๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Ağustos 2009, 20:51:15



Konu Başlığı: Nurculardaki geçici tembellik
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Ağustos 2009, 20:51:15
(http://www.risalehaber.com/images/news/60214.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Hulûsi Beye hitaptır.

Gayyûr, ciddî, hâlis ve muhlis âhiret kardeşim,
Evvelen: Size Otuz İkinci Sözün İkinci Mevkıfını gönderdim. (Haşiye) Dikkatle okuyunuz ve güzelce yazınız. Hatâlar varsa da tashih ediniz. Acele ve hazin bir kalble yazıldığı için, içinde müşevveşiyet bulunacaktır.

Saniyen: Muvakkat bir fütur, bir tembellik sizde ârız olduğunu yazıyorsunuz. Baharda kanın galeyânından gelen ve gecelerin kısalmasındaki uykusuzluğundan neş'et eden ve müstemilerin kalbleri işlere teveccüh etmelerinden tevellüd eden rehavet ve füturdan başka, meyanımızdaki münasebet-i ruhiyenin rabıtasıyla, musibetin eseri olarak bendeki sarsıntının size in'ikâsı ve sirayet etmesi mümkündür.

Merhum Abdurrahman'ın vefatı zamanında, bilmediğim halde, o münasebet-i ruhiye cihetiyle fazla bir sarsıntıyı Ramazan-ı Şerifte hissettim. Şimdi anladım ki, şuurî ve ihtiyarî olmayan çok in'ikâsât vardır.
Fakat, kardeşim, sen şimdi iki vazifeyi görmekle mükellefsin: Biri, kardeşim Hulûsi Beyin vazifesini; biri de, evlâd-ı mâneviyem ve biraderzâdem ve bir dehâ-i nuranî sahibi olmak pek muhtemel olan Abdurrahman'ın vazifesi de size ilâve edildi. O benim hakikî bir vârisim idi. Yazdıklarımı ve malımı kendi malı telâkki ederdi, öyle de sahip oluyordu. Sen de bundan sonra yazı ve sözleri, senin hocanın yazısı diye tutma; kendi malın ve senin sözlerindir bil, öyle sahip ol. Hakkı Efendiye söyle ki, o da kardeşim Abdülmecid yerinde kendini anlasın ve onun vazifesiyle mükellef olduğunu bilsin. (Barla Lahikası)

Haşiye: Birinci Mevkıfı ise Ramazan hediyesidir

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:

GAYYÛR : Gayretli, fedâkâr.
MEVKIF : Kısım, bölüm, durak, istasyon.
TASHİH : Düzeltmek, yanlışlardan arındırmak.
MÜŞEVVEŞİYET : Şaşkınlık hâli, karışıklık, kargaşalık.
MUVAKKAT : Geçici; kısa bir zaman, vakitli, fâni.
FÜTUR : Yeis. Ümidsizlik. Usanç. * Zaaf. * Keder, gam. * Gevşeklik.
ÂRIZ : Sonradan ortaya çıkma.
NEŞ'ET : Çıkma, doğma, meydana gelme, kaynaklanma, yetişme.
MÜSTEMÎ : Dinleyen, dinleyici.
TEVELLÜD : Doğma, doğum, doğmuşluk.
MEYAN : Orta, ara.
MÜNÂSEBET-İ RUHİYE : Ruhî münâsebet, bağ, alâka.
RÂBITA : Bağ, bağlayan, rabteden, bitiştiren.
İN'İKÂS : Yansıma, aksetme.
SİRÂYET : Bulaşma, yayılmak, gelişmek.
ŞUURÎ : Şuurluca, bilinçli şekilde.
İHTİYÂRÎ : Kendi isteğiyle, seçerek.
VÂRİS : Mirasçı, kendisine miras düşen, vefât eden birisinin mal ve mülkünü kullanmaya yetkili olan.
TELÂKKÎ : Anlama, anlayış, kabul etme.