> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Orijinal tesbitler yeni yorumlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Orijinal tesbitler yeni yorumlar  (Okunma Sayısı 516 defa)
17 Eylül 2010, 13:09:25
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Eylül 2010, 13:09:25 »



Orijinal Tesbitler Yeni Yorumlar

İKİNCİ LEM�A (*)
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ


Sabır kahramanı Hz. Eyyub Aleyhisselâmın şu münâcatı, hem tecrübe edilmiştir, hem te'sirlidir. Fakat âyetten iktibas ederek bizler münâcâtımızda وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ رَبِ إِنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ demeliyiz.
Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm� ın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki: Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı halde o hastalığın büyük mükâfatını düşünerek, tam bir sabırla tahammül edip kalmış. Sonra yaralarından çıkan kurtlar kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve mârifet-i ilâhiyenin yerleri olan kalb ve lisânına iliştikleri için, o kulluk vazifesine halel gelir düşüncesiyle, kendi istirahati için değil, belki Allah'a kulluk için: "Yâ Rab! Zarar bana dokundu. Dil ile zikrime ve kalb ile kulluğuma zarar veriyor" diye münâcat etmiştir. Cenâb-ı Hak da, hâlis, safi, garazsız ve sırf rızay-ı ilahî için yapılan o münâcatı, gayet harika bir surette kabul etmiş, kemâl-i afiyetini ihsan edip çeşitli merhamet tecellilerine mazhar eylemiş, işte bu lem'-ada beş nükte var:

BİRİNCİ NÜKTE:
Hz. Eyyub Aleyhisselâmın zahirî yara ve hastalıklarına karşılık, bizim bâtını ve ruhî ve kalbi hastalıklarımız vardır, iç dışa, dış içe bir çevril-sek, Hz. Eyyub 'dan daha çok yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz her bir günâh, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar.

Hz. Eyyub Aleyhisselâmın yaralan, kısacık dünya hayatını tehdit ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan ebedî hayatımızı tehdit ediyor. Hz. Eyyub�un duasına, O hazretten bin defa daha fazla muhtacız.

Hususan, nasıl ki o hazretin yaralarından çıkan kurtlar(**) kalb ve lisânına ilişmişler. Öyle de bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler -Allaha sığınırız- imanın yeri olan kalbin içine ilişip imanı zedeliyor ve imânın tercümanı olan lisânın ruhanî zevkine ilişip zikirden nefretle uzaklaştırmak susturuyorlar.

Evet, günâh kalbe işleyip, siyahlandım siyahlandım, tâ iman nurunu çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günâh içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, bel- ki küçük bir manevî y ilan olarak kalbi ısırıyor.
Mesela, utanç verici bir günahı gizlice işleyen bir adam, başkalarının bilmesinden çok sıkıldığı zaman, melâike ve ruhanîlerin varlığı ona çok ağır geliyor. Küçük bir emare ile onları inkâr etmeyi arzu ediyor.
Hem meselâ cehennem azabını netice veren büyük bir günahı işleyen bir adam, cehennemin tehditlerini işittikçe istiğfar ile ona karşı siper almazsa, bütün ruhuyla cehennemin olmamasını arzu ettiğinden, küçük bir emare ve şüphe ile cehennemin inkârına cesaret bulur.
Hem meselâ, küçük bir vazifeyi yerine getirmediğinden, küçük bir âmirden ceza gördüğü zaman müteessir olan bir adam, fan namazını kılmayıp ve kulluk vazifesini yerine getirmediği zaman, ezel ve ebed Sultanının mükerrer emirlerine karşı yaptığı bu tembellikten dolayı büyük bir sıkıntı duyar ve o sıkıntıdan arzu eder, manen der ki: "Keşke o kulluk vazifesi olmasaydı." Ve bu arzudan, Cenâb-ı Hakka karşı manevî bir düşmanlığı hissettiren bir inkâr duygusu uyanır. Allah'ın varlığına dair kalbine bir süphe gelse, kat'i bir delil gibi ona yapışmaya meyleder. Büyük bir helaket kapısı ona açılır.

O bedbaht, kulluk vazifesini ifa ederken çektiği cüz'i bir sıkıntıya mukabil, inkârda o sıkıntıdan milyonlarca defa daha fazla manevî sıkıntılara kendini hedef ettiğini bilmiyor. Sineğin ısırmasından kaçıp, yılanın ısırmasını kabul eder. Ve hakeza... Bu üç misâle kıyas edilsin ki, بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِمْ sırrı anlaşılsın. (Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler kalblerinin üzerine pas olmuştur) (Mutaffifın 15)

İKİNCİ NÜKTE

Yirmialtıncı sözde kader sırrına dair meselede beyân edildiği gibi, musibet ve hastalıklardı insanların
şikâyete üç vecihle hakları yoktur.
Birinci Vecih: Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücut elbisesini, sanatına mazhar ediyor, insanı bir model yapmış; o vücut elbisesini o model üstünde keser, biçer, değiştirir, muhtelif isimlerinin cilvesini gösterir. Safı ismi, hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor. Ve hakeza �Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.�
İkinci Vecih: Hayat musibetlerle, hastalıklarla saflaşır, kemâl bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, mükemmelleşir ve vazifesini yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, tamamen hayır olan varlıktan ziyade şerrin ta kendisi olan yokluğa yakındır ve ona gider.

Üçüncü Vecih: Şu dünya memleketi, imtihan meydanıdır ve hizmet yeridir; lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem hizmet ve kulluk yeridir. O halde hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o kulluğa çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden şekva değil, şükretmek gerekir.

