๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 26 Eylül 2012, 15:09:11



Konu Başlığı: Saltanat biterken
Gönderen: Sefil üzerinde 26 Eylül 2012, 15:09:11

Saltanat biterken Bediüzzaman Ankara'da (3)

Siyasî ve inzibatî değil, uzun vâdeli ilmî mücahede

Bediüzzaman Said Nursî Ankara'dan ayrılmak üzere trene binmek için istasyona geldiğinde, yeğeni Abdurrahman da yanındaydı. Ayrıca, istasyonda ekâbirden bazı adamlar da vardı.
Meclis'te kâtiplik yapan Abdurrahman, kafasını kurcalayan pek mühim bir suâli Üstadı da olan amcasına yöneltiyor: "Ey amuca! Senin bu haline bir türlü akıl–sır erdiremedim. Senden başka hiç kimseye yapılmayan o parlak teklifleri neden kabul etmedin? Muhterem amucam, acaba zihnimi meşgul eden bu müşkili halletmeyecekler mi?"
Hikâyenin devamını, yine bizzat kendisinden dinlediğimiz Hakkı Yavuztürk Ağabeyden dinleyelim:
"Hz. Üstad, yeğeni Abdurrahman'a orada diyor ki: 'Bak evlâdım. Bazı rivâyetlerde haber verilen âhirzamanda gelecek ve din–i mübin–i İslâma darbe vuracak dehşetli adam(lar)ın kim olduğunu yakînen gördüm. Bütün alâmetleri yüzlerinde, gözlerinde, efallerinde okudum. Böyleleriyle çalışamam.'
"Bu açıklama üzerine, Abdurrahman birden celâlleniyor ve belindeki kamasına davranarak, amcasından emir beklercesine diyor: 'Demek ki öyle ha... Madem öyle, muhterem amuca siz bana izin verin, hemen gidip onu burada hançerimle öldüreyim.'
"Ancak, Üstad Bediüzzaman onun böyle bir teşebbüste bulunmasına müsaade etmiyor, mani oluyor ve ona şu hakikatli rivâyetleri hatırlatıyor: 'Bak evlâdım, yine rivâyetlerde var ki, onun zamanına yetiştiğinizde, ona karşı kuvvetle ve siyasetle mukabele etmeyin' diye tavsiye ediliyor. Çünkü, bu cihetiyle o galiptir, yani daha kuvvetlidir. Hem, eğer haber verilen şahıs o adam ise, zaten sen onu öldüremezsin. Zira, eşhâs–ı âhirzaman öldürülmekten mahfuzdur. Herbiri kendi vazifesini yapacaktır. İşte bu sebep ve hikmete binaen, ben de onlarla çalışmayıp çatışmayarak Van'a gitmeyi ve uzun vâdeli bir ilmî mücahede içine girmeyi tercih ediyorum." (9)
* * *
Merhum Hakkı Yavuztürk'ün anlatmış olduğu bu hatırayı, Tevfik Demiroğlu başta olmak üzere, "Son şahitler"den daha başka kimseler de naklediyor.
1920'de işgal altındaki İstanbul'da "Hutuvât–ı Sitte" isimli broşürün neşir ve dağıtımında hizmet eden, 1923'de ise Ankara'da memur olarak bulunan Tevfik Demiroğlu, hatıralarında bilhassa Üstad Bediüzzaman'ın Ankara'daki vaziyeti ve niçin Ankara'dan ayrılmak istediğini daha başka boyutlarıyla da anlatıyor. (10)
Bediüzzaman Said Nursî'nin Ankara'dan ayrılma gerekçesinin bir başka şahidi ise, Emirdağ'da onu ziyaret edip sürgün sebebini soran jandarma Hasan Ergen'dir.
Hatırarsında, sormuş olduğu soruya Üstad Bediüzzaman'ın şu şekilde cevap verdiğini beyan ediyor: "Kardaşım Hasan. Zaferden sonra M. Kemal Paşa, bana bir köşk ve çiftlik vermek istedi, ben kabul etmedim. Allah için harbettim, benim vazifem buraya kadardı. Ben çiftlik almak için çalışmadım. Ben Allah rızası için harbettim. Hiçbir şey istemiyorum, herşey milletin olsun, dedim.
"Daha sonra yine, M. Kemal Paşa, 'Ben bazı yenilikler yapacağım, bu yenilikleri yaparken sizin yardımlarınıza ihtiyacım vardır' dedi.
"İçki içmek, açık gezmek gibi bazı meseleleri hafifletmek istiyorum.'
"Ben de kendisine Kur'ân'dan bir âyet okuyarak Kur'ân–ı Kerimin bir âyetinin, bir hükmünün değil, bir harfinin bile değiştirilemeyeceğini söyledim. Kendisi de Arapçayı ve Kur'ân–ı Kerimi iyi biliyordu. O da bana okudu. 'Ben bunları biliyorum' deyince, ben de 'Ama Kur'ân'a dokunma, İslâmiyete ilişme, Fen ve sanata dair yenilikler yap. Ama Kur'ân'ı değiştirmeye kalkma' dedim.
"Bunun üzerine M. Kemal Paşa çok hiddetlendi. Bana hitaben, 'Hayatının sonuna kadar yaşa, ancak sürgün olarak yaşayacaksın' dedi.
"İşte Oğlum Hasan, benim sürgün sebebim budur." (11)

Beyannâme ve Tabiat Risâlesi

Said Nursî, Ankara'da bulunduğu zaman zarfında, Tabiat Risâlesi isimli eserini Arapça olarak, milletvekillerine hitaben yazdığı 10 maddelik bir Beyannâmeyi de Türkçe olarak neşretti.
Tabiat Risâlesi, Yeni Gün Matbaasında, Beyannâme ise Trabzon Mebusu Ali Şükrü Beyin Tan Matbaasında basıldı.
O zamanki Ankara günlerine dair bir hatırayı da, bizzat Üstad Bediüzzaman'ın ifadelerinden naklederek konuyu tamamlayalım.
Bediüzzaman Hazretleri, 23. Lem'a olarak Risâle–i Nur Külliyatı içinde yer alan Tabiat Risâlesi isimli eserinin başında, yukarıda bahsini ettiğimiz fırtınalı Ankara seyahatinden şu şekilde söz ediyor: "1338'de (1922...) Ankara'ya gittim. İslâm Ordusunun Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl–i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessâsâne çalıştığını gördüm. 'Eyvah' dedim. 'Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!' ...Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu."
Tabiat Risâlesi isimli bu eserin hemen başındaki bir "Haşiye"de ise, aynen şu izahat var: "Bu risâlenin sebebi telifi, gayet mütecavizâne ve gayet çirkin bir tarzla, hakaik–i imaniyeyi tezyif edip, bozulmuş aklı yetişmediği şeye hurafe deyip, dinsizliği tabiata bağlayarak, Kur'ân'a hücum edilmesidir." (12)
........................................
Dipnotlar
9– Latif Salihoğlu, Yeni Asya, 15 Ocak 2007.
10– Son Şahitler–1, s. 216.
11– Son Şahitler, II/298.
12– Lem'alar, Yeni Asya Neşriyat, 1994, s. 181.


Konu Başlığı: Ynt: Saltanat biterken
Gönderen: Pelinay üzerinde 19 Mayıs 2016, 21:56:05
Üstad acik acik her seyi izah etmis.bunun uzerine ne denilebilirkki.Allah razi olsun paylasm icin