๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ölüm psikolojisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Ocak 2012, 23:45:02



Konu Başlığı: Ölüme İlişkin Tutumlarla İlgili Bulgular
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Ocak 2012, 23:45:02
5- Ölüme İlişkin Tutumlarla İlgili Bulguların Değerlendirilmesi

1- Ölüme İlişkin Temel Tutumlarla İlgili Bulguların Değerlendirilmesi
 

Araştırmada elde edilen bulgulara göre, araştırmaya katı­lan deneklerin büyük bölümünün, “ölümü kabullenme” tutumu içerisinde oldukları tespit edilmiştir. Ölüm karşısında “maskele­me” tutumu içinde olan denekler küçük bir kesimi oluşturmak­tadır. Yaş değişkenine göre 60+ yaş grubundan bu tutum içeri­sinde olanların daha fazla olması, onların ölüme olan yakınlı­ğından kaynaklanıyor olabilir. Nitekim yaş ilerleyip hayatın zevkleri sona ermeye başladığı zaman, ölüm gerçeği bir gerilime sebep olabilmektedir. [1132] Meslek değişkenine göre ise, emekli öğretmenlerin bu tutumu en çok sergileyen grup olmaları da ay­nı doğrultuda değerlendirilebilir. Zira ankete katılan 60+yaş grubunun %58'i bu meslek grubunda bulunmaktadır. Doktorla­rın ise emekli öğretmenlerden sonra bu tutumu en çok sergile­yen meslek grubunu oluşturması, daha önce de değindiğimiz gibi, onların meslekte başarılı olamama kaygılarından kaynakla­nıyor olabilir. Çünkü ilgilendikleri hastaların ölmesi, genelde onların başarısız olmaları şeklinde yorumlanmaktadır. Nitekim doktorların “bastırma” tutumu içerisinde olan denekler arasında birinci sırada olmaları da bu durumu destekler mahiyette olup aynı doğrultuda değerlendirilebilir.

Araştırmaya katılan deneklerden ölümü, bilim ve tekno­lojinin ilerlemesiyle çaresi bulunabilecek bir fenomen olarak gö­ren hiç kimsenin çıkmaması, araştırma evreninde ölüme karşı bir meydan okuma tutumunun olmadığını açıkça ortaya koy­maktadır.

Ölümle ilgili bir başka temel tutum olarak kabul edilen “ölümü isteme” tutumu da deneklerimiz arasında pek yaygın değildir. Burada şunu ilave etmek gerekir ki ölümü isteme tutu­mu, sadece intihar eğilimi açısından değil, kendisinin fiili bir katkısı olmadan Allah'a kavuşmak arzusuyla ölmek isteyenlerin tavrını da içine almaktadır. Ancak bu şekildeki ölümü isteme tutumu, araştırmamız sınırları dışında bırakıldığından değerlen­dirilmeye alınmamıştır. Deneklerin intihar eğiliminin, ergenler­de diğer yaş gruplarına nispetle daha yüksek olması, onların içinde bulundukları gelişim döneminin karakteristik özellikle­riyle açıklanabilir. Zira ergenlerin çoğunluğu, akıldan ziyade da­ha çok duygularıyla hareket etmektedir. İntiharların meydana gelmesinde duygusal şok ve bunalımların etkisinin ileri düzeyde olduğu düşünülürse, ergenlik dönemindeki gençlerin intihar eğilimlerinin diğer yaş gruplarından daha fazla olması normal olarak karşılanabilir.

Medeni hale göre ise bekârların intihar eğilimlerinin daha yüksek olması, gençlerle aynı doğrultuda değerlendirilebilir. Ay­rıca bekarların, evlilerden farklı olarak intiharları durumunda geride kendisine ihtiyaç duyabilecek daha az insan bırakmaları da bu konuda etkili olabilir. Sosyo-ekonomik düzeye göre alt ve ortanın altı düzeyde olan deneklerin intihar eğilimlerinin, onlar­dan daha yüksek sosyo-ekonomik imkanlara sahip olanlara göre daha yüksek olması, ölümün maddi imkansızlıklar neticesinde bir kurtuluş olarak görülmesi görüşünü destekler mahiyettedir. Nitekim kendilerini sosyo-ekonomik açıdan üst düzeyde nitelendiren deneklerde, bu eğilimin hiç bulunmaması dikkat çeki­cidir.

Ayrıca ölümün düşünülme ve konuşulma sıklığı ile ilgili bulgular, araştırmaya katılan deneklerin büyük çoğunluğunun ölümü hayatlarından tecrit etmediklerini, zaman zaman üzerin­de düşünüp onunla ilgili sohbetler yaparak onu hayatın bir par­çası olarak gördüklerini açıkça ortaya koymaktadır. Ancak diğer yaş gruplarına nazaran ölüme daha yakın olan yaşlıların, daha az ölüm konulu sohbetler yapması dikkat çekicidir. Bu durum onların bir nevi ölümü yadsıma tutumu içerisinde oldukları şeklinde yorumlanabilir.

Deneklerin ağırlıklı olarak ölüm karşısında “kabullenme” tutumu içinde olduklarını, ölümle ilgili kaygıların başkalarıyla paylaşılması ve ölümü düşünme sıklığı ile ilgili bulgular da des­teklemektedir. Zira deneklerin büyük çoğunluğu, zaman zaman ölüm üzerinde düşünmekte ve bu konuda samimi gördüğü in­sanlarla dertleşerek ölümle ilgili kaygılarını paylaşmaktadır. An­cak ölümle ilgili kaygılarını içine atarak bunları hiç kimseye açmayan denekler diğer gruptan az olsa da küçümsenmeyecek bir kesimi oluşturmaktadır. Belki de insanın kendi ölümüyle ilgili başkalarıyla sohbet etmesi kendisine, mücerret olarak veya baş­kalarının ölümüyle ilgili sohbet etmekten daha zor görünmekte­dir. Bu konuda en rahat dertleşebilecek insanların samimi arka­daşlar olduğu görülmektedir. Deneklerin eş ve çocuklarıyla bu konuda daha rahat dertleşebilmelerine rağmen, çocukların ölümden hissetmiş oldukları kaygıyı anne ve babalarıyla paylaş­ması daha zor görülmektedir. Durumun böyle olmasında, ebe­veynlerin çoğunlukla ölümle ilgili sorularına doyurucu cevaplar veremedikleri çocuklarını terslemeleri veya onlara akıl dışı bir­takım bilgiler vermelerinin etkisi olabilir. Zira bu tip sorularına doyurucu cevap almayan ve terslenen çocuklar, ebeveynlerini bu konuda yeterince kendilerine yakın hissetmemektedirler.

Netice olarak, ankete katılan deneklerin ağırlıklı bîr şekil­de ölümü “kabullenme” tutumu içerisinde olduklarını söylemek mümkündür. Araştırmamızın evrenini oluşturan deneklerin bü­yük çoğunluğunun “yüksek düzeyde dindar” oldukları düşünü­lürse, dinî inançları doğrultusunda böyle bir tutum içinde olma­ları son derece normal olarak karşılanabilir. Nitekim ölüm karşı­sında “bastırma” tutumu sergileyen deneklerin büyük çoğunlu­ğu “düşük düzeyde dindar” grupta yer almaktadır[1133]. Yine aynı şekilde “maskeleme” tutumu içinde olanların çoğunluğu da, “bastırma” tutumu sergileyenler gibi “düşük düzeyde dindar” grup içinde bulunmaktadır[1134]. Bu bulguları ölüme karşı kabul­lenme tutumu içerisinde olan deneklerin dindarlık düzeyleri de destekler mahiyettedir. Zira “yüksek düzeyde dindar” grubun %87.7'si ölümü alınyazısı olarak kabul ettiklerini bildirirken, bu oran “düşük düzeyde dindar” grupta (%12.3) çok daha aşağı se­viyededir [1135]. Bu bulgular daha önce bu konuda ülkemizde ya­pılan araştırma sonuçlarını da destekler mahiyettedir [1136].

[1132] Krş. Scumaker-Warren-G.Marnat, Death Anxiety, s. 516; Hökelekli, Ölümle İlgili Tutumlar, s. 87.

[1133] (x    =37.316, s.d.=l,p< .001).

[1134] (x   =74.979, s.cUl, p< .001).

[1135] (X    =119.573, s.d.=4,p< .001)

[1136] Bk. Hökelekli, Ölümle İlgili Tutumların, s 97. Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 365-368.