Evet, ibadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfi Müsbet kısmı malumdur. Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede za'fını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahimine sığınarak teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir kulluk yapar. Bu kulluğa riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükafatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Hatta bir ahiret kardeşim, Muhacir Hafız Ahmet isminde bir zatın yakalandığı müthiş hastalığını çok merak ettim Kalbime ihtar edildi: "Onu tebrik et. Herbir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçiyor." Zaten o zat sabır içinde şükrediyordu.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE:
Bir iki sözde beyan ettiğimiz gibi, her insan geçmiş hayatını düşünse, kalbine ve lisanına ya "ah" veya "Oh" gelir. Yani, ya teessüf eder, ya "Elhamdülillah" der.

Teessüfü dedirten, eski zamanın lezzetlerinin sona erip ayrılmasından ileri gelen manevî elemlerdir. Çünkü lezzetin gitmesi elemdir. Bazen geçici bir lezzet, daimî elem verir. Düşünmek ise o elemi deşiyor, teessüf akıtıyor.

Eski hayatında geçirdiği geçici elemlerin yok olmasından ileri gelen manevî ve daimî lezzet "Elhamdülillah" dedirtir. Bu fıtri halle beraber, musibetlerin neticesi olan sevap ve uhrevi mükafatı ve kısa ömrünün musibet vasıtasıyla uzun bir ömür hükmüne geçmesini düşünse, sabırdan ziyade şükreder.


اَلْحَمْدُ للهِ عَلَى كُلِّ حَالٍ سِوى الْكُفرِ وَالضَّلاَلِ

("Küfür ve dalâlet dışında her hal üzere Allah'a hamdolsun") demesi iktiza eder. Meşhur bir söz var ki, "Musibet zamanı uzundur. " Evet, musibet zamanı uzundur. Fakat insanların örfünde zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur.

DÖRDÜNCÜ NÜKTE:
Yirmi Birinci Sözün Birinci Makamında beyan edildiği gibi, Cenâb-ı Hakk'ın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa, her musibete karşı kâfi gelebilir. Fakat vehmin tahakkümüyle ve insanın gafletiyle ve yanî hayatı bakî tevehhüm etmesiyle sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp hâlihazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez, şikayete başlar. Adetâ-hâşâ- Cenâb-ı Hakk'ı insanlara şikayet eder. Hem çok haksız bir surette ve divanecesine şikayet edip sabırsızlık gösterir. Çünkü, musibetle geçmiş her-bir günün zahmeti gitmiş, rahatı kalmış; elemi gitmiş zevâündeki lezzet kalmış, sıkıntısı geçmiş, sevabı kalmış. Bundan şikayet değil, belki lezzet alarak şükretmek lâzım gelir. Onlara küsmek değil, bilakis muhabbet etmek gerekir. Onun o geçmiş fani ömrü, musibet vasıtasıyla baki ve mesut bir nevi ömür hükmüne geçer. Onlardaki elemleri vehim ile düşünüp sabrının bir kısmını onlara karşı dağıtmak divaneliktir.

Amma gelecek günler ise, madem daha gelmemişler, içlerinde çekeceği hastalık veya musibeti şimdiden düşünüp sabırsızlık göstermek, şikâyet etmek, ahmaklıktır. "Yarın, öbür gün aç susuz kalacağım " diye bugün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek ne kadar ahmakçasına bir divaneliktir; öyle de, gelecek günlerdeki, şimdi henüz olmayan musibet ve hastalıkları düşünüp, şimdiden onlardan elem duymak, sabırsızlık göstermek, hiç mecbur olmadığı halde kendi kendine zulmetmek öyle bir ahmaklıktır ki, böyle bir ahmak şefkat ve merhamet edilmeye layık değildir.

Hülâsa olarak, şükür nimeti ziyadeleştirdiği gibi şikâyet de musibeti arttırır. Hem merhamete liyakatini kaybeder. Birinci Cihan Harbinin ilk senesinde Erzurum'da mübarek bir zât müthiş bir hastalığa tutulmuştu. Yanına gittim. Bana dedi: "Yüz gecedir ben başımı yastığa koyup yatamadım " diye acı bir şikayet etti. Ben çok acıdım. Birden hatırıma geldi ve dedim:

"Kardeşim, geçmiş sıkıntılı yüz günün şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp şikayet etme. Onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise, madem daha gelmemiştir, Rab-bin olan Rahmanürrahîm'in rahmetine itimâd edip, dövülmeden ağlama, hiçten korkma, olmayan şeyi var kabul etme. Bu saati düşün. Sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir. Divâne bir kumandan gibi yapma ki, sol cenah düşman kuvveti onun sağ cenahına iltihak edip ona taze bir kuvvet olduğu halde, sol cenahındaki düşmanın sağ cenahı daha gelmediği vakitte, o tutar, merkez kuvvetini sağa sola dağıtıp merkezi zayıf bırakır. Düşman da az bir kuvvetle merkezi harab eder."Dedim: "Kardeşim, sen bunun gibi yapma. Bütün kuvvetini bu saate karşı tah-şid et. Allah'ın rahmetini ve ahiret mükâfatı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Orijinal tesbitler yeni yorumlar
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:23:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Orijinal tesbitler yeni yorumlar rüya tabiri,Orijinal tesbitler yeni yorumlar mekke canlı, Orijinal tesbitler yeni yorumlar kabe canlı yayın, Orijinal tesbitler yeni yorumlar Üç boyutlu kuran oku Orijinal tesbitler yeni yorumlar kuran ı kerim, Orijinal tesbitler yeni yorumlar peygamber kıssaları,Orijinal tesbitler yeni yorumlar ilitam ders soruları, Orijinal tesbitler yeni yorumlar önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes