๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Nurdan Damlalar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 14 Ağustos 2010, 21:46:09



Konu Başlığı: Miracta Peygamber Efendimizin Yaşadıkları
Gönderen: Sefil üzerinde 14 Ağustos 2010, 21:46:09
Miraç risalesinde zikredilen; ”Peygamberimiz miraca velayeti ile çıkmış, risaleti ile dönmüş” cümlesi ile ne anlatılmak istenmiştir?


Her şeyin dönüşü, gelişi; gidişinden, çıkışından kolaydır, hoştur ve suhuletlidir. Mesela, sanatta kemale erme 30-40 yılda meydana gelir, meşakkatlidir, zordur. Çünkü gidiştir, çıkıştır ve terakkidir. Fakat hayata kazandırdıkları değer ve kıymetlenişi keyiflidir, hoştur ve güzeldir. Bu ise dönüş ve iniştir.

Mesela, bir talebenin ilme gidişi ve muvaffak oluşu 15-16 yılda kemalini bulursa, bu neticenin kazandırdıkları ve güzellikleri dönüş ve geliş olması hasebiyle kolaydır ve suhuletlidir.

Bu standartlar maneviyat için de geçerlidir.

Tasavvuf ve tarikatta seyr-i süluk gidiş, çıkış ve yükseliş olması hasebiyle zordur, meşakketlidir; zaman ve sabra muhtaçtır. Fakat manevi makamat nasib edildikten sonra dönüş ve geliş diye tabir ettiğimiz değerler; kolaydır, keyiflidir, gidişin standartlarına ihtiyacı yoktur.

Şimdi gelelim sualimize;

Peygamber efendimizin (Asm) miraca gidişi veya çıkışı velayettir. Yani Zat-ı Ahmediyenin (Asm) meratibi kemalatta seyr-i sülukudur. Zat-ı Ahmediye’de (Asm) esmayı ilahiyenin tamamının tecelliyatı nazarı itibare alınırsa; kainatın özü ve özeti olması hasebiyle, o zatın mahiyeti hesap edilirse; külli ubudiyete liyakat ve mazhariyeti düşünülürse; bu hakikatların tezahürü için varlık alemlerini dolaşıp maddi ve manevi bütün latifelerine hitap eden hakikatları tefekkür ve temaşa edip; neticede alemi yaratan Rabbi Zü-l celali müşahede makamına çıkması bu hakikatların icabıdır.

Hiçbir velinin velayeti; velayet kisbe taalluk eden bir meslek olması hasebiyle, neticesi risalete tahavvul etmez.

Bu sualdeki ince nokta şudur:

Peygamber efendimiz (asm) mi’raca giderken de peygamber idi. Dönüşü nasıl risalete inkilap ediyor?

Velayet zahiren tasavvuf ehline münhasır bir meslek olarak görülse de nübüvvet ve peygamberlikte de Allah’a yaklaşmanın yolları ve tarzları mevcuttur. Muazzez üstadımız şöyle buyuruyor:

“Bir mi’racı kerametle melekler gördüler ki,

elhak müsellem bir nübüvvette muazzam bir velayet var”

Bu cümleden gidersek, demek ki peygamberimizin (asm) giderken de peygamberdi. Nübüvveti ve peygamberliği içerisinde mükevvenatı gezip dolaşarak; marifette Allah’a yaklaşmak diye tabir ettiğimiz O’na mahsus bir velayetle miraç yolculuğuna gitmiş, manen en yüksek hakikat mertebelerine çıkmış.

Bu mi’racın gidişi terakki olduğundan dolayı bizim için bir anlık bir zaman Zat-ı Ahmediye (asm) cezb-i ilahi ile mana alemine girdiğinden dolayı asırlarda, zamanlarda, mekanlarda gezmiş, görmüş, eşyanın hakikatına muttali olmuştur. Bu gidiş velayettir.

Başta da zikrettiğimiz gibi dönüşler gidişler gibi değildir. İnişler çıkışlar gibi olamaz. Bu sebeble mi’racın dönüşü kolay, keyifli, müseccel ve ani olarak vukua gelmiştir.