Konu Başlığı: Memuriyet, geçim için tabii olmayan bir yoldur Gönderen: Sefil üzerinde 24 Ocak 2012, 22:20:07 Memuriyet geçim için tabii olmayan bir yoldur
Bismillahirrahmanirrahim Biz, gayr-ı tabiî ve tembelliğe müsait ve gururu okşayan imaret maişetine el atıp belâmızı bulduk. Sual: Nasıl? Maîşet için tarik-ı tabiî ve meşru ve zîhayat, san’attır, ziraattir, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imarettir. Bence imâreti, ne nâm ile olursa olsun, medâr-ı maişet edenler bir nev’i cerrar ve aceze ve seeledir—fakat hilebaz kısmında... Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa, yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nev’i çingenelik eder. (HAŞİYE: Ey memurlar, Eski Said’in kırk beş sene evvel söylediği bu sözünden gücenmeyiniz.) İşte, memuriyet filcümle ve askerlik bilcümle bizde olduğu için, servetimizi israf eline verip neslimizi etrafa saçıp zâyi ettik. Eğer öyle gitseydi, biz de elden giderdik. İşte onların asker olması, zarurete yakın bir maslahat-ı mürseledir. Hem de mecburuz. Mesâlih-i mürsele ise, İmam-ı Mâlik mezhebinde bir illet-i şer’iye olabilir. (Münâzarat, Sualler ve cevaplar) Bediüzzaman Said Nursi SÖZLÜK: aceze : güçsüzler, yaşlılar (bk. a-c-z) baîd : uzak bilcümle : tamamen, bütün yönleriyle cerrar : para toplayan, dilenci esbab : sebepler (bk. s-b-b) Eski Said : (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) evvel : önce filcümle : kısmen gayr-ı tabiî : doğal olmayan, olağanın dışında olan gerdendâde-i tevfik : gerekli çalışma ve vazifeleri yerine getirdikten sonra neticeye boyun eğme ve sonucu Allah’tan bekleme hakikî : asıl, gerçek hamiyet : din, aile, vatan, millet gibi değerleri koruma duygusu ve gayreti haşiye : dipnot, açıklayıcı not hikmet : gaye, fayda, sebep ihlâs : içtenlik, samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme iltibas etme : karıştırma imâret : bayındırlık, imar ve imar işleri kanaat : razı olma, yetinme mahsul : ürün maişet : geçim yolu, meslek (bk. a-y-ş) medâr-ı maişet : geçim kaynağı (bk. a-y-ş) memuriyet : memurluk, aylık karşılığında devlet işlerinde çalışma menfaat : çıkar, kişisel yarar meşiet : irade; İlâhî irade, Cenâb-ı Hakkın dilemesi meşru : dine uygun, helâl (bk. ş-r-a) meyelân : içten yönelme; meyil, eğilim muktezâ : birşeyin gereği mü’minâne : mü’min bir şekilde, imanlı birisine yakışır bir şekilde (bk. e-m-n) nev’ : çeşit, tür nihayet derecede : sınırsız bir seviyede nizam : düzen sadef : inci kabuğu; bir inci gibi çok değerli ve kıymetli olan ihlâsı içine alan ve koruyan unsur seele : sailler, dilenciler şevk : şiddetli arzu ve istek tarik-ı tabiî : tabiî yol ve yöntem teferrüs etme : feraset ve kalp gözüyle gerçekleri görme temerrüd : inat etme, direnme temyiz etme : ayırma terettüp-ü netice : sonuç olarak ortaya çıkan şey tertib-i mukaddemat : bir sonuca ulaşmak için uyulması gerekli olan sebepler, basamaklar tevekkül : Allah’a güvenme ve Onu vekil kabul etme (bk. v-k-l) tevekkül-ü tembelâne : tembelce tevekkülde bulunma; üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeden sonucu Allah’tan isteme (bk. v-k-l) ümmetî : “Ümmetim!” mânâsına gelen ve Hz. Peygamber’in (a.s.m.) ümmetine olan düşkünlüğü sebebiyle mahşer gününün dehşeti sırasında ifade edeceği söz vâiz : vaaz eden, insanlara nasihatlerde bulunan vazife-i İlâhiye : İlâhî görev, yani Allah’ın takdiri ve dilemesi (bk. e-l-h) zaruret : zorunluluk, gereklilik zâyi etme : kaybetme zîhayat : canlı, hayat sahibi ziraat : tarım |