๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 24 Ağustos 2011, 13:40:46



Konu Başlığı: Muhâkemat’ta insan tipleri üzerine
Gönderen: Sefil üzerinde 24 Ağustos 2011, 13:40:46


Ali FERŞADOĞLU

Muhâkemat’ta ‘insan tipleri’ üzerine

Psikoloji çeşitli insan tipi portreleri çizer. İnsan, düşüncelerini, hayatını, hareket tarzını, çalışma düzenini, hadiselere bakış açısını, yaklaşım biçimini, değerlendirmelerini farklı tarzlarda ortaya koyar.

Dünya çapında bir ruhiyatçı, psikolog, ıslahatçı, terbiyegerde olan Bediüzzaman Said Nursî ise, “Muhakemat” isimli eserinde insan tiplerini şöyle tasnif eder:
“İnsanda müdebbir-i galip, ya akıl veya basardır. Tâbir-i diğerle, ya efkâr veya hissiyattır. Veyahut ya haktır veya kuvvettir. Veyahut ya hikmet veya hükûmettir. Veyahut ya müyûlât-ı kalbiyedir veya temayülât-ı akliyedir. Veyahut ya hevâ veya hüdâdır.”1 Şöyle açabiliriz:
Bir iş, bir hadise veya bir insanı ya aklımız veya gördüklerimize göre değerlendirir, karar veririz. Bazımız görmedikleri şeyi kabul etmez. Halbuki göz yanılır. Güneşi bir tepsi gibi görmek veya çaya karışmış şekeri, sütteki yağı görememek gibi. Bazı şeyler akılla görülür.
Faraza tanıdığınız pulsuz, çulsuz, miskin birisi, ertesi gün bol paralı, tam takım elbise ile karşınıza çıktı. Gördüklerinize göre, “Aferin, ne güzel ne maharetli, nasıl da güzelleşmiş, zenginleşmiş!” sonucuna varırsınız. Ama müdebbir-i galip aklınız ise, “Bu para ve elbiseyi ya birisi verdi veya çaldı!” diye sorgularsınız.
Veya fikirlerimiz veya duygularımızla karar veririz. Çocuğumuz yalvara-yakara küllî miktarda harçlık ister. Duygusal davranırsak, istediğini veririz. Ama, “Bu parayı verirsek, hemen harcar, kaybeder veya biri gasbederek ondan alır” tarzında fikir yürütüp sonucunu düşünürsek tedbirli davranır, gerektiği kadar veririz.
Veya ya hakka göre veya kuvvete göre hareket eder sonuç almaya çalışırız. Meselâ, Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Ali (ra), Selahaddin Eyyübi, Fatih Sultan Mehmed, halife padişah olarak güçlü kuvvetli idiler. Ama, kendi aleyhlerinde de olsa haktan, haklıdan yana oldular.
Hikmet ve hükümet için de şu misâli verebiliriz: Ya hikmetten yanayız, ya devletten. Yani, bir meselenin getirisi, götürüsünü, arka planını düşünerek ölçer, biçer ve karar veririz. Veya bunlara aldırmadan devlet, rejim, iktidar ne düşünüyorsa aynen kabul ederiz, ondan yana oluruz. Halbuki, siyasetin de kendine göre maslahatları var, ehven-i şerri takip eder kendine göre. Sen değerlendirmelerini ona endekslememelisin.
Ya kalbî hareket ederiz veya aklî. Mesela, ehl-i tarik daha ziyade kalbini işletir. Ehl-i fen, ilim ise, aklını. Hakikat mesleğinde giden ise, kalbin kumandanlığında bütün duygularını işletir.
Ya arzulara göre hareket edilir veya Hüdâ’ya göre. Yani, bir şeyi yapmak istediğimizde nefsimizin istekleri, arzuları baskın çıkar. Veya helâl-haramı düşünür, Allah rızasına göre hareket ederiz. Sokakta yürürken, nefsimiz, hevâmız haramlara bakmak ister. Hüdâ’ya göre hareket ettiğimizde gayr-i meşruya bakmaktan sakınırız.

Dipnot: 1-Muhakemat, s. YAN, 1998, s. 40.


Konu Başlığı: Ynt: Muhâkemat’ta insan tipleri üzerine
Gönderen: mavi derinlik üzerinde 25 Ağustos 2011, 00:14:11
      Çok güzel paylaşım Allah Razı Olsun.. Rabbimiz akli melekelerimizin her daim gerektiği gibi çalışmasını, iyi-kötü, güzel-çirkin, hayır -şer gibi her türlü kavramı en iyi şekilde algılayabilmemizi nasip etsin cümlemize...