Konu Başlığı: Ölüm Düşüncesinin İnsan Hayatına Etkisi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 22 Ocak 2012, 13:23:47 c- Ölüm Düşüncesinin İnsan Hayatına Etkisi Ölüm düşüncesinin insan hayatına yansımasından bahsederken herşeyden önce belli sınırlar içerisindeki ölüm düşüncesinden bahsettiğimizi özellikle vurgulamakta fayda vardır. Nitekim aşırı ve ölçüsüz bir ölüm düşüncesi, patolojik bir durumu ifade etmektedir. İnsanın düşünce ve davranışlarının, ölümün mânası ve tabiatıyla ilgili görüş, umut ve korkulan tarafından doğrudan veya dolaylı bir şekilde etkilendiği [347] düşünülürse, ölüm düşüncesinin düzeyinin önemi kendiliğinden ortaya çıkar. Nitekim bazı araştırmacılara göre ölümün ölçüsüz ve yanlış bir tarzda düşünülmesi, insanın şahsiyeti ve hayatla ilgili geliştireceği spesifik kavramların gelişmesini engelleyebilmektedir [348]. Bu bağlamda, zihinde tamamen atıl durumda olan bir fikir değil de zaman zaman aktif hale getirilen ve canlı tutulmaya çalışılan bir düşünce olması gerektiğine inandığımız ölüm düşüncesinin değeri konusunda şunları söyleyebiliriz: Ölüm düşüncesi herşeyden önce insanı bir iç muhasebeye davet etmekte ve özellikle maddi unsurlarla ilgili tutum geliştirmesinde ona yardımcı olmaktadır. Zira dinî hayatın yaşanmasında insanın karşısındaki en büyük engellerden birisi dünya, yani dünya nimetleridir. Şöyle ki insan, yaratılışında olan maddeye karşı meylinden dolayı hep maddi şeyler peşinde koşmayı sevmekte ve dinin emir ve yasakları kendisine zor gelmektedir. Halbuki arasıra ölümü düşünen insan, dünya hayatı ve zevklerinin geçici olduğu sonucuna ulaşarak, ebedi hayatın ancak bu dünyada Allah'ın emir ve yasaklarına riayet etmekle kazanılabileceği neticesine varıp ona göre hareket edebilir “Dervişin fikri ne ise zikri de odur” sözünde de ifadesini bulan psikolojik gerçeklik, ölüm için de geçerlidir. Yani “ölümü hatırlayan insan, fiillerine de ona göre yön verebilir ve âhiret hayatına yönelik hazırlıklar içerisine girebilir [349]”. Nitekim ölümü öte dünya ile bu dünya arasında bir perde olarak değerlendirmek mümkündür. Biz onu varlığımızın fâniliğini anlamak için sembolik bir şekilde açabilirsek, fani olduğumuzu anlar ve geri kalan hayatımızı yapabileceğimiz en verimli bir şekilde değerlendirmeye çalışırız [350]. Ayrıca insan, ölümü kişisel bir durum olarak kavramakla, kendisine ilişkin bilincini de tamamlayacaktır. Zira insanın, varlığının yapıcı bir elemanı olan ölümden kaçmakla, kendi kendini tamamlayamayacağı açıktır. Çünkü insanın kendi kendini tanıması, “ölümü kendi içinde taşıyan bir varlık” olduğunu algılaması demektir. Yani ölümü gözardı ederek insanın kendini tam olarak tanıyabilmesi mümkün görünmemektedir. Zira ölüm insanın kendi içindedir. Bu haliyle o, insana kendisini tanımada yardımcı olmaktadır [351]: Bu ise başlıbaşına insan için bir kazançtır. Buna paralel olarak: “kendini bilen Rabbini de bilir” [352] hadisini de gözönüne alırsak, ölüm düşüncesinin insanın dinî yaşantısına olumlu yönde yansıyacağını söyleyebiliriz. Nitekim İslâm dini, ölüm düşüncesini dinî bir motivasyon olarak değerlendirmek istemiş, bu düşünceyi başlı başına bir ibadet saymıştır. Şöyleki ölüm, insanın karşısında inatla görünmez bir bekçi veya nöbetçi gibi durmaktadır. İnsan ise doğmakta ve hemen ölümlüler çizgisinde yaşamaktadır. Bu gerçekten hareketle ölümü, insanın iyilik ve kötülüklerine bir bekçi yaparak genelde bütün, özelde ise dini hayatı yönlendirebilen bir fenomen olarak değerlendirebiliriz [353]. Mesela bazı araştırmacılara göre hayatın sınırlı ve ölümün kaçınılmaz olduğunu daha iyi idrak eden yaşlılar, dini inançlara daha fazla önem vermeye başlamaktadır. Bu önem, yaşlı insanların varoluş ve ölümü anlama ihtiyacından kaynaklanmakta, onları dine yöneltmektedir [354]. Zira ölümle ilgili olarak elverişli bir şekilde yönlendirilmiş bir kişilik, dine daha kolay uyum sağlayabilmektedir. Nitekim dindar olan yaşlıların daha düzenli ve mutlu oldukları gözlenmiştir. [355] Ölümü düşünmek insanın dünyaya karşı olan hırsını kırdığı gibi, fakir insanları da aşağılık kompleksinden ve psikolojik bunalımlardan kurtarabilir. “Ölümü çokça hatırlayın. Bu hatırlama günahlarınızı giderir ve sizi dünyada zahid yapar. Zenginken ölümü hatırlarsanız bu sizin hırsınızı yıkar. Fakirken onu anarsanız yaşayışınızdan hoşnut kılar. Fakirlik ızdırabından kurtarır” [356] hadisi, bu duruma işaret etmektedir. Gerçekten de ölüm düşüncesi bolluk ve nimet içinde olanları gaflet uykusundan uyandırdığı gibi, darlıkta olanları da şiddetli elem ve ızdıraplardan kurtarabilir. Şöyleki ölümü hatırda tutan fakir insan, bu dünyada ne kadar zengin olunursa olunsun fakirlerle zenginlerin aynı yere gideceğini düşünerek, dünyaya aşırı derecede bağlanmaz, sabırlı ve kanaatkar olur. Başına gelen belâ ve musibetlere karşı mukavemet göstererek hemen feveran etmez. Nitekim aşırı derecede dünyaya düşkün olup emellerini gerçekleştiremeyen fakir insanların ızdırabı daha fazladır. Bunun yanında dünyada şiddetli ızdıraplar çeken, belâ ve musibetlere duçar olan, aşırı derecede ihtiyarlayıp fiziki güçleri yaşamalarına zar zor yetenler için ölüm, aynı zamanda bir nimettir [357]. Esasen ölüm düşüncesi, fakir insanların ruhi dengeleri için icra ettiği fonksiyonu, dünyada çeşitli zulüm ve zorbalıklara maruz kalan insanlar üzerinde de icra eder. Çünkü zulme uğrayan insanlar, bütün işlerin sonuna bir nokta koyan ölümü düşünmekle, ölümden sonra ilahi adaletin tecelli edeceğini ve kendilerine haksızlık yapanlardan haklarını alacaklarını düşünerek teselli bulurlar. Yine insan, ölümü düşünmekle bir bakıma zihnî bir canlılık yaşar. Yani gaflete düşmemek için uyanık olur. Bu düşünce, insanın diğer fiillerine de yansıyarak psikolojik olarak daha canlı ve aktif olması hususunda ona yardım eder. Yani ölüm düşüncesi bir bakıma hayatın tasarımını yoğunlaştırır [358]. İnsan kendisinin ölmek zorunda olduğunu realize ederse, zamana kıymet verir ve zaman onun için değerlendirilmesi gereken bir şey haline gelir [359]. Şöyleki ne zaman geleceği bilinmeyen ölüme karşı yapması gereken hazırlıkları tehir etmeyen insanın bu zaman bilinci, hayatının diğer yönlerine de yansıyarak, yapılması gereken şeylerin ertelenmesine mâni olur ve insanda sağlam bir zaman bilincinin oluşmasına katkıda bulunur. Ayrıca insanın etrafında şahit olduğu ölüm olayları ve özellikle değer verdiği kimselerin ölümleri, aynı zamanda kendilerinden de bir parçayı mezara götürmektedir. Bunun sonucunda hayatta kalanları olumlu yönde değiştiren birçok ölüm olayı vardır. [360] Yine ölümün büyüleyici bir karaktere sahip olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü o, canlıları yeniler, düşünce ve sanat eserlerimizin hemen hemen çoğuna esin kaynağı olur. Öte yandan ölümün incelenmesi, çağımız zihniyeti ve düş gücümüzün su götürmez kaynaklarını kavramak için de temel bir yoldur. Eğer hayat seviliyor da ölüm sevilmiyorsa, bunun hayatı gerçekten sevmediğimiz anlamına geldiğini söylememiz yanlış olmayacaktır. Zira, ölüm üzerine