> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Ölüm psikolojisi > Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm  (Okunma Sayısı 1279 defa)
22 Ocak 2012, 12:55:59
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 22 Ocak 2012, 12:55:59 »



II. Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm
 
1- Çocukluk Dönemi ve Ölüm

Çocuğun etkilendiği ve en fazla öğrenmek istediği konu­lardan birisi de ölüm olayıdır. Çocuklar ölüme karşı direnmek­te, bir nevi insandaki sürekli yaşama arzusunun fıtri olduğunu göstermektedirler. Onlar belli bir yaştan sonra ölümün bir son olup olmadığını öğrenmek istemekte, ancak son olmayacağı beklentisi içinde bulunmaktadırlar [676]. Nitekim çocukların ileri­de karşılaşacakları, kendilerinin ve sevdiklerinin eninde sonun­da ölecekleri gerçeğini keşfetmeleri problemi, onların yüzyüze gelecekleri en büyük problemlerden biridir. Başlangıçta geçici olarak algılanan ve daha sonra varlıklarının devamlı olduğu keş­fedilen nesnelere zıt olarak, çocuk başlangıçta kendini merkez olarak algılarken, daha sonra, hayatın sonsuz, kendinin ise ölümlü olduğu gerçeği ile sarsılmaktadır [677].

Çocukların ölümle ilgili duygusal tecrübeleri ve kendi ölümlülüklerinden haberdar olma durumları, onların ruhî geli­şimleri üzerinde büyük etkiye sahiptir. Dramatik veya vahşi bir şekilde ölümle ilk defa tanışanlar, hayata daha pesimist bir açı­dan bakmakta ve sık sık tedirgin olmaktadırlar. Çocukların, ölüm tecrübesiyle zihinsel olarak ilgili olmadıkları söylenmesine rağmen, klinik tecrübeler bu durumun aksini ortaya koymakta­dır. Ancak buradan hareketle bütün nevrotik ve pesimistlerin bu tip tecrübeler yaşadığı söylenemez. Nitekim bu durumların pek çok nedeni olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan çocukluk döne­minde daha az bir sarsıntıyla ölüm tecrübesi yaşayanlar, ölümü tabii bir olay olarak görmeye, hastalık ve ızdıraptan kurtulmaya daha eğilimlidirler. Ölümsüzlükle ilgili dinî doktrinler, ölümü çocuğa çaresiz bir afetten ziyade, tabiî bir olay olarak değerlendirmede büyük yardım sağlamakta, çocuklara ölümden sonra bir hayat olduğunu öğreten din eğitimi, bu konuda bunalımla­rın yatışmasına yardımcı olmaktadır [678]. Bu durumda şu sorun ortaya çıkmaktadır: Çocukların büyük anne-babalannm veya diğer yakınlarının son anlarına şahit olmalarına izin verilmeli midir? Bu soruya net bir cevap vermek zordur. Çünkü çocukla­rın büyük bir ızdıraba tanık olmaları pek makul görülmemekte­dir. Diğer taraftan ölüme yaklaşan kişinin son anlarını huzur ve sükunet içerisinde yaşadığı durumlarda, çocukların bu duruma şahit olmaları faydalı olabilir. Zira bu müşahade, çocukların ölü­mü, hayatın tamamlanması olarak daha konusunda onlara yardımcı olabilir. Her halükârda çocuklar, her iki durumda da ölüm realitesinin bir taraftan korkunç diğer ta­raftan gizemli özelliğine hazırlanmalıdır. Çocukların ölümü algı­lamaları, büyüklerin davranışlarına bağlıdır. Bundan dolayı ço­cuklara sevdikleri birisinin ölümü, asla üzüntülü bir ortamda aniden söylenmemeli, mümkün olabildiğince bu durum onlara sakin bir şekilde söylenmelidir. [679] Yine çocukların ölüm süre­cinde olan yakınlarının yanlarında tutulmaları, orada konuşu­lanlardan haberdar olmaları, ölen insanın durumunu görmeleri, onlara, bu durumda yas içerisinde sadece kendilerinin olmadı­ğını, kederini ve sorumluluğunu paylaşan birilerinin bulunduğu duygusunu verir ve çocuklar bundan teselli olurlar. Bu gözlem yavaş yavaş onları bu gibi durumlara hazırlar ve ölüm, hayatın bir parçası olarak gelişme ve olgunlaşmalarına katkıda buluna­bilir [680]. Zira bazı araştırmacılara göre çocuklar da büyükler gibi obje kaybına karşı yas tutarak tepki göstermektedirler. Ancak aile içindeki ölümlere karşı çocuklarda uzun süreli yas tutmanın bir istisna olduğu ve çocuklar arasında depresyon tablolarının çok seyrek olduğu, yaygın olarak kabul edilmektedir [681].

Çocuğun ölüm karşısındaki tutumu genellikle duygusal boyuttadır Yani çocuk, fikri olarak hayatın bir sonu olduğu ve ölümle birlikte insanların hayatlarını kaybedeceklerini düşüne­mez. Çocuğun bir yakının ölmesi veya çevresinde böyle bir ola­ya şahit olması, duygusal boyutta ölümle kendisini yüz yüze ge­tirir ve ölüm onun için ebedi bir yolculuk veya hayatın sona er­mesi gibi bir anlam taşımaz. Daha ziyade o ölüme, ceza, hasta­lık, olağanüstü bir hadise, uyku, yolculuk vb. gibi mânalar atfe­der [682]. Çocuk genellikle hayatın sürüp gideceğinden şüphe etmez. O, bilinçsiz olarak kendisini ölümsüz kabul eder. Onun için kabullenmesi zor olan şey, hayatın devam edeceğine inan­mak değil, ölüm hadisesidir [683]. Zira çocukların sınırlı kapasite­leri, mücerret bir kavram olan ölüm olayını anlamaya elverişli değildir [684].

Çocuklar çoğunlukla ebeveynlerinin ayrılmaları veya öl­melerini, kendilerinin kasıtlı terki olarak, yine kendilerinin so­rumlu olduğu, bu nedenle karşılığını ödemek zorunda kalacak­ları, kendilerine karşı yöneltilmiş bir eylem olarak algılamakta­dır [685]. Bundan dolayı onların ölümle ilgili çağrışımları, kendile­rinin mahrum bırakılmaları ekseninde dönmektedir [686]. Ancak burada şunu ifade etmek gerekir ki, insan, şuuraltında bir kim­seyi öldürmek istemek ve bu işi gerçekten yapmaya kararlı ol­mak arasındaki ayırımı tam olarak yapamamaktadır. Bilhassa çocuklar ve erinlik dönemindekiler bu ayırımı yapma konusun­da daha da yetersizdirler. Mesela bir çocuk, isteğini yerine getir­mediği için annesinin ölümünü isteyebilir. Fakat annesinin ak­tüel ölümüyle son derece büyük bir sarsıntı geçirir. Hatta bu olay çocuğun bu yıkıcı isteğiyle aynı zamanda olmasa bile du­rum böyledir ve çocuk annesinin ölümünden tamamen kendisi­ni sorumlu tutar. Daha sonra kendisine veya başkalarına ‘ben böyle yaptım ve böyle oldu. Ben kötüyüm. Ondan dolayı beni annem terketti’ der. Bu durum anne babanın ayrılmalarında ve­ya boşanmalarında da görülmektedir [687]. Yme çocuklar her za­man Allah'ın kendilerini koruyacağına, işledikleri suçları affede­ceğine inanarak bir bakıma psikolojik bir rahatlık içinde yaşar­lar [688] Dolayısıyla çocuklarda suçluluk duygusu bulunsa bile, affedileceklerine olan inançları, onları ölüm korkusuyla ilgili bir rahatlamaya götürebilir.

Çocuklar tarafından ölüm, çoğu kez sürekli bir olay ola­rak algılanmaz. Onlar, boşanmada olduğu gibi ebeveynlerini tekrar görme fırsatı olacağını sanırlar. Bu yönden ölüm, onlar için boşanmadan çok az farklıdır. Çoğunlukla anneler çocukla­rının şöyle söylediklerini belirtirler:

“Küçük köpeğimi şimdi gömdüm. İlkbaharda çiçekler açınca geri gelecek” [689].

Çocuklar tarafından ölümün sonsuz ve sürekli bir durum olarak kabul edilmediği, çocukların oyunlarında bile gözlemle­nebilir. Ancak daha sonraları, zaman algısı tam olarak geliştik­ten sonra çocuk, ölümün tesadüfi ve dönüşü olan bir şey olma­dığını öğrenir ve çift yönlü olarak, hayatında yer tutan sevdiği kişilere karşı duyduğu ölüm arzularından korkamaya ve onlara önem vermeye başlar. Zira erken yaşlarda çocuk, ölümün geri dönüşlü bir şey olduğunu sanarak, yaptığı işleri engelleyenlere karşı ölüm arzusu duymaktadır [690]. Çocuğun tekrarlı psikobiyolojik ritimlere girmesi, onun ayrılma ve ölümle ilişkisini zorlaş­tırır. Henüz nesnel zaman dünyasına tam olarak katılmamış olan çocuk, geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe standart bi­rimlerle uzanır. Çocuğun zamanı her sabah uyanmasıyla başlar; acıkma, uyuma gibi içsel ritmler ve gece gündüz gibi dışsal ritmler onun zaman değerlendirmesini etkiler [691].

Burada şunu da belirtmek gerekir kî, çocuklar çoğunlukla kendilerine yakın gördükleri canlıların (insan-hayvan) ölümle­rinden etkilenmektedirler. Mesela 7 yaşlarında dedesiyle birlikte ava giden bir çocuk, avladıkları hayvanların ölümünden hiç et­kilenmemiş, ancak bir gün kaza sonucu kendi av köpeklerinin ölmesi sonucunda çok derin bir şekilde sarsılmıştır. [692] Yine ço­cukların ölümü anlamaları, genellikle bilişsel yaşamın içinde yer alan diğer kavramların kazanılmasından farklı değildir. Bu yüz­den çocuğun ölümü kavraması, bu süreç içerisinde değerlendi­rilmelidir. Zira çocukların, sahip oldukları bireysel yetenekler­den dolayı, ölüm kavramını anlamaları da farklı farklı olacak­tır [693]. Çocukların içinde yaşadıkları ortam da ölüm olayını algı­lamaları üzerinde büyük etkiye sahiptir. Zira yapılan bir araştır­mada çocukların ilk defa ölümden haberdar olma, bu durumu gerçek mânada kavrama yaşıyla ilgili bulgular dikkat çekicidir. Buna göre dindar bir ortamda yaşayan çocukların %80 gibi bü­yük bir çoğunluğunda bu durumun 6 yaşından önce gerçekleş­tiği, dindar olmayan grubun ise %30'undan çok az bir kısmının benzer tecrübelerden bahsettiği tespit edilmiştir. Buna göre din­dar grubun arasında farklılıklar olmakla birlikte, onların bu tip olayları daha açık bir şekilde hatırlama eğiliminde oldukları ifa­de edilmiştir [694]. Yine yapılan başka bir araştırmada, İsrailli ço­cukların ölümü kavramlaştırmalarının, Amerika ve Avrupalı ço­cuklardan daha erken yaşlarda olduğu tespit edilmiştir. Bu du­rum, İsrailli çocukların terör ve savaştan dolayı, hem medya gibi resmi, hem de halk arasında dolaşan haberler gibi gayri resmi kaynaklardan, ölüm haberlerini daha sık duymaları ve sürekli ölüm olgusuyla karşı karşıya kalarak, ölüme karşı bir aşinalık kazanmalarıyla yorumlanmıştır [695].

Çocukların ölüm olayıyla ilgili olarak ilk izlenim ve etki­lenmelerine gelince, gelişim psikologlarının çoğu, çocukların iki yaşına kadar ölümü anlamadıklarını savunmaktadır. Bu görüş çoğu araştırmacılar tarafından da desteklenmiştir. Zira ölümü anlamak başka, ölüm hakkında bir fikre sahip olmak başka şey­dir. Terapistler, küçük çocukların ölüme ilişkin oyunlarını izle­mişler ve bu gözlemler, iki yaşındaki çocuğun ölüm konusunda birşeyler bildiğini ortaya koymuştur. Ayrıca gözlemler, ölüme ilişkin yaşantıların, çocuğun tüm gelişimini etkileyebileceğini göstermiştir. Yetişkinlerin çocukluk anıları incelendiğinde, ölümle ilişkili çok belirgin yaşantıl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:13:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm rüya tabiri,Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm mekke canlı, Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm kabe canlı yayın, Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm Üç boyutlu kuran oku Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm kuran ı kerim, Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm peygamber kıssaları,Gelişim Dönemlerine Göre Ölüm ilitam ders soruları, Gelişim Dönemlerine Göre Ölümönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes