๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Haziran 2009, 15:42:29



Konu Başlığı: O (asm) neden 63 sene yaşadı?
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Haziran 2009, 15:42:29
(http://www.risalehaber.com/images/news/58441.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Altıncı Sualiniz: Sinn-i kemal itibar olunan kırk yaşında nübüvvetin gelmesi ve ömr-ü saadetlerinin altmış üç olmasındaki hikmet nedir?

Elcevap: Hikmetleri çoktur. Birisi şudur ki: Nübüvvet gayet ağır ve büyük bir mükellefiyettir. Melekât-ı akliye ve istidâdât-ı kalbiyenin inkişafı ve tekemmülü ile o ağır mükellefiyet tahammül edilir. O tekemmülün zamanı ise kırk yaşıdır. Hem hevesât-ı nefsâniyenin heyecanlı zamanı ve hararet-i gariziyenin galeyanlı hengâmı ve ihtirâsât-ı dünyeviyenin feveranlı vakti olan gençlik ve şebabiyet ise, sırf İlâhî ve uhrevî ve kudsî olan vezâif-i nübüvvete muvafık düşmüyor. Kırktan evvel ne kadar ciddî ve hâlis bir adam olsa da, şöhretperestlerin hatırlarına, "Belki dünyanın şan ve şerefi için çalışır" vehmi gelir. Onların ithamından çabuk kurtulamaz. Fakat kırktan sonra, madem kabir tarafına nüzul başlıyor ve dünyadan ziyade âhiret ona görünüyor. Harekât ve a'mâl-i uhreviyesinde çabuk o ithamdan kurtulur ve muvaffak olur. İnsanlar da sûizandan kurtulur, halâs olur.

Amma ömr-ü saadetinin altmış üç olması ise, çok hikmetlerinden birisi şudur ki:

Şer'an ehl-i iman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı gayet derecede sevmek ve hürmet etmek ve hiçbir şeyinden nefret etmemek ve her halini güzel görmekle mükellef olduğundan, altmıştan sonraki meşakkatli ve musibetli olan ihtiyarlık zamanında, Habib-i Ekremini bırakmıyor. Belki imam olduğu ümmetin ömr-ü galibi olan altmış üçte Mele-i Âlâya gönderiyor, yanına alıyor, her cihette imam olduğunu gösteriyor. (Mektubat sh.272)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
SİNN-İ KEMÂL : Olgunluk çağı.
İTİBAR : Ehemmiyet vermek; hürmet, riâyet ve hatır saymak. Kulak asmak.
NÜBÜVVET : Peygamberlik.
ÖMR-Ü SAADET : Mutlu, saadetli ömür.
HİKMET : Felsefe, ilim; gayeli olma, faydalılık
MÜKELLEFİYET : Sorumluluk ve mükellefiyet yaşı.
MELEKÂT-I AKLİYE : Aklın ermesi, aklî melekenin gelişmesi.
İSTİDADÂT-I KALBİYE : Kalbin kapasite ve kabiliyeti.
İNKİŞÂF : Gelişme, açılma, keşfetme, meydana çıkma; terakkî etme.
TEKEMMÜL : Olgunlaşma, kemâle doğru gitme.
TAHAMMÜL : Sabretme, katlanma, dayanma.
İHTİRÂSÂT : İhtiraslar, hırsla istemeler.
HEVESÂT-I NEFSÂNİYE : Nefsin gelip geçici çirkin istekleri, arzuları.
HARÂRET-İ GARÎZİYE : Duyguların kuvvetli olması hâli, ateşlilik; vücudun normal sıcaklığı.
GALEYAN : Kaynayış, coşma, yerinde durmama.
HENGÂM : An, zaman, vakit, sıra, çağ.
FEVERÂN : Çıkma, fışkırma
ŞEBÂBİYET : Gençlik.
UHREVÎ : Ahirete dâir, öteki dünyaya âit.
KUDSÎ : Mukaddes, yüce, temiz. Kusursuz ve noksansız.
VEZÂİF-İ NUBUVVET : Peygamberlik vazifesi.
MUVÂFIK : Uygun olan, uyan, kabullenen.
NÜZÛL : İnmek, iniş.
İTHAM : Suçlama.
MUVAFFAK : Başarılı.
SU'İ ZAN : Kötü niyet. Yanlış yorumlama.
HALÂS : Kurtulma, kurtuluş.
ŞER'AN : Şeriat hükmünce. Şer'î hükme göre, şeriata göre.
HABÎB-İ EKREM : Allah'ın sevgili kulu olan Hz. Muhammed (a.s.m.).
ÖMR-Ü GÁLİB : Ekseriyetin yaşama süresi. Ortalama ömür
MELE-İ ÂLÂ : Yüce âlem; Cenab-ı Hakk'a daha yakın olan büyük meleklerin bulunduğu âlem.