๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 17 Ekim 2009, 03:00:41



Konu Başlığı: Türkiye’nin Irak’la ittifakı
Gönderen: Zehibe üzerinde 17 Ekim 2009, 03:00:41
(http://www.risalehaber.com/images/news/60957.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Reis-i Cumhura ve Başvekile

Kabir kapısında ve seksen küsur yaşında, birkaç hastalıkla hasta bulunan ve ölüme kendini yakın gören bir biçare garip ihtiyar der ki:

Size iki hakikati beyan ediyorum:

Evvelâ: Sizlerin Pakistan ve Irak'la gayet muvaffakiyetkârâne ittifakını, bu millete kemâl-i samimiyetle, sürûr ve ferah ile kazanmanızı bütün ruh-u canımızla tebrik ediyoruz. Bu ittifakınızı, inşaallah 400 milyon İslâmın sulh-u umumiyesine ve selâmet-i âmmenin teminine kat'î bir mukaddeme olarak ruhumda hissettim. Ve namaz tesbihatındaki kuvvetli bir ihtar ile bunu size yazmaya mecbur kaldım.

Otuz kırk seneden beri dünyayı ve siyaseti terk ettiğim halde, şiddetli bir alâka ile bu ihtar-ı kalbînin sebebi: Elli seneden beri imanı kurtarmak için gayet kısa bir yolu bulan ve Kur'ân'ın bu zamanda bir mucize-i mâneviyesi olan Risale-i Nur'un Arabistan ve Pakistan'da her yerden daha ziyade tesiratı olduğu ve makbul olması, hattâ aldığımız habere göre, mahkemece tesbit edilen miktarın üç misli Risale-i Nur'un talebelerinin o havalide bulunmalarıdır. Bu sır için âhir hayatımda kabir kapısında bu netice-i azîmeyi görmek ve beyan etmeye ruhen mecbur oldum.

Saniyen: Irkçılık fikri, Emevîler zamanında büyük bir tehlike verdiği ve hürriyetin başında "kulüpler" suretinde büyük zararı görülmesi ve Birinci Harb-i Umumîde yine ırkçılığın istimaliyle mübarek kardeş Arapların mücahid Türklere karşı zararı görüldüğü gibi, şimdi de uhuvvet-i İslâmiyeye karşı istimal edilebilir ve istirahat-i umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeye çalıştıklarına emareler görünüyor. Halbuki, menfî hareketle başkasının zararıyla beslenmek ırkçılığın seciye-i fıtrîsi olduğu halde, evvelâ başta Türk milleti dünyanın her tarafında Müslüman olduğundan onların ırkçılıkları İslâmiyetle mezc olmuş, kabil-i tefrik değil. Türk, Müslüman demektir. Hattâ Müslüman olmayan kısmı, Türklükten de çıkmışlar. Türk gibi Araplarda da Araplık ve Arap milliyeti İslâmiyetle mezcolmuş ve olmak lâzımdır. Hakikî milliyetleri İslâmiyettir. O kâfidir. Irkçılık, bütün bütün bir tehlike-i azîmdir.

Sizin bu defaki Irak ve Pakistan'la pek kıymettar ittifakınız, inşaallah bu tehlikeli ırkçılığın zararını def edecek ve dört beş milyon ırkçıların yerine, 400 milyon kardeş Müslümanları ve 800 milyon sulh ve müsalemet-i umumiyeye şiddetle muhtaç Hıristiyan ve sâir dinler sahiplerinin dostluklarını bu vatan milletine kazandırmaya tam bir vesile olacağına ruhuma kanaat geldiğinden, size beyan ediyorum. (Emirdağ L. Sh. 437)
Bediüzzaman Said Nursî

SÖZLÜK:

MUVAFFAKİYET : Allah'ın yardımıyla başarı gösterme. * Ele geçirme, başarma.
SÜRUR : Neşe, sevinç.
SULH-U UMÛMİ : Genel barış.
SELÂMET-İ ÂMME : Umumun selâmeti.
MU'CİZE-İ MÂNEVİYE : Mânevî mu'cize. Mânâ bakımından mu'cize.
MU'CİZE : Benzerini yapmaktan insanların âciz kaldığı şey.
NETİCE-İ AZÎME : Büyük netice.
IRK : Nesil. Zürriyet. Sülâle. * Soy. Kök. Damar.
İSTİMÂL : Kullanma.
EMÂRE : Delil; işaret, belirti, iz.
MENFÎ : Nefyedilmiş, noksan, negatif, müsbetin zıddı, olumsuz.
SECİYE-İ FITRÎ : Yaratılıştan var olan özellikler.
KÁBİL-İ TEFRİK : Ayrılması mümkün.
MEZC : Katma, kaynaştırma, karıştırma, birleştirme.
MÜSÂLEMET-İ UMÛMİYE : Umumun selâmeti; insanlığın barışı.
VESÎLE : Sebep, vasıta, fırsat, bahane.
SÂLİSEN : Üçüncü olarak.
MÜSTEMLEKÂT NÂZIRI : Sömürgeler Bakanı.