๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 04 Haziran 2009, 15:08:16



Konu Başlığı: Vazife yaz tembelliğine yenilmesin
Gönderen: Zehibe üzerinde 04 Haziran 2009, 15:08:16
(http://www.risalehaber.com/images/news/58344.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Aziz sıddık kardeşlerim,


Bu yaz mevsimi, gaflet zamanı ve derd-i maişet meşgalesi hengamı ve şuhur-u selasenin çok sevaplı ibadet vakti ve zemin yüzündeki fırtınaların silahla değil, diplomatlıkla çarpışmaları zamanı olduğu cihetle, gayet kuvvetli bir metanet ve vazife-i nuriye-i kudsiyede bir sebat olmazsa, Risale-i Nur'un hizmeti zararına bir atalet, bir fütur ve tevakkuf başlar.

Aziz kardeşlerim, siz kat i biliniz ki, Risale-i Nur ve şakirtlerinin meşgul oldukları vazife, ru-yi zemindeki bütün muazzam mesailden daha büyüktür. Onun için, dünyevi merak aver meselelere bakıp, vazife-i bakiyenizde fütur getirmeyiniz. Meyvenin Dördüncü Meselesini çok defa okuyunuz; kuvve-i maneviyeniz kırılmasın.

Evet, ehl-i dünyanın bütün muazzam meseleleri, fani hayatta zalimane olan düstur-u cidal dairesinde, gaddarane, merhametsiz ve mukaddesat-ı diniyeyi dünyaya feda etmek cihetiyle, kader-i İlahi, onların o cinayetleri içinde, onlara bir manevi cehennem veriyor. Risale-i Nur ve şakirtlerinin çalıştıkları ve vazifedar oldukları fani hayata bedel, baki hayata perde olan ölümü ve hayat-ı dünyeviyenin perestişkarlarına gayet dehşetli ecel celladının, hayat-ı ebediyeye birer perde ve ehl-i imanın saadet-i ebediyelerine birer vesile olduğunu, iki kere iki dört eder derecesinde kat i ispat etmektedir. Şimdiye kadar o hakikati göstermişiz.

Elhasıl: Ehl-i dalalet, muvakkat hayata karşı mücadele ediyorlar. Bizler, ölüme karşı nur-u Kur'ân ile cidaldeyiz. Onların en büyük meselesi-muvakkat olduğu için-bizim meselemizin en küçüğüne-bekaya baktığı için-mukabil gelmiyor. Madem onlar divanelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz, neden kudsi vazifemizin zararına onların küçük meselelerinimerakla takip ediyoruz?

Bu ayet “Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar veremez.” (Maide Sûresi: 105.) -1- ve usul-ü İslamiyetin ehemmiyetli bir düsturu olan “zarara rızası ile girenin lehinde bakılmaz” yani, "Başkasının dalaleti sizin hidayetinize zarar etmez; sizler, lüzumsuz onların dalaletleriyle meşgul olmayasınız"; düsturun manası: "Zarara kendi razı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz."

Madem bu ayet ve bu düstur, bizi, zarara bilerek razı olanlara acımaktan men ediyor; biz de bütün kuvvetimiz ve merakımızla, vaktimizi kudsi vazifeye hasretmeliyiz. Onun haricindekileri malayani bilip, vaktimizi zayi etmemeliyiz. Çünkü elimizde nur var, topuz yoktur. Biz tecavüz edemeyiz. Bize tecavüz edilse, nur gösteririz. Vaziyetimiz bir nevi nurani müdafaadır.

Bu tetimmenin yazılmasının sebeplerinden birisi:
Risale-i Nur'un bir talebesini tecrübe ettim. Acaba bu heyecan, şimdiki siyasete karşı ne fikirdedir diye, Boğazlar hakkında bir boşboğazlığı münasebetiyle bir iki şey sordum. Baktım, alakadarane ve bilerek cevap verdi. Kalben, "Yazık!" dedim. "Bu vazife-i nuriyede zararı olacak." Sonra şiddetle ikaz ettim.

”Şeytandan ve siyasetten Allah a sığınırım” bir düsturumuz vardır. Eğer insanlara acıyorsan, geçmiş düstur onlara merhamete liyakatini selb ediyor. Cennet adamlar istediği gibi, Cehennem de adam ister. (Emirdağ L. Sh. 42)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
GAFLET : Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık; nefsine uyarak Allah'ı ve emirlerini unutmak.
DERD-İ MAÎŞET : Geçim sıkıntısı.
MEŞGALE : İş, meşguliyet.
HENGÂM : An, zaman, vakit, sıra, çağ.
ŞUHÛR-I SELÂSE : Üç aylar; Receb, Şaban ve Ramazan ayları.
METÂNET : Kararlılık, dayanıklılık, sağlamlık.
VAZİFE-İ NURİYE-İ KUTSİYE : Risâle-i Nurun kudsi temiz hizmeti.
SEBAT : Dayanmak, kararlı olmak.
FÜTUR : Yeis. Ümidsizlik. Usanç. * Zaaf. * Keder, gam. * Gevşeklik.
TEVAKKUF : Durma, duraklama
ŞÂKİRT : Talebe, yardımcı.
MEŞGUL : (Şugl. den) Bir işle uğraşan.
RÛY-İ ZEMİN : Yeryüzü.
MESÂİL : Meseleler.işler
MERAKÂVER : Merak verici, düşündürücü.
VAZİFE-İ BÂKİYE : Daimi vazifeler. Ahiretle ilgili vazifeler.
DÜSTUR-U CİDAL : Mücadel kaidesi. Hayat bir mücadeledir kuralı
GADDARÂNE : Zâlimcesine, hiddet ederek.
FÂNÎ : Geçiçi, sonu olan, son bulan.
BÂKÎ : Ebedî, dâimî, sonu gelmez, ölmez, sonsuz.
PERESTİŞKÂR : İbâdet edercesine seven, çok ileri sevgi ve hürmet besleyen.
SAADET-İ EBEDİYE : Dâimî saadet; Cennet hayatı, ebedî mutluluk.
ELHÂSIL : Kısacası, netice olarak, özetle.
MUVAKKAT : Geçici; kısa bir zaman, vakitli, fâni.
CİDÂL : Sözle mücâdele, ateşli konuşma; muhârebe; cenk; kavga, mücadele, çarpışma, çekişme.
DÎVÂNE : Aklı başında olmayan, deli.
MÂLÂYÂNÎ : Mânâsız, faydasız, boş şey.
ZÂYİ : Elden çıkan, kaybolan, zarar, ziyan, kayıp.
TECÂVÜZ : Haddini aşma; söz veya hareketle ileri gitme, saldırma.
MÜDÂFAA : Savunma.
TETİMME : Tamam etme, tamamlama, ek.
DÜSTUR : Kaide, prensip, ölçü, ayar.
LİYÂKAT : Lâyık olmak, iktidar, ehliyet.
SELB : Zorla alma, kapma, ortadan kaldırma, giderme, izâle.