> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri  (Okunma Sayısı 547 defa)
13 Ekim 2010, 18:12:05
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 13 Ekim 2010, 18:12:05 »



Risale-i Nur’un Kur’ân Tefsirindeki Yeri


Bedîüzzaman milletin fikrî seviyesizliklerle sürüm sürüm yaşadığı ve içtimâî dertlerin birer buhran hâlini aldığı, her tarafta İslâmî ve millî değerlerin enkaz enkaz üstüne yıkılıp gittiği ifritten bir dönemin, düşünen, çareler arayan, teşhis ve tespitlerde bulunan sonra da bu rahatsızlıklara reçeteler sunan bir hekimi olmuştu.


Bu makalede Bediüzzaman Said Nursi'nin (rh.a) Risale-i Nur Külliyatı'nın, Kur'ân Tefsiri bakımından yerini özetlemeye çalışacağım. Bu konuda gelen başlıca soruları şöylece sıralayabiliriz:

Said Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatı'nın bir tefsir olduğu söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Tefsir, Kur'ân-ı Kerim'in lafızlarından kastedilen mânâları beşer takati ölçüsünde açıklamak, demektir. Kur'ân'ın en yetkili müfessiri, Hz. Peygamber'dir (a.s.). "Sana da, ey Resûlüm, bu Zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." (Nahl sûresi, 16/44) ayeti bunu açıkça belirtir. Onun Kur'ân hakkında üç mühim görevi vardı:

1- Tebliğ
2- Tebyin (açıklama)
3- Tatbik.


Hz. Peygamber (a.s.) Kur'ân'daki mücmelleri açıklamış, müşkilleri gidermiş, çok genel olan hükümleri sınırlandırmış (umumu tahsis etmiş), sorular üzerine cevap sadedinde bazen vahiy gelmiş, bazen kendisi açıklama yapmış, ondaki hükümlerin nasıl tatbik edileceğini göstermiştir.

Ashab-ı Kiram, Kur'ân'ın muayyen ayetlerinin açıklanmasına ihtiyaç duyar, Peygamber Efendimiz'in açıklamalarıyla maksatlarına erişirlerdi. İlerleyen asırlarda Müslümanların açıklanmasına ihtiyaç duydukları ayetlerin sayısı arttı. Hicri 2. ve 3. asırda yazılmış tefsirlere bakarsak, sûre ve sûre içinde ayet sırasının gözetildiğini, fakat ayetlerin ekserisi hakkında herhangi bir açıklama veya rivayet yerleştirilmediğini görürüz. Ancak 3. asrın sonlarında bütün ayetlerin tefsir edilmeye başlandığına şahit oluyoruz. Bu alanda elimizde olan ilk eser, Taberi'nin (v. 310/923) tefsiridir. Bu tarz devam ederken, bazı tefsirciler, muayyen konular hakkında tefsir yapmayı faydalı bulmuşlardır. Zira aslında her müfessirin 6200 küsur ayeti yeniden tefsir etmesine ihtiyaç da yoktur. O, kendi zamanının ihtiyaçlarını gidermeye öncelik vermeli, bunlara ihtimam göstermelidir. Bu konudaki ayetleri özellikle ve ayrıntılı olarak açıklamalıdır. Bunun dışında kalan pek geniş alanı, başka müfessirlerin eserlerine havale etmelidir.

Bu ihtiyaç diğer taraftan, dinî ilimlerin öğretiminin zayıfladığı, insanların himmetlerinin ve dinî ilimlere ayırabildikleri zamanın azaldığı bir dönemde, işe en sağlam yerinden başlamayı gerektiriyordu. İşte Üstad Bediüzzaman'ın tefsiri, dinin temeli olan; Allah Teâlanın varlığı, birliği, sıfatları, melekler, kitaplar, nübüvvet, vahiy, ahiret hayatı gibi meselelerde, güçlü açıklamalar yapmıştır. Bunları yaparken, diğer tefsirlerdeki gibi farklı kıraat vecihleri, esbab-ı nüzul, i'rab, lügat, belağat özellikleri, fıkhi hükümler vb. yönleri açıklamamıştır. Bu konular önemsiz olduğundan değil, onları, bu hususta ayrıntılı açıklamaların bulunduğu geniş tefsirlere havale ettiğinden ötürü böyle yapmıştır.

Kur'ân'ın tefsirini, başlıca ikiye ayırma görüşü İmam Gazali, İbn Kayyim ve Muhammed Abduh gibi zatlar tarafından da vurgulanmıştır. İşte Risale-i nur, "manevî tefsir" kabilindendir. Manevî tefsir bazılarının zannettiği üzere, "işârî tefsir, tasavvufî te'vil" demek olmayıp, lafızdan çok, mânâyı esas alan, mânâları anlatmaya yönelen tefsir tarzıdır. Üstad Bediüzzaman: "Risale-i nur, Kur'ân'ın çok kuvvetli, hakiki bir tefsiridir" der. Bazı dikkatsizler bunun ne mânâya geldiğini bilmediklerinden o, şöyle bir açıklama ihtiyacı hisseder: "Tefsir iki kısımdır: Birisi, malum tefsirlerdir ki, Kur'ân'ın ibaresini, kelime ve cümlelerinin mânâlarını beyan, izah ve ispat ederler. İkinci kısım tefsir ise, Kur'ân'ın imanî hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan, ispat ve izah eder. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Zahir malum tefsirler, bu kısmı bazen mücmel (çok kısa) bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannit feylesofları susturan bir manevî tefsirdir"1

Bir misal verelim: Besmele-i şerifeyi tefsir eden mutad tefsirler "isim" kelimesinin mânâları, etimolojisi, "ba" edatının işlevleri, Besmele'nin sûre başlarındaki hükmü, Fâtiha'nın başındaki besmeleyi namazlarda okumanın hükmü, rahman ve rahim isimlerinin anlamları gibi konularda bilgi verirler. Bu bilgiler, bir evin binası durumundadır. Fakat o binadan tam yararlanabilmek için evde bulunması gereken eşya ve yiyecek gerekir ki bunlar da manevî tefsir mesabesindedir. Risale-i Nur, Sözler kitabının ‘Birinci Söz'ü ve makam münasebetiyle onun peşine konulan bir parçada, Besmele'nin insana gerçek kimliğini verdiğini, onu dünyada Yüce Yaratıcı'nın vazifelendirdiği bir müfettiş makamına yükselttiğini, bu manevi enerji kablosu ile insanı sonsuz kudret sahibine bağlayarak ona muazzam bir enerji kaynağı ve şahsi gücünden binlerce defa fazla bir güç kazandırdığını, kâinatı şenlendiren ve bütün yaratıkları insana âmade kılan sırrın "rahmet" olduğunu, koyun, inek gibi hayvanların da "Bismillah" diyerek rahmet feyzinden bir süt çeşmesi hâline geldiğini, bahçelerin, bostanların "Bismillah" diyerek hadsiz sebze ve meyveleri içinde pişirdiğini, kâinatı dolduran o rahmete ulaşmanın yolunun "Rahmeten lilâlemin" olan Hz. Peygamber (aleyhisselam)'ın terbiyesine girmek olduğunu anlatır. Başka çok örneklerden biri de Lem'alar kitabından ‘Birinci Lem'a'dır: Hz. Yunus'un (a.s.) denizde balık tarafından yutulması zahiri bir hadisedir. Fakat bu gerçekten hareket ederek her birimizin ondan daha müşkil durumda olduğumuzu, balığın onu yuttuğu gibi nefs-i emmâremizin de bizi yutup ihtiraslarımıza hapsettiğini, dalgalı dünya denizinde boğulmamak için, balığı bir denizaltı gemisi gibi bize hizmet ettirecek bir hale getirebilmemiz için Hz. Yunus gibi tam bir teslimiyetle Yüce Rabbimize sığınmamız gerektiğini vb. dersleri güzelce anlatarak bu kıssayı nasıl okumamız lazım geldiğini bildirir.
Bu tarz tefsire duyulan ihtiyacın da hayli fazla olduğunu, ayrıca geniş kitlelerin bunu daha kolayca anladıklarını söylemeye hacet yoktur.

Risale-i Nur'un Kur'ân'dan mülhem olduğu öne sürülüyor, ne dersiniz?


Bu Külliyatın müellifi, eserini yazarken yanında Kur'ân-ı Hakîm'den başka kaynak bulunmuyordu. Bazen bir konudaki ayetleri derinden derine tefekkür eder, onları tekrar tekrar okur, her tekrarında yeni yeni feyizler alır, sonra Kur'ân'dan mülhem olarak süratli bir şekilde o konuyu açıklar, yanındaki talebelerine yazdırırdı. Bu eserleri şahsının malı olarak düşünmediğinden, fazileti Kur'ân'a râci olup Kur'ân hakikatlerine hizmet ettiğinden, bunların ehemmiyetini belirtir, insanların bu eserleri dikkatli bir şekilde okumalarını tavsiye ederdi. O şöyle diyor: "Manevî bir elektrik olan Risale-i Nur dahi, ne şarkın malumatından ve ne de garbın felsefe ve fünûnundan iktibas edilmiş bir nur değildir. Daha doğrusu, semavi olan Kur'ân'ın şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebesinden iktibas edilmiştir."2 Üstad'a göre Risale-i Nur'un Kur'ân'dan mülhem olduğunun şu gibi delilleri vardır: Üstün ikna kabiliyeti, farklı seviyedeki insanlara hitap edip herkesin kendi durumuna göre yararlanmasını sağlaması, muhtevasının zenginliği, müellifin adeta bir yerden okuyormuşçasına süratle söylemesi, söylediğinin yanındaki talebeler tarafından hızla yazıya geçirilmesi, külliyatın, müellifinin havsalasının çok ötesinde bir genişliğe sahip olması. Bu Külliyat, getirdiği misaller ve diğer bazı özellikleriyle derin hakikatleri sade insanlara bile anlatır. Halbuki o gerçekleri, büyük âlimler bile "anlaşılmaz ve anlatılamaz" deyip, değil geniş kitleye, ilim bakımından yüksek seviyedeki insanlara bile anlatamazken, Risale-i Nur etkili ve duygulu bir şekilde anlatır. Demek, Risale-i Nurdaki sühulet-i beyan (kolay anlatım), şüphe yok ki ilahi inayet eseridir ve onun müellifinin hüneri olamaz.3 Şunu unutmayalım ki Kur'ân-ı Hakîm Allah Teâlanın, bal arısına ve sair hayvanlara bile ilham ettiğini, Allah'ın kelimelerinin tükenmek bilmediğini bildirir. Kendisini Kur'ân'a veren bir mü'minin, onun "tükenmek bilmeyen bedî mânâlarına" mülhem olmasında yadırganacak bir taraf bulunamaz. Sıradan insanların bile, iradeleriyle olmayan bazı durumlar hakkında "kalbime doğdu", "içime doğdu" tabirlerini kullandıklarını çokça görürüz.

Risale-i Nur'un, Kur'ân anlayışına getirdiği bir yenilikten bahsedilebilir mi?

Risale-i Nur'un üzerinde durduğu temel konulardan biri Kur'ân'ın hakkaniyeti, yani gerçeğin ta kendisi olmasıdır. O, insanlara iyice temellendirilmiş bir Kur'ân anlayışı vermeye büyük özen gösterir. Kur'ân'ın klasik tarifi şöyledir: "Allah Teâla tarafından Hz. Muhammed'e (aleyhisselam) vahyedilmiş, tevatürle nakledilmiş, Mushaflarda yazılmış, tilavetiyle ibadet olunan, mu'ciz kelamullahtır." Bu, Kur'ân hakkında belirleyici bir çerçeve çizen mükemmel bir tariftir. Fakat Kur'ân'ın işlevlerini ve ondan nasıl yararlanmak gerektiğini göstermek için o, başka bir tarif daha yapar. Aslında pek teksifî (yoğun) olmakla beraber yine de uzun sayılabilecek bu tarifinden bazı cümleleri (sadeleştirerek) verelim: "Kur'ân, bütün âlemlerin Rabbi sıfatıyla Allah'ın kelamıdır. Kıyamete kadar gelecek bütün insanlara yönelttiği ezeli hutbesidir. Görünen âlemde, görünmeyen gayb âleminin lisanıdır. İslâm medeniyetinin güneşi, temeli ve mimari projesidir. Uhrevi âlemlerin mukaddes haritasıdır, maketidir. İnsanlığın hakiki hikmeti (felsefesi), insanlığı mutluluğa götüren gerçek mürşididir. İnsana hem hüküm ve hukuk kitabı, hem dua ve ibadet kitabı, hem hikmet kitabı, hem fikir kitabı, hem zikir kitabı, hem insanın bütün mane...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:27:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri rüya tabiri,Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri mekke canlı, Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri kabe canlı yayın, Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri Üç boyutlu kuran oku Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri kuran ı kerim, Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri peygamber kıssaları,Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri ilitam ders soruları, Risalei Nur un Kurân tefsirindeki yeri önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes