๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Ölüm psikolojisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 22 Ocak 2012, 12:08:32



Konu Başlığı: Dini İnanan Ölümle İlgili Tutumlara Etkisi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 22 Ocak 2012, 12:08:32
3- Dini İnanan Ölümle İlgili Tutumlara Etkisi


1- Dindarların Ölümle ilgili Tutumları

Dindar insanlar ölüm problemini şuurlarında daha çok canlı tutma eğilimi göstermekte ve ölümle ilgili daha berrak ha­tıralara sahip olmaktadırlar. Onlar hem daha erken yaşlarda hem de daha açık bir şekilde ölümle ilgili düşüncelere sahiptir­ler. Ölüm konusunda daha duygusaldırlar ve bu konuda daha rahat düşünmektedirler. İnanan insanlar, bu problemi âhiret ha­yatına daha çok önem vererek ve onun üzerinde daha çok dura­rak halletmeye çalışmaktadırlar [931].

İnanan insan, inandığı dinin ölümü yorumlamasına dayanarak, ona inancına göre bir mâna vermektedir. Mesela müslüman bir insan için ölüm ve hayat, Allah Teala'nın kimin daha iyi amel ettiğini tespit etmek amacıyla yarattığı iki fenomendir [932]. İnanan insanların, ölümü dinî hayatlarına ivme kazandıran bir şey olarak algılamaları, duygusal olarak ondan hiç etkilenmedikleri mânasına gelmez. Elbette duygusal bir varlık olan insanın, ister dinî bir inanca sahip olsun ister olmasın, ölüm olayını algılayışında muhakkak duygularının da büyük etkisi olacaktır,  Ölüm, sevenleri bir daha bu dünyada kavuşmamasına ayırmaktadır ve muhakkak bir hüzün yaratmaktadır. Mesela Hz. Peygamber bile, oğlunun ölümünden dolayı hüzünlenmiştir. [933] Ancak düşünsel bazda ölümle ilgili kalıcı bir tutumun gelişmesi, daha çok fikir düzeyinde gerçekleşmekte ve bu konuda inanan insana, inandığı dinin dogmaları bir yol göstermektedir. İnananlar ölümü, Allah'ın tabiata koyduğu kanunlardan biri olarak değerlendirerek, dinî ve dünyevi hayatlarını şekillendirmede on­dan istifade etmeye çalışmaktadırlar. Mesela Hz. Ömer'in yüzüğünde “Ya Ömer! Sana vaiz ve nasihatçı olarak ölüm yeter” yaz­dırdığı rivayet edilmektedir. [934]

İslâm'ın ölüm karşısında sergilenmesini istediği tutum, ilahi bir karakter sergilemektedir. Şöyleki Hz. Peygamber, her­hangi bir ölüm haberini alan birisine:

“Biz Allah'ın kuluyuz. O'ndan geldik yine O'na döneceğiz” [935] ayetini okumasını tavsi­ye etmiş, ölüm karşısında metin olmak gerektiğini vurgulaya­rak, buradan dinî inanca gitmek istemiştir. Bu tutum esasen ki­şinin kendi ölümü sözkonusu olduğunda da sergilenmesi .isteni­len tutumdur. Zira İslâm dini, ölüm olayını Allah'tan gelen ru­hun, öte aleme intikal etmek suretiyle yine O'na dönmesi olarak değerlendirmiş, inananların kendi ölümlerini bu minval üzere değerlendirmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Necip Fazıl Kısakürek de inanan insanların ölüm karşısında sergilemeleri gereken tavrı, şu mısralarda dile getirmiştir;

Ölüm güzel şey, budur perde arkasından haber

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber [936].

Esasen inananların ölümden korkmamaları gerektiği, bazı ayetlerle de vurgulanmıştır. Mesela,
“Şüphesiz Rabbimiz Al­lah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine me­lekler iner. Onlara korkmayın, endişelenmeyin. Size vaad olu­nan cennetle sevinin derler” [937] ayetiyle, inananlar için ölüm olayının çok zor olmayacağı vurgulanmıştır.

Dindar insanların kendi aralarında ölüme ilişkin tutumlar hususunda birbirlerinin aynı olduğu söylenemez. Buna göre dindar insanların ölümle ilgili dört değişik tutum içerisinde ol­duğu söylenebilir. Bunlar:

1- Dünyevi şeylere tamamen angaje olup, ölümle hiç ilgi­lenmeyenler. Bunlar dünyevi zevklerden ayrılmak istemezler. Bundan dolayı bu dünyadan ayrılma ile ilgili fikir ve düşünce­ler, onları kederlendirir ve üzer.

2- Kendilerinde Allah şuuru olan fakat ölümle yüzleşme­ye kendilerini hazırlıklı hissetmedikleri için ölüm fikriyle tam olarak uzlaşamayan insanlar. Bu insanlar ölümü istemezler. Çünkü fiillerini düzelterek ölüm veya kıyamet gününe kendile­rini hazırlamak isterler. Böylece belki Rableri de onları görmek­ten hoşnut olabilir. Bununla birlikte bu insanlar için dikkatlerini başka noktalara dağıtmadan ölüme hazırlık yapmak zorunludur.

3- Samimi bir şekilde dindar olanlar. Bunların tevbeleri mükemmeldir. Ölümü severler ve arzu ederler. Hiçbir şey onlar için Rableriyle buluşmaktan daha güzel değildir. Bunlar için ölüm zamanı buluşma zamanıdır. Bunlar her zaman bu anı ha­tırlarlar ve hiçbir zaman onu unutmazlar. Bunlar samimi bir şe­kilde erken ölmeyi isteyen insanlardır.

4- Allah'ın iradesi (memnuniyeti) hariç hiçbirşeyi isteme­yenler ise, inananlar arasında son ve en ileri kategoriyi oluştu­rur. Onlar kişisel iradelerine göre ne ölümü ne de hayatı isterler, Allah'a olan aşklarıyla birlikte, sadece O'nu hoşnut etmek arzu­sundadırlar. Bununla birlikte ölümü hatırlamak, bütün durum­larda Allah şuurunun bir işaretidir. Böylece bu kişilerde ölümün hatırlanması, hayatın rahatlığını kesecek, lezzetleri yok edecek ve dünyevi uğraşlar içine dalan insanları bundan bir dereceye kadar sakındıracaktır [938].

Netice olarak ölümü hayatın temel gayesi olarak gören inanan insanlar [939], bir gün ölecekleri gerçeğini şuurlarının bir köşesinde canlı tutarak zevk ve metanetle yaşayabilmenin imkanını araştırırlar. Onlara göre ölümün berisindeki ve ötesindeki hayat birbirlerini tamamlayan iki unsur olarak görülür. Nitekim onlar kendilerini nihayetsiz bir istikbalin yolcuları olarak görürler [940]


[931] Bk. Alexander-Adlerstein, Death and Religion, s. 281.

[932] Bk. Mülk: 67/2.

[933] Bk. Buharii, Sahih, Cenâiz, 42.

[934] Bk. Zebidi, Tecrid-i Sarih Tercemesi, Çev. Kamil Miras, D.l.B. Yayınları, Ankara 1979, c.IV, s. 288 (dipnot).

[935] Bk. Bakara: 2/56.

[936] Bk. Kısakürek, Çile, s. 151.

[937] Bk. Fussilet: 41/30

[938] Bk. Khawaja, The Spectacle of Death, s. 9-11.

[939] Krş. Gottlıeb, Modern Art and Death, s. 185

[940] Krş. Bilge, Metabiyoloji, s. 290. Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 265-268.