๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 27 Ekim 2009, 20:27:53



Konu Başlığı: Pakistanla ittifak ırkçılığı defedecek
Gönderen: Zehibe üzerinde 27 Ekim 2009, 20:27:53
(http://www.risalehaber.com/images/news/62704.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim  

Irkçılık fikri, Emevîler zamanında büyük bir tehlike verdiği ve hürriyetin başında "kulüpler" suretinde büyük zararı görülmesi ve Birinci Harb-i Umumîde yine ırkçılığın istimaliyle mübarek kardeş Arapların mücahid Türklere karşı zararı görüldüğü gibi, şimdi de uhuvvet-i İslâmiyeye karşı istimal edilebilir ve istirahat-i umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeye çalıştıklarına emareler görünüyor. Halbuki, menfî hareketle başkasının zararıyla beslenmek ırkçılığın seciye-i fıtrîsi olduğu halde, evvelâ başta Türk milleti dünyanın her tarafında Müslüman olduğundan onların ırkçılıkları İslâmiyetle mezc olmuş, kabil-i tefrik değil. Türk, Müslüman demektir. Hattâ Müslüman olmayan kısmı, Türklükten de çıkmışlar. Türk gibi Araplarda da Araplık ve Arap milliyeti İslâmiyetle mezcolmuş ve olmak lâzımdır. Hakikî milliyetleri İslâmiyettir. O kâfidir. Irkçılık, bütün bütün bir tehlike-i azîmdir.

Sizin bu defaki Irak ve Pakistan'la pek kıymettar ittifakınız, inşaallah bu tehlikeli ırkçılığın zararını def edecek ve dört beş milyon ırkçıların yerine, 400 milyon kardeş Müslümanları ve 800 milyon sulh ve müsalemet-i umumiyeye şiddetle muhtaç Hıristiyan ve sâir dinler sahiplerinin dostluklarını bu vatan milletine kazandırmaya tam bir vesile olacağına ruhuma kanaat geldiğinden, size beyan ediyorum. (Emirdağ Lâhikası, Reis-i Cumhura Ve Başvekile)

***

Sizin Nurun neşrindeki muvaffakiyetinizi âlem-i İslâm tebrik edip alkışlayacak. Şimdi de emareleri görünüyor ki: Ezcümle bir nümunesi, Pakistan Maarif Vekili Nurlar için benim yanıma geldi, Risale-i Nur'un bir kısmını aldı. "Doksan milyon Müslümanlar içinde neşrine çalışacağım" dedi. Aldı, gitti.

Hem bu kadar aleyhimizde münafıklar çalıştıkları halde, hem Avrupa'da, hem Asya'da uzak yerlere Risale-i Nur'u götürmüşler. (Emirdağ Lâhikası, 296)

***

Bu İşârâtü'l-İ'câz'ın matbu nüshasında hakikaten bir keramet var ki, tesadüf ihtimali yoktur. Onun için, bir defa daha aynı tarzda ve kerametli kıt'ada tab etmek ve Arabistan'a ve Pakistan gibi yerlere göndermek münasip görüldü. (Emirdağ Lâhikası | Konuşan Yalnız Hakikattir)

***

Nur eserleri şimdi âlem-i İslâmın büyük merkezlerinde kemâl-i takdir ve istihsanla neşredilen; ve geçen sene Türkiye'yi ziyarete gelen Pakistanlı bir vekil, kırk-elli üniversite talebesine, "Kardeşlerim, ben âlem-i İslâmda aradığımı Türkiye'de buldum. Bediüzzaman yalnız sizin değil; o bütün âlem-i İslâmındır. Ve yakın bir zamanda bütün İslâm âlemi onu anlayacaktır. Siz bu Nur eserlerine dikkatle bakın. Ben bunu doksan milyon İslâmlar içinde neşredeceğim. Benim âlem-i İslâm hakkında pek çok endişelerim ve Üstada pek çok soracaklarım vardı. Bir saat kadar yanında yalnız onu dinlemekle bütün endişelerim zâil olup bütün suallerime cevap aldıktan sonra, şimdi Pakistan'a âlem-i İslâmın mukadderatı hakkında büyük müjdelerle gidiyorum. (Emirdağ Lâhikası | Birinci Ağır Ceza Mahkemesine)

***

Pakistan'da çıkan es-Sıddık namındaki mühim bir mecmua elimize geçti. Baktık ki, elli sayfalık o mecmuanın yarısına yakın kısmı Risale-i Nur'un bazı makaleleridir. Ve bilhassa başında Risale-i Nur'dan Yirmi İkinci Mektubun Birinci Mebhasını gayet ehemmiyetle ve takdirle âlem-i İslâma, ("Mü'minler kardeştirler." Hucurât Sûresi: 49:10. ) âyetine bir dâvetnâme hükmünde yazdığını gördük. (Emirdağ Lâhikası, Gayet Ehemmiyetli Bir Hadise Bir İstida Ve Bir Şekvadır)

***

Sizlerin Pakistan ve Irak'la gayet muvaffakiyetkârâne ittifakını, bu millete kemâl-i samimiyetle, sürûr ve ferah ile kazanmanızı bütün ruh-u canımızla tebrik ediyoruz. Bu ittifakınızı, inşaallah 400 milyon İslâmın sulh-u umumiyesine ve selâmet-i âmmenin teminine kat'î bir mukaddeme olarak ruhumda hissettim. Ve namaz tesbihatındaki kuvvetli bir ihtar ile bunu size yazmaya mecbur kaldım.

Otuz kırk seneden beri dünyayı ve siyaseti terk ettiğim halde, şiddetli bir alâka ile bu ihtar-ı kalbînin sebebi: Elli seneden beri imanı kurtarmak için gayet kısa bir yolu bulan ve Kur'ân'ın bu zamanda bir mucize-i mâneviyesi olan Risale-i Nur'un Arabistan ve Pakistan'da her yerden daha ziyade tesiratı olduğu ve makbul olması, hattâ aldığımız habere göre, mahkemece tesbit edilen miktarın üç misli Risale-i Nur'un talebelerinin o havalide bulunmalarıdır. Bu sır için âhir hayatımda kabir kapısında bu netice-i azîmeyi görmek ve beyan etmeye ruhen mecbur oldum. (Emirdağ Lâhikası, Reis-i Cumhura Ve Başvekile)

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:

UHUVVET-İ İSLÂMİYE : İslâm kardeşliği.
İSTİRAHAT-İ UMÛMİYE : Umûmi rahatlık. Genel huzur.
SECİYE-İ FITRÎ : Yaratılıştan var olan özellikler.
KÁBİL-İ TEFRİK : Ayrılması mümkün.
MEZC : Katma, kaynaştırma, karıştırma, birleştirme.
MÜSÂLEMET-İ UMÛMİYE : Umumun selâmeti; insanlığın barışı.
EZCÜMLE : Bu cümleden, meselâ.
MATBÛ : Tâbedilmiş, basılmış.
İCÂZ : Az sözle çok mânâlar anlatma; veciz söyleme.
Î'CÂZ : Mu'cizelik; âciz bırakmak, insanların benzerini yapmaktan âciz kaldıkları şeyi yapmak.
KEMÂL-İ TAKDİR : Eksiksiz bir takdir, kıymetini bilme.
İSTİHSAN : Beğenme, güzel bulma.
MUKADDERÂT : Kader; Allah tarafından takdir edilenler.
MECMUA : Toplanıp biriktirilmiş, düzenlenmiş şeylerin hepsi.
MUVAFFAKİYET : (C: Muvaffakiyât) (Vefk. den) Allah'ın yardımıyla başarı gösterme. * Ele geçirme, başarma.
İTTİFÂK : Birleşme. Söz birliği etme.
SÜRUR : Neşe, sevinç.
SULH-U UMÛMİ : Genel barış.
SELÂMET-İ ÂMME : Umumun selâmeti.
İHTAR-I KALB : Kalbe gelen ihtar, hatırlatma, uyarı.
NETİCE-İ AZÎME : Büyük netice.
 Yo