๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 08 Ağustos 2010, 14:37:17



Konu Başlığı: Sırr-ı akrebiyete ve veraset-i nübüvvete bakan nedir?
Gönderen: Sefil üzerinde 08 Ağustos 2010, 14:37:17
Hakikat-ı insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalaa ile, imanın şübhesiz ve vesvesesiz mertebesine çıkmaktır ki; sırr-ı akrebiyete ve veraset-i nübüvvete bakar.” (Emirdağ Lâhikası) Cümlesini açıklarmısınız?


Önce ‘harita’ kelimesi üzerinde biraz duralım:

Bir ülkenin kaç şehri olduğunu bilmek isteyen insan, o ülkenin haritasına bakıp şehirleri saymakla aradığı bilgiye kolayca erişir. Bu, nefsî tefekküre misaldir.

İkinci yol, haritaya bakmayıp o ülkeyi baştan başa gezmektir. Bu hem çok yorucu bir iştir, hem de bu gezi sonunda o ülkede, meselâ, seksen il olduğunu tespit eden bu adama, bir başkası “Senin bilmediğin iki şehir daha var.” dese, bu adam söz konusu iddiayı hemen yalanlayamaz, şüpheye düşebilir. Haritadaki illeri sayan adamı ise böyle bir iddia asla şüpheye düşürmez.

Harita kelimesinin hatırlattığı bir başka mânâ:

Haritaya bakan bir insan, illerin isimleri, birbirlerine göre büyüklükleri, içlerinden nehir geçip geçmediği gibi birtakım bilgiler edinebilir. Fakat, bu bilgiler çok sınırlıdır:

Haritadaki okyanusta su yoktur. Ondaki ırmaklar akmaz, şehirleri boştur. Ovalarında ekin, ormanlarında ağaç bulamazsınız. Haritada bütün bu hakikatlerin sadece isimleri, gölgeleri vardır. Asılların varlığı, haritaya bakmakla bilinebilir, ama bu asılların mahiyeti ve hakikati haritayla anlaşılamaz.

Buna göre, insan kendi varlığına baktığında Allah’ın bütün isimlerini okuyabilir. Meselâ, kendi kudretine ve kuvvetine bakıp, Allah’ın Kâdir ismini ve kudret sıfatını bilir. Ama, şu gerçekten de gaflet etmemesi gerekir:

Onun kudretini Allah yaratmıştır, bu kudret de onun bedeni ve ruhu gibi bir mahluktur. Bu mahluka bakarak Allah’ın kudret sıfatının mahiyetini anlamak mümkün değildir. Bizdeki kudret, Allah’ın kudretinin mahiyeti hakkında, haritadaki denizin, gerçek denizden verdiği bilgi kadar da bilgi vermez. Ne o denizde su vardır, ne de bizim kudretimizde Allah’ın kudret sıfatının mahiyetinden bir iz.

‘Harita’, cümlenin devamında geçen ‘fihriste’ mânâsını da ifade eder. Bütün âlemlerde tecelli eden İlâhî isimler insanda da tecelli etmektedir. Bu fihriste bakıp, İlâhî sıfatları ve isimleri onda okumamız mümkündür.

Bütün kâinatta tecelli eden bütün İlâhî isimleri okuyabilmek için, haritayı bırakıp ülkeyi gezen adam gibi, bizim de bütün varlık âlemini dolaşmamız gerekir. Buna ne gücümüz, ne de ömrümüz yeter. Kaldı ki, kâinat kitabından öğreneceğimiz bilgileri kendi nefsimizde daha net, daha berrak ve daha mükemmel mânâda bulabiliriz.

Meselâ, Allah’ın rahmetini kâinattaki her eserde okumamız mümkün olmayabilir. Ama kendi ruhumuza takılan merhamet sıfatını incelediğimizde, yahut saçımızdan tırnağımıza kadar her şeyin bize bir rahmet ve inayet olduğunu düşündüğümüzde İlahi rahmeti çok daha iyi anlar ve hissederiz.