Konu Başlığı: Tat alma duygusu, şükür içindir Gönderen: Zehibe üzerinde 21 Temmuz 2010, 14:40:53 (http://www.risalehaber.com/images/news/70033.jpg) Bismillahirrahmanirrahim ÜÇÜNCÜ NÜKTE Sabık İkinci Nüktede, “Kuvve-i zâika kapıcıdır” dedik. Evet, ehl-i gaflet ve ruhen terakki etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar için bir kapıcı hükmündedir. Onun telezzüzü hatırı için isrâfâta ve bir dereceden on derece fiyata çıkmamak gerektir. Fakat, hakikî ehl-i şükrün ve ehl-i hakikatin ve ehl-i kalbin kuvve-i zâikası, Altıncı Sözdeki muvazenede beyan edildiği gibi, kuvve-i zâikası rahmet-i İlâhiyenin matbahlarına bir nâzır ve bir müfettiş hükmündedir. Ve o kuvve-i zâika da taamlar adedince mizancıklarla nimet-i İlâhiyenin envâını tartmak ve tanımak, bir şükr-ü mânevî suretinde cesede, mideye haber vermektir. İşte, bu surette kuvve-i zâika yalnız maddî cesede bakmıyor. Belki kalbe, ruha, akla dahi baktığı cihetle, midenin fevkinde hükmü var, makamı var. İsraf etmemek şartıyla ve sırf vazife-i şükrâniyeyi yerine getirmek ve envâ-ı niam-ı İlâhiyeyi hissedip tanımak kaydıyla ve meşru olmak ve zillet ve dilenciliğe vesile olmamak şartıyla, lezzetini takip edebilir. Ve o kuvve-i zâikayı taşıyan lisanı şükürde istimal etmek için leziz taamları tercih edebilir. Bu hakikate işaret eden bir hadise ve bir keramet-i Gavsiye: Bir zaman, Hazret-i Gavs-ı Âzam Şeyh Geylânî’nin terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın birtek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan zaafiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs’ın yanına şekvâ için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: “Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!” Hazret-i Gavs tavuğa demiş: “Kum biiznillâh!” 1 O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: “Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin.” İşte, Hazret-i Gavs’ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir. (Lemalar, 19. Lema) Bediüzzaman Said Nursi SÖZLÜK: Beyan Etmek : Açıklamak Celb Etmek : Çekmek Cihet : Taraf, Yön Ehl-İ Hakikat : Gerçeği Bulup Onun Peşinden Gidenler Ehl-İ Kalb : Kalb Ehli, Manevî Derecelere Yükselen Kişiler Ehl-İ Şükür : Allah’a Karşı Minnet Duyan Kişiler Envâ : Türler, Çeşitler Envâ-I Niam-I İlâhiye : İlâhi Nimetlerin Çeşitleri Fevkinde : Üstünde Hakikat : Asıl, Esas, Gerçek Mahiyet Hakikî : Gerçek, Asıl Hazret-İ Gavs-I Âzam Şeyh Geylânî : Abdül Kâdir-İ Geylânî (K.S.) Hücre : Oda İhtiyare : Yaşlı Kadın İsraf : Savurganlık İstimal Etmek : Kullanmak Kerâmât-I Harika : Allah’ın İkramı Olan Olağan Üstü Şeyler Keramet : Allah’ın Bir İkramı Olarak, Onun Sevgili Kullarında Görülen Olağanüstü Hal Ve Hareket Keramet-İ Gavsiye : Seyyid Abdülkadir Geylâni’nin Kerâmeti Kuvve-İ Zâika : Tad Alma Duyusu Lisan : Dil Mânevî Tevatür : Yalan Üzerine Birleşmeleri Mümkün Olmayan Toplulukların Bir Haberi Aktarması Veya Aktarılırken Susmak Suretiyle Doğruluğunu Tasdik Etmesi Matbah : Mutfak Mazhariyet : Elde Etme, Üzerinde Gösterme Meşru : Yasak Konulmayan, Dine Uygun Mevsuk : Güvenilir Ve Sağlam Kişi Mizan : Ölçü, Denge Muhterem : Hürmete Lâyık Mutemed : Güvenilir, Emin Kimse Muvazene : Denge Müfettiş : Denetleyici Nakletme : Aktarma Nazdar : Nazlı Nazdarlık : Nazlı Olmak Nâzır : Bakan, Gözetici Nimet-İ İlâhiye : Allah’ın Nimeti Rahmet-İ İlâhiye : Allah’ın Sonsuz Şefkat Ve Merhameti Riyazat : Manevî İlerleme İçin Gerçekleştirilen Eğitim Suret : Biçim, Görünüş Şekvâ : Şikâyet Şükr-Ü Mânevî : Mânevî Şükür Şükür : Allah’a Karşı Minnet Duyma, Teşekkür Etme Taam : Yemek, Yiyecek Terbiye : Eğitim Üstad : Hoca, Öğretmen Valide : Anne Vazife-İ Şükrâniye : Şükür Görevi Zaafiyet : Zayıflık, Güçsüzlük Zat : Kişi Zillet : Hor, Hakir, Aşağılanma |