๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Eylül 2009, 16:31:17



Konu Başlığı: Ramazan’ın yüksek mertebesini kazanmak
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Eylül 2009, 16:31:17
(http://www.risalehaber.com/images/news/58871.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Onun adıyla. "Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin." (İsrâ Sûresi: 17:44)

Kadir gecesindeki dakikaların âşirelerinin, Kur'an harfleriyle çarpımı adedince Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Evvelâ: Bütün ruh u canımla mübarek Ramazanınızı tebrik ederim. Ve o mübarek şehirde ettiğiniz duaların, Cenab-ı Hak yanında makbul olmasını Erhamürrâhimînden niyâz ederim.

Saniyen: Bu seneki Ramazan-ı Şerif hem âlem-i İslam için, hem Risale-i Nur şakirtleri için gayet ehemmiyetli, pek çok kıymetlidir.

Risale-i Nur şakirtlerinin iştirâk-i âmâl-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca, herbirisinin kazandığı miktar, herbir kardeşlerine aynı miktar defter-i âmâline geçmesi, o düsturun ve rahmet-i İlahiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlasla girenlerin kazançları pek azim ve küllîdir. Herbiri, binler hisse alır. İnşaallah, emval-i dünyeviyenin iştirâki gibi inkısam ve tecezzî etmeden, herbirisine, aynı amel defterine geçmesi, bir adamın getirdiği bir lâmba, binler aynaların herbirisine aynı lâmba inkısam etmeden girmesi gibidir.

Demek, Risale-i Nur'un sadık şakirtlerinden birisi leyle-i Kadrin hakikatini ve Ramazan'ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şakirtler sahip ve hissedar olmak, vüs'at-i rahmet-i İlahiyeden çok kuvvetli ümitvârız.
• • •

Aziz, sıddık, mübarek, kahraman kardeşlerim,

Evvelâ: Bu mübarek Ramazan'da, iştirâk-i âmâl düstur-u esasiyle, herbir has kardeşimizin kırk bin dili bulunan bir melâike hükmünde, kırk bin dillerle, yani kardeşlerin adedince manevi dilleriyle ettikleri ve edecekleri dualar, rahmet-i İlahiye nezdinde makbul olmasını, o lisanlar adedince, Cenab-ı Erhamürrâhimînden niyaz ediyoruz. Bu mahiyetteki Ramazan'ınızı tebrik ediyoruz.

Saniyen: Bu defaki müteaddit tesirli ve sürurlu ve müjdeli mektuplarınıza karşı, bir kitap kadar cevap vermek lâyık iken, vaktin müsaadesizliğiyle en kısa cevabımdan gücenmeyiniz. En başta, kahramanlar yatağı olan Sav Köyünün ehemmiyetli bir talebesi olan Ahmed'in mektubunda öyle bir mesele gördüm ki, beni sürur yaşlarıyla ağlattırdı.

Cenab-ı Hakka yüz binler şükür olsun. Risale-i Nur'un tamam kıymetini, o köyün mübarek valideleri, hanımları tamam anlamışlar. O mübarek hanımların, kıymettar ve halis ahiret hemşirelerimin, Risale-i Nur'un intişarına gösterdikleri fedakarlık, beni ve bizi kemal-i sürurdan ağlattırdı.
Zaten Risale-i Nur'un mesleğindeki en mühim bir esası şefkat olduğundan ve şefkat madenleri de hanımlar olduğundan, çoktan beri beklerdim ki, kadınlar âleminde Risale-i Nur'un mahiyeti anlaşılsın.

Elhamdü lillâh, bu havalide de, bu yakında erkeklerden ziyade bir iştiyak ve faaliyetle buradaki hanımlar tam çalışıyorlar, Savlı mübareklerin hemşireleri olduklarını gösteriyorlar. Bu iki tezahür bu zamanda bir fa'l-i hayırdır ki, o şefkat madenlerinde Risale-i Nur parlayacak, fütuhat yapacak.

Hem Sav Köyünün bahadır çobanları torbalarında Risale-i Nur'u yazmak için taşımaları, aynı oradaki hanımların fedakarlıkları gibi, bu havalide gayet tesirli bir medar-ı teşvik olacak. O hanımların ve o çobanların hususi isimlerini bilmek arzu ediyoruz; ta hususi isimleriyle has talebeler içine girsinler.

Kâtip Osman'ın hakikatli rüyası, elhak, büyük bir hakikate işaret veriyor; çok mübarek ve müjdelidir. Rüşdü'nün rüyasında, Peygamberimizin (a.s.m.) emriyle Hazret-i Sıddık (r.a.) minberde Yirmi Dokuzuncu Sözü hutbesinde göstermesi gibi, o gökten inen hûrîye de lâhikayı hutbe olarak okuması, Risale-i Nur'un makbuliyetine güzel bir işarettir. (Kastamonu L. Sh.62)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

ŞEHR : Ay. 30 günlük zaman. * Bir şeyi izhar etmek. Teşhir etmek.
MAKBUL : Kabul edilmiş olan, geçerli.
ERHAMÜ'R-RÂHİMÎN : Merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allah.
NİYAZ : Yalvarma, yakarma, duâ.
SÂNİYEN : İkinci olarak.
ŞÂKİRT : Talebe, yardımcı.
İŞTİRÂK-İ A'MÂL-İ UHREVÎ : Âhirete âit işlerde mânen ortak olma, yani mü'minlerin birbirine duâ ederek, sevâbını bağışlayarak mânevî ortaklık kurmaları.
DÜSTUR-U ESÂSİYE : Temel kaide, prensip.
SIRR : Gizli hakikat. Gizli iş. Herkese söylenmeyen şey.
DEFTER-İ A'MÂL : İnsanların işlediği ve yaptığı şeylerin kaydedildiği defter; ameller defteri.
MUKTEZÂ : Gereken, lâzım gelen, îcap eden.
HAYSİYET : İtibâr, değer, şeref, kıymet, derece, mertebe; cihet, bakım.
EMVÂL-İ DÜNYEVİYE : Dünyaya ait mallar.
İŞTİRAKÎ : Ortaklığa ait, ortaklıkla alâkalı.
İNKISAM : Kısımlara ayrılma, bölümler.
TECEZZÎ : Bölünme, parçalanma.
VÜS'AT-İ RAHMET-İ İLÂHİYE : Allah'ın rahmetinin büyüklüğü, genişliği.
ESASİYLE : Asılla temelle alâkalı. Esasa ait ve müteallik.
SÜRUR : Neşe, sevinç
VÂLİDE : Anne.
HEMŞÎRE : Kız kardeş.
İNTİŞAR : Yayılmak, dağılmak; üremek.
KEMÂL : Olgunluk, mükemmellik, eksiksizlik, tamlık.
İŞTİYAK : Aşırı istek, ihtiyaç duymak.
TEZÂHÜR : Görünme, belirme, ortaya çıkma.
FA'L : İşlemek mânâsına mastar.
FÜTÛHÂT : Fetihler, zaferler; İlâhî feyizler.
MEDÂR-I TEŞVİK : Teşvik sebebi.
ELHAK : Doğru, gerçek.
LÂHİKA : Ek, ilâve.
HÛRİ : Cennet kızı.