araştırma yapan batılı araştırmacıların çoğunun ortak kanaati, ölümün hayattan uzaklaştırılmasının yanlış olacağı istikametindedir. Onlara göre onu daha çok hayata katmak, üzerinde düşünmek ve günün birinde er geç geleceğini düşünerek ölümden kopmamak daha doğru bir tutumdur [361]. Bu anlayışın islâm dininin ölüm hadisesine bakışıyla açık bir şekilde paralellik arzettiği de ayrıca dikkat çekicidir. Ölüm düşüncesi sosyal hayatta oldukça önemli olan adaletin tesisine de büyük katkıda bulunur. Şöyleki; ölümlü olduğunu, günün birinde yapmış olduğu bütün işlerin hesabını vermek zorunda kalacağını [362] düşünen insan, sosyal münasebette bulunduğu insanların haklarına âzami derecede riayet etmeye çalışacak ve kimseye haksızlık etmeyecektir [363]. Yine insan eğer kendi ölümüyle ilgili gerçekle doğru bir şekilde yüzleşebilir ve onu kabul edebilirse, kendi içindeki barışı temin edebileceği gibi, milletlerarası barışın tesisinde de büyük mesafe katedecekur [364]. Netice olarak ölüme hazırlanmak, yaşamaya hazırlanmak demektir. Ölüm düşüncesi, sadece gerçek hayatın ölümden sonraya bırakıldığı düşüncesiyle öbür dünyadaki hayata hasırlanmaya değil, bu dünyadaki davranışlarımızın anlamını kavramamıza da yardım edeceği için, bizi davranışlarımızı yükseltmeye ve soylulaştırmaya çaba sarfetmeye yöneltecektir. Öleceğimizi bilmek bize, yaşayışımızın zenginliğini ve zengin olması gerektiğini bildirecektir. Yani ölüm düşüncesi, hayata daha gerçekçi bir bakış açısının gelişmesine katkıda bulunacaktır [365]. Zira insan, diğer varlıklardan farklı olarak, yaşam, ölüm ve değer üçlüsüne sahiptir ve bunlardan biri, diğer ikisi olmadan anlaşılamaz durumdadır [366]. [347] Krş. Feifel, Attitudes toward Death, s. 116; Çileli, Olum, s 250, Hökelekli. Din Psikolojisi, s. 100. [348] Krş. Alida S. W'estman, “Existential Anxiety as Related w Conceptualization of Şelf and Death, Denial of Death, and Religiosüy”, Psychological Reports, 1992, 71, s 1066 [349] Bk. Gazali, İhya, IV s. 931; Khawaja, The Spectacle of Death, s. 13; Schaerez, Çağdaş Filozoflarda Ölümün Anlamı, s, 17. [350] Krş. Kübler Ross, Death is The Final Stage of Growth, s, 36. [351] Krş. Schaerez, Çağdaş Filozoflarda Ölümün Anlamı, s. 16-17. [352] Bk. Aclûnî, Keşfu'1-Hafa, Dar-u Ihyai't-Turasi'l-Arabi, Beyrut 1351, eli, s. 262. [353] Krş. Schaerez, Çağdaş Filozoflarda Ölümün Anlamı, s. 15. [354] Krş. Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 287. [355] Krş. Hökelekli, Ölümle İlgili Tutumlar ve Dini Davranış, s. [356] Bk. Hâşimi, Muhtasaru'l-Ehadis, s. 26-27. [357] Krş. Egemen, Ölüm Üzerine, s. 34. [358] Krş. Hökelekü, Ölümle İlgili Tutumlar, s. 88. [359] Krş. Feifel, Attitudes toward Death, s. 115. [360] Krş. Thomas, Ölüm, s. 53. [361] Krş. Thomas, Ölüm, s. 125. [362] Krş. Zilzal, 99/7-8. [363] Krş. Şentürk, Ölüm Gerçeği ve Allah inancı, s. 305; Schaerez, Çağdaş Filozoflarda Ölümün Anlamı, s 17. [364] Krş. Kübler Ross, On Death on Dying, s. 18. [365] Krş. Schaerez, Çağdaş Filozoflarda Ölümün Anlamı, s. 39-40. [366] Krş. Schaerez, Çağdaş Filozoflarda Ölümün Anlamı, s. 29. Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 110-115. Konu Başlığı: Ynt: Ölüm Düşüncesinin İnsan Hayatına Etkisi Gönderen: Ceren üzerinde 19 Nisan 2015, 22:37:28 Aleykümselam.Ölüm düşüncesi insanı günahdan alı koyar.Ama diğer türlü de insanın psikolojisini etkiler ve her an ölecekmiş gibi insanı korkutur.Buda hayatı anlamasını zorlaştırır.Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışmak lazım.
|