> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı  (Okunma Sayısı 442 defa)
05 Ocak 2012, 23:03:47
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 05 Ocak 2012, 23:03:47 »



Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı

Bundan tam yüzyıl önce... Şam'da, Emevi camiinde Bediüzzaman Said Nursi, verdiği hutbede; İslam dünyasının altı temel hastalığını anlatmıştı.
Verdiği hutbe ise ünlü Hutbe-i Şamiye idi....

Aradan geçen bu yüzyıllık sürede, İslam dünyasının bu hastalıklardan hala kurtulamayışı ne kadar dikkat çekicidir. Bunun belki de en önemli sebebi, bu hastalıkların tedavi edilmediği süre içinde, müstebit/diktatörler yetiştirmesi ve bu hastalıklı zeminin, istibdat/dayatma/baskı yanlısı ruhların ve mizaçların işine bir hayli yaramış olmasıdır.

Bu altı temel hastalıkla iç içe olan İslam coğrafyasında bulaşıcı hastalık kabul edilen istibdat, ne yazık ki bir tarz ve hilekar bir yöntem olagelmiştir.

Elbette bu nokta Üstadın da dikkatini çekti. Ki “Asya Münafıkları” tabiri bu anlamda oldukça manidardır. Bölücü, iki yüzlü, riyakar ve vasıfları hırsızlık olan diktatörler nasıl tanımlanabilir? Deneyelim!

Bir kere herşeyden evvel, bunların temel işi çalmaktır. Maddi ve manevi hırsızlık. Nasıl mı? İhanet edilen her temsil, ahaliye rağmen yapılan şahsi tasarruf, şekil sağlayıp ruhu öldüren her hile ve tuzak yönetim tarzlar ve de hissedarlardan çalınmış duygu/düşünce/değer/para/mal v.b. bütün varlıklar olarak…

Üstad Bediiüzzaman'a göre; farklı ölçek ve konumda olsalar da, Asyalı olmanın verdiği riyakarlık ve korkuyla, konumunu sürdürme entrikası içinde olup riyasette olanlar, “Asya münafıkları” tabirini hak ediyorlar. Asla kendilerinin olmayan, kendilerine emanet edilmiş olan veya üstüne konup da onunla kendini konumlandırdığı bir hakkı devşirerek, kendine ve bağımlılarına "ait tutma" çeteciliği, 20 yüzyılda İslam dünyasının en yaygın ve kurnazca yürütülen hastalığıdır.

Bu hastalıklı bünyelerin ortak özellikleri çoktur. Mesela toplumun kutsal değerlerine vurgu yapmaları, blöflü savunuculukları, rahat yalan söyleme ikiyüzlülüğü. Yine cehaleti yönetme, “husumet ve ihtilal sıtması”na sürekli yakalanıp, bölme/parçalama/küçültme/çatıştırma/baskılama/dışlama/ötekileştirme/hayat hakkı tanımamaya kadar  varan  şiddette, kendi çaplarına göre çapsızlaştırma tutumları. Öyle ki, psikolojileri şizofreniye ayrı bir değer katmaktadır.

Kendilerinin ürettiği düşman kuvvete öyle bir inanır, onunla öyle bir  korkuturlar ki; sürekli bir “hain kuvvet” ve onun  saldırısı karşısında ömür boyu korunması gereken bir “kurtarıcı” vardır. Vatan evlatları onların kirli propagandasının yamalarıdır artık.

Nefisleri azgın ve kontrol edilemeyen, ikaz/itiraz yollarını kapatmış ve bağırıp çağırarak veya sessizce işini yürüten diktatörler ile müsveddelerinin değişmez halleri birbirine benzer.

Şimdi bu altı tane yüzyılın hastalıklarını ve diktatör yetiştiren hastalıklı iklimi sırayla inceleyelim:

DİKTATÖRLERİN TAHRİP KALIBI OLAN BİRİNCİ HASTALIK: YEİS/ÜMİTSİZLİK

İslam dünyasının 6 temel hastalığından  birincisi ümitsizliktir. Asya diktatörleri, genelde çapına ve boyuna göre (irili ufaklı binlercesi), istilacı birer güç ve iflah olmaz birer zorbalık abidesi gibi, öncelikle ümit kırıcı bir korku/düşman/mağduriyet/çaresizlik şırınga ederler. Akabinde  durumdan vazife çıkaran bir “husumet ve ihtilal” sıtması ile etkili ve makul her inkişafı bertaraf ederler.

risaleinurda_diktatorler.jpgMuhalif/bölücü/fesat/hain türü mahalleye/ülkeye/kuruma göre değişen yanıltıcı, ama aslında kendisinin taşıdığı bütün sıfatları, karşıya/muhalifine yani potansiyel başarıya  yıkarlar. Bunun  cumhuriyetle başlayan tezahürü ise “inşikakla iş gören deccalizm”dir. Masum gibi görünen ve inanmasına rağmen, aynı menfi sıfatı taşıyan nice mümin binasında ikamet eden, “put”lara rastlamak mümkün. “Ben ve öteki” dedirten her nefis seccaldir/deccaldir.

DİKTATÖRLERİN VİTAMİNİ OLAN İKİNCİ HASTALIK:YALAN

Yalanın aktörleri, genelde sosyal ve siyasi hayatı belirleyen/etkileyen kişilerdir. Sonuç ise, siyasi ve sosyal hayatta doğruluğun ölmesi! Siyasi/sosyal/idari hayatımızı etkileyen, çapına göre yöneticiler/liderler/başkanlar/otoritelerdir. “Asya münafıkları” tabiri “hayat-ı içtimaiye ve siyasiyede sıdkın ölmesi” teşhisi ile örtüşmektedir. “Asya münafıkları”nın muhatabı, bu çapına göre lider kadrosudur, örgütlerin tepesi ve aveneleridir. Bunların icra biçimleri ve ürünleri ise daha önce de dediğimiz gibi “çalmak”tır.

Para, duygu, itimat, başarı, muhabbet v.s. hepsi böylesi lider/diktatörler sayesinde çalınır/kaybolur gider. Yerine “husumet ve ihtilal” sıtması her an herkesi çatıştırarak/kızdırarak/küstürerek/öldürerek rodeo gibi kendini tepede tutmanın hırsıyla, menhus ruha katkı yapar veya menhus ruhun kullanılmış sistemine payanda olur.

Maalesef İslam toplumlarındaki yönetici/lider/belirleyici olup otorite kullanmalarda, ilimsizlikten geçen bir cehalet hakimdir. Taklitçi olmaktan gelen bir kifayetsizlik vardır.

Ve kendini sürdürmek için baskı ve hileye dayalı taraftar-muhalif denkleminde kendilerini merkeze koydukları için, husumet üretmenin ağır/yıpratıcı ve hukukla ahlakı yalan/iftira sarmalında dümdüz eden sıfatları da vardır.

İslami motiflere hitap eden bir diktatörlük söz konusu ise, genelde kutsallardan çok bahsetmek ve kendisini koruyucusu görmek, hatta benimsenen bir referansın tabiri caizse “torpillisi” olduğunu hissettirme çabası  ve  sahtekarlığı vardır. Bu da ayrı bir diktatörlük yalancılığıdır.

KENDİ AĞINI ÖREN VE AĞINA TAKILAN ÜÇÜNCÜ HASTALIK: EHL-İ İMAN ARASINDAKİ NURANİ BAĞI BİLMEMEK

Yukarıda bahsedilen; ümitsizlik aşılayıp kendini ümit haline getiren, sonra herkese yalan-yanlış yapıp kendini doğru gösteren ima ve kurtarıcılık hezeyanından beslenen diktatör müsveddelerinin, en önemli bağıdır kendi aşiretini, taraftarlarını mutlaka fanatikleştirmek.

Onlara çatışma alanlarını belirleyip, şahsi/kültürel/etnik/ülke/meslek/sınıf v.s. bağına dayalı bir ırkçılık yoluna girmek. Sürekli onlar ve bizler söylemleriyle, üstelik “Biz” farkıyla takdim edilen ve “tenkis-ı gayr ile faziletini izhar” hastalığına yakalanan bir negatif tutumla çamur atmak. Ve boyu yetişmediği pencereye taş atan, tam sorulduğunda ise “ben pencereden gördüm, beğenmediğim haller var” deyip gerekçesine yalan üretecek kadar kolaycı ikircillerdir bu diktatör müsveddeleri.

Mümin bağı ve Kur’an kardeşliğini zora sokan ve Bediüzzaman’ın tespitiyle, “Bir gemide dokuz cani bir masum olsa yine batırılmaması” gereken bir insan gemisinin -bir tek iyi sıfatı bile korunmasına yeterken- o mümin gemisini batırmak, batırmaya çalışmak, aslında kendi ruhunu ve vicdanını batırırcasına onların “çiğ etini yeme yamyamlığı", nurani bağın yerine ikame edilen, geçici/nefsi/kavmi taassuplarının en belirgin diktatöryel sonuçlarıdır.

SÜREKLİ ÇATIŞMA VE AYRIŞTIRMA İLE TUTUNAN DÖRDÜNCÜ HASTALIK: HUSUMETİ SEVMEK

Diktatörlerin en belirgin karakteridir. Adeta husumetin kurumsal liderleridir diktatörler. Mümin olup husumet üreten her sıfat, yine bu manada kendi egosu kadar deccal/seccal bir hüviyete hizmet etmektedir. Diktatör liderlerin husumet yayacakları platformları, kendilerinden kurmaca, dediklerini yapan ve ona menfaatlenmiş “meclisleri” vardır. Hatta cumhuriyet ismini kullanmaları ise son yüzyılın modasıdır. Kararı meclis verircesine, kendi şebekesine payanda bir topluluk oluşturma ve muhalefeti barındırmama hastalığı ve zulmü; bu manada Kaddafi’lerin yer yüzündeki temsilcilerini hatırlatan müsveddelerin  icraatıdır.

Diktatör ve müstebit tabiatların gıdası husumettir. Husumetle etrafını pekiştirir, düşman kuvvet üretir, fitneyi sistemleştirir, hatta öyle bir ihraç eder ki, ihraç ettiği “husumeti” gönderdiği muhaliflerin malı/markası diye de ikinci performans kriteri olan yalandan beslenir ve yardım eder.

BİRLİK ADINA DÜŞMAN ÜRETEN SOPA OLARAK BEŞİNCİ HASTALIK: İSTİBDAT

Sari hastalık gibi her tarafta görülen istibdat! Yani bulaşıcı bir hastalıktır istibdat ve dayatmacılık. Müstebitlerini, kendi nesillerini bu şekilde üretir ve çoğaltırlar. Kendi türünden müstebitler takımını kurarlar. Nefsani, şahsi ve insan oğlunun ”zalim ve cahil” özelliğinden beslendiği için ilgi çekici, taklide müsait ve zayıf karakterlerin kendini tatmin edeceği bir baskılama ve aşağılığını giderme vesilesi olduğu için yayılmacıdır istibdat.

Müstebitlerin hevesçisi çok olur. Herkes, onların küçük türevleri olmaya başlar. Öylesine bir istibdat çarkı kurulur ki, akıl tatile çıkar, muhakeme devre dışıdır, his ve husumet baş komutandır, aralamaya karşı karalama, aklamaya karşı saklama taktik ve numaraları işler.

Sırasıyla; manevi baskı kutsalları; helva gibi beynini yiyerek  ideolojisinden/kurallarından beslenmek... Sorumluluk alanlarında kitleyi zayıflaştırma… Çaresizliğe itip, kendinde çare bulma hastalığı... Dayatma,söz hakkı vermeme, akla husumet etme, farklı fikirlere aşırı tahammülsüzlük... Şizofreninin tüm bu uydurma ve delilsiz iddia ve ölçüsüz yorum ve tevil hastalıkları, gizliden gizliye bir rejimin/idarenin istibdat şubeleri olarak devreye girer ve nevrotik bir hal alır.

ŞAHSINI MERKEZE KOYAN BENCİLLİK OLARAK ALTINCI HASTALIK : BÜTÜN HİMMETİNİ ŞAHSINA HASRETMEK

Diktatörler/liderler görünürde, “hayrımızadırlar!” Onlarla yönetiliyoruz. Öyle ya, onlar olmazsa biz ne olacağız? Onlarsız nasıl yürür bu işler? Onların dışında bu kadar karışık/bunalımlı/zor süreci kim yönetebilir ki?  Tevhid inancı ve mümin bakışı ile asla uyuşmayan, üstelik sadece hata ve kusurların verileceği lider/sorumluları, bu kadar eleştiriden uzak mukaddes görmek, ancak deccalizmin yeni çağ versiyonu sıfatlarıdır.

İşte fedakar gibi görünen ama kendini merkeze koyan, her şeyi kendi nefsi üzerinden “kıyas-ı binnefs” yapan diktatör ruhlular, kendini; doğrunun eşit ve hatta haşa sahibi gibi gören sahiplenmişlik “hamiyetfüruşluğu” ile aldatırlar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 08:35:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı rüya tabiri,Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı mekke canlı, Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı kabe canlı yayın, Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı Üç boyutlu kuran oku Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı kuran ı kerim, Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı peygamber kıssaları,Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralı ilitam ders soruları, Risalede diktatör tarifleri ve altı kuralıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes