๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 22 Ağustos 2010, 20:16:50



Konu Başlığı: Tefviz tevekkülden farkı
Gönderen: Sefil üzerinde 22 Ağustos 2010, 20:16:50
Tefviz ne demektir, tevekkülden farkı nedir?

“Tertib-i mukaddematta “tefvîz” tenbelliktir, terettüb-ü neticede tevekküldür.”

Mektûbat

Tefviz; “İşini Allah’a havale etmek” demektir. Tefviz ve tevekkül yakın mânâ taşırlar. Şu var ki, tefvîz daha umumîdir. Nitekim, “tevekkül tefvîzin bir koludur,” yahut “tefvîz, tevekkülün en ileri şeklidir,” denilmiştir.

İbrahim Hakkı Hazretleri, her kıtasının sonuna,

“Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler,”

beytini yerleştirdiği meşhur şiirine, “Tefvîznâme” ismini koymuştur. Bu iki mısra, bir bakıma, tefvîzin tarifi niteliğindedir.

Allah Resulü (asm) yatarken yaptığı duanın bir bölümünde şöyle buyurur:

“Nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana tevcih ettim ve işimi sana tefvîz ettim.”

Uykuya geçecek bir insanın salimen uyanabilmesi için bedeninde ve kâinatta sonsuz denecek kadar çok işin düzenle yürümesi gerekir. Uyuyan bir insanın bu vadide yapacağı bir iş yoktur. Yatması ve gözlerini kapaması, bu işlerin icrası noktasında, birer sebep kabul edilemezler; bunlar ancak uykuya geçmenin sebebi olabilirler.

Nur Külliyatında, “Tertib-i mukaddematta “tefvîz” tenbelliktir, terettüb-ü neticede tevekküldür.” buyrulur. Buna göre, bir işin meydana gelmesi için birtakım ön çalışmalar gerekiyorsa, bunlar yapılmadan tefvîz yoluna girmek tembelliktir. Gerekli sebeplere teşebbüs ettikten sonra neticeyi Allah’tan beklemek ise tevekküldür.

“Bu hizmet-i Kur’âniyede başa ne gelirse gelsin, hattâ her günde birer başım olsa da kesilse, yine o hizmetin kudsiyetindeki lezzet-i ruhaniye mukabil geliyor ve kâfidir” diye kemâl-i teslim ile kazaya rıza, kadere teslim ve Cenâb-ı Hakk’a tefvîz-i umûr düsturunu rehber ittihaz ettim.” (Barla Lahikası)

Şer odaklarının dünya çapında ve organize bir şekilde iman cephesine harp ilan ettiği o dehşetli dönemde, “bu hizmet-i Kur’âniyede” başa bir şey gelmemesi için alınacak tedbirler fazla bir önem taşımıyordu. Zira, ifsat komiteleri kararlarını vermişler ve ellerinden geleni yapmaya azmetmişlerdi. Üstadın bu noktada yapacağı tek şey, Allah’a teslim ve tefvîzden başkası değildi. Nitekim öyle yaptı ve “elleri bağlı, zayıf, hasta bir tek adama” bütün şer kuvvetler hücum ettikleri hâlde, Allah’ın inayetiyle, sonunda zafer “iman cephesinin” oldu.