๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 22 Ağustos 2010, 20:20:37



Konu Başlığı: Tezahür tecelli ve cilve
Gönderen: Sefil üzerinde 22 Ağustos 2010, 20:20:37
Tezahür, tecelli ve cilve arasında ne gibi bir fark vardır?


Tezahür, “açığa çıkmak, görünmek” manasına gelir. Tecelli ise, “görünme, bilinme, gaybî hakikatlerin kalplerde hissedilir hâle gelmesi.” demektir. “Tecelliden hâsıl olan şeye ise cilve denir.”

Tezahür ve tecelli kelimeleri, çoğu zaman aynı mânâda kullanılırlar.

Tezahürde, gizli olan bir hakikatin açığa çıkması söz konusudur. Tezahürün gerçekleştiği mekâna “mazhar” denilir.

Tecelli ise “gaybî hakikatlerin kalplerde hissedilir hâle gelmesi,” şeklinde tarif edilir ve kalpteki bu tecelliye “cilve” adı verilir. Cilve için, “ârifin gönlünde parlayan ilâhî nur” denilmiştir.

İnsan kalbi gibi, âlemdeki her varlık da, kendi kabiliyetine göre, ilâhî isimlerden birinin veya birkaçının tecelli mahâllidir.

Yakın mânâlar taşıyan ve çoğu kez birbirinin yerine kullanılan bu iki kelime arasındaki ince farkı bir derece ortaya koymak için Nur Külliyatından bir misâl verelim:

“Güneşin bekası onunla değil; belki âyinenin hayatdar parlamasının bekası, güneşin cilvesine tâbidir.” (Mesnevî-i Nuriye)

Bu cümlede güneşin aynadaki aksine cilve denilmiştir. Yani güneş, aynada tecelli etmiş ve onda güneşin nurundan bir cilve meydana gelmiştir. Bu aksin de, kendine göre, bir parlaklığı, bir ısısı vardır.

Öte yandan, meselâ, bir ilmî makalede âlimin o görünmeyen ilmi zahire çıkmış, bilinmiştir. Böylece o yazı, müellifin ilmine, bir bakıma, mazhar olmuştur. Ama o yazının kendisinde, yani harflerinde, mürekkebinde ilimden bir cilve bulunmaz.

Bu yazıda ilmin görünmesi, aynada güneşin görünmesinden çok farklıdır. Bu bir tezahürdür, güneşinki ise bir tecelli, bir cilvedir.

Yine Nur Külliyatında şöyle bir ifade geçer:

“...bir cilve-i kudret-i Rabbaniye olan kuvvet.”

Burada, tabiattaki kuvvetlerin ilâhî kudretten bir cilve taşıdıklarına işaret edilir; aynadaki parıltının güneş ışığından bir cilve taşıması gibi.

Tecelli kelimesi, daha çok, kalb için kullanılır. İlâhî isimlerin ve sıfatların tecellisi en açık bir şekilde insan ruhunda, insan kalbinde görülür. Kâinattaki tecelliler, ona nispetle çok aşağı mertebede kalırlar.

Meselâ, insan ruhunda bir irade sıfatı vardır, işte bu sıfat ilâhî iradenin bir tecellisidir. Her ne kadar bu irade mahluk ise de ve ilâhî iradeyle hiçbir benzerliği bulunmasa da, “bir şeyi dileme kabiliyetine sahip olması” cihetiyle ilâhî iradeden bir cilve taşır.

Aynı şekilde, insan ruhundaki kudret sıfatı, ilâhî kudretin; ilim sıfatı, ilâhî iradenin; görme ve işitme sıfatları da ilâhî görme ve işitmenin birer cilvesine sahip olmuşlardır.

Bu tecellileri müstakil olarak değerlendirdiğimizde, yani onları da bir çiçek, bir yıldız gibi birer mahluk olarak düşündüğümüzde, ALLAH’ın ilâhî sıfatları o tecellilerde kendini göstermiş, bu cihetle o tecelliler aynı zamanda “tezahür” olmuşlardır.

Bu misâlden de anlaşılacağı gibi tecelli ve tezahür arasında çok yakın ilgi vardır. Ama aralarında böyle bir ince fark da bulunmaktadır