> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Risalei Nur da tasavvufi anlayis
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Risalei Nur da tasavvufi anlayis  (Okunma Sayısı 372 defa)
20 Eylül 2010, 17:39:38
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 20 Eylül 2010, 17:39:38 »



RİSALE-İ NURDA TASAVVUFİ ANLAYIŞ

"Kur'ân'ın hakikatlerini özellikle 20. asır insanlarının hidayetine daha çok muhtaç oldukları âyetleri izah eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan "Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?" gibi suallerin cevabını Kur'ân'a dayanarak açık ve kati bir şekilde, çekici bir üslup ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin eder. 20. asrın Kur'ân düşüncesi olan bu eserler bir taraftan teknik, fen ve sanat olarak maddiyatı, diğer taraftan imân ve ahlâk olarak maneviyatı camî ve havî olacak İslâm medeniyetinin, sadece maddiyata dayanan sair medeniyetleri geride bırakacağını isbat ve îlân eder.

GİRİŞ
İnsan için en büyük merak konusu olan şeylerin başında kendi yaradılışı, kainatla münasebeti ve ikisi arasındaki hakikat bağlarını yakalamak gelir. Bu yolda ona yol gösterici olarak ALLAH (cc) tarafından Nebiler (as) gönderilmiş, daha sonra da onların yollarının izah ve şerhlerini yapan âlimler, âbidler, muhakkikler, tasavvuf erbabı vb. insanlar gelmiştir. Bunların bütünü bu hakikatin bir parçasını göstermeye çalışmış ve vazifelerini hakkıyla yaparak hakiki âleme gitmişlerdir. Bunlardan bir bölümü olan tarikat ve tasavvuf erbabı da vazifelerini bihakkın ifa etmiş ve insanlığa hakikate giden nurdan bir iz bırakmışlardır. Biz bu yazımızda tasavvufun genel bir tarifini yaptıktan sonra 14. (20) asırdaki İslâmî hizmette çok önemli bir yeri olan Risale-i Nurun tasavvuf ve tarikat anlayışını izah etmeye çalışacağız. Böyle bir çalışmadan maksat ise, kafalardaki bazı istifhamları kaldırmaktır. Bu istifhamların başında da "Risale-i Nur tasavvuf ve tarikata karşıdır" iddiası gelmektedir.

TASAVVUF VE TARİKAT NEDİR?

Tasavvuf en veciz tarifini Gazalî'de bulur: "Kalbi Hakka bağlayıp mâsiva (O'ndan gayri herşey) ile ilgiyi kesmektir"(1). O'nun gayesi ise, "Hakkın rızasını kazanmak için nefisleri temizlemek, güzel ahlâk sahibi olmaya çalışmak veya kısaca ALLAH (cc) ve Resûlünün (sau) ahlakıyla ahlâklanmak" (2) olarak bilinmektedir. Ayrıca tasavvuf, "Hz. Peygamber (sav)'in manevi otoritesinin terbiye, irşâd, davet ve tebliğ adıyla devam eden müesseseleşmiş şeklidir" (3) diye de izah edilmektedir. "Hz. Peygamber devrinde bilinmeyen ve pek meşhur olmayan bir kelime olan Tasavvufun ortaya çıkışı ve türetilişi tartışmalı bir konu olsa da" genel anlamıyla "Sûf (yün) kökünden geldiği kabul edilir" (4) ve kısaca "İlâhi emirlere tam teslimiyet, ALLAH ve Resûlünün ahlâkıyla ahlâklanmak ve mâsivadan kalbî alâkayı kesmek" (5) manâlarında kullanılır. Tasavvuf iyice incelendiğinde görülecektir ki; "O İslâm'ın insana gösterdiği gaye olan insan-ı kâmil olmanın bir yolu ve yöntemi, iki diyarın anahtarı, gönül gözünün açılmasında mükemmel vasıta ve ilâhi bir aşk" (6), "ALLAH (cc)'tan gayriye (makam, mevki, mal, mülk, para, kadın, hırs vs.) kul olmama, O'ndan başkasından hiç birşey ummama, ihtirası bırakıp Hakk'in verdiğine şükür etme, şikayeti bırakıp sıkıntıya alışma, kibri bırakıp tevazuyu huy edinme, uykuyu ve gafleti bırakıp ibadete devam etme" (7)'dir. Bu tariflerin yeterliliğine güvenerek Risale-i Nurun tasavvuf ve tarikat anlayışına geçelim. Fakat bu mevzuya geçmeden önce kısaca Risale-i Nur'un manâ ve mahiyetinden bahsetmekde de fayda mülahaza ediyoruz.

RİSALE-İ NUR NEDİR VE NASIL BİR TEFSİRDİR?

"Kur'ân'ın hakikatlerini özellikle 20. asır insanlarının hidayetine daha çok muhtaç oldukları âyetleri izah eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan "Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?" gibi suallerin cevabını Kur'ân'a dayanarak açık ve kati bir şekilde, çekici bir üslup ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akıllan tenvir ve tatmin eder, 20. asrın Kur'ân düşüncesi olan bu eserler bir taraftan teknik, fen ve sanat olarak maddiyatı, diğer taraftan imân ve ahlâk olarak maneviyatı camî ve havî olacak İslâm medeniyetinin, sadece maddiyata dayanan sair medeniyetleri geride bırakacağını ispat ve ilan eder." Risale-i Nur'un nasıl bir tefsir olduğu hakkındaki açıklamalarda ise; Tefsir iki kısımdır. Birisi; malum tefsirlerdir ki, Kur'ân'ın kelime, ibare ve cümlelerinin manâlarını beyan, izah ve ispat ederler. İkinci kısım tefsir ise; "Kur'ân'ın imanı olan hakikatlarını kuvvetli delillerle beyan, ispat ve izah etmektir. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Meşhur malum tefsirler, bu kısmı bazan mücmel bir tarzda dercediyorlar, fakat Risale-i Nur doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları do susturan bir manevi tefsir olmuştur" (8 ) denmektedir. Ayrıca Risale-i Nur akla gelen bütün istifhamları çözüme kavuşturmuş, fenden ve felsefeden gelen küfrün önünde bir sedd-i Kur'ân oluşturmuş, vahdaniyet-i ilahiyyeyi ve nübüvvetin hakikatini aklî ve ilmî delillerle ispat etmiş, akla gelen bütün imanî meseleleri en kat'i ve sağlam delillerle aklen, mantıken, ilmen izaha çalışmış ve bunda yüzde yüze varan bir başarı elde etmiş nurlu bir tefsir ekolüdür.

RİSALE-İ NURDA TASAVVUFÎ ANLAYIŞ

20. asrın fen ve felsefesinden gelen saldırılara Kur'ânî cevaplarla karşı koyan Bediüzzaman, tasavvuf ve tarikata saldıranlara da karşı çıkmış ve tasavvufun gayesini "Tasavvuf ve tarikatın gayesi, marifet ve iman hakikatlerinin inkişafı olarak, Peygamber Efendimiz'in Mir'acının gölgesi ve himayesi altında kalb ayağıyla, ruhânî bir yol kat etme neticesinde, zevkî, halî ve bir derece iman-Kur'ân hakikatlerini görerek onlara mazhar olma namıyla ulvî bir insan sırrı ve beşerin kemâl noktasına ulaşmasıdır" (8 ) diye açıklayarak en güzel şekilde müdafaa etmiştir. Getirdiği izahlarla tarikat ve tasavvufun bir haritasını çizen Bediüzzaman "Şeriat kabuk, tasavvuf içtir" diyenlerin de ifrata gittiklerini belirterek bu yolda gidilecek düsturları da ortaya koymuştur. Tasavvufun lüzumuna değinirken "İnsan şu kainatın bir fihristi olduğundan, kalbi de binler âlemin manevî haritası hükmündedir. O zaviyeden kalbin yoktan var edicisi o kalbi işlettirmesini inkişafını ve hareketini irade etmiş ki, öyle yapmış, madem irade etmiş elbette o kalbi işlettirmek için en büyük vasıtası, velayet mertebelerinde ilahi zikir ile tarikat yolunda iman hakikatlerine teveccüh etmektir" diyerek insan için kaçınılmaz bir yol olduğunu da belirtmiştir. Bu kalbî yol alma ve ruhani hareketin anahtarı ve vesilesinin ise ancak "İlahi zikir ve tefekkür" olacağını ve bunların güzelliklerinin anlatmakla bitmeyen şeyler olduğunu ve insana uhrevî faydalarla mükemmeliyet kazandıran bu vasıtadan uzak olmanın insana büyük zararlar açabileceğini de belirtir. Onu inkar edenlerin mühim bir yanılgı içinde olduklarını beyan ederken "Tarikat ve tasavvuf şeriatın bir delilidir. Çünkü onların içindeki bütün velayet ehli hakikatleri gözle gördüklerinden şeriatın bütün hükümlerini tasdik ederler. Bu hakikati anlayamayan veya onların aldıkları feyzden mahrum olanlar ulaşamadıkları o nurları inkara sapmışlardır. Sebebi ise, tarikatın mensuplarının bazılarında gördükleri suistimalleri ve hataları umuma teşmil etmeleridir. Bunları bahane ederek bir nevi âb-ı hayat dağıtan o kevser menbaını kurutmak için çalışıyorlar. Halbuki bu hatalar ehil olmayanların işidir ve hatasız meslek ve meşrepler hemen hemen yok gibidir. Cenâb-ı Hakk ahirette sevap-günah dengesine bakar. Sevap kefesi ağır basan kulu makbul sayıp Cennete koyar. Hasenat ve günahın muvazenesi ise kemmiyete değil keyfiyete göredir. Bazan olur bir sevap binlerce günahı affettirir. Madem Cenâb-ı Hakk böyle adalet eder, o halde inkar manâsızdır" izahlarını getirerek tarikat ve tasavvuf erbabının ordan aldıkları zevkle ve evliyaya duydukları muhabbetle imanlarını muhafaza edeceklerini de ortaya koyar. Bu husustaki inkarcılara karşı da "İşte ey hamiyetfuruşlar ve sahtekar milliyetperverler.. Tarikatın toplum hayatımızdaki bu güzel yönlerini çürütecek olan hangi günahlardır söyleyiniz" diyerek onları susturur. (Bu sözlerin tarikate karşı resmi çevrelerde takibatın başlayıp tekke ve zaviyelerin kapatılmaya başladığı bir anda yayınlandığını unutmayalım.)
Bediüzzaman velayet mesleğinde (tarikat ve tasavvuf yolunda) ilerlemenin çok kolay, kısa, kıymetli ve geniş olduğunu, ancak bu kolaylık içerisinde özü yakalayamayan insanların çok müşkilatlara, uzun ve dar bir yola düşeceklerini de belirterek bu yolda ilerleyenlerin iki şekilde yürüyebileceklerini anlatır. Bu yollardan birincisinin "Seyr-i enfüsi, diğerinin ise seyr-i afaki" olduğunu belirtir. Getirdiği orijinal cevaplarla enfüsî ve afakî meşrepleri anlatırken "Enfüsi meşrebi nefisten başlar, hariçten gözünü çeker, kalbe bakar, enaniyeti deler geçer, kalbinden yol açar, hakikati bulur. Sonra afâka girer, onu nurani görür. Çabucak o seyri bitirir, Enfüsi dairesinde gördüğü hakikati büyük bir ölçüde onda da görür. Bu yolda gitmenin en mühim esası enaniyeti kırmak, hevayı terketmek ve nefsi öldürmektir. Seyr-i afâki ise afâktan başlar, o büyük dairenin görünen yerlerinde esmanın ve sıfatın cilvelerini seyredip, sonra enfüsi daireye girer. Küçük bir ölçüde kalb dairesinde o nurları müşahede edip, onda en yakın yolu açar. Kalbin ayine-i Samed olduğunu görür, aradığı maksada vasıl olur. İşte birinci meşrepte yol alan insanlar nefsi emmareyi öldürmeye muvaffak olamazlarsa, hevayı terkedip enaniyeti kıramazlarsa şükür makamından fahr makamına düşer.. fahirden de gurura sukut eder. Eğer muhabbetten gelen bir cezbe ve cezbeden gelen bir nev'i sekir beraber bulunsa 'ŞATAHAT' namıyla haddinden çok fazla dâvalar ondan sudur eder. Hem kendi zarar eder, hem başkalarının zararına sebeb olur (9) diyerek gelebilecek tehlikelere de dikkat çe...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 20 Eylül 2010, 17:41:34 Gönderen: Sumeyye »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Risalei Nur da tasavvufi anlayis
« Posted on: 25 Nisan 2024, 15:02:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Risalei Nur da tasavvufi anlayis rüya tabiri,Risalei Nur da tasavvufi anlayis mekke canlı, Risalei Nur da tasavvufi anlayis kabe canlı yayın, Risalei Nur da tasavvufi anlayis Üç boyutlu kuran oku Risalei Nur da tasavvufi anlayis kuran ı kerim, Risalei Nur da tasavvufi anlayis peygamber kıssaları,Risalei Nur da tasavvufi anlayis ilitam ders soruları, Risalei Nur da tasavvufi anlayisönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes