๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 20 Ağustos 2010, 20:52:36



Konu Başlığı: Sebeplerin Allah'a birer perde olması
Gönderen: Sefil üzerinde 20 Ağustos 2010, 20:52:36
Sebeplerin Allah'a birer perde olması ne demektir?


Bu âlemde de bütün sebepler Üstadımızın ifadesiyle birer tenteneli perde. O perdenin aralıklarından hakikat kendini gösteriyor. Ne meyve ağacın öz malı, ne ağaç toprağın eseri, ne insan anne ve babanın ortak mamulü. Bunların hepsi sebep, bunların hepsi perde. Az bir dikkatle bakıldığında bunların elinde hiçbir icat bulunmadığı ve iş görenin Kudret-i Samedaniyye olduğu akıl gözüne görülecektir.

Bu dünya hikmet dünyası, bu âlem imtihan yurdu. Burada eşyanın yaratılmasında sebepler perde olarak vazife görüyorlar.

Bu perdelere dikkatle bakanlar, onlarda sergilenen eserlerin onların kendi malları olmadığını hemen keşfeder ve o perdelerde İlahi sanatları, hikmetleri, rahmetleri okurlar. Her varlık ilahi isimlerin tecellilerine bir ayna olur.

Memurlar, maaşlarını mutemetten alırlar, ama çok iyi bilirler ki, mutemet bir perdedir. Bize o maaşı kendi servetinden vermiyor. Devlet, memurlarının maaşını perdeli olarak vermektedir.

Gaflet içinde yaşayan, sadece cemiyet hayatının problemlerine kafa yora yora, ne kendini ne de içinde yaşadığı âlemi düşünmeye fırsat bulamayanlar için sebepler yine perde; ama bu defa onlar için bir gaflet vesilesi., bir hicap; yâni seyre mâni, bilmeye engel.

Cehil ilme, günah feyze perde.

Bu perdeler aşıldıkça insan mânen yükselir ve önüne ayrı ayrı mârifet tabakaları ve muhabbet mertebeleri açılır.

Meselenin bir başka yönü:

Biz bu çıplak gözümüzle, kâinatın ancak maddî güzelliklerini görebiliyoruz. Halbuki perde arkası çok daha güzel. Bu âlemde huri elbisesi gibi kat kat güzellikler var. Ama biz ancak en üsttekini görüyor ve onu hayran hayran seyre koyuluyoruz; içi güzelliklerle kaynaşan muhteşem bir sarayın dış duvarlarını seyreder gibi...

Kalp nasıl seviyor, akıl nasıl anlıyor, hayal nasıl kucaklıyor, korku nasıl büzülüyor, heyecan nasıl taşıyor, gurur nasıl kabarıyor, endişe nasıl ürküyor, tereddüt nasıl titriyor? Bunların hepsini seyredebilsek, işte o zaman, sinemada perdeyi unuttuğumuz gibi burada da karşımızdaki şahsın bedenini unutur, dalar gideriz.

Beden kâinata, bedendeki bu gaybî faaliyetler de âlem-i gayba bir misal. Gaybı ve şehadetiyle bütün âlemlerdeki her nev’i güzellikler Esma-i İlâhiyye’den geliyor. Beden ve kâinat perdelerini aşan, yahut bu iki perdeyi de geçen ulvî ruhlar, bütün güzelliklerin menbaı olan esmayı buluyor ve ondan Sıfat-ı İlâhiye intikal ediyorlar.