ekinlerden, hayvanlardan helâl kılmış olduğu (şeylerden yiyin.) istifâde edin, bunların yaratılması, sizin faydanız ve menfaatiniz içindir. Bunları kötüye kullanarak kendinizi günaha düşürmeyin. (Ve şeytanın izlerine uymayın.) o nimetlerin helâl ve haram olmaları hususunda öyle şeytan yaratılışlı müşriklerin sözlerine bakıp aldanmayınız. (Şüphe yok ki, o) Şeytan, onun yolunu takib eden herhangi bir fert (sizin için apaçık bir düşmandır.) sizi aldatarak hak ve hakikatten mahrum bırakmak ister. Bir takım hayvanları insanların bir kısmına helâl, diğer bir kısmına haram gösterir, bir kısım hayvanları da putlar adına keserek helâl olmaktan mahrum bırakır.

 

 

 

 

 

143.       -Allah Teâlâ- Sekiz çift -yarattı-. Koyundan iki, keçiden de iki. De ki: İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi?. Veya iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı?. Eğer siz doğru sözlü iseniz, bana bir bilgi ile haber veriniz.

143.  (-Allah Teâlâ-) O hayvanları (Sekiz çift -yarattı-.) şöyle ki: (Koyundan) Biri erkek diğeri dişi olmak üzere (iki, keçiden de) biri erkek diğeri dişi olmak üzere (iki.) çift vücude getirmiştir ki, bunların toplamı dört çift eder. Resulüm!. O müşriklere, hayvanların bazen erkeklerini, bazen de dişilerini veya onların döllerini ona buna haram tanıyan cehalet sahiplerine (De ki:) Allah Teâlâ bu iki nevî hayvanlardan (iki) cins (erkeği mi haram kıldı) öyle. sizin iddia ettiğiniz gibi yoksa (iki) cins (dişiyi mî) haram kıldı, (veya iki) Haram cins (dişinin) dişi koyunlar ile dişi keçilerin (rahimlerinde bulunan yavruları mı?.) erkek olsun, dişi olsun haram kıldı. (Eğer siz doğru sözlü) İddianızda sadık kimseler (iseniz bana bir bilgi ile) Allah tarafından haramlıkları bilinen bir emir ile, bir semavî kitab-ı ile. Peygamberlerin bildirmiş olmalarıyle (haber veriniz.) iddianızı öyle isbat ediniz, bakalım. Nerede o!. Bu mümkün mü?. Artık siz öyle helâl ve haram kılmaya nasıl ina-nabiliyorsunuz?.

 

 

 

 

 

 

144.    Deveden de iki çift, sığırdan da iki çift -yarattı- de ki: İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi?. Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı?. Yoksa siz Allah Teâlâ bununla size tavsiyede bulunduğu zaman hazır mı idiniz?. Artık insanları bilgisizce saptırmak için Allah Teâlâ'ya karşı yalan yere iftirada bulunan kimseden daha zâlim kim vardır?. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez.

144.      Cenâb-ı Hak (Deveden de iki çift) bir kısmı erkek diğer bir kısmı dişi olmak üzere iki çift (sığırdan da) biri erkek diğeri dişi olmak üzere (iki çift -yarattı") bunları varlık alanına çıkardı. Habibim!. Öyle kendi kendilerine helâl ve haram iddiasında bulunanları susturmak için (de ki:) bu iki neviden olan iki kısım (erkeği mi) Allah Teâlâ size (haram kıldı, yoksa iki) kısım (dişiyi mi?.) haram kıldı (Yoksa) o (iki) kısım (dişinin rahimleri de bulunan yavruları mı?.) erkek olsunlar olmasınlar haram kıldı, söyleyin bakalım!. (Yoksa siz Allah Teâlâ bununla) Bu tahrim ile (size tavsiyede) mi bulundu da siz o tavsiyede (bulunduğu zaman hazır mı idiniz) de bundan haberdâr oldunuz!. Siz Yüce Peygamberlerin beyanlarına inanmıyorsunuz ilâhî huzurda bulunup onun emirlerini, tavsiyelerini kabul etmek ise sizin için elbette mümkün değildir. O halde nasıl oluyor da böyle bir helâl ve haram kılma iddiasında bulunuyorsunuz?. (Artık) Ey putperest câhiller!, (insanları bilgisizce) öyle bir haramın Cenâb-ı Hak'tan sadır olduğunu bilmeksizin (saptırmak için Allah Teâlâ'ya karşı yalan yere iftirada bulunan kimseden daha zâlim kim vardır?.) elbette ki, en zâlim, bu gibi iftiracı olan kimsedir. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez.) Artık zulmün en son gayesine varmış olan öyle iftiracılar, nasıl hidâyete nail olabilirler?. Onlar, küfr ve şirkin karanlıklarından kurtularak imân nuruna kavuşamazlar. Çünki onlar bu imâna olan tabii yeteneklerini zâyetmişlerdir.

 

 

 

 

 

 

 

145.    De ki: Bana vahy edilmiş olan da, yiyecek bir kimseye yiyeceği haram kılınmış bir taam bulamıyorum. Meğer ki ölü veya akan kan veya domuz eti ki, bu şüphesiz bir murdar şeydir veyahut birfısk ki üzerine Allah'tan başkasının ismi zikredilerek kesilmiş bulunur. Bununla beraber her kim yemek zorunda kalırsa başkasına zarar vermeksizin ve haddi aşmaksızın -bunlardan yiyebilir- Çünki senin Rab'bin şüphe yok ki, bağışlayan, esirgeyendir.

145. Bu âyeti kerime, yenilmesi helâl ve haram olan şeyleri beyan ederek câhiliyet devri insanının bu husustaki iddialarını şöylece yalanlamaktadır. Resulüm!. Kendi asılsız         sözleriyle bir takım şeylerin helâl ve haram olduğunu iddia eden câhillere (De ki: Bana vahy edilmiş olanda) Kur'an-ı Kerim'd e o ilâhî bir vahiyden ibarettir.

Birşeyin helâl ve haram olması ise, ancak öyle bir ilâhî vahiy ile ortaya çıkar, (yiyecek bir kimseye) erkek olsun olmasın herhangi bir şahsa (yiyeceği haram kılınmış birşey bulamıyorum.) öyle sizin iddia ettiğiniz gibi bazı yiyeceklerin, hayvan ellerinin kadınlara haram olduğuna dâir bir hüküm bulunmamaktadır. (Meğer ki,) O yiyecekleri şey (ölü) yani: Meşru bir şekilde kesilmeksizin hayatı sona ermiş bulunsun. Bundan balık ile çekirge müstesnadır. Bunlar kesilmeden ölseler de etleri haram olmaz, (veya akan kan) olsun. Damarlardan çıkıp serpilen, ceryan eden kanlar gibi bulunsun. Bundan kara ciğerle akciğer müstesnadır. Gerçi bunlar da kan ise de bunlar akmaz bir haldedirler. Bunlar katı oldukları için adetâ kan mahiyetinden ayrılmışlardır, (veya domuz eti ki, bu şüphesiz bir murdar şey...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes