> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Ölüm psikolojisi > Çağdaş Dünyada Ölüm
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çağdaş Dünyada Ölüm  (Okunma Sayısı 2444 defa)
23 Ocak 2012, 10:25:30
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 23 Ocak 2012, 10:25:30 »



IV. Çağdaş Dünyada Ölüm


Tabiata bu denli hakim olan, her türlü engeli aşabilen, türlü sorunlara çözüm getirebilen çağımız insanı, ölüm karşısın­da tamamen güçsüz durumdadır. O, ölümü erteleyebilir, fiziki ağrıları yokedebilir, onu rasyonalize edebilir veya doğal varlığını yadsıyabilir fakat ondan asla kaçamaz [207]. Çağdaş batı kültürünün Amerikan kültürüyle çoğu noktalarda birbiriyle paralellik arzetmesiyle birlikte, ölümle ilgili tutumların değişmesinde Amerikan kültürünün daha etkili olduğu kabul edilmektedir. Bu durumu da dikkate alarak Çağdaş batı ve Amerikan toplum­larının ölüme ilişkin tutumlarını değerlendirecek olursak şunla­rı söyleyebiliriz.

Çağdaş batı toplumunun ölüme ilişkin tutumlarının, mazisiyle bir kopukluk içerisinde olduğu, çoğu araştırmacı tarafın­dan kabul edilen bir husustur.  Şöyleki, batılıların mazisinde ölüm, özellikle tuğ ve bayraklarla donatılmış kortejlerde, cenaze töreninin Barok protokolünde, yas giysilerinde, mezarlıkların yayılmasında, mezarlara yapılan ziyaretlerde ve anı kültünde he­men hemen her yerde vardı. Bugün sanayi toplumunda getiri­len yasak ise, ölümü isimsiz bir şey haline getirmiştir. Konfor­dan sarhoş olan bir toplumun yeni tutumu, ölümle ilgili eski tutumuna hiç benzememektedir. Zira, geçmişte hiçbir dönemde bu kadar çok tüketim malına sahip olmayan batı toplumu, hiç­bir zaman ölüm karşısında bu kadar donanımsız olmamış, “ölü­me karşı hile yapmak” için hiç bu kadar uğraşmamıştır [208]. Hal­buki ortaçağ Avrupa'sında insanlar, ölümlerini sezdikleri zaman ölüme karşı bir direnme veya reddetme tutumu içerisine girmeyip, hazırlıklar yaparak aileleri içinde ölürlerdi. Ölmekte olanın odası, serbestçe gezilen bir kamusal alan durumunda idi ve bu dönemde ölümle ilgili en büyük korku kaynağı, yalnız ve tek başına ölmekti [209].

Çağdaş dünyada ise ölüm yalnızlaştırılmış ve insanî olma­yan bir duruma getirilmiştir. Çünkü hastalar çoğunlukla ailevi çevrelerinden alınarak, acil durum odalarına atılmaktadırlar. Dinlenmeye, rahata ve eski anılarını hatırlamaya ihtiyacı olan hasta, bir sedyeye konmakta, ambulans sireninin sesine taham­müle ve hastane kapısına gelmeye zorlanmaktadır. Hastanede kendisine bir eşya gibi davranılmakta, çoğu kararlar kendi fikri sorulmadan alınmaktadır. Bu duruma isyan etmeye kalkışsa da fazla bir şey yapamamakta, neticede üzerinde yoğun tedaviler uygulanarak bir araştırma ve mâli yatırım objesi durumuna so­kulmaktadır [210]. Nitekim batı dünyasında ölümlerin %80'i bir kamu kurumunda veya özel bir kurumda gerçekleşmektedir [211].

Batı dünyasında ölüm toplumsal olmaktan çıkmıştır. Çünkü can çekişen birisinin yanında durmak, ölünün temizliği­ni yapmak, cesedi beklemek, uzun süre başsağlığı dileklerini kabul etmek vb. gibi şeyler, ölü yakınlarının yapmak istemediği şeyler haline gelmiştir. Bunları yapmak istemeyen ölü yakınları, bunların kendi yerlerine yapılması için para ödemektedir. Bu iş­lerle uğraşan kurumlar oluşmuş, bunun sonucu olarak Amerika'da olduğu gibi insanlara “sessiz sedasız ölmeleri” için yardım eden, böylece ailenin kusurlarım örtbas eden yeni meslekler (tanatopraksi) ortaya çıkmış ve bu andan itibaren ölüm, verimlili­ğin hedeflendiği bir işletme problemi haline gelmiştir. Evinde fakat özellikle hastanede ölmek üzere olan kişi, can çekişir, son­ra hazırlıksız olarak gizlilik içinde hatta diğerlerinin haberi ol­madan tek başına ölür. Gizli ve tanıksız olaylar sanki ölüm yokmuş gibi gelişir. İnsanlara gizlice ölmelerinden dolayı minnettar kalınır, bağırır veya çok şikayetlenirlerse, bu yüzden onlara kızılır. [212] Bugünün Fransızı, ölümün anlamsızlığını, cıvıklığını, bayağılığını, büyüklük ve soyluluktan yoksunluğunu anlatmak için “Sığırca veya inekçe ölüm” gibi kaba bir kelimeyi ölüme sı­fat yapmıştır. Zira Fransız edebiyatında ölüm, sığır görünüşlü­dür. Mesela son devir Fransız edebiyatında özellikle savaşlar için kullanılan şu sözler dikkat çekicidir;

“Ah azizim! Bu dünya sizi temin ederim ki, koskoca bir mezbahadır” [213].

Batı toplumları, genelde hastalığın gizlenmesine çalışarak insanın ölüm haberdarlığını izale etmeye çalışmaktadır. Böyle bir uygulama iki şekilde etkili olabilir. Birincisi; insanlar günlük realitelerden soyutlandıkları zaman ölümden daha çok korkabilirler. Zira o zaman ölüm, ard arda gelen tabiat olaylarından ayrılmış, garip ve yabancı.bir fenomen haline gelir. İkinci, olarak; ölüm süreciyle ilgili düzenli olaylara karşı mesafe koymak, aynı zamanda insanın ölüm sezgisiyle ilgili duygusal bilinciyle de araya bir mesafe koymak anlamına gelmektedir. [214]

Sekülerleşmiş insanlar, ölüm hakkında çok az düşünürler. Fakat gerçekte hayatın geçiciliği, yani insanın fâni olması, mo­dern zihinlerin ön planında uğursuz bir hayalet gibi belirmekte­dir. Batı- insanı, devamlı ölümün kaçınılmazlığı içinde yaşamak­ta, zihni korkunç bir toptan yokolma ihtimaliyle aşındırılmış, bu büyük ayrılığın ötesinde onu bekleyen şeylere karşı koruma­sız durumdadır. Bu bağlamda modern insanın ölüm karşısında­ki sabit fikirlerinin oluşmasına, ekzistansiyal analizlerin katkıda bulunduğunu da ayrıca belirtmek gerekir [215].

Batılı insan, ölümden daha ziyade yaşama önem vermek­tedir. Ona göre hayatın niteliği, ölümün son olmasından daha önemlidir [216]. Genelde ölümü biyolojik bir olay olarak gören ve bir yokluk olarak değerlendiren modern insan [217] cinsellik ve aşk ilişkilerine aşırı derecede önem vererek, ölümü şuurdan uzaklaştırmaya çalışmaktadır [218]. Fakat böyle bir eğilimin ölüm kaygısını azaltıp azaltmayacağı konusu yeterince açık değil­dir [219]. Nitekim bazı araştırmacılara göre batı toplumu, ölüm gerçeğinin doğru bir şekilde değerlendirerek engeller durumda­dır. Bu tutumun, insanların ölümü doğru bir şekilde değer­lendirerek onun ortaya çıkaracağı dehşet ve belirsizliği azaltma­ya katkıda bulunmaktan ziyade, onları ölümden dehşete düşü­ren “bumerang” etkisini büyüten bir ikilem yarattığı kabul edil­mektedir.  [220].

Ölüm hayatın en temel gerçeklerinden biri olmasına rağ­men, batı kültüründe insanların fikir ve aksiyonlarının çoğuna onunla ilgili kamuflaj ve kaçınmalar hakim durumdadır. Ölüm konusu, insanın şuurunun dışında ve nazik bir sohbet konusu olarak tutulmaya çalışılmaktadır. Hatta ölüm ve ölme kelimeleri, günlük dilde bunların yerine kullanılan daha hafif kelimelerle çoğunlukla kamufle edilmektedir. İngiliz antropolog G. Gorer, Viktorian döneminde seksin olduğu gibi, bugünün batısında ölümün ağza alınmaz bir kelime olduğunu bildirmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi batı düşüncesi tarihinde felsefi olarak ölüm, hayat sürecinin tabii bir sonu, dinî olarak da bedenin çü­rümesi ve yeni hayatın başlangıcı olarak değerlendirilmiştir. Marcuse'ye göre bu iki zıt kutuptan iki zıt ahlak sistemi türeti­lebilir. Şöyleki, ölüme karşı olan tutumlar bir taraftan kaçınıl­mazın septik ve stoik (şüpheci ve stoacı, sevinç ve kedere karşı kayıtsız) kabulü veya hatta ölüm düşüncesinin hayatla bastırılmasını ifade ederken, diğer taraftan hayata mâna veren şey ola­rak ölümün yüceltilmesi veya insan hayatının gerçeğine hazır­lanması mânasını da ifade etmektedir [221].

Çoğu araştırmacıya göre yadsıma ve kaçınma tutumu, ölüme karşı Amerikan toplumunun çoğunluğunun karakteristik özelliğidir [222] ve çoğu Amerikalının ölüme karşı baskın şuur ha­li, onu red veya inkar şeklindedir. [223] Araştırmacılara göre bu şuur halini, ölmekte olan hastalarla ilgilenen doktorlarda bile görmek mümkündür, Zira doktorların çoğu ölmekte olan hasta­lara gereğince yardımcı olamamaktadır. Üstelik doktorlar diğer insanlara nispeten ölümü en çok yadsıyan gruptur. Hastanede çalışan doktorlar ve diğer sağlık personeli, incitme ve tedirgin etme kaygısıyla ölmekte olan hastalarla konuşmaktan genellikle kaçınmaktadır. Oysa ölümü yaklaşan hastaların, ölüme gidişleri­nin ammsatılmasmdan kaçınmak bir yana, çoğu kez tartışmaya istekli oldukları bilinmektedir. Mesela bir doktor olan Kübler Ross, ölmekte olan 200 hastadan sadece dördünün kendisiyle görüşmeyi reddettiğini ve görüşmeyi kabul edenlerin hiçbirinin olumsuz bir tepkide bulunmadığını bildirmiştir. Buna karşılık hastane personeli, onun bu hastalarla görüşme yapmasını hoş karşılamamış ve hatta bazıları yapılan araştırmayı insanca bul­madıklarını öfkeli bir üslupla dile getirmişlerdir. Bu gözlemler, hastane personelinin kendi ölümlerine ilişkin kaygılarının bir yansıması olarak değerlendirilmiştir [224].

Yine Amerikan toplumu, gençliğe ve geleceği yönelik bir toplum olduğundan, bu toplumda yaşlıya saygı kavramı yoktur ve hatta Amerikanların ölümle ilgili taziye bildirecek kalıplaşmış bir ifadeleri bile bulunmamaktadır. “Üzgünüm” ifadesi, aynı za­manda “affedersiniz” mânasına da geldiği için, yaygın olarak kullanılmasına rağmen, taziye ifade etmek konusunda yetersiz kalmaktadır. Günümüz Amerika'sında ölüm, hemen hemen hiç konuşulmaz ve evinde kendi döşeğinde ölen kimselere nadir rastlanır. Hasta hemen hastaneye kaldırılır ve ölüm belirtisi gös­teriyorsa, “ölmesi beklenen hastalar odası”na konarak ölmesi beklenir, öldükten sonra da cenaze işleriyle uzmanlaşmış bir şirket tarafından defnedilir. Ancak kimsesizlerin cenazeleri bu şirketlerin aracılığı olmadan kaldırılır.  [225]

Modern toplumlar, bürokratik düzenlemelerle ölüm olayı­nı denetim altına almışlardır. Zira son iki nesilde Amerika'da ölümle ilgili deneyimler dramatik bir şekilde değişmiştir. Nitekim batıda olduğu gibi Amerika'da da daha birkaç kuşak önce insanlar, evlerinde ölüyorlar ve hemen hemen herkes, ölü­me genellikle evinde veya yakın ilişkide bulunduğu birisinin evinde (kardeşlerinin, anne veya babasının ölümüne) şahit olu­yordu. Bugün yaşlılar yurdu ve hastaneler, ileri derecede hasta olanlarla ilgilenmekte ve ölüm bunalımlarıyla uğ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çağdaş Dünyada Ölüm
« Posted on: 19 Nisan 2024, 12:39:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çağdaş Dünyada Ölüm rüya tabiri,Çağdaş Dünyada Ölüm mekke canlı, Çağdaş Dünyada Ölüm kabe canlı yayın, Çağdaş Dünyada Ölüm Üç boyutlu kuran oku Çağdaş Dünyada Ölüm kuran ı kerim, Çağdaş Dünyada Ölüm peygamber kıssaları,Çağdaş Dünyada Ölüm ilitam ders soruları, Çağdaş Dünyada Ölümönlisans arapça,
Logged
13 Nisan 2015, 02:09:07
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 13 Nisan 2015, 02:09:07 »

Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan Saniye abla.Ölüm çağdaş dünyada acılardan kurtulmaktır.Rahatlığa ermekdir...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes