๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 20 Ağustos 2010, 21:04:31



Konu Başlığı: Sen olmasaydın
Gönderen: Sefil üzerinde 20 Ağustos 2010, 21:04:31
Sen olmasaydın habibim, kainatı yaratmazdım" kutsi hadisini açıklar mısınız?

Kainattaki bütün kemalatın menşei ve esası nur-u Muhammedidir. Her şey, kemalini ve cemalini O’nunla buldu. Meseleye iki şekilde cevap verilebilir:

1- Anlaşılmaz bir kitap muallimsiz olsa manasız bir kağıttan ibaret kalır. ALLAH bu dünyayı ve içindekileri, kendi cemalini ve kemalini görmek ve göstermek için yarattı. Cemalini ve kemalini göstermek istediği şuur sahibi mahlukatın başında da, insan gelmektedir. Kendisi kendine layık bir şekilde cemal ve kemalini tefekkür etmektedir. Fakat insan dediğimiz mahlukun, ALLAH’ın istediklerini kendi başına anlaması mümkün değildir.

Madem kainat insan için yaratılmış, ve madem insan yalnız başına İlahî hakikati anlaması mümkün değildir. Öyleyse insanların nazarını mahlukattan ve masivadan çekecek peygamberler olacaktır. Bu peygamberlik makamı, ALLAH’ın en çok sevdiği insanlardan oluşacaktır. Bu peygamber dediğimiz seçkin insanların arasında da vahiyde belirtildiği gibi, en sevgili kul ve en şerefli kişi Hz. Muhammed’dir (a.s.m).

2- Hz. Muhammed'in (a.s.m) duası, bu kainatın yaratılması için bir sebeptir. Bediüzzaman Said Nursi’nin ifadesiye “ALLAH, ezeli ilmiyle Peygamberimizin, kainatın ve cennetin yaratılması hususundaki ısrarlı ve ihlaslı duasını kabul etti ve bu kainatı halk etti.”

İşte O’nun bu duası olmasaydı ALLAH kainatı ve içindekileri yaratmazdı. Çünkü O zat (a.s.m) bütün enbiyanın seyyididir, bütün evliyanın reisidir. O geldikten sonra dünya rahata kavuştu. Bu noktadan O’na olan sevgi, başka bir sevgidir. Fakat madem ALLAH’ın zatı mahlukatın zatına benzemez. Ve hadsiz derecede mükemmel ve alidir. Elbette sıfatları da benzemez. Yani ilmi, iradesi, kudreti ve muhabbeti de mahlukatın sıfatlarına benzemez. ALLAH’ın Peygamberimize olan muhabbetini aklımızla anlamamız mümkün değildir. Çünkü ALLAH’ın ne sıfatlarını, ne zatını ne de fiillerini aklımız almıyor. Elbette muhabbet-i ilahiyeyi de anlamamız iktidarımız haricindedir.