๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 19 Ağustos 2010, 17:21:01



Konu Başlığı: Ramazanda sevap bire bindir
Gönderen: Zehibe üzerinde 19 Ağustos 2010, 17:21:01
(http://www.risalehaber.com/images/news/60603.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

YEDİNCİ NÜKTE

Ramazan'ın sıyâmı, dünyada âhiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen nev-i insanın kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a'mâl, bire bindir. Kur'ân-ı Hakîmin, nass-ı hadisle, herbir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir.

Ramazan-ı Şerifte herbir harfin on değil, bin; ve Âyetü'l-Kürsî gibi âyetlerin herbir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadirde otuz bin hasene sayılır.

Evet, herbir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur'ân-ı Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o bâki meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü'minlere kazandırır.

İşte, gel, bu kudsî, ebedî, kârlı ticarete bak, seyret ve düşün ki, bu hurufâtın kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasârette olduğunu anla.

İşte, Ramazan-ı Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır.

Ve uhrevî hasılat için gayet mümbit bir zemindir.

Ve neşvünemâ-i a'mâl için, bahardaki mâ-i Nisandır.

Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.

Ve öyle olduğundan, yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına ve mâlâyâni ve hevâperestâne müştehiyâta girmemek için, oruçla mükellef olmuş.

Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcâtını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi aynadarlık etmektir. (Mektubat sh. 391)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

SIYÂM : Oruçlar.
NEV : Çeşit, sınıf, cins, tür.
SEVÂB-I A'MÂL : Amellerin karşılığı.
NÜZÛL : İnmek, iniş.
NASS-I HADÎS : Hadîsin açık ve kesin hükmü.
HASENE : İyilik, güzellik, hayırlı amel; Allah rızâsına uygun iş.
LEYLE-İ KADİR : Kadir Gecesi; Ramazan ayının son on günü içinde bulunan en hayırlı gece.
ŞEHR-İ RAMAZAN : Ramazan ayı.
ŞECERE-İ TÛBÂ : Cennetteki Tûbâ ağacı.
KUDSÎ : Mukaddes, yüce, temiz. Kusursuz ve noksansız.
HURUFÂT :Mukaddes Harfler.
HASÂRET : Zarar etme, ziyan, kayıp.
MEŞHER : Sergi, fuar.
UHREVÎ : Ahirete dâir, öteki dünyaya âit.
HÂSILÂT : Elde kalanlar, ele geçenler, kâr, ürün.
NEŞV Ü NEMÂ-İ A'MÂL : Amellerin yeşermesi ve büyümesi.
MÜMBİT: Verimli
MÂİ NİSANDIR : Nisan yağmuru/Su.
BEŞERİYET : İnsanlık.
HÂCÂT : İhtiyaçlar.
İSTİHZÂR : Hazır etme, gözönüne getirme.
SEMÂVÎ : Cenâb-ı Hak tarafından gönderilen, gökten gelen.
HİTAB : Söz söyleme. Topluluğa veya birisine karşı konuşma.
HÜSN-Ü İSTİKBÂL : Güzel karşılama, iyi karşılama.
HÂCÂT-I SÜFLİYE : Aşağılık ve bayağı ihtiyaçlar.
MÂLÂYÂNİYÂT : Faydasız, boş şeyler veya sözler.
HÂLÂT : Hâller, durumlar, keyfiyetler.
TECERRÜD : Sıyrılma, soyunma, çıplak olma.
EKL Ü ŞÜRB : Yeyip içme.
MÜŞTEHİYÂT : Nefsin hoşuna giden ve iştâhla yenen şeyler.
MÜKELLEF : Yükümlü, vazifeli. Bir şeyi yapmaya mecbur olan.
SAVM : Oruç.