๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Ekim 2009, 20:15:11



Konu Başlığı: Risale-i Nur Kur'an'ın hakiki bir tefsiridir
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Ekim 2009, 20:15:11
(http://www.risalehaber.com/images/news/60557.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Aziz kardeşlerim,

Bu defa yazılarınızda İhlâs Risalelerini gördüğüm için, sizi o gibi risalelerin dersine havale edip, ziyade bir derse ihtiyaç görmedim.

Yalnız bunu ihtar ediyorum ki, mesleğimiz, sırr-ı ihlasa dayanıp, hakaik-i imaniye olduğu için, hayat-ı dünyaya, hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve tarafgirliğe ve mübarezeye sevk eden hâlâttan tecerrüt etmeye mesleğimiz itibarıyla mecburuz.

Binler teessüf ki, şimdi müthiş yılanların hücumuna maruz biçare ehl-i ilim ve ehl-i diyanet, sineklerin ısırması gibi cüz'î kusuratı bahane ederek, birbirini tenkitle, yılanların ve zındık münafıkların tahribatlarına ve kendilerini onların eliyle öldürmesine yardım ediyorlar.

Gayet muhlis kardeşimiz Hasan Âtıf'ın mektubunda, bir ihtiyar âlim ve vaiz, Risale-i Nur'a zarar verecek bir vaziyette bulunmuş. Benim gibi binler kusurları bulunan bir biçarenin, ehemmiyetli iki mazeretine binaen bir sünneti (sakal) terk ettiğim bahanesiyle şahsımı çürütüp, Risale-i Nur'a ilişmek istemiş.

Evvelâ: Hem o zat, hem sizler biliniz ki: Ben, Risale-i Nur'un bir hizmetkârıyım ve o dükkânın bir dellalıyım. O ise (Risale-i Nur), Arş-ı Âzamla bağlı olan Kur'an-ı Azîmüşşanla bağlanmış bir hakikî tefsiridir. Benim şahsımdaki kusurat, ona sirayet edemez. Benim yırtık dellallık elbisem, onun bâki elmaslarının kıymetini tenzil edemez.

Saniyen: O vâiz ve âlim zâta benim tarafımdan selam söyleyiniz. Benim şahsıma olan tenkidini, itirazını, başım üstüne kabul ediyorum. Sizler de, o zâtı ve onun gibileri münakaşa ve münazaraya sevk etmeyiniz. Hatta tecavüz edilse de bedduayla da mukabele etmeyiniz. Kim olursa olsun, madem imanı var, o noktada kardeşimizdir. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünkü, daha müthiş düşman ve yılanlar var.

Hem elimizde nur var, topuz yok. Nur kimseyi incitmez, ışığıyla okşar. Ve bilhassa ehl-i ilim olsa, ilimden gelen enaniyeti de varsa, enaniyetlerini tahrik etmeyiniz. Mümkün olduğu kadar, "Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhâfaza ederek oradan geçip giderler." (Furkan Sûresi: 25:72.). düsturunu rehber edininiz. (Kastamonu Lahikası, 191)

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:


HAVÂLE : Bir işi veya bir şeyi başka birisine bırakma, ısmarlama.
ZİYÂDE : Fazla, çok.
İHTAR : Hatırlatma, îkaz, uyarma, dikkat çekme.
SIRR-I İHLÂS : İhlâsın sır ve hakikati.
HAKAİK-I ÎMÂNİYE : Îmân hakîkatleri.
HAYAT-I DÜNYA : Dünya hayatı.
HAYAT-I İÇTİMÂİYE : Sosyal hayat, toplum hayatı.
TARAFGİRLİK : Taraf tutmak.
MÜBÂREZE : Çekişme, kavga, dövüş, mücâdele, çarpışma.
HÂLÂT : Hâller, durumlar, keyfiyetler.
TECERRÜD : Sıyrılma, soyunma, çıplak olma.
ZINDIK : Dinsiz, âhirete inanmayan.
MUHLİS : İhlâslı, samimî, sırf Allah rızasını gözeten.
ARŞ-I A'ZAM : En büyük arş. Cenab-ı Hakk'ın arşı. (Bak: Arş)
ARŞ : Kürsü, taht, yüce makam; en yüksek gök; Allah\'ın kudret ve saltanatının tecellî yeri.
SİRÂYET : Bulaşma, yayılmak, gelişmek.
TENZİL : Kıymetten düşürme, hiçe indirme, aşağı indirme.
MÜNÂKAŞA : Tartışmak.
MÜNÂZARA : Karşılıklı konuşma, tartışma.
TECÂVÜZ : Haddini aşma; söz veya hareketle ileri gitme, saldırma.
MUKABELE : Karşılık, karşılamak.
EHL-İ İLİM : İlim sahipleri.