> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü  (Okunma Sayısı 370 defa)
21 Eylül 2011, 18:37:53
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 21 Eylül 2011, 18:37:53 »



Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü

Kur’ân, insanoğlunun kıymet ve değeri ölçüsünde, onun kalb-ruh-akıl ve cismaniyetini nazar-ı itibara alarak...
Doç. Dr. Yener Öztürk'ün yazısı

Kur’ân, insanoğlunun kıymet ve değeri ölçüsünde, onun kalb-ruh-akıl ve cismaniyetini nazar-ı itibara alarak, yüksekler yükseğinden nüzûl ile insanlık ufkunda tulû etmiş, en mükemmel mesajlar ve ilâhî kanunlar mecmuasıdır.

Nur Müellifi, eserlerinde çeşitli vesilelerle Kur’ân’ın farklı derinliklere sahip eşsiz/erişilmez bir Kitap olduğuna dikkat çeker. Bu cümleden olmak üzere o, Kur’ân’ın altı cihetiyle de muhkem ve korunaklı bir özelliğe sahip olduğunu ifade eder. Şimdi onun dikkatlerimize sunduğu bu hususu anlayabildiğimiz kadarıyla tahlile çalışacağız. Bunu yaparken de ‘Yirmi İkinci Söz’de ‘Güneşler Kuvvetinde On İkinci Lem’a’ olarak adlandırdığı kısmı esas alıp, diğer eserlerinde yer alan ilgili ifadelere ihtiyaç durumunda başvuracağız. Ayrıca gerek üzerinde duracağımız metni gerekse alıntılayacağımız cümleleri -istifadeye kolaylık sağlaması maksadıyla- kısmî bir sadeleştirmeye tâbi tutacağız. O, teşbih ve temsilin dürbünüyle bu mevzuu kendisine has bir ifade ve mantık örgüsü içinde şöyle resmeder (kısmen sadeleştirerek):

“Evet, o Kur’ân’a arızasız/samimi bir kalb gözüyle baksan göreceksin ki, altı ciheti öyle parlıyor, öyle şeffaftır ki, hiçbir zulmet, hiçbir dalâlet, hiçbir şüphe, kuşku ve hile içine girmeye ve ismetinin sahasına hücum etmeye bir menfez/imkân bulamamaktadır. Çünkü [Kur’ân], üstünde, i’caz mührü; altında, burhan ve delil; arkasında, -sırtını yasladığı dayanak noktası olarak- sırf/mahza vahiy; önünde, dünya-ukbâ mutluluğu; sağında, aklı konuşturup onayını temin etme özelliği; solunda, vicdanın şahitliğine başvurup onu teslim alma/cezbetme hususiyeti; içi, gayet açık bir şekilde, Hz. Rahmân’ın kullarının hidayetine vesile kıldığı saf hakikatler ve emr u nehiyler [olan korunaklı semavî bir kal’adır.] Ve [yine Kur’ân] üstü/dışı müşâhede edilebilecek berraklıkta imanın hâlis nurları; meyveleri, ayne’l-yakîn katiyetinde yüksek insanî hasletler ile bezeli asfiya, ehl-i tahkik evliya ve sıdk/sadakat sahibi kullar olan [nuranî ve hayattar bir ağaçtır.]”

Bediüzzaman Hazretleri birçok konuda olduğu gibi, bu meseleyi de teşbihe dayalı bir anlatımla takdim etmiştir. Zîrâ teşbih, mânâyı canlı bir şekilde zihne yaklaştırdığı gibi, hakikatlerin ve onlardaki inceliklerin daha etkili bir şekilde ortaya konmasına vasıta olmaktadır. Dolayısıyla metinde yer alan iç-dış, alt-üst, sağ-sol ifadeleri, Kur’ân’ın her yönü ile mükemmel ve mucize olduğuna işaret eden birer teşbih, birer temsildirler. Yani Kur’ân hangi yönü ile incelenilirse incelensin, harika ve mucize olduğu anlaşılır demektir.

Bu cümleden olmak üzere, Nur Müellifi burada Kur’ân-ı Hakîm’in eşsiz üstünlüğünü ve erişilmez güzelliğini iki teşbihle bizlere takdim etmektedir. Birincisi, Kur’ân’ı, altı tarafı da parlayan ve korunaklı bir kal’aya/kasra benzetmesidir. Âyetu’l-Kübra’da kal’a, Lemaat’ta ise kasr ifadesini açıkça kullanmıştır. İkincisi, Kur’ân’ı, ışık saçan meyveli semavî bir ağaca teşbih etmesidir ki bunu da Mucizat-ı Ahmediyye adlı eserinde tasrih etmiştir.

Şimdi sırasıyla bu iki noktayı anlamaya çalışacağız:

A. Kur’ân’ın Altı Cihetiyle Işık Saçan Korunaklı Semavî Bir Kal’a Olması
Zulmet (karanlık) gibi tevhid inancından mahrumiyetin getirdiği her bir sapma, şüphe, kuşku, hile ve ümitsizlik de insanlığın ruhunu ve ufkunu karartan mânevî birer karanlıktır. Nitekim Kur’ân’ın “Allah müminlerin velisidir, onları zulumâttan (inkârın çeşit çeşit karanlıklarından) nûra (imanın aydınlığına) çıkarır.” (Bakara, 2/257) mealindeki âyeti de bu nevi karanlıklara dikkat çeker. Ayrıca Kur’ân başka âyetlerinde kendisinin mânevî bir ‘nur’ olduğunu da bize hatırlatır. (Meselâ bkz. Nisâ, 4/174) Bu noktadan hareketle Nur Müellifi yapmış olduğu tasvirle burada önemli bir noktaya dikkat çekmiş olmaktadır ki, o da şudur: Kur’ân altı cihetiyle, -doğruluk (sıdk) ve hakkaniyetini gösteren- öyle şeffaf, parlak ve nuranî bir masumiyete (daire-i ismete) sahiptir ki, sıdk ve hakkaniyetini ihlâl edebilecek/lekeleyebilecek hiçbir karanlık iddia o aydınlık mahalde kendisine yer bulamaz ve barınamaz; çünkü ışık karanlığa imkân tanımaz.

Bediüzzaman, Lemaat adlı eserinde, Kur’ân’ı, altı cihetiyle muhkem ve muhteşem korunaklı bir kasr/köşk tasviriyle de ele alıp ‘hırsız vesvesenin, vehimli şüphenin ne haddi var ki bu kadar aydınlık ve sağlam bir kasra girebilsin.’ der. Bundan da şunu anlıyoruz: Hiçbir vesvese ve şüphe, otağını arza kurmuş bu semavî kal’anın içine girip onun doğruluk ve hakkaniyetinden bir şeyi eksiltme/çalma gücüne sahip değildir.

Bir şeye başlıca altı cihetten bakılabilir. Kur’ân’a hangi cihetten bakılırsa bakılsın, O’nun insanüstü bir kelâm olduğu görülecektir. Şimdi müellifimizin penceresinden bu altı ciheti anlamaya çalışalım.

1. Üstünde İ’caz Mührü
Müellifimizin, ‘üstünde sikke-i i’caz’ şeklindeki nitelemesi burada Kur’ân’ın mânâ ve muhtevasını içinde taşıyan lafız kalıpları ve onun nazmıyla ilgilidir. Çünkü o ‘içi, altı vb.’ diğer hususiyetlere ayrıca dikkat çekmektedir. Evet Kur’ân, mânâ yönüyle olduğu gibi kelime ve cümle kalıplarının diziliş ve kullanılış biçimi bakımından da insan takatini aşan bir düzeydedir.

Sikke, kime ait olduğu bilinsin diye hükümdarlar tarafından paranın üzerine bastırılmış olan mühür ve damgaya denir. Buna göre, Kur’ân’ın üstündeki i’caz, mânâları taşıyan lafız kalıplarının –Allah hesabına- mühür/damga netliğinde kendilerini göstermeleri demek olur.

Âyetu’l-Kübra risalesinde Bediüzzaman ‘üstünde sikke-i i’caz lem’aları (parıltıları)’ ifadesini kullanır. Bundan, Kur’ân’ın üstündeki mucizelik mührünün görbenisinin inkâr edilemeyecek bir parlaklığa sahip olduğunu anlıyoruz. Evet, Kur’ân’ın cümleleri, beyanları insan karihasının yetişemeyeceği bir güzelliktedir. Bir diğer ifadeyle o beşerî sözlerin kendisiyle kıyas edilemeyeceği bir yüksekliktedir. Öyle ki Kur’ân’ı açık ve samimi bir kalble dinleyen birisi, onun lahutî bir kaynaktan geldiğini kolaylıkla hissedebilir.

Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân’ın bu hususiyeti üzerinde yirmi beşinci sözde tafsilatıyla durur. İlgili izahatları özetleyecek olursak: Kur’ân-ı Hakîm, cümle, kelime ve harflerinin mânâyla uyum içindeki eşsiz tertibiyle (cezaletiyle), ifadelerinin açıklık ve düzgünlüğüyle (fesahatiyle), zengin anlamlar içermesiyle (camiiyyetiyle) ve az sözle çok mânâları ifade etmesi (îcazı) gibi diğer birçok özelliğiyle taklit edilemez bir kitaptır. Ayrıca elfâz-ı Kur’ân, dinleyenlere bıkkınlık vermeksizin kulakta tadına doyum olmayan bir lezzet/tesir bırakması yönüyle de erişilmez semavî bir sikkedir.

