๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 03 Temmuz 2009, 01:41:33



Konu Başlığı: Namaz usanç verir mi?
Gönderen: Zehibe üzerinde 03 Temmuz 2009, 01:41:33
(http://www.risalehaber.com/images/news/59150.jpg)

Bismillahirrahmanirrahim

Şüphesiz namaz, müminler üzerine belli vakitler için farz olarak yazılmıştır. (Nisâ Sûresi: 103.)

Bir zaman sinnen, cismen, rütbeten büyük bir adam bana dedi: "Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor."

O zâtın o sözünden hayli zaman geçtikten sonra nefsimi dinledim, işittim ki, aynı sözleri söylüyor. Ve ona baktım, gördüm ki, tembellik kulağıyla şeytandan aynı dersi alıyor. O vakit anladım, o zât, o sözü bütün nüfûs-u emmârenin nâmına söylemiş gibidir veya söylettirilmiştir. O zaman, ben dahi dedim: "Mâdem nefsim emmâredir. Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyle ise nefsimden başlarım."

Dedim: Ey nefis! Cehl-i mürekkeb içinde, tembellik döşeğinde, gaflet uykusunda söylediğin şu söze mukabil "Beş İkaz"ı benden işit.

Birinci İkaz

Ey bedbaht nefsim! Acaba ömrün ebedî midir? Hiç kat'î senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?
Sana usanç veren, tevehhüm-ü ebediyettir. Keyf için ebedî dünyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasa idin ki, ömrün azdır, hem fâidesiz gidiyor; elbette onun yirmi dörtten birisini, hakiki bir hayat-ı ebediyenin saadetine medâr olacak bir güzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek, usanmak şöyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebep olur.

İkinci İkaz

Ey şikemperver nefsim! Acaba, her gün her gün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu?

Mâdem vermiyor; çünkü ihtiyaç tekerrür ettiğinden usanç değil, belki telezzüz ediyorsun. Öyle ise, hâne-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdâsı, ruhumun âb-ı hayatı ve latîfe-i Rabbâniyemin hava-i nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir.

Evet, nihayetsiz teessürât ve elemlere mâruz ve mübtelâ ve nihayetsiz telezzüzâta ve emellere meftun ve pürsevdâ bir kalbin kût ve kuvveti, herşeye kâdir bir Rahîm-i Kerîmin kapısını niyaz ile çalmakla elde edilebilir.

Evet, şu fânî dünyada kemâl-i sür'atle vâveylâ-i firâkı koparan giden ekser mevcudâtla alâkadar bir ruhun âb-ı hayatı ise, herşeye bedel bir Ma'bud-u Bâkînin, bir Mahbub-u Sermedînin çeşme-i rahmetine, namaz ile teveccüh etmekle içilebilir.

Evet, fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve ezelî ve ebedî bir Zâtın aynası olan ve nihayetsiz derecede nâzik ve letâfetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir latîfe-i Rabbâniye, şu kasâvetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümâtlı ve boğucu olan ahvâl-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pekçok muhtaçtır. Ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir. (Sözler 21. söz Sh. 244)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

SİNNEN : Yaşca.
NÜFÛS-U EMMÂRE : Kötülüğü emreden nefisler.
NÂMINA : Adına ona vekil olarak
EMMÂRE : Kötülüğü emreden.
ISLÂH : İyileştirme, kötülüklerini giderme, düzeltme.
CEHL-İ MÜREKKEB : Bilmemekle beraber, bilmediğini de bilmemek.
GAFLET : Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık; nefsine uyarak Allah'ı ve emirlerini unutmak.
MUKABİL : Karşı, karşılık olarak, bedel.
BEDBAHT : Bahtsız, mutsuz, kötü, fenâ.
NEFİS : İnsanın içinde bulunan ve kötülüğü isteyen hayvânî bir duygu.
EBEDÎ : Sonsuz, sonsuzla ilgili, bitmeyen.
KAT'Î : Mutlak. şüphesiz. Tereddütsüz.
TEVEHHÜM-İ EBEDİYET : Ebedî yaşayacağını zannedip Allah'ın emirlerinden ve âhiret için hazırlanmaktan gaflet etmek.
SAADET : Mutluluk.
MEDÂR : Sebep, vâsıta, vesîle. Yörünge.
İŞTİYAK : Aşırı istek, ihtiyaç duymak.
TAHRİK : Harekete geçirme; kışkırtma.
ŞİKEMPERVER : Mideye düşkün.
TEKERRÜR : Tekrarlanma.
TELEZZÜZ : Lezzetlenmek, tat ve zevk almak, zevklenmek.
HÂNE-İ CİSİM : Cisim evi; beden.
ABI HAYAT: Hayat Suyu Can suyu.
LATÎFE-İ RABBÂNİYE : Allah'ın yalnız kendi sevgisi için yarattığı kalbe bağlı ince bir duygu.
HAVÂ-İ NESÎMÎ : Sabahki hava, temiz hava.
CEZB : Kendine doğru çekme.
CELB : Kendi tarafına çekmek, götürmek, kazanmak ,elde etmek.
TEESSÜRÂT : Üzüntüler, teessürler.
ELEM : Ağrı, acı, keder, dert, gam, kaygı.
MÂRUZ : Birşeyin karşısında ve tesiri altında bulunan, uğrama.
MÜBTELÂ : Alışkanlık kazanmış; tutkun, tutulmuş, düşkün, dertli, hasta, başı sıkıntılı, rahatsız, belâlı.
TELEZZÜZÂT : Lezzetlenmeler. Tat ve zevk almalar.
EMEL : Şiddetli istek, gaye, ümit.
MEFTUN : Aşık, aşırı bir sevgiyle bağlanmış, tutkun. Fitne ve belâya tutulmuş olan.
PÜRSEVDÂ : Sevdâ dolu.
KÛT : Azık. Gıda. Rızık.
NİYAZ : Yalvarma, yakarma, duâ.
KEMÂL : Olgunluk, mükemmellik, eksiksizlik, tamlık.
VÂVEYLÂ-İ FİRAK : Ayrılık çığlığı, feryadı.
MAHBÛB-U SERMEDÎ : Varlığı sonsuz olan ve ebediyen sonsuz sevgiye lâyık olan Allah.
TEVECCÜH : Yönelme
LETÂFET : Güzellik, hoşluk, nezâket, hafiflik, yumuşaklık, tatlılık.
SIRR-I İNSÂNÎ : İnsana âit sır.
LATÎFE : Kalbe bağlı hassas bir duygu.
KASÂVET : Sıkıntı, gönül darlığı, kalb katılığı.
AHVÂL : Haller, durumlar.


Konu Başlığı: Ynt: Namaz usanç verir mi?
Gönderen: Hadice üzerinde 15 Ocak 2011, 23:40:42
Selamün aleyküm kardeşim..
Nefisin insana yaptırmayacağı iş yokdur Rabbim onun peşinden gidenlerden eylemsin..
Namazımızı üzerimizden yük değilde kılınca rahatlık ve huzur verici eylesin cümlemizin nefsni sen ıslah at ya Rabbi!!!!