Kur’ân’ın bu cihetinin insanlar üzerinde bıraktığı etkinin geçici olmadığını ise Nur Müellifi –On Dokuzuncu Mektup’ta- şu ifadelerle dikkatlerimize arz eder: “Hem Kur’ân müşahede edilebilir bir netlik ve berraklığa sahip ebedî ve daimî bir mucizedir. Her vakit i’câzını gösterir; sair mucizeler gibi sönmez, vakti bitmez, ebedîdir.”

Hâsıl-ı kelâm, belagat üstatlarının en şaşaalı sözleri, en debdebeli ve tantanalı ifade kalıpları, eşsiz etki ve güzelliğiyle parlayan bu mucize sikkenin/mührün yanında sönük kalmaya mahkûmdur. Zîrâ bu sikkenin sahibi Allah’tır.

2. Altında Burhan ve Delil
Kur’ân-ı Hakîm’in eşsiz özelliklerinden bir diğeri de onun mantık ve delil sütunları üzerine oturmuş olmasıdır. Bu yönüyle o sarsılmaz semavî bir zemine sahiptir; onda zemin çökmesi yaşanmaz.

Nur Müellifi On Dokuzuncu Mektup’un on sekizinci işaretinde ‘Hem Kur’ân vahiy olmakla beraber aklî deliller ile desteklenip güçlendirilmiştir (teyit ve tahkim edilmiştir)’ der. Evet, Kur’ân sadece iddia etmez aynı zamanda ispat eder.

Meselâ Kur’ân-ı Hakîm, ‘Lâ ilâhe illallah’ beyanıyla uluhiyet makamının O’ndan başka bir mâlikinin olmayacağını seslendirirken bunu “Şayet arzda ve semada Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, yer-gök kaosa (fesada) teslim olurdu” (Enbiya, 21/22) gibi bir delille de zihinlere yerleştirir. Bunun gibi Kur’ân, öldükten sonra dirilmenin mutlaka meydana geleceğini haber vermekle yetinmez, o bu konuda diriliş ve haşrin imkânını ispat eden çeşitli yönlerden deliller de getirir. Nitekim Üstad -yirmi beşinci sözün ikinci şulesinde tafsilatıyla durulduğu üzere- sadece Yâsin Sûresi’nin son sahifesinde yer alan ba’s ile ilgili kısmın (36/77-83 arası âyetlerin), ‘haşri yedi-sekiz surette muhtelif bir tarzda ispat ettiğini’ belirtir ve bunları kendisine has orijinal ifadelerle izah eder. Evet, haşir mevzuunda hasım kesilenlerin münkir aklına Kur’ân şöyle seslenir: “O insan, bir nutfeden (spermadan) kendisini nasıl yarattığımızı (kademe kademe bu hâle nasıl intikal ettirdiğimizi) görmedi mi ki (bize böyle) hasım kesildi? Bir de yaratılışını (geçmişini) unutarak ‘çürümüş/un-ufak olmuş şu kemiklere kim hayat verip diriltecek’ diye bize (kendince) bir örnek verdi. De ki onları ilk defa kim inşa etti ise, işte ‘O’ hayat verip diriltecek. O ki yaratmanın her türlüsünü bilendir.” (Yasin, 36/77-79)

Bediüzzaman Said Nursî Lemaat adlı eserinde Kur’ân’ın bu eşsiz hususiyetini ‘Kur’ân’ın altında ince/narin (mühefhef) bir mantık ve delil örgüsü vardır’ diye özetler.

3. Arkasında Vahy-i Rabbanî
Nur Müellifi, Kur’ân’ın arkasındaki dayanağın/kaynağın ‘mahz-ı vahy-i Rabbânî’ olduğunu belirtir. O bununla Kur’ân’ın vehim ve şüphelerden tümüyle beri saf bir vahiy olduğuna dikkat çeker.

Kur’ân, ‘beşerî bir karihanın hâsılası veya bir dehanın ürünüdür(!)’ tarzındaki iddialarla izah edilemeyecek kadar yücedir. Onun kaynağı vahiydir. Ayrıca vahye mazhar kılınan Zat’ın dimağ ve kalbi de onu bulandıracak tortulardan korunmuştur.

Kur’ân-ı Hakîm’in vahye istinat eden bir Kitap olduğunun ispatını Bediüzzaman Hazretl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü
« Posted on: 08 Mayıs 2024, 17:45:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü rüya tabiri,Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü mekke canlı, Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü kabe canlı yayın, Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü Üç boyutlu kuran oku Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü kuran ı kerim, Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü peygamber kıssaları,Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönü ilitam ders soruları, Risale-i Nur'da, Kur'ân'ın parlayan 6 yönüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes